Tüketici yapıldık. Küreselleşme süreci içinde insanlar bağımsız ve etkin bireyler olarak, hatta sadece birer tüketici olarak görülmeye başlandı. Bireysel seçim ve davranışların ekonomiyi ve dolayısıyla insanın doğa ile etkileşimini belirlediği gibi bir inanış var. Bu çerçevede TEMA Vakfı dahil olmak üzere sivil toplum kuruluşları hatta politikacılar suyu tasarruflu kullanmaya, küresel iklim değişikliğini önlemek üzere bireysel çaba göstermemiz konusunda bize çağrılar yaptılar. Bunun en başarılı örneklerinden biri TEMA’nın “Suyunu boşa harcama” kampanyasıydı. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin de kampanyaya katılmasıyla ve etkin bir duyuru, afiş ve eğitim filmi desteği ile İstanbul’da evlerde yapılan tasarrufla aylık su kullanımı %10-15 düştü. Yani neredeyse yıllık su kullanımına 2 aylık katkı yapıldı. Bunu vatandaş başardı. Samsun Belediyesi, TAV-Atatürk Havalimanı ve Ankara Halk Otobüsleri gibi kurumlarla da işbirliği çalışmaları başladı. Bütün belediye ve kurumları bu kampanyaya katılmaya davet ediyoruz.
Bu kampanyalar sürerken Istanbul’da şebekeden doğan kayıplar %30 ve Ankara’da %58. “Gelişmiş” ülkelerde bu rakamlar %10’u aşmıyor. Vatandaş üstüne düşeni yaptı. Şimdi artık politikacılardan alışageldiğimiz kemerini sık politikası yerine şebeke kayıplarını düşürecek önlemlerin alınması gerekiyor. Kentler için başka havzalardan koca borularla su çalma yatırımları, daha doğrusu maliyetleri, yerine şebeke kayıplarını önleme projelerine gerçek anlamda yatırım yapmak gerekiyor. Bize su hizmeti sağlaması gereken vergilerimiz doğru yatırımlarla değerleniyor mu? Bu yatırım bilgileri vatandaşın hakkı.
Koca borularla su çalma dedik! Doğa’nın suyu çalınıyor! Doğa’dan çalınan bizim ve çocuklarımızın geleceğinden çalınan. Hiç düşündük mü acaba küresel iklim değişikliği neden var? Tabiat Ana’nın bağrına gömüp bize yaşanır bir iklim sağladığı fosil yakıtları, biz kazdık, deldik çıkardık, yaktık, saldık… şimdi kuraklık olunca dövünüyoruz, duadan medet umuyoruz. Başka havzaların suyunu da büyük kentlere ahtapot kolları gibi döşediğimiz borularla çekersek bunun sonucu ne olacak. Bitkiler, ağaçlar kuruduğunda, göller çekildiğinde, yer altı su rezervleri tükendiğinde çocuklarımız hatta biz ne yapacağız. Koca borularla suyu doğadan çalmak yerine yapılacak başka akılcı yatırımlar yok mu?
Olmaz olur mu! Öncelikle evlerimizde, işyerlerinde, kamu kurumlarında şebekemizi hijyen gerektiren su ve kullanma suyu olarak ayırmamız gerekli. Çatılar yağmur suyu toplayacak şekilde tasarlanmalı ve sarnıçlar veya depolar yapılmalı. Biriken sular kullanma suyu olarak doğru çeşme ve sifonlara akıtılmalı. Şebeke suyu sadece hijyen gerektiren içme ve yemek pişirme gibi kullanımlara harcanmalı. Gelen su bir yanda, giden su diğer yanda. Onun için kanalizasyon şebekesini değiştirerek kirli suyu kentsel arıtmaya gönderirken, banyolarımızdan lavabolarımzdan akan ve deterjanlarla gübrelenen suyu bahçelerde sulama için kullanmalıyız. Gri su sistemleri kurarsak bu suları da ileride kolayca arıtıp kullanma suyu olarak geri dönüştürmemiz mümkün olur. Bunun için gerekli bilgi mühendislerimizde var. Gerekli olan - koca su çalma projeleri yerine - devlet ve belediye teşvikleriyle şebekelerin yenilenmesi, yeni binalarda ise yağmur suyu sistemlerinin ve gri su sistemlerinin zorunlu kılınması.
Evet tasarrufa devam ama bizim esas beklediğimiz artık doğa dostu ve akılcı yatırımlar. Evet tasarrufa devam ama beklediğimiz tasarruf eden teknolojilere yatırım ve teşvik.
Evet tasarrufa devam ama bizim bu teknolojileri alıp kullanabilmemiz için bireye teşvik.
Kemer sıkma politikaları yerine, öngörülü ve akılcı politikalar bekliyoruz.
Dr. Uygar Özesmi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder