26 Aralık 2011 Pazartesi

2010 Gezegenin Geleceği Almanağı - Jeotermal Enerji Haberleri - Banu Koç

 Gezegenin Geleceği Programından Sınıflandıran Banu Koç

MART

Stanford Üniversitesi profesörlerinden Mark Jacobson’a göre rüzgar, su ve güneş, bütün dünyanın yıllık enerji ihtiyacının 200 katı kadar enerji üretebilecek potansiyele sahip. 2030 yılına kadar yüzde yüz yenilenebilir enerjilere geçilmesinin maliyeti ilk bakışta çok gibi görünüyor ama her yıl fosil enerji kaynaklarına harcanan parayla kıyaslandığında 100 trilyon dolarlık maliyetin hiç de fazla olmadığı ortaya çıkıyor. Jacobson’ın fizibilitesine göre, sıfır sera gazı emisyonuyla dünyanın enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için 4 milyon rüzgâr türbini dikilip, boş alanlarda 90 bin termik güneş santrali kurulması, çatılara fotovoltaik panellerin takılması ve dalga enerjisi ile jeotermal enerjiden yararlanılması gerekiyor. Enerji Devrimi böylece hayata geçecek gibi görünüyor. Bu konuyla ilgili ülkemizden bir haberle devam etmek istiyorum.
Bugün sizlere Fairfield Iowa’dan sesleniyorum. Kuzey Amerika kıtasının ortasından. Fairfield 10.000 kişilik nüfusu ile küçücük bir kasaba. Mother Earth News yani Tabiat Ana Haberleri’ne göre kasaba “hiç duymadığınız en iyi 12 yerden biri” olarak geçiyor http://cityoffairfieldiowa.com/Public/Home/index.cfm. Fairfield belediye başkanı Ed Malloy ABD’nin on yeşil başkanından biri seçilmiş. Belediye Başkanı Malloy onurun kendisine değil, çeşitli mahalle sakinlerine ve yerel gruplara ait olduğunu söylüyor. Başkan Malloy, yerel hükümet, işletmeler, okullar, sakinlerin katkıları ile 10 yıllık Fairfield Go Green planını başlatmış. Fairfield kamu binaları ve şehir konutlarda enerji kullanımının azaltılması, yenilenebilir enerjiye rüzgar ve güneş enerjisine geçiş, ve artan geri dönüşüm ve yerel gıda üretimi teşvik konusunda büyük adımlar atmış durumda.
Her ne kadar Iowa’nın "dünya’yı beslemek için mısır ve soya fasulyesi" başkenti olduğu iddia edilsede maalesef bu üretim üretiği kadar enerji tüketen etanol yapımına veya hayvanları beslemeye gidiyor. Iowalılar yedikleri yiyeceklerin %90’ını eyalet dışından ithal ediyorlar. Ancak Fairfield’da durum farklı, yerel yiyeceklerin tanıtımı ve alınması için tam zamanlı bir aktif yerel kampanya ve teşvikler var. Yerel çiftçi pazarı Mayıs’tan Ekim'e kadar çok popüler. Birçok çiftçi, organik dahil olmak üzere ve sadece yerel ürünler satıyor. Buna bir örnek yerel bir fırının ürettiği yerel buğdaydan organik ekmek. Kasaba sakinleri, yerel mağazalar, ve restoranlar ise üreticiden doğrudan satış prensibini benimsemiş http://www.mvccsa.com/.
Fairfield’da sebze bahçeleri çok revaçta, şehirde dolaşırken sık sık büyüme sezonunu uzatmak için küçük seralar ve örtüler görmek mümkün. Yerel bir arıcılık çok yaygın ve arıcılık derslerinin ücretsiz sunulduğu bir arıcılık kulübü var. Böylece yerel tozlaşma sağlanırken bir yandan da organik arıcılığa yakın bir arıcılıkla endüstriyel arıcılığın önüne geçiliyor.
Fairfield Maharishi İşletme Üniversitesi (MUM) burada lisans eğitimi veren bir kurum ve tabii 10.000 kişilik bu kasaba için çok önemli bir katma değer. Ünversite Sürdürülebilir Yaşam lisans ve lisans üstü programına ev sahipliği yapıyor. Tam 90 öğrencinin kayıtlı olduğu programda Sürdürülebilir ve Ekolojik Tarım, Yenilenebilir Enerji, Yeşil Bina yapımı ve Sürdürülebilirlik Politikaları üzerine dersler veriliyor. Programın binası da aynı prensiplerle inşa edilmiş ve LEED Platin sertifikasına aday. Öğrenciler 2000 yılından beri bir eko-fuar organize ediyor. Fuara yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir tarım gibi konularda uzmanlar ve ünlü düşünürler çağrılıyor. Üniversite kafeteryasında ise kendi bahçelerinden gelen organik vejetaryen yemekler servis ediliyor. Üniversitenin hedefi gıda üretiminde kendi kendine yeterli olmak. Kampus de ise çim yerine doğal çayırlar restore edilmiş ve yerli ve yenilebilir meyve ağaçları dikilmiş. Bu arada bir iklim eylem planı da hazırlamış üniversite. MUM iklim eylem planına göre hedef 2011 yılında şebekeden elektrik kullanımını % 70 azaltmak ve 2014 yılına emisyonlarını ise % 50 azaltmak. Plan a göre 2020 yılına kadar sera gazı salımları sıfırlanacak. http://www.mum.edu/sustainability.html
Benim kaldığım yer Abundance Ecovillage, Bereket Eko Köyü. Fairfield’ın hemen kuzeyinde yer alıyor. Bereket Eko köyü, rüzgar ve güneşle güçlendirilmiş bir topluluk. Evlerin enerji ihtiyacı gün ışığı kullanımı, yüksek verimli kompakt floresan aydınlatma, dizüstü bilgisayarlar, yatay eksen çamaşır makineleri, topraktan jeotermal soğutma ile düşürülmüş durumda. Evlerin hepsi iyi izolasyonlu ve pasif güneş enerjisi kullanımı için tasarlanmış. Toprak borular evleri yazın serin ve taze hava almasını sağlıyor. Bütün evler sıcak suyunu kışın bile güneş enerjisi ile sağlıyor, nadiren gaz kullanmak gerekiyor. Yağmur suyu evlerin çatılarında toplanıyor ve saklanıyor. Her evin sarnıçı var. Atıksular ise devlet tarafından onaylanmış yerel bir arıtma sisteminden geçiyor. Bereket Ekoköyü ayrıca MUM’dan gelen öğrencilerin pratik yapabileceği bir merkezi de içeriyor. http://www.abundance-ecovillage.com/Main/HomePage
http://www.sustainablelivingcoalition.org
http://www.cypressvillages.com
http://www.pbase.com/hapm/ourhouse
Açık Radyo dinleyicilerinin en ilgisini çekecek haberlerden birisi herhalde KRUU-LP 100,1 FM http://www.kruufm.com
radyo istasyonu. Radyo tamamen güneş enerjisi ile yayın yapıyor ve kirli hiçbir enerji kullanmıyor. Radyo, kar amacı gütmüyor ve tamamen dinleyici destekli. Topluma hizmet veren düşük güçlü bir radyo istasyonu. Ancak 24 saat ve 7 gün yayın yapan KRUU da programların % 99,7 si 100 gönüllü tarafından üretilen 80 programdan oluşuyor. KRUU’nun misyonu sürdürülebilir bir toplum için Fairfield’e ses vermek, ve yaratıcılığı teşvik etmek, diyalog ve toplum katılımı ile toplumun sürdürülebilirlik için güçlendirilmesi.
TEMMUZ
 Enerji Bakanı Taner Yıldız, Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndaki değişikliklerin bu hafta TBMM’ye gelebileceğini, rüzgarda 5.5 euro/cent, hidroelektrikte 5.5 euro/cent, jeotermalde 8 euro/cent, güneşte 10 euro/cent, biyokütlede ise 12 euro/cent teşvik uygulamayı düşündüklerini söyledi. Yatırımcılar teşviklerin çok daha yüksek olmasını bekliyordu. Yıldız’ın verdiği rakamlar, sektöre yatırım yapmayı düşünen potansiyel yatırımcılar tarafından kabul edilemez bulunuyor. Hükümetin enerji politikaları da, Yıldız’ın verdiği rakamlarla yeniden sorgulanmaya başladı. Bu konuda yatırımcıların, “Türkiye nükleere on yıl sonra ve 15 sene boyunca ortalama 10 euro cent yani 12.5 dolar sent alım garantisi verip, Rus nükleer teknolojisine para bulabiliyor. Ancak sıra kendi yenilenebilir kaynaklarımıza gelince para çıkmıyor. Türkiye, rüzgarda 1000 megawat’lık yatırımı ile övünürken rüzgar kalitesi Türkiye’den daha düşük olan İspanya 20 bin megawat’lık rüzgar enerjisini hayata geçirdi bile. Yunanistan ise rüzgar yatırımcısına 9 euro/cent ve 20 yıl alım garantisi verebiliyor. Her konuda AB’yi örnek gösterenler neden bu fiyatları dikkate almıyorlar?” eleştirileri ağırlık kazanıyor.
AĞUSTOS
Şimdi Ulusal karbon sicili, kayıt için ilk karbon projelerini bekliyor. Şu ana kadar Türkiye’den halka açık kayıt sistemlerinde kayıtlı 109 gönüllü karbon projesi bulunuyor. Geliştirilen projelerin 50’sinin HES, 49’unun rüzgar santrali, 6’sının termik, 3’ünün jeotermal, birinin biyogaz projesi olduğu ifade ediliyor. Karbon üretmemek tabii ki çevre açısından iyi olacak anlamına gelmiyor. Bunun dışında çevresel ve sosyal kriterler de önemli.
WWF-Türkiye'nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), iklim değişikliği ve yenilenebilir enerji ilişkisi kapsamında yenilenebilir enerji teknolojilerinin ele alındığı ''Yine Yeni Yeniden Yenilenebilir Enerji'' adıyla kitapçık hazırladı. Kitapçıkta verilen bilgiye göre, yenilenebilir enerji teknolojileri arasında güneş paneli, rüzgar enerjisi, biyoenerji, küçük ölçekli hidroelektrik santrali, güneş pişiricisi, fotovoltaik ve rüzgar hibrit sistemi, güneş ısıtma sistemi ve jeotermal ısı pompası yer alıyor. Türkiye'de başlıca yenilenebilir enerji kaynakları hidrolik enerji, biyokütle, rüzgar, biyogaz, jeotermik ve güneş enerjisi. Kitapçıkta, küresel sıcaklık ortalamasının ''Sanayi Devrimi'' öncesi düzeyinin 2 derece üzerinde yükselmesinin engellenememesi halinde, yeryüzü doğal sistemlerinin geri döndürülemez bir yıkım yaşayabileceği tekrar vurgulanıyor. Kopenhag sürecinde binlerce kez söylediğimiz gibi küresel ölçekte sera gazı emisyonlarının 2050 yılına kadar yüzde 80 düşürülmesi gerekiyor.

EYLÜL

?Deutsche Welle Türkçe'nin haberine göre, Almanya'nın Bonn kentinde kurulan yeşil yüksek eğitim kurumu, geleceğe çevre bilinci yüksek işletmeciler ve araştırmacılar yetiştiriyor. 1969 yılında kurulan Alanus Toplum ve Sanat Yüksekokulu'nun yeni yapılan ikinci kampüsü modern renk ve tasarımların etkisini taşıyor. Bonn yakınlarında Alfter kasabası kenarında kurulu kampüsteki tahtadan yapılmış zarif tasarımlı binalar, aynı zamanda çevreci mimariye de örnek teşkil ediyor. Rektör Marcelo da Veiga şöyle diyor: "Kampüste tamamen çevreci bir yalıtım ve ısıtma söz konusu. Yani yazın klima kullanmadan yeraltı sularıyla soğutma sağlayabiliyoruz. Duvarlarda, pompalanan suyun dolaştığı bir boru tesisatı bulunuyor. Bu da duvarları soğutuyor ve jenaratörlerin çalışmasına gerek kalmıyor. Aynı şekilde kışın yeraltı suları çevreye göre daha sıcak olduğundan boru tesisatı, bu kez de odaların ısınmasını sağlıyor. Bütün dileğimiz kampüsün inşaatında mümkün olduğunca çevreci teknolojilerin kullanılmasıydı.'' Almanya'nın çevreci yüksekokulun kampüsünde ekolojik elektrik ve yenilenebillir ısıtma sistemleri kullanılıyor, yemekhanede ise organik yemekler çıkıyor. Okulun bu çevreci yaklaşımı başvuru sayılarını da ciddi olarak etkilemiş. Bir önceki yıla göre başvuranların sayısı yüzde 50 oranında artış göstermiş. Türkiye’de ise kampüsler ülke gerçeğini yansıtıyor...

KASIM
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) 2010 Ülkeler Dünya Nüfusu Raporu’ndan yaptığı derlemeye göre, petrol ve doğalgaz da yüksek oranda dışa bağımlı Türkiye'nin enerji tüketiminde alacağı çok yol var. Petrol, kömür, linyit, doğalgaz, hidrolik, jeotermal, elektriği kapsayan birincil enerji tüketiminde,19 bin 504 kg petrol eşdeğeri kişi başı tüketimi ile petrol zengini Katar, har vurup harman savurarak 186 dünya ülkesi içinde ilk sırada yer alıyor. Neyseki Türkiye 69. sırada ve daha onurlu bir konumu var. Ancak bu sırayı verimliliğe yatırım yaparak korumaalı ve enerji bakanlığı planlarında öngörüldüğü gibi radyoaktivite, kömür ve petrol canavarı olmamalı.

ARALIK
Mersin’in Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santrale karşı artan tepkilere Türk hükümeti kulaklarını tıkayınca, Mersinliler seslerini Rus Büyükelçiliği’nde duyurmaya karar verdi. 25 Aralık’ta Ankaradaki Rusya Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapmaya hazırlanan yöre halkı, ülke turizminin can damarı Akdeniz’e yapılması düşünülen nükleer santrali protesto edecek. Nükleer santral projesi, hem denenmemiş bir Rus teknolojisinin kullanılacak olması hem de Türkiye’de rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının önünü tıkayacak olması nedeniyle ciddi eleştirilere maruz kalıyor. Güneş enerjisine Güney Afrika, Bulgaristan, Çin’in Tayvan’ı ve hatta karlar ülkesi Ukrayna bile alım garantileriyle destek verirken, hükümet hala gereksiz tartışmalarla yasa değişikliğinin çıkmasını engelliyor ve iklim değişikliğine yol açmayan, çevreyi kirletmeyen, yenilenebilir ve yerli bir kaynak olan güneş enerjisine gereken desteği vermeye yanaşmıyor.

Hiç yorum yok: