Kimin Ormanı Kime Satılıyor?
Ormanlarımızın üstünde dolaşan karabulutlar dağılıp dağılıp toplanıyor. Bu karabulutlar keşke yağmur olsa düşse, yeraltı sularımızı ve derelerimizi suyla doldursa. Maalesef bu karabulutlar, ormanı işgal eden “uyanık” -dilim varmıyor- “vatandaşlar” ve ormanları tehdit eden yasal düzenlemeleri ve girişimleri harekete geçirenler. Ormanlar anayasamızın güvencesiyle bütün vatandaşların adına ve onların yararına devlet tarafından işletiliyor. Bu işletme anlayışında orman sadece bir odun ve kereste kaynağı değil. Bizim adımıza devlet topraklarımızı erozyondan korumak, bize su sağlamak, iklim değişikliğine neden olan karbonu depolamak ve temiz hava vermek, bizim yaşamımızın garantisi olan biyolojik çeşitliliği korumak ve gelecek kuşaklara azalmadan, bozulmadan aktarmak için ormanları korumakla sorumlu. Bizim, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için ormanı korumakla görevli olan devlet, maalesef 2/B diye bir sınıfa izin vermiş. Orman Kanunu’nun 2. maddesinin “B” bendi uyarınca, “31.12.1981 tarihinden önce orman vasfını bilim ve fen bakımından kaybettiği”, “tarım ve hayvancılıkta kullanılmasında yarar bulunduğu”, “köy, kasaba ve şehir yapılarının toplu halde bulunduğu” saptanan yerler, ormancılık rejimi dışına çıkarılabiliyor. Oysa, bizim için odun ve keresteden çok daha büyük değeri olan ve üstün kamu yararı için korunması gereken ormanlarımızın 2/B adı altında orman dışına çıkarılmasına izin veren bu yasa maddeleri ve düzenlemeler acilen kaldırılmalı.
Üstün kamu yararı adına 2/B’ye olanak veren yasa maddelerinin ortadan kaldırılması gerekirken ve bu konuda hükümete önemli görevler düşerken, TEMA Vakfı gönüllüleri bu hafta beyninden vurulmuşa dönüyor. Mayıs 2003’den beri TEMA Vakfı’nın da içinde bulunduğu Ormanlarımıza Sahip Çıkalım Birliği’nin önderliğinde süren mücadele ile 2/B orman arazilerinin satılması ihtimali ortadan kalkmışken, 4 yıl sonra satış tekrar gündeme getiriliyor. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Çelik Kurtoğlu’nun dediği gibi “2/B arazilerinin satışı aslında vatandaşların tümünün mülkiyet hakkına tecavüzdür. Kamunun yıllardır süregelen kadastro çalışmalarının sonuçlandırılamaması yüzünden uyanık bireylerin orman arazilerini işgal etmeleri ödüllendirilmek istenmektedir. Kamu otoritesi kendi ihmali ile ortaya çıkan durumu temel bir hukuk ihlali ile kapatmak niyetindedir.” İhmal, temel hukuka aykırı bir biçimde “çözülecekse” kanunlara uyan vatandaşların devlete güveni kalır mı? Böylesine bir uygulama anarşi ve talanın vizesidir.
Peki bu fiili durum ne olacak? Ormana kurulmuş, kimi yerde tapusu bile verilmiş, dört kez el değiştirmiş, suyu elektriği getirilmiş “orman içi” kentler, kasabalar ne olacak? Ne olması gerektiği konusunda TEMA Vakfı’nın somut ve uygulanabilir önerileri var: 2/B işgalcilerinden hemen 5 yıl geriye yönelik ecrimisil, yani kamu mallarını fuzuli işgal edenlerden alınan ücret, tahsil edilmeli. Nasıl, 1960’larda kat mülkiyeti ve 1980’lerde devre mülk kavramları medeni hukuka getirildiyse aynı şekilde, satış haricinde ücret karşılığı süreli kullanım mülkiyetleri getirilmelidir.
Ormanlar milletindir, kimin ormanını kime satıyorsunuz?
Dr. Uygar Özesmi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder