Çöl-leş-me!
Büyüleyicidir çöl. Uçsuz bucaksız kum tepelerinde insan bir kum tanesi gibi ne kadar küçük olduğunu hisseder. Aynı anda o küçücük kum tanesinde evrenin sırrı gizlidir. O küçük kum taneleri topluca koca Sahra çölünü yaratır. Çöl bir doğal ekosistemdir. Barındırdığı sıcağa ve kuraklığa dayanıklı kendine has bitki ve hayvan türleri ile gezegenimize zenginlik katar. Çölleri ve kumulları korumak gerek.
O zaman niye TEMA Vakfı “Türkiye Çöl Olmasın” diyor? Çünkü Türkiye doğal olarak çöl değil ve biz de Sahra’da yaşamıyoruz. Türkiye’yi akılsızca çöl yapan insanımız ve yanlış hükümet politikaları. Çölleşme dediğimiz olay insan eliyle verimli toprağın kaybedilmesi veya toprağın verimsizleştirilmesi. Ülkemizde çölleşme hızla ilerlerken, TEMA bunun için toprağına sahip çık, Türkiye çöl olmasın diyor.
Çölleşme ile mücadele konusunda uluslararası alanda çalışan en saygın kuruluşlardan biri TEMA Vakfı. Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesine akredite sivil toplum kuruluşu. Sözleşmeyi imzaya açıldığı Kasım 1994’ten bu yana çok yakından izliyor. Bütün toplantılarına katılıyor, dünyada olanları, bitmeden öğrenip vatana zamanında aktarıyor. Bu yazıyı size BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın gerçekleştiği Palacio de Congresos de Madrid’de hazırlıyorum. Bu sene Türkiye devleti de ilk kez geniş ve yetkin bir kadro ile temsil ediliyor. Küresel iklim değişikliğinin gündeme düşmesi mi, yoksa toprağa verilen önemin artması mi nedeni? Biz ikincisine bağlayalım. Taraflar toplantısında TEMA ile devlet el ele çalışıyor. Beraber geniş katılımlı ve Türkiye’de işbirliklerini ve yaptığımız projelerin başarılarının anlatıldığı bir yan toplantı gerçekleştiriyoruz.
Ancak sözleşme iyi gitmiyor... fakir ülkelerin sözleşmesi olarak da anılan çölleşme sözleşmesi iklim değişikliği sözleşmesinin gölgesinde kaldı. İklim değişikliği sözleşmesi daha çok enerji politikaları ve salımlar üzerinde duruyor. Halbuki iklim değişikliği sonunda bundan en fazla etkilenecek olan fakir ülkeler için kısa vadede uyumdan başka çözüm kalmamış durumda. Tayfunlar kıyıları vurduğunda ve ovalar kuraklıktan kavrulduğunda milyonlarca insan göçe başlayacak... devletler bu problemlerle nasıl başa çıkacak? Sosyal kargaşa ve vahşet dünyayı sarmadan acilen bu koşullarla baş edecek uyum çalışmalarının başlaması ve toprakların korunması gerek. Bu ise yatırım, teknoloji ve bilgi gerektiriyor. Bilgi yerelde var. Ancak teknoloji ve yatırım için “gelişmiş” ülkeler kesenin ağzını açmıyor. Sözleşmenin on yıllık stratejik planı yapılıyor ama etkinliklerin bütçesi muallak. Kapıda sivil toplum kuruluşları pankart açmış: “Etkisiz sözleşme / Sonucu çölleşme.”
Biz şanslıyız. Türkiye artık TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) ile 22 ayrı ülkeye yardım edecek konuma geldi. Kendi vatanımızı da çölleşme kıskacından kurtaracak bilgiye, teknolojiye ve yatırım gücüne de sahibiz. Şimdi geç kalmadan bunları harekete geçirme zamanı. Hızlı ve doğru yatırımla dağlarımızı taşlarımızı teraslayalım, rüzgar perdeleri kuralım, yamaçları ağaçlandıralım, meralarımızı doğru yönetelim, tarım alanlarımızı ve topraklarımızı koruyalım, iklim değişirse değişsin, Türkiye çöl olmasın!
Dr. Uygar Özesmi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder