Yanan Gezegen Yanan Orman
Küresel iklim değişikliği bu yıl hepimize hissettirdi kendini, gerek azalan su kaynaklarımızla gerekse yanan ormanlarımızla. İTÜ Öğretim Üyelerinden Barış Önol’un yaptığı modelleme çalışmaları iklim değişikliği ile beraber Akdeniz’den Marmara’ya kadar uzanan bölgelerde kuraklığın git gide artacağını gösteriyor. Ege ve Akdeniz bölgeleri sahillerinden İstanbul’a kadar uzanan 12 milyon hektar alan, orman yangınları açısından en riskli bölgeler. İklim değişikliği ile toprak kuruduğunda, nem azaldığında Akdeniz ve Ege bölgesinde ormanlar çıra gibi tutuşmaya hazır. Akdeniz iklim kuşağında orman doğal sebeplerle ve doğal zaman aralıklarında yandığı zaman yangın orman ekosisteminin bir parçası, bir gerek. Küllerin arasından yeniden doğan Zümrüd-i Anka kuşu gibi orman daha da güçlenerek tekrar çıkıp, büyüyerek yeniden hayat buluyor. Ancak yangınlar arasındaki zaman aralığı insanların kastı veya dikkatsizliği ile yandığında zaman aralığı daralıyor. Daralınca orman kendini makiliklere bırakıyor. Şayet kısa zaman aralıkları ile bu makilerde yanarsa o zaman çölleşme başlıyor. Çölleşen alanları Toroslar’da yer yer görmek mümkün.
Ülkemizde orman yangınlarının %94’ü insan kaynaklı sadece % 6’sı doğal sebeplerle çıkıyor. İnsanların kastı ve dikkatsizliği şimdilerde küresel iklim değişikliği ile birleştiğinde kaçınılmaz bir şekilde ormanlar kendilerini makiliklere sonra da çölleşmiş alanlara bırakacak. Bu yıl Temmuz ayı bitmeden, geçmiş 10 yılın yıllık yangın ortalamasının 2 mislinden daha fazla orman yangını çıkmış. Durum bu kadar kötü mü? Tahayyül edebileceğimizden de daha kötü. Çünkü Prof.Dr.Mikdat Kadıoğlu’nun dediğine göre yıllar geçtikçe Ege ve Akdeniz bölgelerinde kış yağmurları da azalacak, dolayısıyla iklim bölgeye özgü yangın sonrası çıkacak filizlerin kendini yenilemesi için gereken yağışları da alamayacak. Çölleşme süreci hortuma kapılmış gibi git gide hızlanacak.
Durum bu kadar kötüyse yapacak bir şeyimiz kalmamış diye kollarımızı havaya atıp bunalıma mı girelim veya yağmur duasından medet mi umalım? Hayır, durum bu kadar kötü, ama umutsuz değil. Hemen yapacak çok işimiz var. Bu tespitlerin ışığında; bilinmelidir ki ülkemiz ormancıları tüm olumsuz koşullara rağmen Akdeniz Bölgesi’nde orman yangınlarına karşı en başarılı mücadeleyi veren teşkilattır. Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yangını önleme bütçesi arttırılarak ivedi olarak küresel iklim değişikliği ile beraber artan yangın riskine karşı her yangın çıktığında kriz yönetimi yapmaya kalkmak yerine, risk yönetimi uygulayarak, ulusal, bölgesel ve yerel orman yangınları eylem planları hazırlaması gerekli. Bu planlar katılımcı bir şekilde bütün ilgi sahiplerini işin içine katarak yapılmalı. Bu eylem planları çerçevesinde sürekli olarak en az bir hafta öncesinden yangın çıkabilecek alanlar belirlenmeli ve hazırlık yapılmalı. En öncelikli konu risk yönetimi çerçevesinde orman yangınları eylem planlarının hazırlanması.
TEMA Vakfı’nın önerdiği yangın eylem planları çerçevesinde alınması gereken pek çok önlem var:
Vatandaşların riskli dönemlerde ormanda piknik yapmalarına, anız yakmalarına, ve sigara izmaritlerini atmalarına karşı sivil toplum kuruluşları ile beraber bilinçlendirme kampanyaları yapılmalı ve önlemler alınmalı.
Vatandaşların en küçük bir dumanda veya yangın tehdidi oluşturacak koşulları gördüklerinde “Alo 177” ücretsiz orman yangınları ihbar hattından yetkililere haber vermeleri ve orman yangınlarını söndürmede fiili olarak, sivil savunma teşkilatı altında, sivil toplum kuruluşları içinde görev almaları gerekli.
Orman yangınlarında erken müdahale büyük zararları önler. Bunun için görevli Bakanlık personelinin yanında orman köylülerinin, sivil toplum kuruluşlarının yangın gözetleme çalışmalarına daha aktif katılımda bulunmaları ve halkın gerekli ihbar birimlerine nasıl ulaşacağını öğrenmesi sağlanmalı (Alo 177 Orman Yangın İhbar Hattı, Alo Jandarma 156, Alo Polis 155).
Maalesef Orman Genel Müdürlüğü yangın söndürme işçileri geçici olarak alınmakta ve kısa bir eğitimden geçirilmektedir. Hali hazırda teknik personel ve orman muhafaza memurları azlığı nedeniyle orman yangınlarıyla teknik mücadelede zorlanılmakta. Benzer şekilde orman şefliklerinin koruduğu orman alanları çok büyük olup eylem planlarının uygulanabilmesi için şeflik sayılarının arttırılması gerekli.
Akdeniz bölgesindeki diğer ülkelere bakıldığında bizim kadar orman alanına sahip olmamalarına rağmen bizden 2 misli fazla hava söndürme araçlarına sahip oldukları görülmektedir. Türkiye, 12.000.000 ha civarı orman alanına bu yıl 54 araçla müdahale ederken komşumuz Yunanistan’da 6.500.000 ha ormanda 59 araç hizmet veriyor.
Ormanın belirli yerlerine yanmaya direnç gösteren servi, akasya gibi ağaç türleri dikilmeli. Örneğin; 1994 yılında 4.000 ha ormanın yandığı Gelibolu yangınının bir bölümü servi ağaçları sayesinde durdu.
Orman içindeki tesislerin çevresindeki ağaçlar ve yol kenarlarındaki ağaçların yerden üç metre yüksekliğe kadar budanmış olması da yangına karşı alınabilecek önlemler arasındadır.
En önemli konulardan birisi son yıllarda enerji nakil hatlarının fazlalaşması ve bu hatların orman içerisinden geçmesi nedeniyle de birçok yangın çıkması. Örneğin Bodrum’da yaşanan son yangının ve Konya Karapınar’da büyük emeklerle oluşturulan erozyon kontrol ormanının bir kısmı da enerji nakil hattından dolayı yanmıştır. Bu nedenle enerji nakil hatları planlanırken ormanlık alan dışından planlanmalı. Mümkün olmadığı durumlarda bu hatların, trafoların kontrolleri yangın mevsiminde önce yapılmalı, hattın altındaki alanlar temizlenmelidir.
Dr. Uygar Özesmi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder