24 Ağustos 2008 Pazar

Su boşa akmaz, Türk de maalesef durup bakmaz...

... baksa nereye gittiğini ve neleri beslediğini görür.

Dr. Uygar Özesmi

Sultan Sazlığı ülkemizde yanlış kalkınma projelerine kurban gitmiş pek çok alandan sadece bir tanesi. Başka bir örnek: Hatay’daki Amik Gölü tarım için kurutulmuş ve ülkemizde başka yerde bulunmayan Yılan Boyun Kuşu haritadan gölle beraber silinmişti. Daha sonra içten içe yanan toprak tarımı verimsiz hale getirmişti. Amik Gölü kurutulmaya getirdiği sel felaketleriyle dirense de, olan olmuş göl ve bütün doğal yaşam elden gitmişti. Doğal yaşam fakir, köylü fakir.

Sultan Sazlığı’da neredeyse aynı felakete kurban gidecekti fakat Tansu Gürpınar gibi doğa severlerin çabaları sonucunda DSİ ve Milli Parklar Teşkilatı arasında yapılan bir protokol gereğince Develi Sulama ve Drenaj Projesi revize edilmiş ve DSİ Sultan Sazlığı’nda 1071 m su kotunu korumayı taahhüt etmişti. Gel zaman, git zaman, proje gerçekleşip, Ağacaşar ve Kovalı barajları yapılıp, tarım alanları sulanmaya başlanınca, kurak yıllarda Sultan Sazlığı’na su yetmez oldu. Sultan Sazlığı barajlar işletmeye açıldıktan sonra 1990 ve 1991 yıllarında tamamen kurudu. Bakın 1993 yılında Kayserili bilim adamı Mehmet Somuncu ve Harun Tuncel ile Türkiye Coğrafya Dergisi’ne yazdığım bir bilimsel makalede ne demişim:
“Son zamanlarda yaşanan en acı olay ise 1990 yılının Ekim ayında başlamak üzere Sultan Sazlığı’nın 1991 Mart ayına kadar tamamen kurumasıdır...DSİ’nin Milli Parklarla yaptığı protokolde belirtilen seviye 1071 metre olduğuna göre, doğal bir kuraklık dönemi olsa bile DSİ uzmanlarının bu durumu ve kurak dönemin ardından yer altı su seviyesinin alabileceği minimum düzeyi gözönüne alarak su kodunu belirlemeleri ve önlemleri buna göre almaları gerekmektedir...Sultan Sazlığı’nın geçirdiği kuruma olayı bir bakıma şanstır. Çünkü uzun yıllar sürebilecek olan kurak dönemlerin yaratabileceği olumsuzluklara karşı uyarı omuştur.”

Anlaşılan uyarı olmamış ve tarihten ders almamışız ki aynı şey 10 yıl sonra tekrar başımıza geldi. Sultan Sazlığı daha kendini toparlayamadan bir darbe daha vurduk, serdik yere, yaşamı.

Ders almamız gerekirken biz çözümü de yanlış yerde arıyoruz. Herkes ağız birliği etmiş diyor ki Zamantı Irmağı’nın suyunu çalalım. Dağlar suya geçit vermezken, biz karar verip dağı bir tünelle delmeye başlamışız. Zamantı’nın suyunu zaten Bahçelik Barajı ile tutacağız ondan arta kalanı Sultan Sazlığı’na aktarırız, geriye gürül gürül Zamantı’dan kalır ince bir dere. Vadi boyunca tarım yapan ağalar, analar ince bir ağıt yakar kalanın ardından. Irmağın suyuna hasret alabalıkları ve binbir türlü ırmak canlısını zaten kim takar.

Su boşa akmaz, Türk de maalesef durup bakmaz. Çünkü baksa nereye gittiğini ve neleri beslediğini görür.

Çözüm trilyonlarca lira, milyonlarca dolarla tüneller açmakta yatmıyor. Keza mega projeler çağı artık geçti. Dünya’nın her yerinde artık pahalı ve insana uzak büyük projeler yerine insana yakın, yaygın, küçük ama etkili projeler üretiliyor. Tünellere vereceğimiz onca paranın (bu paralar bizim vergilerimizden çıkıyor veya dış borçla gelecek kuşakları zor durumda bırakıyoruz) %10’unu damlatma sulama gibi suyu en az kullanan yerel teknolojilere ve su tasarrufunu özendiren kurumsal yapılara, kuraklığa dayanıklı tarımsal ürün çeşitlerine ve planlı ve uygulanır ürün seçimine ve ekimine harcasak ne tünellere gerek kalır ne de Sultan Sazlığı susuz kalır. Sultan Sazlığı suyuna kavuşursa eskiden yılda 1 milyon dolar sazdan gelir elde eden civar köylüler yine para yüzü görür. Eskiden kuş dolu bir Sultan Sazlığı’ndan eksik olmayan yerli ve yabancı turistler gelir, köylülerin gelirleri katlanarak artar.

Çağa ayak uydurmak ve küreselleşen Dünya’da hayatta kalmak için doğal alanlarımızı korumaya, kaynaklarımızı tasarruflu kullanmaya ve akıllı projeler üretmeye mecburuz.

Hiç yorum yok: