4 Şubat 2008 Pazartesi

Çağın farkında olmak!
Öyle zamanlar vardır ki büyük değişikliklere gebedir. Sanki zamanın döngüsü kendi yükü altında ezilirO gerginliği hissedenler önümüzde açılmaya başlayan geleceğin nereye gideceğinden endişelidir. Çünkü o gelecek olumlu bir dünya yaratabilecekken bir hızlı çöküşe doğru da gidebilir. İkinci Dünya Savaşı öncesinde dünya kaynaklarının paylaşımı üzerine gelişen hızlı değişim sırasında biliyoruz ki, Alman halkının büyük çoğunluğu kendilerini ve dünyayı bekleyen felaketin farkında değildi. Aydınlar sürekli haykırsa da, ancak savaşın yok ettiği yaşamlar ve soykırıma dair utanç verici görüntüler ortaya çıkığında, bu sözde uygar toplum yaşadığı çağın farkına vardı... Yıllar sonra kızı babasına “Sen o dönemde ne yaptın?” diye sorduğunda, yüzü kızardı utandı! Dünya’nın en saygın bilim adamları, bugün içinde yaşadığımız vahşeti bize bütün çıplaklığıyla anlatıyor. Bu yıl, Bali’de Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda gençler kürsüye çıktı ve “Kral çıplak” dedi. Bilim adamları, çocuklar, gençler, toplumu sorgulayanlar, aydınlar çağın farkında. Dünya genelinde ekonomik, sosyal ve ekolojik felaketleri tetikleyecek tehlikeli iklim değişikliğine hızla yaklaştığımızı görüyorlar. Çocuklarımız hatta biz, tehlikeli iklim değişikliği sonucunda büyük acılar çekebiliriz. Bundan 50 yıl sonra oğlu annesine sorduğunda “Anne sen ne yaptın?” diye, ya sarılıp “Hep beraber mücadele ettik” diyecek ya da elleriyle yüzünü kapayacak!2007 yılı ülkemiz için sıcak ve kurak bir yıldı. Dünya gündemi iklim değişikliği ile çalkalandı. Bununla birlikte kuraklık konusunda hassasiyet arttı ve TEMA Vakfı’nın da üyesi olduğu Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Tarımsal Kuraklık Koordinasyon Kurulu çalışmalara başladı. TEMA Vakfı’nın İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile beraber yaptığı suyunu boşa harcama kampanyası sayesinde İstanbul’da yaşayanlar 18 milyon ton -bir Elmalı Barajı kadar- su tasarrufu yaptı. Bu sayede İstanbul’da sular kesilmezken, Ankara’da sular kesildi, vatandaş mağdur oldu ve sağlık riskleri doğdu. Meclis’ten ‘Nükleer Yasa’ geçti...Kuraklığa bağlı olarak orman yangınları geçmiş yıllara göre çok daha fazlaydı. Yanan ormanların yanında, her geçen gün artan özel taşıtlarla, açılan termik santrallerle, atmosferdeki sera gazları bu yıl da hızlanarak arttı. Muhtelif yerlerde zehirli variller bulundu. Verimli tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını önlemek üzere İl Toprak Koruma Kurulları arı gibi çalıştı, arazilerin bir kısmını kurtardı. Ancak kanunda yapılmak istenen değişiklikle yabancı yatırımcıya özel af getirilmeye çalışıldı ve bu girişimler şimdilik durduruldu. Bu arada yıllardır işgal edilen orman arazilerine fiili af getiren Orman Kanunu’ndaki 2B maddesinin uygulanması gündeme geldi. Buna karşı ormanların işgalcilere satışını durdurmak üzere süren imza kampanyası 1 milyona yaklaştı. Anayasa Mahkemesi de Turizm Teşvik Kanunu’nda orman arazilerinin tahsisini mümkün kılan maddeleri iptal etti. Çevre ve Orman Bakanlığı TEMA Vakfı’nın yıllardır istediği ağaçlandırma seferberliğini başlattı. Vakıf, bunun gerçekleşmesi için desteğini sürdürürken süreci de izlemeye devam ediyor.Gelişmiş ülkeler nükleer santraller yerine enerji verimliliği ve yenilenebilir enerjiye yatırım yaparken Meclis’ten “Nükleer Yasa” geçti. Olumlu bir gelişme ise -istediğimiz kadar güçlü olmasa da- “Yenilenebilir Enerji” ve “Enerji Verimliliği” yasalarının yürürlüğe girmesiydi. Önümüzdeki yıl, eksik kalan yönetmeliklerin çıkmasını ve enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji konusunda somut hedef ve stratejilerin ortaya konmasını bekliyoruz.Çoğu kötü; pek azı iyi haber - buz dağının tepesi misali... Bilimciler 1980’den beri dünyanın kendini yenileme kapasitesini aştığını söylüyor. Görmediğimiz, küçük gibi görünen ama büyük felaketler dünyanın altını oyuyor. Kokusu olmayan ve gözle görülmeyen zehirli organik ve kimyasal bileşikler doğaya salınıyor, genetiği ile değiştirilmiş organizmalar dünyaya yayılıyor, ülkemiz sınırlarından bile kaçak giriyor. Sinsi bir düşman olan erozyon her geçen gün topraklarımızı alıp götürüyor ve gıda güvenliğimizi tehlikeye atıyor. Bunların ve daha fazlasının nedeni ise içine girdiğimiz tüketim çılgınlığı ve hep daha fazlasını istememiz. Çağın farkında olanların yapması gereken azla yetinmek, çokça vermek, tüketmemek, kullanmak, yeniden kullanmak, dönüştürmek ve dünyayı döndürmek. Mutlu yıllara...

30.12.2007 - Dr. Uygar Özesmi

Hiç yorum yok: