7 Şubat 2008 Perşembe

Kent orman olsun!

Hava aracım kentin üstünde hızla alçalıyor, ancak sadece is ve duman bulutunu delip geçen birkaç gökdelen görünüyor.Sonunda o kara buluta dalıyoruz ve binlerce ışık birden parlıyor. Yerküre’nin bu tarafı gündüz ama ışıklar yanıyor. Göz alabildiğince binalar dip dibe dizilmiş. Araç, binaların arasına dalıp aşağılara indikçe kentin tortusundan yükselen ve kentlerde alışageldiğimiz koku kesifleşiyor. İnsanlar küçücük dairelerine hapsolmuş, köstebekler gibi evleri ve işleri arasında gidip geliyorlar. Kentin içindeki devinimler bu hastalıklı büyük örgütlenmeyi ayakta tutmak için çırpınıyor. Yüzyıldır kontrolsüzce büyüyen kentler artık içinden çıkılmaz bir hale gelmiş. İnsanlık felaketini önlemek için, düzeltilmesi imkânsız olan kent yamalarla ayakta tutulmaya çalışılıyor. Dışardan, bir bakışla bana felaketin kendisi gibi görünüyor. Yeryüzü can çekişiyorYeryüzünde kent haricinde kalan bütün bölgeler kenti beslemek için birer tarım fabrikasına, çarkı döndürmek için enerji fabrikasına, hammadde sağlamak için maden çukurlarına ve tüketim için üretim fabrikasına dönüşmüş. Bütün su kaynakları bu fabrikalar ve kent için çalınmış. Yeryüzünde bir karış boş toprak ve doğa kalmamış. Yeryüzü aksırıp tıksırıyor, belki son bir nefes için çırpınıyor.2008 yılına hızla yaklaştığımız bu günlerde kentsel nüfus dünya tarihinde ilk kez toplam nüfusun yarısı olacak. Kentler gerekli yapısal değişiklikleri gerçekleştirip kendilerini dönüştürmeyi başaramazlarsa, yakın tarihte karşılaşacağımız manzara bundan farklı olmayacak. Çevresel, ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir bir kent yaratmanın anahtarı doğayı örnek almaktan geçiyor. Aynen muhteşem bir orman ekosistemi gibi kentlerin kendi enerjisini üretmek için yapraklarını açması güneşi, rüzgârı ve jeotermal enerjiyi toplaması ve enerji verimliliğini arttırması gerekiyor. Nasıl yapraklarını döken orman yaprakları ayrıştırıp besin olarak geri alıyorsa, kentlerin de geri dönüşüm ve yeniden kullanım sistemlerini kurarak hammadde ve su girişini en aza indirmesi gerekiyor. Nasıl orman yağmuru toplayıp kendini ve toprağı suyla besliyorsa, kentlerin de yağmur toplama sistemlerini kurması gerekiyor. Nasıl ormanın içinde ağaçlar ve canlılar en az hareket gerektirecek şekilde örgütleniyorsa, kent planları da ulaşım gereğini azaltmaya yönelik olmalı ve gerekli hallerde toplu ulaşım sistemleri ihtiyacı görebilmeli. Nasıl ormanın içinde açıklıklar varsa, kentlerde de sulama gerektirmeyen parklar ve bahçelerin kurulması gerekiyor. Böylece kent bahçeleri ile şehirde yaşayanlar kendi yiyeceklerinin önemli bir kısmını üretiyor hale gelebilir. Kentler için umutluyuz. Kent insanı yaratıcı. Kent insanı bilgili. Kent insanı tepkili. Kent insanı talepkâr. Artık Kentsel Geleceğimiz için taleplerimiz aşikâr.

02.12.2007 - Dr. Uygar Özesmi

Hiç yorum yok: