4 Ocak 2012 Çarşamba

2010 Gezegenin Geleceği Almanağı - Kirli, Tehlikeli, Pahalı Nükleer Haberleri - Banu Koç

Gezegenin Geleceği Programından Sınıflandıran Banu Koç

OCAK

Fransa, nükleer atıklarını düzenli olarak Rusya’ya gönderiyor. Atıkların büyük kısmı, Sibirya’da büyük park alanlarına terk ediliyor. Yani üstlerinde hiçbir koruma olmaksızın açık havada bırakılıyor. Oysa ki Fransa, durumun böyle olmadığını, nükleer atığı geri dönüştürmek için Rusya’ya gönderdiklerini söylüyor. Bunun doğru olması için, gönderilen maddelerin %100’ünün farklı ve işlenebilir bir halde Fransa’ya geri dönmesi gerekirdi. Oysa ki, geri dönen kısım son derece az. Bunu, Fransa Nükleer Güvenlik hakkında Bilgilendirme ve Şeffaflık Yüksek Komitesi HTISN de raporlarıyla belgeliyor. Işte Greenpeace, tam da bu nedenlerle, Pazarı Pazartesiye bağlayan gece, Fransa’da nükleere karşı eylemdeydi. Dört aktivist, Rusya’ya doğru yola çıkan nükleer atık yüklü treni durdurmak için gece saat 9da kendilerini Cherbourg’da raylara zincirlediler. Ardından iki activist, sabah 5.30’da treni durdular ve saat 8.30’da Greenpeace kamyonu tren yolunu kesti. Kamyonun üstünde “Rusya çöplük değildir” yazıyordu. Eylem sayesinde, nükleer atıkların Rusya’ya ulaşması gecikti. Greenpeace, Rusya’ya yapılan bu gönderimlerin tamamen durdurulmasını talep ediyor.

Bu arada Greenpeace’den Türkiye’de bir eylem, Başbakan Erdoğan’a sürpriz ziyaret! Meclis’te AKP’nin Grup Toplantısı’na giren Greenpeace eylemcisi, Başbakan Erdoğan’ın konuşması sırasında pankart açarak hükümetin nükleer planlarına “Hayır” dedi. Başbakan Erdoğan’a “Nükleer İnattan Vazgeç” mesajı veren eylemci, polis tarafından göz altına alındı. Kapalı kapılar ardında, kamuoyu ile paylaşılmadan sürdürülen nükleer görüşmelerin bir örneği de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaşandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Rusya Başbakan Yardımcısı Igor Seçin’in de katıldığı bir toplantıda iki ülke arasında nükleer santral tesisi yapımı işbirliği ortak beyannamesi imzalandı. Yapılan anlaşmanın detayları ise bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadı. Bugüne kadar uygulanan enerji politikaları, Türkiye’nin diğer ülkelere ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını ortadan kaldıramadı. Alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarını görmezden gelen hükümetin, halkı ayağa kaldıran nükleer enerji ve HES’ler – yani Hidroelektrik Santraller, yeni doğalgaz alım anlaşmaları ve planlanan 47 kömürlü termik santral dışında önümüzdeki dönemler için temel bir enerji politikası bulunmuyor. Nükleer santral görüşmeleri ise başka enerji projeleri ile ilişkilendiriliyor. Burgaz-Dedeağaç projesinden hoşnut olmayan Ruslar, daha karlı olduğunu düşündükleri Samsun-Ceyhan petrol boru hattına dahil olmak peşinde. Bu projeye dahil olmak için de Rusya’nın Türkiye ile yapmak istediği başka anlaşmalar için nükleer santral ihalesini önkoşul olarak koyduğu da dolaşan söylentiler arasında. Kapalı kapılar ardında şaibeli olabilecek işlere karşı çıkan, kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjiye hayır diyen 1 milyon “radyoaktivist”, http://nukleer.greenpeace.org sitesinde biraraya geliyor.

Ilginç bir iklim aktivizmi örneği de İsviçre'den... Bertrand Piccard, güneş enerjisiyle çalışan uçağıyla dünya turu yapacak. Piccard'ın hedefi, yenilenebilir enerjilerle ilgili bilinçlenmeyi sağlamak. Piccard, hem gece, hem de gündüz uçarak, güneş enerjisiyle uçarken gece-gündüz sınırlaması olmadığını da gösterecek. 51 yaşındaki İsviçreli psikiyatrist, saatte 70 km hızla uçarak 20-25 günde dünya turunu tamamlayacak. Bunu başardıkları zaman, arabalar ve ısıtma sistemleri gibi petrol kullanılan alanların hiçbirinde aslında petrole gerek olmadığı kanıtlanmış olacak. Piccard, Kopenhag'a bizzat katılmış. Burada insanların felaket senaryolarından bıktığını gördüğünü ve sorunlara değil çözümlere ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Çözüm yenilenebilir enerji, sorun ise nükleer... siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girip bir radyoaktivist olup çözüm için çalışabilirsiniz.

Aylin Aslım da radyoaktivist oldu! Aylin Aslım, Greenpeace’in yürüttüğü I Lovve Nuclear kampanyasını destekliyor. Aylin Aslım, mesajında nükleer enerjinin Türkiye ve gezegenin geleceği için ne kadar yanlış bir seçim olduğunu anlattı. Nükleerin kirli, eski, verimsiz ve pahalı olduğundan bahsetti. Yeniden bir Çernobil yaşamamak için güvenli ve temiz enerjilere yönelmemiz gerektiğini söyledi. Ve tabii asıl önemlisi, bunun bizim seçimimiz olduğunu… Siz de www.ilovvenuclear.org adresine girin, Aylin Aslım’la radyoaktivistlerin arasına katılın!

Finlandiya’nın Olkiluoto’daki yapımı gecikerek süren nükleer santrali, şimdiye kadar çoktan inşaası için harcanan paraları geri kazandırmış ve ülke elektriğinin bir kısmını karşılıyor olmalıydı. Bu hayal, 2005’te başladı. Finlandiya, Fransız Nükleer Enerji Şirketi Areva ve Siemens’le dünyanın en ileri nükleer santralini inşa etmek için harekete geçti. Bu santral, verimli ve ucuz olacaktı. Ayrıca inşaatı da eski modellerden çok daha çabuk bitecekti. Ancak aradan 4,5 yıl geçti. Nükleer santral hala tamamlanmadı. Projenin en az 3 yıl gecikmesi bekleniyor. Masraflar öngörülenin iki katına ulaştı. Üstelik taraflar son derece şiddetli bir davada karşı karşıya geldiler. Nükleer enerjinin masal olduğunu hala görmeyen kaldı mı? Siz de www.ilovvenuclear.org’a girin, nükleere karşı olduğunuzu duyurun.

İsviçre merkezli Prognos adlı şirketin araştırmasına göre, nükleer enerjinin rönesansı bir yalandan ibaret. Nükleer enerji, 2030'a dek tüm dünyada azalma gösterecek ve önemini yitirmeye devam edecek. Bu araştırmayı, Almanya Radyasyondan Korunma Federal Kurumu talep etti. Araştırmaya göre, 2030'a kadar çok sayıda reaktör kapatılacak. Nükleer enerjinin yerleşik kapasitesi ciddi anlamda düşecek. 2020'ye gelindiğinde nükleer santral sayısının, 2009'dakinden %22 daha düşük olacağı öngörülüyor. 2030'da ise bu oran %29'a ulaşacak. 1970-1980'lerde yaşanan ani artış bir daha yaşanmayacak. Rapor, bir noktaya daha dikkat çekiyor. Son yıllarda, inşa edileceği açıklanan nükleer santral sayısı artsa da, inşa edilen nükleer santral sayısı azalıyor. 2030'a kadar, açıklanan santrallerin en fazla %35'inin inşa edileceği öngörülüyor. Yani nükleer enerji sektöründe, laf var, ancak hareket yok.
Şu anda dünyada 436 nükleer santral çalışıyor. Bunların yaş ortalaması ise 24! Yani, çoğu çok yaşlı ve ciddi harcamalarla ayakta tutulan santraller. Çünkü söküm bedelini karşılamak çok zor. Santral sayısı, 2002'den beri azalıyor. Çoğu projeden vazgeçiliyor. Birçoğu yıllardır durdurulmuş. Şu anda tüm dünyada, yalnızca 37 santralin yapımına büyük gecikmeler ve maliyet aşımları ile devam ediliyor. Siz de nükleerin masal olduğunu biliyor, ve bunu duyurmak istiyorsanız www.ilovvenuclear.org'a girin, nükleere hayır diyen 1 milyon kişiden biri siz olun!

Başbakan Erdoğan’ın, kulakları sivil toplumdan yükselen çağrılara tıkalı. Türkiye, ne yazık ki nükleer santral konusunda hala Rusya ile görüşüyor. Erdoğan, Rusya Başbakanı Vladimir Putin ile toplantı gerçekleştirdi. Ardından iki ülke, ne olduğu henüz anlaşılamamış ve açıklanmayan bir belge imzaladılar. Erdoğan, altyapı çalışmaları tamamlanınca projeye hızla başlayacaklarını açıkladı. Oysa ki santral projesiyle ilgili olarak, daha önce Danıştay iptal kararı vermişti. Hükümet son üç yıldır, sivil toplumun, Mersin ve Sinop'ta yaşayan vatandaşların, bilim insanlarının tepki ve kaygılarını dikkate almıyor. Planların tartışıldığı demokratik bir ortam yerine, kapalı kapılar ardında gizli görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmeler, Türkiye'nin geleceğini belirliyor. Üzerinde anlaşılan ve imzalanan belge, henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Bu gizlilik 'bu işin arkasında başka işler mi var?' sorusunu getiriyor.
Yenilenebilir Enerji Kanunu, geçtiğimiz yıl TBMM’de görüşüleceği gün geri çekilmişti. Gerekçe olarak ise hükümetin temiz enerjilere teşvik sağlayamayacağı belirtilmişti. Ancak aynı hükümet, devlet ortaklığından hazine garantilerine kadar her türlü imkânı kirli nükleer enerjiye sağlamaktan bahsediyor. Tüm bu teşvikler bizim vergilerimizden, yani bizim cebimizden sağlanıyor. Kendi cebimizdeki parayı kirli enerjilere yatırmalarını istiyor muyuz? Yoksa bu parayla yenilenebilir enerjilere destek sağlanarak sürdürülebilir bir gelecek mi yaratmak istiyoruz? Eğer siz de 'nükleere hayır' ‘temiz enerjiye evet’ demek istiyorsanız www.ilovvenuclear.org'a girin, sesinizi duyurun!
Peki İngiltere'den daha çok rüzgar alan Türkiye'de neden bu kadar büyük yatırımlar yapılmıyor? Türkiye, Avrupa'nın en çok rüzgâr alan iknci ülkesi. Hâlâ nükleerdeki ısrar niye? Siz de nükleere hayır demek için, www.ilovvenuclear.org'u ziyaret edin.

Bu arada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye’nin rüzgar ve güneş potansiyelini görüyor görünüyor. Yıldız, CHP’nin yenilenebilir enerjilerle ilgili verdiği soru önergesini yanıtladı. Buna göre, Türkiye, 2023’e kadar enerji ihtiyacının %30’unu yenilenebilir enerjilerden karşılamayı hedefliyor. Yıldız’a göre, rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2023’e kadar 20 bin megavata çıkarılması düşünülüyor. Güneş enerjisinin de kullanımının yaygınlaştırılması ve teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi hedefleniyor. Fosil yakıt kullanımının da azaltılması gündemde. Sonuçları görmeyi dört gözle bekliyoruz. Yalnız Sayın Yıldız’ın hidroelektrikten sağlanan enerji ile nükleer enerjiyi de yenilenebilir enerji sınıfına sokması çok yanlış. Küçük ölçekli HES’lerin dahi çevrelerindeki toprağı kurutması ve suyu tüketmesinin çok kısa bir süre aldığından daha önce bahsetmiştik. Nükleer enerjinin ise zararlarını zaten hepimiz biliyoruz. Siz de “Rüzgar, güneş bize yeter” diyorsanız, www.ilovvenuclear.org’a girin, siz de radyoaktivistlerin arasına katılın.

Kanada’nın gezegene gösterdiği önemle ilgili sicili gitgide kirleniyor. Pazartesi günü, Kanada Darlington nükleer santralinde çalışan işçiler, yanlış tankı su ve radyoaktif izotoplardan oluşan bir karışım ile doldurdu. 200 bin litreden fazla radyoaktif sıvı, Ontario gölüne döküldü. Santrali işleten şirket göldeki hidrojenin aktif izotopu anlamına gelen tritium oranının çevredekilere zarar vermeyeceğini söyledi. Göle, santralin aylık tritium atığının 0.1’inin döküldüğünü söylüyorlar. Ancak bu sızıntı, aslında endişe etmek için yeterli. Çünkü bu dikkatsizlik, her zaman daha da büyük dikkatsizliklerin olabileceğini bize yeniden hatırlatıyor. Ve nükleer, dikkatsizliği, hatayı kabul etmeyen bir enerji. Çünkü bir kez zarar verdi mi, o zararın geri dönüşü yok. Yapılan araştırmalarda, personelin zaten dolu olan bir tankı tekrar ve yanlış maddeyle doldurdukları ortaya çıktı. Böylece iki olimpik havuzun alabileceğinden daha fazla radyasyonlu sıvı, göle karıştı. Üstelik suda, şu anda bilinmeyen miktarda paslanmaya karşı koruyucu toksik kimyasallar da bulunuyordu.
Bu arada Çevre Örgütü Sierra Club salım ve birikmenin beraberinde getirdiği çevrede artan sağlık sorunları üzerine “Tritium’un Düzenli veya Kazara Salımı” ile ilgili raporunu bundan bir ay önce sunmuştu. Örgüt ayrıca Kanada’yı, içme suyundaki tritium seviyesine, Avrupa Birliği’ndekinden 70 kat, California’dakinden ise 473 kat daha fazla olmasına izin verdiği için eleştirmişti. Kanada’nın nükleer güvenlik komisyonu, Sierra Club raporunu bilim dışı bularak reddetmişti. Fakat bu arada aynı komisyonun eski başkanı Linda Keen, örgütün endişelerinin ciddiye alınması gerektiğini belirtmişti. Keen’in açıklamasına göre, Tritium, Kanada’yı, dünyanın en büyük radyoaktif izotop üreticisi haline getirdi. Bir gündeki miktarı az da olsa, zaman içerisinde birikmesiyle ortaya çıkabilecek sonuçlar endişe verici. Siz de hükümete ülkemizde izotop mizotop istemediğinizi duyurun. www.ilovvenuclear.org adresine girin, nükleere karşı 1 milyon imzadan biri de siz olun.

Fransa'da sıcakta çalışamayan nükleer santrallerden sonra, şimdi de soğukta çalışamayan nükleer reaktörleri gördük! Fransa'da soğuğun etkisini göstermesiyle, tam 9 nükleer reaktör kapatıldı. Fransa, soğuklarda artan elektrik ihtiyacını nükleer santrallerinden sağlayamadığı için, dışardan enerji ithal ediyor! New Jersey'de ise bir nükleer santral, Delaware Irmağı'ndaki buz nedeniyle tamamen kapatıldı! Neden santralin soğutma mekanizmasına buzların girmesiydi. Başka bir nükleer santral de aynı nedenle %20 güçle çalıştırılıyor. Yetkililer, ikisinin de ne zaman tam işlemeye başlayacağının belli olmadığını söyledi. Hala nükleer enerjinin Türkiye'nin artan enerji ihtiyacına çözüm olacağını söylemek ne kadar doğru? Siz de Türkiye'nin enerji alanında iyice dışa bağımlı hale gelmesini istemiyorsanız, www.ilovvenuclear.org'a girin, nükleere hayır deyin.

Geçen hafta, Greenpeace’in Nijer’in Akokan şehri sokaklarında normalin 500 katı radyoaktiviteye rastladığından bahsetmiştim. Akokan, fransız nükleer şirket AREVA’nın işlettiği uranyum madeninin yakınında bulunuyor ve Fransız nükleer santrallerine uranyum sağlıyor. AREVA, Greenpeace’in araştırmasından önce sokaklarda radyasyon olduğunu reddediyordu. Ancak bilimsel bulguların açıklanmasının ardından, AREVA Greenpeace’in haklı olduğunu itiraf etti. Şirket, sokakları güya arındırdıklarını ve bunu yetkililerin onayladığını söyledi. AREVA yetkilileri, şimdi tekrar uranyum madeni yakınlarında bulunan iki şehirde araştırmalar yürüteceklerini açıkladılar. Ayrıca 2010 sonuna kadar her iki bölgenin de tamamen güvenli hale getirileceği sözünü tekrar verdiler. Tabii sözlerinin güvenilirliğinden emin olmak zor. Acaba Greenpeace böyle bir araştırma yapıp skandalı ortaya çıkarmasaydı, tekrar bu sözü verirler miydi? Greenpeace, bölgede geniş çaplı, şeffaf ve uluslararası bir çevresel etki araştırması yapılmasını talep ediyor. Siz de nükleer tehlikeye hayır diyorsanız www.ilovenuclear.org adresinden Greenpeace çalışmalarına katılabilirsiniz.

Hat Yai Üniversitesi’nin 15-18 Aralık tarihleri arasında, Tayland’ın güneyinde, 14 ilde nükleer enerjiyle ilgili kamuoyu yoklaması gerçekleştirdi. Sonuç ise, çok net bir “Hayır” cevabıydı. Nükleeri, ankete katılanların %80’i reddetti. Siz de nükleere”Hayır” diyenlerdenseniz, http://www.ilovvenuclear.org‘a girin, sesinizi duyurun.
Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam ediyor, son 110 gün

Greenpeace, Nijer'in Akokan şehrindeki sokaklarda yüksek düzeyde radyoaktif kirlilik tespit etti! Üstelik Fransız nükleer enerji şirketi AREVA, 2009'da bu sokakların güvenli olduğunu iddia etmişti. 2003 yılında bağımsız bir laboratuar olan CRIIRAD ve yerel bir STK Aghir In’Man, Nijer’in uranyum madenlerine yakın yerleşim yerlerinde radyoaktif kirlilik tespit etmişti. Sonra, 2007 yılında CRIIRAD, maden şehri olan Akokan’daki hastanenin yakınlarında tehlikeli düzeyde radyasyon seviyeleri ölçmüştü. Madenin işletmecisi AREVA da radyoaktif kirliliğin varlığını kabul etmişti. Eylül 2009’da AREVA, CRIIRAD’a bir temizliğin yapıldığı ve artık sokakların güvenli olduğunun garantisini vermişti. Hepimiz bunun doğru olmasını isterdik, ancak ne yazık ki bu bir yalan. Akokan sokaklarında hala radyoaktivite bulunuyor. Greenpeace’in bulguları AREVA’nın garantisini geçersiz kıldı. Greenpeace, bölgede, radyasyon seviyesini normal düzeyinin 500 katı fazla olarak ölçtü. Bu da nükleer enerjinin gizli maliyetlerinden biri: insanlar, radyasyona maruz kalıyorlar. Akoka'daki insanların kanser olma riskinin ne kadar büyük olduğunu bilmek için, doktor olmaya gerek yok...
İşte nükleer enerji, bu sömürüyü beraberinde getiriyor. Fransa'daki nükleer santrallerin çalışması için Fransa, Nijer'deki uranyuma ihtiyaç duyuyor. Ve bu bağımlılık nedeniyle uranyumu her ne pahasına olursa olsun çıkarıyor. Bu durum yalnızca Nijer'e özgü de değil. Siz bir uranyum madeninin yakınında oturmak ister miydiniz? Ülkemizde radyoaktivite, başka ülkelerde bizi lanetleyen bir sömürü istemiyorsanız siz de www.ilovenuclear.org adresşne gidin ve bir radyoaktivist olun.

Litvanya'da 26 yıldır çalışan nükleer santral kapatıldı. Santral, Litvanya'nın elektrik ihtiyacının %70'ini karşılıyordu. Yapısı ise, 1986'da dünyanın en korkunç nükleer kazasına sahne olan Çernobil ile aynıydı. Litvanya, 2004'te AB'ye üye olabilmek için bu santrali 2010'da kapatacağına söz vermişti. İki reaktörün birini ise 2004 yılında kapatmıştı. Litvanya, elektrik ihtiyacını karşılamak için, yine eski teknolojilerden medet ummaya devam ediyor. Şu anda enerji açığını, doğalgaz ve termik santrallerden karşılamaya çalışıyor. Ancak AB desteğiyle yakın zamanda yenilenebilir enerjilere döneceğini açıkladı. Maalesef şu anda enerji konusunda tamamen Rusya'ya bağımlı durumda. Türkiye'de nükleer santral inadı sonlanmazsa, bizim de dış ülkelere bağımlı olmamız kaçınılmaz. Dışa bağımlılığa hayır demek için www.ilovvenuclear.org adresini ziyaret edin, siz de nükleere hayır deyin.

Hindistan'da nükleer araştırma merkezinde çıkan yangında iki kişi öldü. Yetkililer kazanın radyasyon sızıntısına sebep olmadığını söyleseler de, bu konuda güvenilir bir açıklama henüz yapılmadı. Çünkü merkezin çok sayıda nükleer araştırma reaktörü var. Mumbai'de bulunan merkez, Hindistan'ın hem nükleer enerji hem de onunla el ele giden nükleer silahlar konusunda en önemli araştırma merkezi. Dolayısıyla bir ülkenin en dikkat gösterilen nükleer merkezinde bile yangın çıkabildiğine göre, nükleerin yüksek risk içeren bir enerji olduğunu daha ne şekilde kanıtlamak gerek. Bunu her fırsatta dile getiren Greenpeace ise, ikinci Nükleer Tepki Ödülü'nü vermeye hazırlanıyor. 2009, çok fazla nükleer kaza gördü. Amerika Handford nükleer atık tesisindeki radyoaktif yaban arıları, Sellafield nükleer santralindeki kontrolden çıkıp nükleer atıkları tesis dışına çıkarmaya çalışan robotlar... Yine İngiltere'de Sizewell nükleer santralinde çamaşırlarını yıkamaya inen görevlinin şans eseri fark ettiği radyoaktif sızıntı... ya da Fransa'nın 'Nükleer santraller sıcakta çalışmıyor, bu nedenle yazın elektrik ithal ediyoruz' açıklaması... Peki ya Enerji Bakanımızın 2010'da 5.kez nükleer ihale açacak olması? Siz olsaydınız ödülü hangisine verirdiniz? Gelin www.ilovvenuclear.org adresinde nükleere karşıtı harekete katılın.

ŞUBAT
Amerika Vermont'ta bulunan Yankee Nükleer Santrali, ülkenin en eski nükleer santrallerinden biri, tam 38 yaşında. 650 MW kapasitesi ve sadece 650 çalışanı ile eyaletin elektrik ihtiyacının üçte birini sağlıyor. Yankee, güvenli – temiz – güvenilir gibi üç kavramı kendine slogan edinmiş ancak santrale atfedilen bu sıfatların doğru olmadığı her fırsatta ortaya çıktı. Federal Nükleer Enerji Düzenleme Komisyonu, 2005'ten bu yana santralde ciddi radyoaktif tritium sızıntısı olduğunu açıkladı. Komisyon, Yankee santrali dışında 104 nükleer santralin de ömrünü tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Üstelik Komisyon, bunların 27 tanesinde de tritium sızıntısı tespit etti. Yankee'de 2007'de ve 2008'de iki kez soğutucu kuleler çöktü. 2009'da santralden üç kez uzun süreli sızıntılar olduğu belirlendi. Sızıntıda, kansere yol açtığı kanıtlanmış tritium maddesinin, su boruları aracılığıyla çevredeki su kaynaklarına yayıldığı belirlendi. Daha da ilginci, bu durum kanıtlanana dek santralin sahibi Entergy Corp yetkililerinin, santrale su borusu olmadığını iddia etmesiydi.
Tüm bu tehlikelerin ve yalanların ardından, iki gün önce Vermont eyaleti yetkilileri santrali kapatmaya karar verdiklerini açıkladılar. Amerika'da 40 yıllık ömrünü tamamlayan santrallerle ilgili, genellikle ömürlerini 20 yıl daha uzatma kararı veriliyor. Ve inanılmaz maliyetlerle santrallerin ömrü uzatılmaya çalışılıyor. Ancak Vermont Senatosu'nun en önemli ismi Peter Shumlin, Yankee'de böyle bir kararı reddedeceklerini açıkladı. Obama'nın nükleer rönesans hayalleri de, böylece geri çevrilmiş oluyor.
Siz de nükleer rönesansın bir masal olduğunu düşünüyor ve Türkiye bu masala alet olmasın diyorsanız, http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, sesinizi duyurun.

Greenpeace, nükleere karşı sesleri bir araya getirmeye devam ediyor. Amaç, mümkün olduğuca çok radyoaktivisti biraraya getirerek nükleere karşı beraber mücadele etmek. Sosyal ağlar da, geleneksel medya kuralları ve kısıtlamaları olmadan, insanların birbiriyle özgürce konuşup etkileşime geçebildiği ve gerçekten büyük değişimler yaratabileceği platformlar. Greenpeace Akdeniz’in Facebook sayfasında, 95.000'den fazla üye ve http://nukleer.greenpeace.org sayfasında ise 50 bin radyoaktivist hep beraber bu mücadeleyi veriyor. Greenpeace, burada yeni bir Facebook uygulaması da geliştirdi. Artık doğrudan Facebook sayfasından nükleere karşı imza atabilir, arkadaşlarınıza da attırabilirsiniz. Profilinizden kendi nükleer kampanyanızı yürütebilirsiniz. Daha yeşil ve güvenli bir Türkiye için siz de birşeyler yapabilirsiniz. Greenpeace Akdeniz Facebook sayfasını ziyaret ederek işe başlayabilirsiniz.


2009'da çevreye en çok zarar veren sektörün altyapı hizmetleri olduğu belirlendi. Bu alandan kaynaklanan zararın 400 milyar dolar olduğu belirtildi. Bunun büyük kısmından karbondioksit ve diğer sera gazları sorumlu. Nükleer atıklar, asit yağmurları, fabrika bacalarından çıkan dumanlar ve sudaki metal kirliliği de, bu alanda çevreye zarar veren diğer ciddi başlıklar. Altyapı hizmetlerini 300 milyar dolarlık maliyetle madencilik, ormancılık ve kimyasal şirketler gibi hammadde üreten şirketler takip ediyor. Araba, yiyecek, içecek ve oyuncak şirketleri gibi tüketim maddeleri üreten şirketler de 290 milyar dolarla üçüncü sırada. Çevreye en az zarar veren sektörler ise iletişim, sağlık, teknoloji ve finans. Her birinin çevreye verdiği yıllık zarar 25 milyar doların altında. Bütün bu zararların toplamının neden olduğu kayıplar düşünüldüğünde ekonomik sistemimizin bize yarardan çok zarar getirdiği aşikâr, o zaman ekonomiyi yeniden yapılandırmak üzere neden büyük bir gayretin olmadığını anlamak mümkün değil.

Her geçen gün, araştırmalar yeni ve temiz enerji kaynakları bulabileceğimizi gösteriyor. Üstelik, bildiğimiz yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin yatırımlar her geçen gün artıyor. Enerji verimliliği teknolojileri her geçen gün gelişiyor. Buna rağmen nükleerdeki bu ısrar niye? Siz de nükleer kabusa dur demek için http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, yenilenebilir enerjiden yana duran 1 milyon kişi arasına katılın.

Avustralya, dünyanın en büyük uranyum rezervlerine sahip ülkesi. Avustralya Başbakanı Kevin Rudd ise, bunun bile nükleer tuzağına düşmek için bir sebep olamayacağını gösteren bir kararı açıkladı. Avustralya, düşük karbon salımına sahip diğer enerji seçeneklerini değerlendirecek. Ancak ne yazık ki nükleer karşıtı bu tavır, yenilenebilir enerjilerin kullanılacağını göstermiyor. Avustralya, sözde 'temiz' kömür ve karbon depolama yöntemlerinden yararlanacağını söyledi. Oysa ki karbon depolama, gelecek kuşaklar için bir saatli bomba. Çünkü depolanan karbonun 'sonsuza kadar' yer altında kalacağını kanıtlayan hiçbir araştırma yok. Bu da bu teknolojinin sürdürülebilirliği konusunda ciddi endişelere neden oluyor. Avustralya, 2020'ye kadar sera gazı salımını %5 oranında düşürecek. Eğer küresel bir iklim anlaşması imzalanabilirse, bu oranı %25'e kadar çıkarabileceğini de ifade etti.
Avustralya, kirli ve eski bir enerji olan kömürü Çin'in de kullanmasını sağlamak üzere anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Avustralya, önümüzdeki 20 yıl boyunca Çin'e 60 milyar dolar değerinde kömür satacak. Bu da her yıl 30 milyon ton kömür anlamına geliyor. Yani Avustralya, toplam iç sera gazı salımının %20'sine eşit miktarda kömürü Çin'e gönderecek. Uzmanlar, bu durumun Kopenhag Mutabakatı’na aykırı olduğunu söylediler.

Ciddi sağlık risklerine sebep olan yalnızca atıklar değil. Nükleer enerji de, tıpkı elektronik atıklar gibi kanser yapma riski taşıyor. Siz de Türkiye'nin nükleer enerjiye kanmasına 'Hayır' diyorsanız, http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere karşı sesinizi duyurun.

Bugün sizlere dünyadan kısa kısa nükleer tehdit haberleri vermek istiyorum. Greenpeace, Fransa'da yine nükleere karşı eylemdeydi. Fransa’dan Rusya’ya gönderilmek istenen uranyumu durdurmak isteyen üç Greenpeace eylemcisi, uranyum zengileştirme tesisinde eylem yaptı. Eylemciler, Fransa’nın Triscatin şehrinde, Rusya’ya gönderilecek olan içi uranyum dolu kargoyu demiryolunda bloke ettiler. 'Rusya çöplük değil' yazan bir pankart açan üç eylemci, kendilerini uranyum zenginleştirme tesisinin kapısına zincirledi. Dokuz saat süren eylem, polisin son eylemciyi de tutuklamasıyla son buldu. Böylece Rusya'nın çöplük olmadığı göstermeyi hedefleyen eylemciler, nükleer atık taşımasını saatlerce geciktirmeyi başarmış oldu.
Bu arada Fransız haber ajansı, Nükleer Güvenlik Kurumu’nun Kuzey Fransa’daki Flamanville santralindeki trityum ihracının artırılacağını duyurdu. Yetkililerin zararsız olduğunu iddia etmesine rağmen trityum, kısa ömürlü hidrojen izotopu olan radyoaktif bir madde. Greenpeace dahil dört çevre örgütü bu duruma itiraz etti. Konu hakkında bir uzman açıklama yaparak, ne canlı organizmalarda, ne de besin zinciri üzerinde trityum birikim sürecinin ne olacağını bilmediklerini dile getirdi. Böyle bir artışa karar vermeden önce çok daha derin araştırmalar yapılmasının gerekli olduğunu ifade etti.
Kanada Nükleer Güvenlik Komisyonu CNSC, Kanada Ontario'daki Bruce nükleer santralinde çalışan 217 kişinin Kasım sonundaki bir kazada radyoaktiviteye maruz kaldığını açıkladı. Kanada'da bugüne kadar bu kadar çok insanı etkileyen başka bir olay yaşanmamıştı. Demek ki, nükleer santraller ne kadar yeni olurlarsa olsunlar, tüm güvenlik açıklarını kapatmak mümkün olmuyor. Ve insanlar bu nedenle sağlıklarını kaybediyorlar. CNSC, işçilerin alfa adı verilen radyoaktivite türüne maruz kaldıklarını belirtti. Alfa, radyasyonun ciddi anlamda tehlikeli bir çeşidi. Belirli bir ölçünün üstünde alındığı zaman kansere yol açıyor. CNSC, ölçümlerde güvenli sınırın aşıldığını gözlemlediklerini açıkladı.
Bu kadar ciddi bir kazaya rağmen, Ontario, nükleer inadından vazgeçmiyor. Kanadalı Ontario Enerji Şirketi, Pickering nükleer santralini 10 yıl daha işler durumda tutabilmek için 300 milyon dolar harcayacaklarını açıkladı. Şirket, maliyetin çok yüksek olduğunun farkında olduklarını da söyledi. Ülkedeki çevre kuruluşları, Ontario'nun nihayet doğruyu söylediğinin altını çizdiler. Yani onlar da nükleer enerjinin pahalı olduğunu biliyorlar.
Sera gazı salımını azaltacağını açıklayan ancak hedefleri gülünç derecede düşük tutan ülker arasında ABD de vardı. ABD, yenilenebilir enerjilere yöneleceğini de söylemişti. Ancak Obama, bu hafta hatalı bir enerji politikası izlediğini ortaya koydu. ABD, nükleer santraller için 8.3 milyar dolar devlet desteği sağlayacaklarını açıkladı. Yani, başka bir deyişle nükleer lobi ABD vatandaşlarının vergisini kendi cebine indirecek. Devletin sağlayacağı bu teşvikle, Georgia'da iki nükleer reaktör inşa edilmesi söz konusu, üstelik inşaatı da yıllar alacak ve söküm maliyetleri halka yüklenecek. Halbuki bu teşvikler yenilenebilir enerjiye verilse çarpan etkisi yapar ve bize doğa ile dost bir gelecek hazırlamakta umut verebilirdi.
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu geçtiğimiz hafta Gaziantep’te nükleer enerjiye dair görüşlerini ‘açıkca’ dile getirdi. Eroğlu önce nükleer enerjinin çevreci olduğunu iddia etti. Hatta daha da ötesinde bu enerji kaynağının temiz olarak bilindiğini söyledi. Ancak Eroğlu sözlerine devam ettikçe oldukça tutarsız bir tablo çizdi. Birkaç dakika önce nükleer enerjinin çevreciliğinden ve temizliğinden dem vuran sayın Bakan ‘Biz sanki nükleer enerji tesisi kurmasak nükleer serpinti ve kazalardan korunacak mıyız’ diye sordu.. Eroğlu, böylece nükleer enerjinin tehlikelerini farkında olmadan itiraf etti. Enerji Bakanlığı’nın kendi verilerine göre planlanan enerji yatırımlarımızın hemen hemen yarısını yapacağımız iki nükleer santralden toplam enerji ihtiyacımızın %4'ünü karşılayacağız. Bu arada Bakanlık enerji açığımızı daha fazla doğalgaz, ithal kömür ve petrol alımı yaparak karşılamayı hedefliyor. Peki Yenilenebilir Enerji Kanunu’nu TBMM’de görüşüleceği gün geri çektirerek bu tablonun değişmesini engelleyen ve kirli enerji kaynaklarına mahkum olmamıza sebep olanlar kimler? Bunun araştırmasını sevgili dinleyicilere bırakıyorum… araştırırken yolunuz düşerse sizleri http://nukleer.greenpeace.org adresine bekliyoruz, nükleere karşı harekete geçmek için imza atmaya çağırıyoruz.

Fransız nükleer şirketi Areva’nın Amerika, Kaliforniya merkezli bir güneş enerjisi şirketini satın aldığı açıklandı. Yoğunlaştırılmış güneş enerjisi üreten Ausra şirketi 2006 yılında kurulmuş yeni bir şirket.
Ausra CEO’su Robert Fishmann kendi teknolojilerinin Areva ile birleşmesi ile artık güneş enerjisi pazarına girmek için tüm gereklilikleri tamamladıklarını bildirdi. 75.000’den fazla çalışanı ve yıllık $11.6 milyar dolar geliri olan Areva, 2012’de satışlarının 1.4 milyar dolarını yenilenebilir enerjiden sağlamayı hedefliyor. Nükleer Areva dahi artık nükleerin eski ve modası geçmiş bir teknoloji olduğunu biliyor. Bu nedenle herkesin yöneldiği gibi yenilenebilir enerjilere yönelmeye çalışıyor.
Siz de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin nükleer enerjiyi gereksiz kıldığını düşünüyor musunuz? O zaman http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleerin gereksiz, kirli, eski ve tehlikeli bir teknoloji olduğunu düşünen 1 milyon kişiden biri de siz olun.

ABD Enerji Kurumu'nun araştırması, nükleere dair korkunç bir gerçeği gözler önüne serdi. Hanford Nükleer Tesisi'ndeki radyoaktif maddeler, Columbia Irmağı'nı binlerce yıl daha tehdit etmeye devam edecek. Üstelik, federal hükümet, ırmağı radyoaktiviteden arındırabilmek için milyarlarca dolarlık temizleme projelerini hayata geçirmişti. Hanford'da eskiden nükleer silahlar üretiliyordu. Şu anda atıkların konduğu tanklardaki radyoaktif sızıntıya çözüm bulunmaya çalışılıyor. Ancak tahminler, radyoaktivitenin, bölgede en az 10 bin yıl daha hüküm süreceğini yönünde.

İşte geleceğini bu şekilde ipotek altına almayı reddeden Sinop halkı da, bu nedenle harekete geçti. Greenpeace'in I Lovve Nuclear kampanyasını duyduktan sonra, Sinop'ta harekete geçmeye karar veren Halil Can İnce, İlker Günay ve arkadaşları, kendileri gibi nükleersiz bir Sinop hayal eden insanlara ulaşmak için, insanları Greenpeace'in imza kampanyasına destek vermeye çağırdı. Daha ilk günden, kötü hava şartlarına rağmen 800 imza topladılar. 3 günde bu sayı 1200'e ulaştı. Onlar, kendi deyimleriyle “herkesin içinden düşündüğünü sesli olarak söylediler. Topladıkları imzalarla da bunu somutlaştırdılar.”
Sinop, bununla da kalmadı. Geçen hafta Mecliste Greenpeace'in “Mersin ve Sinop Nükleer Santral İstemiyor” yazılı bir pankart açmasının ardından, Başbakan pankart hakkında “paçavra” yorumu yapmıştı. Bu yoruma, Sinop Çevre Platformu'ndan Başbakan'a yanıt geldi. Platform, Meclis'in Mersin ve Sinop'u da temsil ettiğini söyledi. Bu nedenle kendi meşru ve haklı tepkilerine “paçavra” yorumunda bulunulamayacağının altını çizdi. Ayrıca her iki şehrin de yenilenebilir enerjiler istediğini, nükleersiz bir gelecek talep ettiğini açıkladılar.
Başbakan, nükleer santral kurmayı planladığı yerlerde yaşayan halkın ne düşündüğünü çok iyi biliyor. Bu düşüncelere kulak asmadan nükleer inadına devam edebilir mi? Siz de hayır diyorsanız, adresine girin, yalnızca Sinop ve Mersin'in değil, tüm Türkiye'nin nükleere karşı olduğunu Başbakan'a hep birlikte gösterelim.

Greenpeace’in TBMM’deki nükleer karşıtı eylemleri devam ediyor. AKP’nin Meclis’teki Grup Toplantısı’na giren Greenpeace eylemcileri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması sırasında ardarda açtığı pankartla, hükümetin nükleer santral planlarını protesto etti. “Mersin Sinop Nükleer İstemiyor” yazılı pankartlar açan eylemciler, Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını kesmesine neden oldu. Sinirlendiği gözlenen Başbakan Erdoğan, eylemi görüntülemek isteyen basın mensuplarına da çıkıştı. Eylemciler güvenlik güçlerince gözaltına alınırken, oturum bir süre durdu. Greenpeace, Başbakan Erdoğan’ın Rusya ziyareti sırasında imzalanan anlaşmanın ne Türkiye Cumhuriyeti ne de AB yasalarına uygun olmadığını söylüyor. Buna rağmen nükleer santral anlaşmasının detayları ile ilgili açıklama yapmaktan kaçınan hükümet ise Mersin ve Sinop'ta yaşayan halkın, nükleer enerjiye yönelik tepkilerine de kulak tıkamaya devam ediyor. Üstelik, anlaşmanın dolaylı yoldan bir şirkete çıkar sağlayacağı iddiaları durumu daha da vahim kılıyor. Hükümetin bugüne kadar uyguladığı enerji politikaları ve nükleer enerjideki ısrarı nedeniyle, enerji kaynaklarında diğer ülkelere ve fosil yakıtlara olan bağımlılığımızdan kurtulamadık. Yapımı yedi yıl ila on yıl gibi uzun sürecek olan nükleer reaktörlerin maliyetleri ve enerji kaynaklarındaki payı da düşünüldüğünde, Türkiye daha büyük bir çıkmaza sürükleniyor.
Greenpeace’in Kasım ayında yayımladığı Enerji Devrimi Senaryosu, sürdürülebilir kalkınmamızı aynı seviyede devam ettirmek için nükleer enerjiye ve kirli fosil yakıtlara ihtiyaç duymadığımızı gösteriyor. Enerji [D]evrimi senaryosunda, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği politikaları ön planda. Senaryoda, kişi başına salımlar 1,1 tona düşürülüyor ve maliyetlerde kısa vadede küçük bir artışın ardından 2 sent daha ucuz bir ortalama maliyetle elektrik üretiliyor.
Kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjinin Türkiye’de kullanılmasını istemeyen, hükümetin nükleer enerji planlarından bir an önce vazgeçmesini talep eden, aralarında sanatçıların da bulunduğu 1 milyon radyoaktivist http://nukleer.greenpeace.org adresinde biraraya geliyor.

Enerji haberlerine gelince... Obama, 'yeşil enerji' planlarını yavaş yavaş açıklamaya başladı. Ancak ne yazık ki, beklediğimiz kadar yeşil bir plan sunmadı. Obama, ABD'yi petrol ve doğalgaza olan bağımlılığından kurtarmaya çalışacak. Ancak bunu, nükleer santraller ve biyoyakıtlarla yapacağını açıkladı. Obama, gerçekten bu hataya düşecek mi? Bunu yakın zamanda göreceğiz.

Peki Avrupa'nın en çok rüzgar alan 2. ülkesi olan Türkiye ne yapacak? Rüzgar ve güneşten elde edebileceği enerjiyi değerlendirecek mi? Yoksa nükleer yalanına mı kapılacak? Siz de 'Türkiye nükleeri değil, yenilenebilir enerjileri tercih etmeli' diyorsanız, http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır deyin.

Belki Kepco’yu, yani Türkiye’de de nükleer santral inşa etmek isteyen Koreli enerji şirketini hatırlarsınız. Kepco’dan yapılan açıklamaya göre, Filipinler’deki Bataan Nükleer Santrali’nin yenilenmesi için tam 1 milyar dolar gerekiyor. Greenpeace Kampanya Direktörü Mark Q. Dia, bir tek nükleer santrale yatırılacak bu paranın yenilenebilir enerjilere yatırılması gerektiğini hatırlattı. Nükleer santralin inşaatı yalnızca para değil, zaman da kaybettiriyor. Bataan Nükleer Santrali’nin tamiratı tamamlanana kadar geçecek sure 15 yıl. Oysa ki rüzgar ve güneş enerjisinden yararlanmaya başlamak yalnızca birkaç ay sürüyor.
Üstelik nükleer inat, çevreyi hızla kirletmeye devam ediyor. Fransa’dan Sibirya’ya nükleer atık taşınmasına daha once Greenpeace defalarca eylem yapmıştı. Son eylemini gerçekleştirdiği nükleer atık grubu da ne yazık ki Rusya’ya ulaştı. 650 ton uranyum, Sibirya’da açık havada depolanmak üzere Saint Petersburg’a getirildi.

Ancak bu arada gezegenin geleceğini ne kadar düşündüğü koca bir soru işareti. Evet, Obama güneş enerjisine öncelik tanıyacağını açıkladı. Ama diğer yandan, Obama’nın iklim çözümleri arasında “yeni jenerasyon nükleer santraller” de var. Obama, daha çok üretim, daha çok verim ve daha çok kar için nükleer santrallere yöneleceğini açıkladı. Ayrıca “temiz” olduğunu iddia ettiği yeni termik santrallere ve biyoyakıt tüketimine de ağırlık verileceğini söyledi. Obama, tıpkı Birleşik Krallık gibi, can çekişen kirli enerji sektörlerinin baskılarına hayır diyemiyor ve bu nedenle doğru yoldan uzaklaşıyor. Siz Türkiye’nin de bu yanlışa düşmesini istemiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek nükleere karşı olan 1 milyon kişinin arasına katılın.

Greenpeace, bu kez İtalya Venedik’te nükleere karşı eylemdeydi. “Nükleer: Tehlikeli bir zaman kaybı” ve “Nükleer: Yanlış Çözüm” yazılı pankartlar açan eylemciler, her biri beş ile altı milyar Euro’ya mal olacak santralları protesto ettiler. Tabii bu miktar, bütçe aşımları hariç... Üstelik santraller, en az on yıl daha devreye girmeyecek... Nükleer planlar, İtalya’nın, karbondiyoksit salımlarını azaltma hedefini tehlikeye sokuyor. Aynı zamanda temiz, yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği gibi hemen uygulanabilecek projelere harcanabilecek maddi kaynakların da çöpe atılması anlamına geliyor. Bu arada 2009 yılı Kasım ayında Marakeş’te sunulan BM raporuna göre, Venedik iklim değişikliği nedeniyle önümüzdeki 60 yıl içinde tamamen sular altında kalacak.
Türkiye’nin de nükleer kabusa sürüklenmesine izin vermeyin! Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek nükleere karşı imzanızı atın.


MART
Rüzgar ve güneş, tüm ısı ve elektrik ihtiyacımızı ve doğru planlama ve tasarruf ile gelecek talepleri karşılamaya yeter de artar. Petrol yanında nükleer çıkmaza gömülecek vergilerimizin yalnızca bir kısmı yenilenebilir enerjilere yatırılsa ne güzel olur! Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, Türkiye’nin geleceğinin nükleerle ipotek altına alınmasına engel olun, rüzgara ve güneşe gülümseyin.
Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam
ediyor, son 26 gün – sağlıcakla kalın!

Greenpeace aktivistleri Olkiluoto’da nükleer santral kurulmasını ve daha fazla nükleer atık istemediklerini belirtti. 3 aktivist havadan ve sudan Olkiluoto 3 inşaatına girdiler. Çocuklarımız için Daha Fazla Nükleer Atık İstemiyoruz pankartı astılar. Aktivistler hali hazırda nükleer atıklara karşı geliyorlar. Bir santral daha inşaa edilmesi, Finlandiya’yı kişi başına dünyanın en büyük nükleer atık üreticisi yapacak. Atık için yeraltında bir döküm sahası ayarlanması planlanıyor ki en küçük bir sızıntıda bu Baltık Denizi’nde 50 ila 100 yıl süreyle radyoaktiv kirlilik demek. Döküm sahası planları bir başka çevre suçu ve nükleer atığa bir çözüm değil.
Siz de bu tehlike Türkiye’ye girmesin diyorsanız nukleer.greenpeace.org adresine girip nükleer’e karşı çıkan siberaktivistlere katılın.

Hükümetin Rusya ile Akkuyu için nükleer santral anlaşması yapmak amacıyla yürüttüğü süreçteki “Devlet Ortaklığı” yasalara aykırı görünüyor, sunduğu astronomik elektrik fiyatları ile de vatandaşı zarara uğratacak gibi. Türkiye’de elektrik üretim maliyeti 3,5 sent iken, Rusya ile pazarlıklar 12 sentlerde devam ediyor. Kapalı kapılar ardında nükleer santral anlaşması için gerçekleştirilen görüşmeler, bu kirli enerji kaynağının faturasını bize hissettirmeden ödetecekler görüntüsünü pekiştiriyor.
Bu nedenle Greenpeace, hükümetin kendi vatandaşlarına rağmen devam ettirdiği kirli nükleer enerji planlarını durdurmak ve çok değerli vergilerimizi gerçek çözüm olan yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliği çözümlerine yatırılmasını sağlamak amacıyla, duyarlı herkesi nukleer.greenpeace.org adresine girip mücadeleye katılmaya davet ediyor.

ABD Federal Ajansı, Oyster Creek nükleer santralinin geçtiğimiz 40 yıl içinde 80 milyar pound yani yaklaşık 37 milyar kg okyanus organizmasını öldürdüğünü açıklandı. Mart ayında Çevre Koruma Departmanı’nına gönderilen mektupta Amerikan Balık ve Doğal Hayat Servisi santraldeki soğutma kulelerinin yapımında destek vereceklerini yinelediler. En kısa zamanda Oyster Creek yetkililerini eyleme geçmelerini bekliyoruz.
Sizler de denizdeki yaşam için çok geç olmadan bir şeyler yapılmasını istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen radyoaktivistlere katılın!

Son olarak İsveç'in 2020 yılına kadar 2 bin yeni rüzgar tribünü inşa etmeyi planladığı bildirildi. İsveç, gelecek 10 yıl içinde alternatif enerji kaynaklarından elde edilen enerjiyi toplam 25 terawatt saate çıkarmayı planlıyor. 25 terawatt saat enerji, İsveç’in geçen yıl nükleer reaktörlerden ürettiği enerjinin yarısı kadar. Nükleer enerji ise İsveç’in yıllık elektrik tüketiminin yaklaşık yarısını karşılıyor. İsveç geçen yıl, 2020 yılına kadar ülke enerji ihtiyacının yarısını yenilenebilir enerjiden sağlayarak, sera etkisi yaratan gazların salımını 1990’lardaki seviyenin yüzde 40 altına düşürme taahhüdünde bulunmuştu.
Sizde Sinop ve Mersin’de nükleer santraller kurulması yerine rüzgar tribünü gibi yollarla temiz enerji üretilsin diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girip ve nükleere hayır rüzgara evet diyebilirsiniz

Bugünkü haberlerimin sonuna gelirken Greenpeace Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı’nın söylediklerini bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Mersin’de yaşayan herkes nükleersiz, daha iyi bir geleceği hak ediyor. Siz de 20 yıldır süregelen bu mücadelede yer almak istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen 1 milyon kişiden biri olun!

Bir nükleer santral haberi ile bitirmek istiyorum. Finlandiya’da OL3 nükleer santrali 2012 yılına ertelendi. Daha önce 2009’da açılması planlanan santralin hali hazırda 3,5 yıl geciktiği ve bütçesini ikiye katladığı belirtildi. Önümüzdeki günlerde daha nice nükleer santrallerin açılışlarının ertelendiğini duyacağız, maalesef nükleer rönesans adı altında ülkeler karanlık çağlara sürükleniyor. Türkiye bu karanlık çağa sürüklenmesin diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, imzanızı atın, rüzgar, güneş bize yeter diyen 1 milyon kişiye katılın.

Nükleer Enerjinin İlk Kurbanı Ünlüler! Evet doğru duydunuz. Hükümetin nükleer planlarından rahatsız olan üç ünlü sanatçı Hande Yener, Şevval Sam ve Bedük Greenpeace’in kampanyası için kameraların karşısına geçti. Tehlikeli, pahalı ve kirli olduğu kanıtlanan nükleer enerjinin ülkemizde faaliyete geçmemesi için Greenpeace Akdeniz’in başlattığı kampanya, sanatçılardan gelen destekle renkleniyor. Oyuncu ve ses sanatçısı Şevval Sam, şarkı sözü yazarı ve solist Bedük ve pop sanatçısı Hande Yener nükleer enerjiyle yaşamanın bedelini anlatan kısa videolarda oynadı. Birer hafta arayla yayınlanacak videoların ilkine www.nukleer.greenpeace.org adresinden ulaşabilirsiniz. Buradaki imza sayısı 60.000 kişiye ulaştı. Bu sayıyı ancak hep beraber arttırabiliriz. Siz de arkadaşlarınızın nukleer.greenpeace.org adresinde bize katılmasını sağlayabilirsiniz.

Eğer güneşe yeterli devlet teşviki sağlanırsa, yalnızca rüzgar ve güneş, tüm ısı ve elektrik ihtiyacımızı karşılamaya yeter. Nükleer çıkmazda ziyan edilecek paranın yalnızca bir kısmı yenilenebilir enerjilere yatırılsa, Türkiye’nin enerji açığının kalmayacağı birçok bilimsel raporla kanıtlanmış durumda. Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, Türkiye’nin geleceğinin nükleerle ipotek altına alınmasına engel olun.

Daha önce bahsettiğimiz gibi, geçen hafta Greenpeace Mersin'deydi. Pazar günü, Mersin Nükleer Karşıtı Platform ve Greenpeace’in katkılarıyla düzenlenen Göksel konserinde Mersin’liler hükümetin nükleer santral planlarını protesto etti. Mersin, Barış Meydanı’nda halka açık düzenlenen Göksel konseri sırasında, izleyiciler, hükümetin Akkuyu için planladığı nükleer santral planlarını protesto etti. Mersinliler ‘Ampulünü Rüzgar ile Yak’, ‘AKP Nükleer AŞ’ ve ‘Erdoğan Suçlu Akkuyu Güçlü’ gibi pankartlarla hükümetin Rusya ile yaptığı işbirliği anlaşmasına karşı çıktı. Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, Akkuyu’nun bağlı olduğu Büyükeceli Belediye Başkanı Mehmet Kale, Akkuyu köylüsü Mehmet Amca ve Greenpeace eylemcisi Bahadır Çam, 34 yıldır devam eden bu mücadelenin hiçbir zaman sona ermeyeceğini belirttiler.
Geçtiğimiz aylarda Başbakan Erdoğan’ın Rusya ziyareti sırasında, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Rusya Başbakan Yardımcısı Igor Seçin arasında nükleer santral tesisi konusunda işbirliği ortak beyannamesi imzalanmıştı. Üstelik hükümet, kamuoyu ile hiçbir detayı paylaşmamıştı. Acaba bu imzalanan belgeler Nükleer Santral İhalesi Yasasına yönelik Danıştay kararını ve Türkiye Cumhuriyeti yasalarını devre dışı bırakmayı mı hedefliyor? Bir açıklama gerekli.
Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek bu gelişmeleri sorgulayanların arasına katılabilir, Göksel’in Mersin Nükleer Karşıtı Konseri’nin çekimlerini izleyebilirsiniz.

Greenpeace, bütün geçtiğimiz hafta Mersin'in nükleere karşı sesini duyurmak için Mersin'deydi. Kurulan imza standında, Mersinliler hiç tereddüt etmeden binlerce imza formu doldurdular. Nükleere karşı mücadelede yalnızca yetişkinler yok, çocuklar da nükleere karşı imza atıyorlar. Seslerini duyurmak istiyorlar. Çünkü geleceklerinde kanser riski istemiyorlar. Zaten temelde bu mücadele doğa ve gelecek kuşaklar yani çocuklar için değil mi?
Mersinliler, kendi geleceklerine sahip çıkıyorlar. Siz de kendi geleceğinize sahip çıkın. http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere karşı bir imza da siz atın.

Bu hafta nükleer tehlike ile ilgili tüm dünyada değişik gelişmeler yaşadığımız bir hafta oldu.
Greenpeace, Fransa'nın Rusya'yı bir nükleer çöplük gibi kullanmasına karşı eylemlerine devam ediyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi, Fransa, nükleer atıklarını tren ve deniz yoluyla Sibirya'ya gönderiyor. Atıkların burada işlendiği söyleniyor, ancak %95'inin bölgedeki geniş alanlara, yani korumasız biçimde açık havaya terk edildiği biliniyor. İşte 15 çevre aktivisti, Çarşamba gecesi, tüm gece boyunca kendilerini nükleer atığı taşıyan trenin geçeceği yolda raylara zincirleyerek bu çevre suçunu geciktirdiler. Ve tabii ki Rusya'ya nükleer atık gönderilmesinin yasaklanması çağrısında bulundular. Son 15 yılda Areva'nın Rusya'ya gönderdiği nükleer atık miktarı 140 bin ton...

Tabii asıl gelişmeler Türkiye'de yaşandı... Sinop'ta yapılması öngörülen nükleer santral ile ilgili Türkiye ile Güney Kore arasında ikili işbirliğini geliştirmeye yönelik mutabakat zaptı imzalandı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, Güney Koreli KEPCO ile nükleer santral yapımına ilişkin anlaşmayı 3-4 ay içinde belirli olgunluğa getirmeyi planladıklarını söyledi. Ayrıca Sinop'a başka ülkelerden teklif gelmesi halinde bunu da değerlendireceklerini belirtti. Hükümet ve Enerji Bakanı, nükleer inadından vazgeçmiyor gibi görünüyor. Oysa özellikle yerli halk, nükleer santrale karşı.

İşte Greenpeace, nükleere karşı yerel halkla hareket ederek Mersin’de, şehir merkezinde imza kampanyasına başlattı ve halk yoğun ilgi gösterdi. Greenpeace, Mersin Nükleer Karşıtı Platform ile birlikte kent merkezindeki Metropol İş Merkezi önünde bir basın açıklaması yaptı. Greenpeace’in kurduğu standda vatandaş imza atmak için sıraya girdi. Greenpeace Akdeniz ve Mersin Nükleer Karşıtı Platform bir hafta boyunca nükleer santralin beraberinde getireceği tehlikelere dikkat çekmek üzere Tarsus, Akkuyu ve Aydıncık gibi yörelerde yerel halk ve kurumlar tarafından düzenlenecek basın toplantısı ve miting gibi nükleer karşıtı faaliyetlere katılacak. İki kuruluşun gönüllüleri tüm hafta boyunca Mersin Metropol binası önünde imza toplamaya devam edecekler. Etkinlikler, 14 Mart Pazar günü, pop şarkıcısı Göksel’in de katılımıyla, Barış Meydanı’nda düzenlenecek olan nükleer karşıtı konser ile son bulacak.
Mersin Akkuyu, tam 35 yıldır nükleer korkusuyla yaşıyor. Beldeden bir yıl içinde 700 kişi göç etti. Böyle giderse, belediyenin feshedilmesi bile gündeme gelebilir. Bölgede yaşayanlar, göçün tek nedeninin bir nükleer santralin etrafında yaşama korkusu olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar.
Greenpeace Enerji ve İklim Kampanyası sorumlusu Hilal Atıcı’nın da dediği gibi, Mersin’de yaşayan herkes nükleersiz, daha iyi bir geleceği hak ediyor. Başbakan Mersin halkının haklı talebine istediği kadar paçavra desin, biz Mersin’in Rusya’dan getirilecek Çernobil teknolojisi reaktörlerine veya herhangi bir başka santrale asla razı olmayacağını biliyoruz. Zaten nükleer santral karşıtı mücadele burada 20 yıldır devam ediyor. Artık, Erdoğan’ın yerel halkı dinlemesi gerekiyor. Siz de mücadelede yer almak istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen 1 milyon kişiden biri de siz olun!

Nükleerden Çıkış isimli Fransız sivil toplum kuruluşu, Normandiya’da yapılmakta olan yeni nükleer santralin Çernobil ölçülerinde kaza riski taşıdığını açıkladı. Dışarı sızan belgeler, üçüncü jenerasyon basınçlı su reaktörü EPR’nin potansiyel bir felaket senaryosu olduğunu ortaya koyuyor. Kuruluş, iç kullanım için oluşturulmuş ve EPR’larda gerçekleştirilen testleri açıklayan sekiz belgeyi inceledi. 2004-2009 arasında hazırlanmış belgeler, Fransız elektrik şirketi EDF’de çalışan bir kişi tarafından sızdırıldı. Buna göre, nükleer reaktörü kontrol eden mekanizmada hatalar var. Bu hataların atmosfere dev bir radyasyon bulutu gönderecek bir patlamaya yol açması ise çok olası.
Ne Mersin, ne de Sinop, yeni Çernobiller olmasın. Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleer masala inanmayan 1 milyon kişinin arasına katılın.

Hükümet nükleer konusunda da nükleer lobinin değil halkın sesini dinlemeli. Eski, kirli, tehlikeli ve pahalı nükleer enerjinin doğamızı ve ekonomimizi yok etmesine izin vermeyin. Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek, nükleer enerjiyi istemediğinizi hükümete duyurun.

Nükleer Santrallerde Rus Hataları Bitmiyor! Belarus İçişleri Bakanlığı’nın resmi sitesinde yayınlanan nükleer enerji santrali skandalı, Rus teknolojisinin güvenirliği hakkındaki endişeleri artırmaya devam ediyor. Aynı sıkıntıların Rusya ve Çin'deki santrallerde de yaşanması, Rus nükleer endüstrisinin Çernobil geleneğini devam ettirmekte ısrarcı olduğunu gösteriyor. Belarus hükümet kaynaklarına göre Volgodonsk nükleer santralinde kullanılan bozuk parçalar, 2009 Aralık ayından beri baş gösteren bir dizi acil durumdan sonra yapılan denetimlerde ortaya çıktı. Bundan önce de Novovoronezh ve Kalinin nükleer enerji santrallerinde bazı arızalı parçalar tespit edilmişti. 19 Aralık 2009’da Volgodonsk santralinin ikinci ünitesi de fiziki olarak faaliyete geçti. Halihazırda yakıt dolu ve yakında elektrik üretimine geçmeye hazır olan santralde, skandallar da beraberinde geldi. Elektrik üretmesi gereken donanımlar hiç üretime geçmedi. Nükleer tehdide dönüşen tesislerde üreticisi belli olmayan ekipmanların kullanıldığı ortaya çıktı.
26 Aralık 2009’da yani fiziksel faaliyetten iki gün sonra bir kaza daha meydana geldi. Kısa devre koruma sistemlerinin devreye girmesi sebebiyle 1 numaralı tribün şebeke bağlantısını kesti. Ardından 10 Ocak 2010’da buhar jenaratöründe arıza tespit edildi ve reaktör kapatıldı. Ünite şebekeye ancak 16 Ocak’ta tekrar bağlanabildi. Daha önce de, diğer Rus nükleer santrallerinde kalitesiz parçalar nedeniyle benzer sorunlar görülmüştü. Ağustos 2007’de Kalinin Nükleer Santrali'nde korsan donanım bulunmuştu. Santralde yanlış anahtarlar kullanılmıştı. Arızalı parçalar, Çernobil geleneğine sadık kalındığını gösteriyor.
Hiç bir şekilde Rus veya değil, nükleer enerji santralinin Türkiye’ye girmesini istemeyen, hükümetin nükleer enerji planlarından bir an önce vazgeçmesini talep eden ve sanatçıların da aralarında bulunduğu 1 milyon “radyoaktivist” http://nukleer.greenpeace.org sitesinde biraraya geliyor. Siz de aralarına katılın!

Siz de küresel ısınmaya karşı hükümetlerin harekete geçmesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Bu ancak yenilenebilir enerjilere gerekli yatırımın yapılması ve enerji verimliliği çözümlerine gerekli teşviklerin verilmesiyle mümkün olabilir. Nükleer enerji küresel ısınmanın önlenmesi önünde çok önemli bir engel, beraberinde pek çok tehlike getirecek bir tehdit. Siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek, nükleere karşı imzanızı atın, başkalarının da bu harekete katılmasını sağlayın.

Geçtiğimiz aylarda Rize Üniversitesi’nde halı saha için yapılan kazıda, Çernobil faciası sonrası bölgeye gömülmüş çuvallar dolusu çay bulunmuştu. Radyasyon belirlenen bölge, 80 kamyon granit taşıyla kapatıldı. Ancak yeni ölçümde radyasyonun iki katına çıktığı belirlendi. Yapılan incelemede, radyasyonlu bölgeyi kapatmak için konulan granitlerin radyasyonlu olduğu anlaşıldı. Daha önce çay fabrikası olarak kullanılan alana, 26 Nisan 1986’da Çernobil Nükleer Santralı’nda meydana gelen patlama sonrası yayılan radyasyondan etkilenen çayların gömüldüğü tespit edildi. Rize Üniversitesi tarafından radyasyon düzeyi ölçümü yapılan alan, daha sonra çoğunluğu granit taşlardan oluşan 80 kamyon malzeme doldurularak kapatıldı. Ancak alanda ikinci kez yapılan ölçümde radyasyon düzeyinin iki katına çıktığı tespit edildi. Bunun üzerine radyasyon taşıdığı belirlenen granit taşları çıkartıldı ve alan radyasyonsuz malzemeyle betonlanarak kapatıldı.
Radyasyonla sonsuza kadar boğuşmamak ve bir çernobil daha olmasın diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen radyoaktivistlere katılın!


NİSAN
Rusya, Mayak’da şimdiye kadarki dünyadaki en büyük ikinci nükleer trajedi sayılan fabrikada radyoaktif atık faciası devam ediyor. 1957 yılında Ural Dağı’nda bulunan gizli fabrikadaki patlama müthiş bir radyoaktif kirlenmenin ortaya çıkmasına sebep olmuştu. Yaklaşık yirmi üç bin kilometre kare radyasyondan etkilenmiş ve yarım milyon kişi radyoaktif maddelere maruz kalmış. Bununla beraber malesef bölgeden sadece 10,000 kişi tahliye edilebilmişti. Norveç Radyasyon Koruma Kurumu’ndan Per Strand dünyada radyoaktif kirlenmenin en çok olduğu yer burası dedi. Herşeye rağmen fabrika bugün halen kullanımda ve hatta genişletilmekte. Sadece bir kaç yıl önce Rus hükümeti yurtdışından gelecek radyoaktif atıkların Mayak’a gömülmesine karar vermişti. Mayak nükleer santrali şimdiye kadar Almanya, Finlandiya, Bulgaristan ve Çek Cumhuriyeti’nden gelen 1540 ton radyoaktif sıvıyı depoladı. Gelecekte de İsviçre, İspanya, İtalya ve Belçika’dan atık almak için görüşmeler yapıyor. Rusya Avrupa’nın nükleer çöplüğü olmakla kalmıyor bu arada doğa anayı zehirliyor.
Çernobil felaketinin 24. yıldönümünde Türkiye için kıyılarımıza gelen Greenpeace’in bayrak gemisi Rainbow Warrior İzmir’e yarın demirleyecek. Sizler de Türkiye nükleer enerji ile temiz enerjinin önünü tıkamasın ve doğa ana’ya doğru davransın diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleere karşı Rainbow Warrior ile yol alın!

Greenpeace aktivistleri dün Stockholm kentinde hükümetin sahip olduğu enerji şirketi Vattenfall’ın Yıllık Genel Toplantısı’na çalışanların binaya girmesini engellemeye çalışarak eylemde bulundu. Ayrıca çatıda kömüre ve nükleere yapılan yatırımları kınayan yüzde yüz yenilenebilir enerji yazan bir pankart da açmayı başardı. Vattenfall Avrupa’nın en büyük beşinci elektrik şirketi olması nedeniyle İsveç’in iklim değişikliğine karşı verdiği mücadelede en güçlü oyuncu olarak biliniyor. Ticaret Bakanı Olofsson enerji devrimini başlatmak için son 3 yılda hiç birşey yapmadı. Bununla beraber enerji teknolojisine yatırım yapmak yerine İsveç’te yeni nükleer santral riskleri alınmakta ve yurtdışında da kömür ocaklarına yatırım yapılmakta. Şirketin medya sözcüsü, iklim değişikliği konusunda Greenpeace‘le aynı fikirde olduklarını bununla beraber Avrupa’da yenilenebilir enerjiye en çok yatırım yapan şirketlerden biri olduklarını ama bazı şeyler için vakit gerektiğini belirtti. İklim değişikliğinin kimseyi beklemediğini hala anlamamakta direniyorlar. Siz de artık enerji devrimi olsun diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleer santrallere karşı imzanızı atın!

Çernobil’in yıldönümünde gerçekleşen eylemler ile bugünkü haberlerimizi bitiriyoruz. Greenpeace aktivistleri, Fransa’nın Nice kentinde nükleer santral bacasını temsilen kurdukları kulede maskeler takarak Nükleer enerjiye hayır dediler. Öte yandan İspanya, Alabala’da yaklaşık bin kişi nükleer atıklara karşı gösteride bulundu. Büyüyen muhalefete rağmen İspanyol hükümeti halen nükleer atık depolama için hangi kentin kullanacağını tartışıyor. Bir başka protesto haberi ise Hollanda’dan. Greenpeace, Nijmegen kentinde yapılan İşçi Konferansı’nda nükleer santraller için “Hayır” oy kullanılmasına yönelik eylemde bulundu.
Siz de nükleer denilen kabusa dur demek istiyorsanız Greenpeace kampanyasına destek olun ve http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleer santrallere karşı imzanızı atın!

Çernobil Nükleer Santral patlamasının 24. Yıldönümünü dün andık.
Volkan Konak ile beraber Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde katıldığım panelde Karadeniz’in Çernobil patlamasından bugüne çektiği ızdırap dile getirildi. Sinop gibi cennet bir ilde yapılması planlanan santralin, Sinop’a ne şekilde zarar verdiği de konuşuldu. Panele katılanlar biz ülkemizde Çernobil’ler istemiyoruz dediler. Pazar günü Gerze ilçesinde düzenlenen ''Nükleer ve Termik Santral İstemiyoruz'' mitingine katılan Greenpeace'in sancak gemisi ''Rainbow Warrior''da bulunan Greenpeace üyeleri, daha sonra Sinop Limanına demirledi. Gemide basın toplantısı sürerken Sinop Kalesi’nde Greenpeace üyeleri bir eylem gerçekleştirdi. Beş eylemci tarihi Sinop Kalesinin İskele Meydanına bakan surlarından iple sarkarak kale surlarına ''Sinop Nükleer İstemiyor'' yazılı bir pankart astı. Sinop halkı ise bütün pencereleri “Sinop Nükleer İstemiyor” posterleri ile bezemişti. Umuyoruz hükümet Sinop halkının sesini duyar.

Aralık ayında düzenlenen BM Kopenhag İklim Konferansı'nın alternatifi olarak Bolivya'da düzenlenen zirveye katılanlar, Bolivya lideri Evo Morales'in girişimini övdü. Cochabamba kentinde düzenlenen 3 günlük toplantının adı, "Halkın İklim Değişimi ve Doğa Ana'nın Hakları Konferansı". Dünyanın çeşitli yerlerindeki pekçok aktivist, bu hükümetin ortaya koyduğu yaratıcı, ilham verici vizyonun bir parçası olmak istiyor. Bolivya hükümetinin önerilerinde, kendi hükümetlerinin önerilerinde bulamadıkları birşeyler buldular. Zirvede ABD'den yüzlerce insan vardı çünkü Amerikan kongresi, hala kömür ve nükleer sanayilerini desteklemekten bahsediyor. Bolivya hükümeti ise Doğa Ana'nın haklarından, iklim değişiminden sorumlu insanların yargılanacağı uluslararası bir mahkeme kurmaktan, "iklim borcundan", kimin kime borçlu olduğundan söz ediyor... Bolivya'da olanlar bir umut ışığı. Tabii Cochabamba, BM görüşmelerine bir alternatif değil. Morales hükümetinin ilan ettiği vizyon, BM sürecini Kopenhag'da vardığı uçurumun kıyısından döndürmek. Çünkü Kopenhag'da iklim pazarlıkları, Kyoto Protokolü'nün de birkaç adım gerisine gitti.

Almanya'da nükleer santral karşıtı binlerce kişi Schleswig-Holstein eyaletiyle Hamburg'da bir araya geldi. Protestocular, 120 kilometre uzunluğunda insan zinciri oluşturdu. Alman kanalları ilginç protesto eylemini ilk haber olarak yayınladı. Almanya'nın tamamında çeşitli yürüyüş ve gösterilerle nükleer tehlikelere dikkat çekmek isteyen protestocular Çernobil faciasının yıldönümünden iki gün önce, Federal Hükümet'in nükleer politikasına tepki göstermeyi hedefledi. Alman Hükümeti'nin nükleer santrallerin daha önceden planlandığı gibi en geç 2021 yılına kadar kapatılması istenirken, çevre dostu yenilenebilir enerji modellerinin teşvik edilmesini istedi. Binlerce kişi de aynı “Biblis” ve “Ahaus” adlı nükleer santral ve tehlikeli atık depolarını protesto etti. “Anti-Atom-Kette” Atom Karşıtı Zincir adı verilen eylemde kuzey Almanya'da bulunan Krümmel ve Brunsbüttel nükleer reaktörleri arasındaki 120 kilometre boyunca 'atom enerjisine hayır' sloganı atıldı.
Siz de Türkiye’nin kapılı kapılar ardında yapılan anlaşmalarla nükleer kabusa sürüklenmesine izin vermeyin, duyarlı Alman vatandaşları ile güç birliği yapın nukleer.greenpeace.org adresine gidin, nükleer santrallere karşı imzanızı atın!

Greenpeace geçtiğimiz hafta Rainbow Warrior’ın güvertesinde bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Nükleer enerji planlarının ve yenilenebilir enerji yatırımlarının yarattığı sosyo-ekonomik etkileri karşılaştıran bir rapor da toplantıda kamuoyuna duyuruldu. Sinop Çevre Platformu Temsilcisi Hale Oğuz, Sinop’ta kanseri tanımayan ailenin neredeyse kalmadığını vurguladı ve 26 Nisan 1986’da yaşanan Çernobil nükleer felaketiyle, hem nükleer santrallerin ikinci yüzü, hem de bizi idare edenlerin ikinci yüzüyle tanıştıklarını anlattı. Greenpeace Akdeniz, yayınladığı ‘Nükleer Enerji: Sürdürülebilir kalkınmanın önünde bir tehdit’ adlı raporda, hükümetin 30 yıldır nükleer santral kurmayı planladığı Büyükeceli ve Sinop ile, Türkiye’nin ilk rüzgâr yatırımlarının gerçekleştiği Bozcaada ve Çeşme yörelerinin geçirdiği dönüşümleri karşılaştırdı. Analize göre, Bozcaada ve Çeşme Türkiye’nin en hızlı büyüyen yöreleri, göç alıyorlar ve sürdürülebilir turizm gelişiyor. Sinop ve Büyükeceli ise kalkınma yarışında yaya kalıyor ve nükleer göç veriyor. Greenpeace Rusya’dan Enerji Uzmanı Vladimir Çuprov da yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Asla Rosatom’a güvenmeyin. Çünkü Çernobil öncesinde, kaza sırasında ve kazadan sonra yalan söylediler. Yaşanan felaketin yalnızca 50 ölüyle sınırlı olduğunu söylediler. O dönemde sızıntıyı temizlemekte görevli olan 100 binlerce temizlik işçisi bugün hala sağlık haklarından yararlanamıyor. Bu hakları için mahkemeye de gidemiyorlar çünkü çok pahalı. Bu da işin etik boyutu”. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Korol Diker de Karadeniz Bölgesi’nde hala Çernobil sonrasının trajik etkilerinin yaşandığına dikkat çekti. İşte bu yüzden nükleer enerji daha kurulmadan bile kitleleri etkiliyor. Greenpeace’in raporu gösteriyor ki; Sinop ve Akkuyu gibi rüzgar enerjisi potansiyeli yüksek iki il, sırf hükümetlerin enerji politikaları nedeniyle gelişemedi. Öte yandan Çeşme ve Bozcaada, Türkiye’nin en hızlı gelişen iki noktası. Mersin Nükleer Karşıtı Platform Temsilcisi Sabahat Aslan da fay hattı geçmediği ididasıyla Akkuyu’ya yer lisansı verildiğini, ancak 10 yıldır bu bölgenin 5 km. ötesinden bir fay hattı geçtiğinin billindiğine dikkat çekti. Aslan: “Bu ülkede 40 yılda bina yönetmelikleri bile değişiyor ama hükümetin 40 yıl önce verdiği lisans duruyor. Bu konuda çok öfkeliyiz ve bu lisansın iptali için hükümeti dava ediyoruz” dedi.
Dün Rainbow Warrior Gerze’de yerel halkla nükleer ve termik santrallere karşı mitingdeydi. Bugün, Çernobil nükleer kazasının 24. Yıldönümü. Rainbow Warrior Sinop’ta, Sinoplular ile nükleere karşı mücadele ediyor. Siz de Türkiye’nin kapılı kapılar ardında yapılan anlaşmalarla nükleer kabusa sürüklenmesine izin vermeyin, http://nukleer.greenpeace.org adresine gidin, nükleer santrallere karşı imzanızı atın!

Bugün Gezegenin Geleğinde Greenpeace aktivisti Serkan Dadak konuğumuz ve bize 22 gün sürecek Greenpeace Nükleersiz Türkiye Gemi Turunun haberini verecek. Evet Serkan:
“Merhabalar herkese Karadeniz’den. Şu anda ikinci günümüz. Dün Beşiktaş’tan ayrılmıştık ve boğazdan Karadeniz’e doğru geçip Sinop’a doğru ilerliyoruz. Hafif bir poyraz rüzgarımız var. Biz de yelkenleri açtık ve yavaş yavaş Sinop’a doğru gidiyoruz. İlk durağımız olacak bu, Nükleersiz Türkiye turu için. Sinop’ta diğer gruplarla birleşip halkla beraber Nükleere Hayır dedikten sonra tekrar Çanakkale boğazından çıkıp Ege Denizi üstünden İzmir’e varacağız. Ve İzmir’den sonraki durağımız ise Antalya. İzmir ve Antalya’da temiz enerjinin altını çizip en sonunda da Mersin’e nükleer santral planlanan saha olan Mersin Akkuyu’ya gideceğiz, daha güneye İsrail’e bu seferde yine temiz enerji ilkesiyle kömür karşıtı santralleri protesto etmek için İsrail’e doğru yelken açacağız. Şu anda güverte temizliği yapıyoruz biz. Çünkü yola çıktığımızdan beri yüzlerce insan gemimizi gezdiği için böyle bir temizlik hali söz konusu. Benim de işim güvertecilik olduğu için pas, boya, temizlik, işte botların kullanılması, yelkenlerin açımı, bakımı tırmanış gibilerinden herkesin specific görevleri gibi benim de böyle bir görevlerim var. Ama aktivist olarak eylem konusunda herkes bir yerde buluşuyor ve tek bir şey söyleyip tek bir şey yapıyor. 15 farklı coğrafyadan insanlarız şu anda Rainbow Warrior gemisinde. Türkiye’den 7 kişiyiz şu anda. Dünyanın dört bir yanından insanlar aktivistler hep beraber Sinop’a doğru ilerliyoruz. En önemli konu şu anda Rainbow Warrior’un Türkiye’ye son ziyareti olması. Çünkü yaklaşık 63 yaşında gemimiz. 84’de Fransız devleti ilk Rainbow Warrior gemisini nükleer denemeleri protesto ettiğimizden dolayı batırdığından beri, 89’dan beri diğer bütün kampanyalarda bizle beraber olan, dünyanın bütün coğrafyalarında denizlerinde seyreyleyen Rainbow Warrior gemisi son bir defa Türkiye’de ve özellikle ilk defa Karadeniz’de. İsrail’den sonra kendisi heralde büyük ihtimalle Suveyş ve Hint Okyanusu üstünden Paisifik e doğru ve büyük ihtimallede Yeni Zelanda, Avusturalya açıklarında bir limana demirleyip ve eğitim projelerinde bundan sonraki nesillere güzel bir dünya umudu bırakma ve onun da yollarını söyleme gibi gibilerinden bir işleve sahip olacak. Şimdilik durum böyle. Hava güzel. Sinop’a doğru ilerliyoruz. Umudumuz tam ve gerçekten güzel bir Greenpeace turundayız. “Nükleere Hayır” diyoruz hep beraber.
Çok teşekkürler Serkan. Sizler de Serkan’ın mücadelesine katılmak için Rainbow Warrior’ı greenpeace.org/gemituru adresinen izleyebilir Nükleersiz Türkiye diyebilirsiniz!

Beşiktaş’da demirlemiş olan Greenpeace Sancak gemisi Rainbow Warrior bu akşam Gerze ve Sinop’a doğru yola çıkıyor. Çernobilin 24. Yıldönümünde Sinop’ta Nükleer Karşıtı yerel mücadeleye destek verecek.
Sizler de Rainbow Warrior ile birlikte Nükleersiz Türkiye diyorsanız greenpeace.org/gemituru adresine girin ve nükleer santrallere karşı gemi turuna katılın!
Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam ediyor, son 4 gün – sağlıcakla kalın!

Greenpeace’in efsanevi gemisi Rainbow Warrior, 22 gün sürecek olan “Nükleersiz Türkiye” turuna dün İstanbul’da başladı. Gökkuşağı Savaşçısını İstanbul’da iki Greenpeace botu ‘Nükleersiz Türkiye’ mesajlarıyla karşıladı. Beş ayrı şehirde 6 ayrı limana uğrayacak olan gemi, dün sabah Boğaz’dan geçerek Beşiktaş’ta İDO iskelesinin yanında demirledi. 22 gün ve 1400 deniz mili boyunca yol alacak geminin Türkiye’de şimdiye kadar aldığı en uzun yol. 22 Nisan Perşembe günü, yani yarın 12.00-18.00 saatleri arasında halkın ziyaretine açılacak olan Rainbow Warrior, daha sonra Sinop’a doğru yelken açacak.
Türkiye’nin kapılı kapılar ardında yapılan anlaşmalarla nükleer kabusa sürüklenmesine izin vermeyin, Rainbow Warrior ile yol alıp nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleer santrallere karşı imzanızı atın!
Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam ediyor, son 5 gün – sağlıcakla kalın!


Tahran'da gerçekleşen, Washington'a alternatif nükleer zirve son buldu. Konferansın sonuç metninde "nükleer silahların yayılmasının önlenmesi ve imhası" genel başlığı üzerinde ortak kararlılığın sergilenmesi vurgulandı. Başkent Tahran'daki zirveye 60 kadar ülkeden temsilciler katıldı. Zirvede dünya için öncelikli konuların başında kitle imha silahlarının yok edilmesinin geldiği vurgulandı. Diğer kitle imha silahlarından kimyasal ve biyolojik silahların yok edilmesiyle ilgili taahhütlere uymanın gerekliliğinin hatırlatıldığı sonuç metninde, İsrail'in nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşması katılması ve nükleer programını Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu denetimine açmasının zorunlu olduğu belirtildi. Umarız bu kararlar sadece kağıt üzerinde kalmaz.
Siz de nükleer karşıtı mücadelede yer almak istiyorsanız nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır! güneşe ve rüzgara evet! deyin.

Washington Eyaleti, Obama yönetimine Yucca Dağı Nükleer Atık Depolama sahasının iptali ile ilgili planları durdurması için dava açtı. Hükümetin Yucca Dağı lisans başvurusunu çekme kararı, Washington’un Hanford’taki atıkları temizleme planlarını suya düşürdü. Hanford Nükleer Silah Yapım Merkezi’nin altındaki tanklarda 53 milyon galon nükleer atık yatıyor ve bunun üçte birinin sızıntı yaptığı bilinmekte. Yıllık 150 tona ulaşan atık, yıllardır Nevada Eyaleti’ndeki Yucca Dağında stoklanıyordu. Öte yandan stok kapasitesi bir kaç yıl sonra dolacağından, Yucca nükleer çöplüğünün büyütülmesi planlanıyordu. Planlar, davalar ve kavgalar süredursun Yucca Dağı altında 55 bin ton atık hâlen 500 ile 1000 santigrat-C° derecelik bir yeraltı cehenneminde yanıyor.
Nükleer atık ve radyasyonla sonsuza kadar boğuşmak istemiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen radyoaktivistlere katılın!

Fransız nükleer enerji grubu Areva’ya ait olan Uranyum hexaflorid (UF6)’e karşı Greenpeace aktivistleri St. Petersburg’da eylem yaptı.
Rusça ve Fransızca “Rusya nükleer çöplük değildir” yazan Greenpeace pankartları açıldı. Uranyum hexaflorid, nükleer santraller için yakıta dönüştürülebildiği için nükleer atık sayılmıyor. Greenpeace Rusya Enerji Program Direktörü Vladimir Chuprov “Madem bu yakıt değerli neden Areva istemiyor” diyerek Rusya’nın nükleer atık geri dönüşüm için gerekli teknolojiye ve finansal kaynağa sahip olmadığını da belirtti. Geçtiğimiz hafta Greenpeace, Sivil Nükleer Enerji Kuruluşu olan Rosatom’u “Saklı Nükleer Atık ticareti” yapmakla suçlamıştı ve tren raylarını sökerek eylemde bulunmuştu. Bu eyleme karşılık Rosatom, uranyum teslimatı sözleşmesi 2010 tarihinde sonlanacağı için bu eylemlerin aslında var olmayan bir soruna yönelik olduğu açıklamasında bulundu. Halbuki Greenpeace, Areva’nın CEO’su Anne Lauvergeon’a bir ay önce Rusya ile olan sözleşmenin fesihi için istekte bulundu ama isteğine bir cevap alamadı.

İspanya’daki nükleer atıkların nam-ı diğer “Nükleer mezarın” yerinin değiştirilmesi konusunda tartışmalar halen devam ediyor. Bununla beraber göstericiler dün Valladolid şehrinin sokaklarında atıkların oldukları yerde kalması için eylem yaptılar. Biliyorsunuz ki atıklar taşındıkça risk artıyor. Öte yandan radyasyondan etkilenen yerler de artış gösteriyor. Nükleer atıkların zararından kurtulmak mümkün değil, birkez nükleer yola girildi mi radyasyondan kurtuluş yok.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Washington’daki Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde, “Bölgemizde nükleer silahlar istemiyoruz” mesajını vereceği belirtildi. Türk diplomatik kaynakları da, ABD ile Rusya’nın, 8 Nisan’da yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşmasını imzaladıklarına, nükleer silahlarda ciddi indirimlere gidilmesi konusunun dünyanın gündeminde olduğuna dikkat çekerek, “Zirvede Başbakan Erdoğan’ın bölgemizde nükleer silahlar istemiyoruz demesi beklenebilir” dediler. Washington’da gerçekleşecek Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin ardından 3-28 Mayıs tarihlerinde Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) Gözden Geçirme Konferansı da yapılacak. Umuyoruz ki zirveye beklenenden farklı bir mesaj iletilmez.

Herkes nükleersiz, daha iyi bir geleceği hak ediyor. Başbakan Mersin halkının haklı talebine istediği kadar paçavra desin, Mersin Rusya’dan veya başka bir yerden gelecek Çernobil geçmişi ile nükleer reaktörlere asla razı olmayacak. Hali hazırda nükleer santral karşıtı mücadele bölgede 20 yıldır devam ediyor. Artık, Erdoğan halkı dinlemeli ve nükleer inattan vazgeçmeli. Siz de nükleer karşıtı mücadelede yer almak istiyorsanız nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır! güneşe ve rüzgara evet! deyin.
Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam ediyor, son 13 gün – sağlıcakla kalın!

ABD Başkanı Barack Obama, nükleer silah kullanımına izin veren koşulları oldukça daraltacak yeni bir savunma stratejisini açıklamaya hazırlanıyor. Stratejiye göre, ABD’ye konvansiyonel, biyolojik ya da kimyasal silahlarla yapılan saldırılara nükleer silahlarla karşılık verilmesi seçeneğinin ortadan kalkabileceği belirtiliyor. Geçtiğimiz ay üzerinde uzlaşıya varılan anlaşmaya göre Rusya ve ABD nükleer savaş başlıklarını yüzde 25 ila 30 arasında azaltmayı vaadediyor.

Alman haber ajansı Deutsche Welle, Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelinin önemine yönelik bir makale yayınlandı. "AB enerji politikalarında Türkiye'nin rolü" başlıklı makalede görüşlerine başvurulan Berlin Hür Üniversitesi Hazar Bölgesi Çalışmaları Merkezi Koordinatörü Dr. Lutz Mez'e göre enerjide transit ülke olan Türkiye'nin doğalgaz taşıma ve depolama kapasitesinin yanında enerji verimliliğini de artırması ve yenilenebilir enerjiye yatırım yapması zorunlu. Bir sonraki sanayi devriminin yenilenebilir enerjiler ile olacağını ve nükleer enerji ve petrol'ün geçmişte kaldığını söyleyen Mez yenilenebilir enerjilerin maliyetlerinin olmadığını sadece bunları kullanmak için gereken teknolojinin maliyetli olduğunu ifade etti. Türkiye’nin sahip olduğu büyük potansiyeli kullanamamasında en büyük sebep teknolojinin olmaması olarak gösterildi.

Greenpeace aktivistleri Areva’dan Rusya’ya nükleer atık taşıyan treni protesto için tren raylarını bloke etti. Areva, eylemden sonra ulaşımı engelledikleri için Greenpeace’in cezalandırılması için mahkemeye başvurdu. Mahkemeye çıkması gereken atık sorunu çözülmeden nükleer santral yapan Areva ve nükleer atıkları kabul ederek açık havada tehlikeli atıkları depolayarak gezegene ve insanlığa karşı suç işleyenler. Kanunların yetersiz kaldığı noktada meclislere bizi ve geleceğimizi korumak için kanun yapmaları için bakıyoruz.

Öte yandan üçüncü nükleer santral projesi için adres belli oldu: Cennet güzelliğindeki İğneada. Geçtiğimiz günlerde TAEK yetkilileri İğneada-Kırklareli’de üç günlük bir çalışma yaptı ve koşulların üçüncü nükleer santral projesi için uygun olduğunu iddia etti. Daha tek bir projeye bile başlamadan üçüncü projenin hesaplarını yapan hükümetin elindeki liste de uzayıp gidiyor; Beyşehir-Seydişehir (Konya), Nallıhan-Beypazarı, Akçakoca-Ereğli, Kırıkkale-Nevşehir (Kızılırmak hattı) ve Trakya (Tekirdağ-Edirne). Yapılan araştırmalar nükleer santrallerin yakınında lösemi oranlarının arttığını ortaya koyuyor. Yüz binlerce yıl tehlike saçmaya devam edecek olan atıklar için nükleer endüstrinin hala kalıcı bir çözümü yok. Her yıl onlarca nükleer reaktörde farklı derece ve şekillerde sızıntılar meydana geliyor. Buna rağmen nükleer inat sürüyor.
Kapalı kapılar ardında nükleer santral anlaşmalarını oldu bittiye getirenlere dur demek istiyorsanız siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleere hayır diyenlere katılın.

Japon Nipponzan Myohoji Budistleri tarafından başlatılan Nükleersiz Gelecek 2010 yürüyüşüne 30 kişi katıldı. Barış yürüyüşünde bütün nükleer silahların imhası ve nükleer güce bir son verilmesi istendi. 2 Mayıs 2010 tarihinde Budistler New York şehrinde bir yürüyüş daha düzenleyecekler.

Büyük nükleer projeleri yetmezmiş gibi bir de nükleer santrallerde ''Bill Gates'' dönemi başlıyor. Dünyanın en zenginlerinden Bill Gates ile bir japon şirketinin geliştirdiği mikro santraller, sözde çevreyi kirletmeden ucuza elektrik üretebilecek. 15-20 metrekarelik bir oda boyutunda olacak yeni tip nükleer santraller, güya çevreyi kirletmeden ucuza elektrik üretebilecek. Projenin 10 yıl içinde somutlaşması bekleniyor. Projenin sahipleri, santralin son derece güvenilir olacağını ileri sürerken, nükleer enerji karşıtları yeni bir mücadele cephesinin ortaya çıkacak olmasından rahatsız...

Teknoloji dünyasından bir haber daha… Greenpeace’in Microsoft bilgi merkezleri hakkındaki endişelerine dev şirket cevap verdi. 2010 yılı "Bulut Bilişimi Yılı" ve dolayısıyla “Bilgi Merkezleri” yılı olacaktı. Greenpeace’e göre 2010 yılı bilgi merkezlerinin duyacağı inanılmaz boyutta elektrik ihtiyaçları yüzünden karbon salımının artacağı yıl. Salı günü bir çok şirketin verdiği bilgilere dayanarak Greenpeace tarafından yayınlanan rapora göre Bulut Bilişimi nedeniyle bilişim teknolojleri sektöründe karbon salımının 2007’den 2020 yılına kadar üçte iki artacağı öngörüldü. Greenpeace, Microsoft, Google, Yahoo ve Apple’yi bilgi merkezlerinde “kirli enerji” kullandıkları için uyardı. Microsoft'un Chicago’daki yeni bilgi merkezinin %72.8 kömür ile, % 22.3 ‘ü ise nükleer ile çalışıyor. San Antonio’daki bilgi merkezinin ise %37.1’i kömür gücü ile destekleniyor. Microsoft “Gelişen teknolojinin uzak mesafeler arası iletişimi kolaylaştırdığını ve insanların seyahat ihtiyaçlarını ortadan kaldırarak aslında karbon salımının azalmasına yardım ettiği cevabını verdi. İyi hoş da bu bulut bilişimden kaynaklanan salımları azaltmıyor... Beklediğimiz yanıt bütün bilgisayar merkezlerinin yenilenebilir enerji ile işletileceği taahütü.

Başkan Obama Salı günü sendika memurlarına, ABD Enerji Bakanlığı’nın Georgia’daki iki nükleer reaktör yapımının altına imza atmak için borç teminatını onayladığını söyledi böylece finansal riskin çoğunu vergi ödeyenler alıyor. Eğer proje direnişe rağmen gerşekleşebilirse giderse bu ABD’de 1970lerden beri kurulan ilk nükleer reaktör olacak. Vermont’daki nükleer santral Greenpeace mücadelesi ile kapatılmıştı, dolayısıyla bu projenin başarıya ulaşma şansı çok düşük.
Sizler de yeni nükleer reaktörlerin kurulmasını engellemek ve çok geç olmadan bir şeyler yapılmasını istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, nükleere hayır diyen radyoaktivistlere katılın!

Bir nükleer haberi ile bugünün programını bitirelim. Elli Greenpeace activisti Belçika’da yapılan nükleer eğitim uçuşlarını iki saat boyunca durdurmayı başardılar. Saat dokuzbuçuk sıralarında helyum ile doldurulmuş elli metre yüksekliğindeki turuncu balonları bileklerine bağlayıp eyleme başladılar. Balonların üstündeki “Avrupa Nükleer İstemiyor” ve “Soğuk Savaş Bitti” mesajları çok net ve çarpıcıydı.
Önümüzdeki günlerde daha nice nükleer karşıtı eylemleri duyacağız. Türkiye nükleer rönesans adı altındaki karanlık çağa sürüklenmesin diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, imzanızı atın, rüzgar, güneş bize yeter diyen 1 milyon kişiye katılın.

Akkuyu ve Fındıklı'da kurulması planlanan nükleer santrallere karşı çıkan bir grup, TBMM önünde eylem yaparak, Akkuyu'da yetişen çağlaları kaldırıma saçtı. ''Fındıklı Derelerini Koruma Platformu Ankara Yürütmesi'' üyeleri ile ''Mersin Nükleer Karşıtı Platform Akkuyu Köylüleri'' ve Greenpeace temsilcileri, TBMM'nin Dikmen kapısı önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, çok geç olmadan nükleer santral projelerinden vazgeçilmesi istendi.
Gelişmiş ülkeler kendi geliştirdikleri santralleri halk oyuyla kapatıyorlar. Türkiye ise nükleer inadından vazgeçmiyor. Ülkemizin enerji ihtiyacı yenilenebilir enerji kaynaklarıyla karşılanabilir. Türkiye nükleer çöplük olmasın diyorsanız siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleere hayır diyenlere katılın.


MAYIS
Hükümetin ülkede 3 nükleer santral kurulması için aldığı karara karşı çıkan İsviçreliler, Aarau kentinden Olten kentine kadar yaklaşık 15 kilometre yürüyerek hükümeti protesto etti. İsviçre hükümetinin ülkede bulunan 7 nükleer santralin yanı sıra 3 santralin daha kurulacağını açıklaması tepkilere neden oldu. Yürüyüşü aralarında Sosyal Demokrat Parti (SP), Yeşiller Partisi, Greenpeace, İsviçre Kürt Halk Dernekleri Federasyonu (FEKAR), başka çevre örgütleri, siyasi parti ve çok sayıda sivil toplum kuruluşunun da içinde bulunduğu “Nükleer Santrallere Karşı İnisiyatif” düzenledi. Aarau kentinden Olten kentine kadar yaklaşık 15 kilometre boyunca yürüyen binlerce kişi, santral kararını protesto etti. “Atom santralleri değil insan enerjisi” sloganıyla yapılan yürüyüşte, “Çevreyi kirletmeyen yeşil enerji istiyoruz”, “Atom santrallerine hayır” , “Demokratik özgürlükçü ekolojik toplum” yazılı pankartlar taşındı. Yolda verilen molalarda müzik dinletilerinin yanı sıra yürüyüşün çağrıcısı kurum temsilcileri de birer konuşma yaptı. Almanya, Avusturya, Fransa ve İtalya’dan da çok sayıda kişinin katıldığı yürüyüş Olten’de verilen konserle son buldu. Siz de nükleer santrallerin ülkemize girmesini istemiyorsanız http://nükleer.greenpeace.org adresine girin ve milletvekillerine mektup gönderin.

Greenpeace Yunanistan ve Greenpeace Akdeniz, Friends of the Earth Kıbrıs ve Friends of the Earth Europe ile birlikte Mersin Akkuyu’da nükleer santral kurmayı öngören anlaşmaya karşı bir deklerasyon yayınladı. Yayınlanan deklerasyonda Türk ve Rus hükümetlerinin Doğu Akdeniz’de bir kabusu harekete geçirdiklerine dikkat çekiyor. Kıbrıs Nükleer Kampanyacısı Klitos Papastylianou “Nükleer enerjinin bizim çevremizdeki topraklarda yeri yok. Türk hükümetinin güneş, insanlık ve gezegen için korkunç sonuçlar doğuracak nükleere yatırım yapmak yerine rüzgar gibi enerjilere yatırım yapmasını tercih ediyoruz” dedi. İmzalanan anlaşmaya şu gerekçelerden dolayı karşı durdukları bildirildi:
Akkuyu Körfezi’nde, hem de yakınından aktif bir fay hattı geçen bir bölgede santral inşaası, nükleer santral kurma uygulamalarının en temel kriteri olan güvenlik kriterine aykırıdır.
Akkuyu’da kurulacak bir santral bölgenin hassas ekosistemi, türü tehlike altında olan Akdeniz foku gibi canlıların yaşam alanları için bir tehdit oluşturmaktadır.
Akkuyu’da bir nükleer santral kurmak, Doğu Akdeniz’in geniş bir bölümünün nükleer atık ve yakıt taşımacılığında bir geçit olmasına yol açacaktır.
Akkuyu’da kurulacak bir nükleer santral, terörist saldırı veya sabotaj tehlikesini artıracağı için çevre, toplum ve bölgenin ekonomisi için hesaplanamayacak sonuçlar doğuracaktır.
Akkuyu’da bir nükleer santral kurmak, anti-demokratik politik kararlar sonucudur ve Türk insanının ekonomik ve çevresel kaygılarını hiçe sayan bir uygulamadır.
Akkuyu nükleer santrali, AB üyesi adayı Türkiye açısından AB direktiflerine aykırı bir durumdur.
Sonuç olarak, Greenpeace ve Friends of the Earth, Türkiye’nin Rusya ile imzaladığı stratejik anlaşma ile daha kirli, daha pahalı ve daha verimsiz bir enerji sistemine doğru ilerlediğine dikkat çekti. Bu enerji sistemi, ekonomi ve enerji arzı anlamında bağımlılık yaratacak. Neticede, Türkiye’nin attığı adımlar, AB’nin iklim değişikliğini hedefleyen ve enerji verimliliği ile fosil ve nükleer yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarını öneren, gerçekçi enerji dengesinin geleceği ile bağdaşmıyor. Türkiye’de nükleer kabusa hayır demek için http://nukleer.greenpeace.org adresinde siz de imzanızı atın.

Başbakan İran'la takas anlaşmasından sonra 'Biz de bir gün uranyum zenginleştireceğiz' dedi. Başbakan, yarın öbür gün Türkiye’nin de nükleer santralı olacağı ve uranyum zenginleştirmesi gerekebileceğine dikkat çekti ve şunları söyledi: “Rusya ile nükleer enerji anlaşması yapıyoruz. Dolayısıyla nükleer enerji santralını kurduğumuz zaman, bizim de zenginleştirilmiş uranyuma ihtiyacımız olacak. Eğer bunu kendimiz yapabiliyorsak, şüphesiz ki yapacağız. Ama eser nedir? Bunu barışçıl amaçlı olarak enerjide kullanmaktır. Mesele bu olduğu zaman, bu, zaten en doğal haktır.” Erdoğan bu mantıksız ve ihtiraslı nükleer inadından bir an önce vazgeçmeli. Piyasa fiyatının üç katı elektrik fiyatını Rus şirketine garanti olarak verirken, gözünün önüne daha önce yüce divana gidenleri getirmeli ve nasıl hatırlanmak istediğni düşünmeli. Tertemiz rüzgar ve güneş enerjisi dururken nükleer de inat etmek niye...
Milletvekillerine bu oyuna alet olmamaları için mektup yollamak için hemen http://nukleer.greenpeace.org adresine gidin ve nükleer antlaşmaya red oyu vermelerini isteyin.

Son olarak Greenpeace’in bugün blogundaki (nukleer.greenpeace.org) açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hükümet tarafından Rusya ile nükleer enerji üretimi konusunda enerji alım garantili bir anlaşma imzalanarak, nükleer santral yapım süreci ne yazık ki başlatılmıştır. Ekonomik ve teknolojik olarak savunulabilir bir tarafı bulunmayan bu anlaşma kamuoyu tarafından da anlaşılamadı. 4.800 MW’lık dışa bağımlı, pahalı ve kirli nükleer enerji için her türlü kolaylığı sağlayan hükümet, nedense 80.000 MW’a yakın dışa bağımlı olmayan, temiz ve tükenmez rüzgar enerjisi başvurusunun önünü açmamaktadır. Böylesine kritik bir kararda, bilimsel gerçekleri dikkate almadan çok aceleci davranan, bu konuda yıllardır görüşleri olan örgüt ve meslek odaları ile iletişime geçmeden halkımızın geleceğini belirsizliğe sürükleyen AKP diğer adıyla AK Parti hükümeti, yaşanacak tüm olumsuzluklardan sorumlu sayılacak.

BP öte yandan tüm dünyaya çağrıda bulunarak çözüm için öneriler beklediğini duyurdu ve bunun için bir de internet sayfası düzenledi. BP’ye yapılan önerilerden en ilginci ise Rus uzmanlardan geldi. Bilin bakalım Rus’ların çözüm önerisi ne oldu; Rus uzmanlar petrol kuyusuna bir atom bombası atılarak akıntının durdurulabileceğini iddia ettiler. Sovyetler idaresinde beş kez bu yöntemin uygulandığını söyleyen uzmanlar, sadece bir seferinde başarılı olunamadığını bildirdiler. Kaş yaparken göz çıkarmak dedikleri bu olsa gerek. Neyseki şimdiye kadar Amerikan yetkililerden ve BP’den Rus teklifine bir cevap gelmedi.

Ünlü şarkıcı Aydilge nükleer Greenpeace kampanyasına destek verdi. Aydilge nükleer enerji için şunları söyledi: Bireylere sorumluluk yükleyip, az su kullanın demek kolay! Ama bu ülkede nükleer santral kurulmasından bahsediliyor. İstediğiniz kadar az su tüketin neye yarar! Dünyayı ağır hasta ettik. Kalbi tekliyor, nefes darlığı çekiyor. İşin belki de en duygusal yanı ne biliyor musunuz? Hani annelerimizi ne kadar kırıp üzsek de onlar yine bizi affeder, kollar ya, doğa da ona yaptığımız tüm kötülüklere rağmen, hala tüm anaçlığıyla bizi kurtarmak için bekliyor. Çünkü rüzgar, su ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak düzlüğe çıkabiliriz. Yani yine doğanın sayesinde…
Nükleer enerji taraftarlarına kanmıyorsanız doğa ana için Aydilge ile beraber siz de nukleer.greenpeace.org adresine girip imzanızı atın ve rüzgara, suya ve güneşe evet diyenlere katılın!

Mersin'in Gülnar ilçesinde kurulması planlanan Akkuyu Nükleer Santrali için Rus hükümeti ile bir antlaşma imzalanması karşısında kızgın olan sivil toplum kuruluşları nükleer santral yapımını yargıya taşımaya hazırlanıyorlar. Greenpeace, Türkiye’nin AB direktiflerine, EPDK yasasına, Mersinlilerin ve biliminsanlarının tepkilerine rağmen imzalanan nükleer anlaşmanın anti-demokratik olduğunu açıkladı. Dört reaktör için ihalesiz olarak hükümetlerarası anlaşma imzalandı. Anlaşmanın detayları arasında belirlenen ortalama 12.5 sentlik fiyatın Türkiye üretim ortalamasının 4 katı olması dikkat çekici. Ancak bu yüksek maliyete rağmen Türkiye 2020 yılında daha fazla doğalgaz, kömür ve petrol alımı yapıyor olacak. 1976’da ilk kez Akkuyu için yer lisansı alındığından bu yana 34 yıl geçti. Şimdi hükümet, Rusya ile masaya oturarak alelacele nükleer santralı topluma dayatmak istiyor. Ancak bunu yaparken Rus nükleer teknolojisinin sorunlarını görmezden geliyor. Bu proje de milyarlarca liranın yatırıldığı atıl projelere eklenecek. Daha da kötüsü bizi ithal kömür ve doğalgaz gibi pahalı ve kirli projelere mahkum edecek.
Şimdi hükümete dur demenin tam zamanı. Türkiye’nin nükleer kabusa sürüklenmesine izin vermeyin, siz de nukleer.greenpeace.org adresine girip nükleer santrallere karşı imzanızı atın!

Arada bir ortaya çıkan altı boş füzyon haberlerine birisini daha ekleyelim. Kuzey Kore, enerji üretmeye yönelik olarak nükleer füzyonu başardığını iddia etti. Kuzey Kore'de yayımlanan Rodong Sinmun gazetesi, ülkenin resmi haber ajansına dayanarak verdiği haberde, bilim adamlarının füzyonu başardığını ileri sürdü. Kuzey Kore resmi haber ajansı KCNA da "Başarıyla elde edilen nükleer füzyon, yeni enerjinin geliştirilmesi yönünde çığır açmış, ülkenin bilim ve teknoloji alanındaki gelişmesinde yeni bir döneme girmesini sağlamıştır" ifadesini kullandı.

Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev Ankara'da, Görüşmeler öncesinde Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Seçin ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ortak basın toplantısı yaptı. Nükleer santral için imzalar atılacak, bunlar Mersin Akkuyu'da yapılacak nükleer santral için önemli adımlar dendi.
Bu nedenle Greenpeace, hükümetin kendi vatandaşlarına rağmen devam ettirdiği kirli nükleer enerji planlarını durdurmak ve çok değerli milyarlarca liramızın gerçek çözüm olan yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliği çözümlerine yatırılmasını sağlamak amacıyla duyarlı herkesi nukleer.greenpeace.org adresine girip nükleere hayır demeye davet ediyor.

Greenpeace gemisi Rainbow Warrior “Nükleersiz Türkiye” turunun son durağı olan Antalya limanından ayrıldı. Greenpeace Akdeniz Nükleer Kampanyası Sorumlusu Korol Diker: Bu tur çervesinde bu kirli enerji kaynağının gölgelediği yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeline de dikkat çekmek için turumuzun duraklarına İzmir ve Antalya’yı da ekledik. Türkiye’nin temiz, ucuz enerji üretiminin, enerji güvenliğinin, ulusal düzeyde sürdürülebilir kalkınmasının ve de bölgesel kalkınmanın tek yolu yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği çözümleridir” dedi. Diker kampanyanın ikinci safhası içinse “Enerji Devrimi raporunu hayata geçiriyoruz. Antalya’dan sonra Mersin’in de nükleer gibi kirli ve tehlikeli bir enerji kaynağı yerine, temiz enerjilerin kullanıldığı bir proje başlatmayı düşünüyoruz” dedi.
Türkiye’deki nükleer planları durdurmak için http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, yenilenebilir enerjiye “evet” nükleere “hayır” diyenlere katılın!

Türkiye'de nükleer santral kurulmasına yönelik ilk anket yapıldı Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) tarafından, TÜBİTAK araştırma projesi olarak, "Türkiye'de Nükleer Enerji ve Sosyal Kabul" isimli bir anket düzenlendi. Toplam bin 152 kişiyle yüz yüze yaptıkları araştırma, nükleer santral kurulması planlanan illerde halkın bu konudaki düşünceleri hakkında ilginç sonuçlar ortaya çıkardı. Türkiye'de hemen her konuda olduğu gibi siyasi düşüncelerin ankete verilen cevapları yönlendirdiğini vurguladı. Vatandaşların nükleer enerji ve santral konularındaki algı ve tutumları, genellikle radyasyon hakkındaki olumsuz düşüncelerle ve yaşanmış kazalarla şekilleniyor. Katılımcıların yüzde 62,2'sinin nükleer santralle ilgili ilk kanaatleri riskleri olurken, yüzde 37,8'inin avantajları oluyor. Mersin, Sinop ve Kırklareli'nde katılımcılar, kendi yörelerinde bir nükleer santral inşası düşüncesini sadece 24,9 olumlu bakarken karşı çıkanların oranı yüzde 65,1. Kadınlar erkeklere, sivil toplum kuruluşlarına üye olanlar olmayanlara, emekliler ve ev hanımları diğer mesleklere göre nükleer santralı desteklememe eğiliminde. Halkımız, nükleer enerji konusunda öncelikle televizyon ve radyodan, ardından gazetelerden ve internetten bilgi almakta. Bunları eş, dost ve akrabalar, sivil toplum kuruluşları, son sırada ise bilimsel ve mesleki yayınlardan izlemekte.
Türkiye’de yaşayan herkes nükleersiz, daha iyi bir geleceği hak ediyor. Siz de 20 yıldır süregelen bu mücadelede yer almak istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, yenilenebilir enerjiye “evet” nükleere “hayır” diyenlere katılın!

Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması ile ilgili sekizinci Gözden Geçirme Konferansı dün New York’ta başladı. Konferansta nükleer silahlardan arındırılmış bir dünya vizyonu ele alınıyor. 40 yıl önce yürürlüğe giren anlaşmayı bugüne dek 188 ülke imzaladı, ancak nükleer tehdit hala gezegenin ve bizim başımızda.
Sizler de Türkiye nükleer kabusa sürüklenmesin diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin nükleere hayır diyen aktivistlere katılın!

Greenpeace ve Abarjazz Avangard Müzik Grubu, İzmir Pasaport İskelesi’nde demirleyen Rainbow Warrior gemisinin önünde ‘Nükleere İnat, Yaşasın Hayat’ sloganıyla mini bir konser gerçekleştirdi. 30 kişiden oluşan Abarjazz Grubu üyelerinin temsili nükleer atık varillerini ve Greenpeace gemisi Rainbow Warrior’ı çaldığı konserde gemi mürettebatı ve gönüllüler de gruba eşlik etti. Etkinlik sırasında Greenpeace gönüllüleri ‘Enerji Devrimi Şimdi’ yazılı pankartlar açtı. Bildiğiniz gibi Greenpeace’in 20 Nisan’da başlattığı ‘Nükleersiz Türkiye Turu’ kapsamında İstanbul ve Sinop’tan sonra üçüncü durak İzmir oldu. İzmir’de, Kasım 2009’da yayınlanan Enerji Devrimi Türkiye Senaryosu ile hükümetin nükleer enerji planlarıyla gölgelenen Türkiye’nin yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği potansiyeline dikkat çekiliyor. Rüzgar eserken, güneş parlarken, nükleer neden?
Sizler de Türkiye’de bir enerji devrimi istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin güneş ve rüzgar için imzanızı atın, tehlikeli ve pahalı nükleere karşı durun!

Eskişehir’de Doğa ile Uyum Hareketi üyeleri, Çernobil faciasının yıldönümünde, nükleer enerji kullanımının yaratacağı tehlikelere sessiz bir eylem yaparak dikkat çekti. Tişörtlerindeki harflerle ´NÜKLEER?´ yazısı oluşturan 8 kişilik grup, insanların şaşkın ama oldukça ilgili bakışları eşliğinde şehrin en işlek caddelerinde yanyana durarak ve yürüyerek son derece yaratıcı ve etkili bir eyleme imza attı. Grup adına yapılan açıklamada, “Amacımız hiçbir şeyi protesto etmek değil. Bizler ekoloji ve çevre politikalarına toplumsal duyarlılığı artırmayı amaçlıyoruz. Çernobil faciasının yıldönümünde, nükleer enerji yerine, alternatif enerji kaynaklarının değerlendirilebileceğine dikkat çekmek istedik” denildi.

Bildiğiniz gibi daha önce hükümetin nükleer planlarından vazgeçmesini isteyen üç ünlü sanatçının, Greenpeace’in kampanyası için kameraların önüne geçtiğini söylemiştik. İlk videoda Şevval Sam, “Nükleer enerjinin kendisine Çernobil’i hatırlattığını ve Çernobil’in de kaybettiğimiz dostlarımızı hatırlattığını söyledi. Bizim doğanın sahibi değil, onun bir parçası olduğumuzu da ekleyip nükleer enerjiye karşı olduğunu anlattı. İkinci videoda ise Bedük “Nükleer santraller enerji elde etmenin en pahalı, en doğaya aykırı ve sağlığımızı en çok tehdit eden yöntemi” dedi. Geçtiğimiz gün yayınlanan en son videoyu ise Hande Yener’in yeni albüm konserinde, kuliste yaşanan panik ve korku dolu anları nukleer.greenpeace.org adresinden izleyebilirsiniz. Videoda Hande Yener, “Türkiye’deki nükleer planlardan çok rahatsızım. Nükleer enerji dendiğimde aklıma pozitif hiç birşey gelmiyor…” diyerek neden nükleer enerjiye karşı olduğunu anlatıyor ve herkesi Greenpeace’e destek vererek, radyoaktivist olmaya çağırıyor.
Sizler de Türkiye nükleer kabusa sürüklenmesin diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleere karşı imza atın!

Avrupa'ya 'Nükleer' destek dünya piyasalarını uçurdu. Merkez bankalarından 'Nükleer' destek gören Avrupa'da borsalar yüzde 9'lara varan yükselişler yaşandı. Türkiye ise dünyayı izledi. Avrupa Birliği ve IMF’nin Yunanistan’daki krizin yayılmasını engellemek için hazırladığı yardım paketinin yanı sıra Avrupa Merkez Bankası’nın ‘nükleer seçenek’ için ihtiyacı olan ülkelere ait devlet tahvilerinin alınacağını açıklaması dünya piyasalarına doping oldu. Her doping gibi bunun acısını da biz izleyiciler çekeceğiz, önce ellerini ceplerimize atıp vergilerimizle şirketlere kar elde ettirilecek, sonra ise tehlike, atık, kanser ve radyasyon bize kalacak


HAZİRAN
Çin'in güneyinde Guangdong Daya Körfezi Nükleer Enerji Santrali'nde geçen ay bir sızıntı meydana gelmişti. Greenpeace, tehlikeleri hakkında uyarılarda da bulunarak, Hong Kong hükümetinin nükleer enerji kullanımını genişletme planlarını protesto etti. Koruyucu kıyafetler giymiş ve maskeler takmış dört Greenpeace eylemcisi, üzerinde “radyoaktif atık” yazan iki boş bidonu Çevre Bürosu’na bıraktı ve “Nükleer çözüm değil” yazan bir afiş açtı. Greenpeace kampanya katılımcısı Koo Wai-muk, Daya Körfezi nükleer alanında 23 Mayıs’ta meydana gelen kuşkulu radyoaktif madde sızıntısının yol açtığı tehlikeye bir kez daha dikkat çekmek istediklerini söyledi. Koo’ya göre Hong Kong’un yıllık elektrik tüketiminin yüzde 20’si nükleer güçten sağlanıyor. Koo, radyoaktif atıkları bertaraf etmenin bir yolu bulunmadığını, atıkların paketlenip yakılmak üzere bazı uzak alanlara nakledildiğini ve bu atıkların nakledilmesi sırasında dahi potansiyel tehlikeler olduğunu vurgulayarak “Nükleer güç tesislerinde ters giden bir şey olması durumunda, bunun vatandaşlar üzerinde uzun vadede çok kötü etkileri olacaktır” dedi.
Büyük nüfus yoğunluğuna sahip Hong Kong'a sadece 48 kilometre uzaklıkta olan ve 1994 yılında kurulan Guangdong Daya Körfezi Nükleer Enerji Santrali'ni halk istememiş ve 1 milyon kişi, santrale karşı dilekçe imzalamıştı. Bakalım Türkiye Hükümeti de kulaklarını ve gözlerini halkın sesine kapatacak mı? Nükleer sızıntıları bizim başımıza saracak mı?
Şimdi nükleer enerji planlarına dur demek için http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek, nükleere karşı imzanızı atabilirsiniz.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Güney Kore ziyaretinde, Nükleer Enerji Alanında İşbirliği Mutabakat Muhtırası imzalandı. Gül, enerji alanındaki anlaşmaların bununla sınırlı kalmayacağını belirtti. Kasım ayında G20 zirvesi Kore'de yapılacak ve Başbakan Erdoğan ile birlikte hükümetler arası bir protokol daha imzalanacak. Cumhurbaşkanı Gül, Güney Kore ile nükleer enerji işbirliğine önem verdiklerini söyledi. Türkiye'nin Avrupa'nın en hızlı büyüyen ekonomisi olduğunu, gelecek yıllarda enerjiye büyük ihtiyaç olacağını anlatan Gül, ''Şu andaki mevcut kapasitemiz yeterli değil. Türkiye de Güney Kore gibi enerjide maalesef dışa bağımlı ülke. Nükleer enerji bizim için kaçınılmaz. Sinop'ta kurulacak nükleer santral için Güney Kore ile işbirliğine çok önem veriyoruz. Bundan sonra detaylara girilecek ve umuyorum ki iki ülke bu alanda güzel bir örnek verecek.''dedi. Buna karşılık Greenpeace “Birileri bize sanki başka bir seçeneğimiz yokmuş gibi, tekrar tekrar nükleer enerjiyi sanki yeni, güvenli ve temiz bir enerji kaynağı olarak tanıtmaya çalışıyor. Oysa biz biliyoruz ki nukleer enerji güvenlik açıklarından, atık sorununa, artan maliyet ve inşaat sürelerine kadar pek çok konuda harcanan milyarlarca dolara rağmen dünyanın en kirli ve en riskli enerji kaynağı. Pek yakında ruslarla yapılan nükleer anlaşmayı gündemine alacak milletvekillerine geç olmadan siz de http://nukleer.greenpeace.org adresinde mektup yollayabilir, ülkenin bu hatalara düşmemesi için harekete geçebilirsiniz.

İsveç’te 40’dan fazla Greenpeace aktivisti Forsmark Nükleer Santralı’nı elektrikli çitlerine tırmanarak İsveç’in nükleere kabusunu aşamalı olarak azaltma kararının durdurulma planlarını protesto etti. İsveç parlamentosunun 17 Haziran’da yapılacak olan yeni nükleere santralı oylamasında “Hayır” oyu verilmesi için barışçıl bir eylem yapıldı. Bu tarihi oylama İsveç’in mevcut 30 yıllık nükleer karşıtı taahhütünün sonu olabilir. İki yamaç paraşütçüsünün eşlik ettiği aktivistler, güneş, rüzgar ve su gibi yenilenebilir enerji kaynakları kılığında bitki “Yeni nükleer güç olmasın” mesajı içeren afişleriyle bir ağacı çevreleyip İsveçli siyasilerin hayır oyu kullanmalarını talep ettiler. 2009 yılının başlarında geleneksel nükleer karşıtı olan Merkez parti’de olmak üzere İsveç kabinesi, nükleer enerjinin aşamalı olarak bırakılması kararından vazgeçip nükleer yasağı kaldırma konusunda anlaştılar. Bakalım 17 Haziran’da İsveç Parlamentosu nükleere geçit verecek mi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’de pek yakında ruslarla yapılan nükleer anlaşmayı gündemine alacak geç olmadan milletvekillerine siz de http://nukleer.greenpeace.org adresinde mektup yollayabilirsiniz.

Greenpeace’in Rusya ile Türk hükümeti arasında imzalanan nükleer santral anlaşmasından sonra başlattığı internet eylemi ikinci haftasında. Binlerce internet eylemcisi http://nukleer.greenpeace.org sayfasında bulunan ve milletvekillerini bu kirli ve pahalı anlaşmaya hayır demeye çağıran mektuba ‘katılıyorum’ dedi. Katılımcıların sayısı her geçen gün artıyor. İnternet eylemcilerinin aklına gönderdikleri mektupların yerine ulaşıp ulaşmadığı sorusu takılıyor olabilir; mektuplar yerine ulaşıyor! Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki oylamaya çok kısa süre kaldı. Şimdi daha fazla e-posta yollamanın tam zamanı. Tüm arkadaşlarınızı, geleceğimiz için harekete geçmeye çağırmanın tam zamanı. Nükleer santrallere karşı imza kampanyasında, 150.000 kişi olmak üzere. Milletvekillerine şu ana kadar binlerce e-posta gönderildi. Daha temiz bir Türkiye için milletvekillerine e-posta göndermemiş herkes, http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek e-posta gönderebilir.

Yalova Çevre Platformu’ndan Kemal Bayrı, Greenpeace Akdeniz Ofisi’nde gerçekleşen basın açıklamasında “Bugün ülkemizin tüm doğal kaynakları, Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahane edilerek, enerji sermayedarlarının emrine sunulmuştur. Ülkenin en verimli alanlarında nükleer santral, yüzlerce hidroelektrik santrali ve onlarca termik santral kurulmak istenmektedir. Çevre Bakanlığı’nın enerji şirketlerine bol keseden dağıttığı ÇED olumlu raporlarını çevreciler hukuk yoluyla iptal ettirmekte ve enerji üretim lisanslarının verilmemesi için çaba sarfetmekteler. Ne için? Hükümetin, korunmasını pek umursamadığı doğal kaynaklarımızı korumak, yaşanabilir çevreyi bilinçsiz yatırımlara kurban vermemek için. Fosil yakıtlı enerjilere dayanan termik santral projeleri rafa kaldırılmalı, HES projelerine sıkı kotalar getirilmeli, yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi için derhal harekete geçilmelidir“ dedi. Basın açıklamasının ardından bir müzik dinletisi gerçekleşti.

TEMMUZ
Rusya tarafından Mersin Akkuyu'da kurulacağı söylenen nükleer santrale ilişkin uluslararası anlaşmayı TBMM'den geçiren hükümet, şimdi de Güney Kore ile Sinop'ta kurulacak ikinci nükleer santral için çalışmaları hızlandırdı. Korelilerin şirketi KEPCO ile görüşmelerde nükleer santrale yönelik yol haritasını oluşturulurken, KEPCO'nun Enerji Bakanlığı'na sunduğu teklife göre, şirketin Sinop'a kuracağı santrale Hazine'ye ait Elektrik Üretim A.Ş yüzde 60, KEPCO ise yüzde 40 oranında ortak olacak. Santralin toplam kurulu gücünün 4500 megavat olacağı bildirildi. Santral yapımı ancak 2022 yılında bitebilecek. Kasım ayında da konuya yönelik anlaşmanın imzalanma sürecinin tamamlanması bekleniyor. Yenilenebilir enerjide, rüzgarda ve güneşte atılım haberleri vermek isterken, Türkiye’nin nükleer enerji ile kaybettiği zamanların haberlerini vermekten üzüntü duyarak, nükleersiz, yeşil ve barış dolu bir dünya diliyorum

İstanbul'da gerçekleşen İran, Brezilya ve Türkiye nükleer zirvesinin ardından Tahran, eylül ayının ikinci haftasında nükleer müzakereler için masaya dönmeye hazırlandığını açıkladı. Ancak, AB İran'a yeni yaptırım kararını onayladı. Yaptırımlar enerji (petrol ve doğalgaz), taşımacılık, ticaret ve bankacılık sektörlerini kapsıyor. İran'ın doğalgaz ve petrol endüstrisini hedefleyen AB, yeni yatırımları, teknik yardım ve teknoloji transferini, özellikle rafine etme işlemi ve doğalgazın sıvılaştırılmasını yasakladı. Öte yandan İran yönetimi, nükleer takasa ilişkin ikinci mektubu dün Viyana'daki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Yukiya Amano'ya sundu. İran'ın UAEK nezdindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Ali Asker Sultaniye, ülkesinin ABD, Rusya ve Fransa'dan oluşan Viyana Grubuyla zenginleştirilmiş uranyum takasına ilişkin görüşmelere başlamaya hazır olduğunu söyledi. Viyana Grubuyla yapılan ilk görüşmenin ardından İran'ın takas işlemini ülke içinde yapmak istemesi üzerine çıkmaza giren görüşmelerin, Türkiye ve Brezilya'nın arabuluculuk yapması ve İran'ın uranyumu Türkiye'ye göndermeye hazır olduğunu kabul etmesi üzerine yeniden başlaması bekleniyor. İran bağımsızlığını sağlayacak yenilenebilir enerji yerine nükleer ile zaman kaybediyor.

İran’ın nükleer programı, son 12 ay içinde yaşanan teknik aksaklıklar nedeniyle yavaşlama sürecine girdi. Bu durum, batılı istihbarat kurumlarının Tahran’ın nükleer silah sahibi olma çabalarını 'bozuk' mal ile sabote etmiş olabileceği düşüncesini doğurdu. New York Times, 2004 yılında İran’a donanım sağlayan İsviçreli bir şirketin CIA tarafından İran’a hatalı donanım tedarik etmek konusunda ikna edildiğini yazmıştı. En son, 2008’de hükümete bozuk donanım sattığı gerekçesiyle İranlı bir işadamı idam cezasına çarptırılmıştı.

Makina Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ekber Çakar, Türkiye'nin enerji alanında yatırımcı şirketlerin çıkarlarını değil, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, ulusal ve kamusal çıkarları gözeten planlamaya ve programlara ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, Rusya Federasyonu ile yapılan Akkuyu Nükleer Güç Santrali Anlaşması'nın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanmaması gerektiğini vurguladı. Uluslararası Atom Enerjisi Komisyonu verilerine göre; ülkelerin nükleer enerji programına geçişlerinin uzun yıllar süren çok ciddi ve kapsamlı çalışmaları gerektirdiğini belirten Çakar, nükleer enerji gibi çok ciddi bilimsel içerik ve teknik esaslar dahilinde ele alınması gereken stratejik bir yatırım alanının, ''gecekondu tarzı bir yaklaşımla, ulusal ve kamusal çıkarlar gözetilmeksizin, yalnızca yatırımcı şirketin haklarını korumayı esas alan bir düzenleme ile gerçekleştirilemeyeceğini'' ifade etti. Nükleer santraller, teknoloji ve yakıt yönünden de tamamen dışa bağımlı, atıklarının yönetimi ise sorunlu ve pahalıdır. İşletilmeleri teknolojik riskler içeren, ekonomik ömürleri dolunca söküm maliyetleri ilk yatırım maliyetlerini aşabilen nükleer santrallere Türkiye hazır değildir. Ayrıca nükleer enerji, Türkiye’nin birincil enerji önceliği ve gereksinimi değildir. Söz konusu yasa Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmamalıdır'' dedi.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Çin'in geçen yıl ABD'yi geride bırakarak dünyanın en büyük enerji tüketicisi olduğunu bildirdi. Çin, 2009 yılında 2 milyar 252 bin ton petrole eşit, ham petrol, kömür, doğalgaz, nükleer enerji ve yenilebilir enerji kullandı. Raporda, Çin'in enerji tüketimi konusunda ABD'yi geride bırakmasında en önemli etkenin ekonomide yaşanan durgunluğun ABD sanayini ciddi oranda etkilemesi olduğuna işaret edildi. Bir başka etkenin ise Çin’de yoğun talep artışı olduğu belirtildi. Kişi başına enerji tüketiminde ABD'nin hala liderliğini koruduğu ifade edilen raporda, bir ABD vatandaşının bir Çinli'den beş kat fazla enerji tükettiği kaydedildi. Raporda ayrıca, ABD'nin hala dünyanın en çok petrol tüketen ülkesi olduğu da vurgulandı. Petrol devi BP'nin Haziran ayında yayımladığı Dünya Enerji Raporu'na göre, ABD geçen yıl 843 milyon ton petrol, Çin ise 405 milyon ton petrol tüketti. Çin, geçen yıl 1 milyar 537 milyon ton kömür, ABD ise 498 milyon ton kömür yaktı.

Rusya, İran'la nükleer müzakereleri sürdüren Batılı devletlerden, Türkiye ve Brezilya'nın aracılığıyla Tahran'da imzalanan uranyum takası anlaşmasını ciddiye almalarını istedi. İran, 17 Mayıs tarihinde Türkiye ve Brezilya'nın işe karışmasıyla imzalanan ve Tahran Deklarasyonu olarak bilinen anlaşma çerçevesinde, düşük düzeyde zenginleştirilmiş 1,200 kilogram uranyumunu, Türkiye üzerinden yüksek oranda zenginleştirilmiş 120 kilogram uranyumla takas etmeyi kabul etmişti. Greenpeace başta olmak üzere Türkiye’deki çevre kuruluşları da ülkemize radyoaktif ve tehlikeli atıkların girmesine karşı çıkıyor.

Hükümet, geçtiğimiz yıl Danıştay kararıyla nükleer santral ihalesinin iptalinden sonra nükleer maceradan vazgeçmedi ve Ruslarla kanunların üstünden atlayarak bir uluslararası antlaşma imzaladı. Greenpeace Akdeniz’in nükleer karşıtı kampanyası da nükleer saplantıyı öngörerek çok öncesinde başladı. Daha sonra Mersin Nükleer Karşıtı Platform ve KEG gibi başka nükleer karşıtı gruplarla da işbirliği yapınca bugüne kadar 175.000 imza toplandı. Bu imzalar meclise sunuldu. Meclis Genel Kurulu'nda yapılan ve Perşembe sabahı, 3’e doğru biten oylamanın sonucunda 210 Evet oyuna karşın 26 Hayır oyu ile anlaşma kabul edildi. Oylamanın ardından Meclis önüne giden Greenpeace eylemcileri, “Nükleere Hayır Hayır Hayır” yazan bir pankart açarak tepkilerini gösterdi Anlaşma Meclis’ten geçti, ancak gezegenin geleceğini düşünenler mücadelenin daha yeni başladığını söylüyor.

Çatışmalara şiddet içermeyen çözümler sunan Oxford Araştırma Grubu, İran'ın nükleer silah elde etme hevesine karşı askeri operasyon seçeneğinin düşünülmemesi gerektiğini ifade etti. Grubun yayımladığı raporda, “İsrail'in İran'a düzenleyeceği bir saldırı, uzun süreli bir savaşa neden olabilir. Böyle bir hamle İran'ın nükleer silah elde etmesini önleyemeyeceği gibi Tahran'ın bu amacını güçlendirebilir” denildi. Rapor ayrıca, bu tür bir saldırının Ortadoğu'da istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı oluşmasına neden olabileceğini belirtti. Bradford Üniversitesi akademisyeni Paul Rogers tarafından hazırlanan raporda, ABD'nin İran'a karşı askeri bir harekât yapma olasılığının düşük olduğu, ancak İsrail'in bu alanda etkinliğini artırdığı da belirtildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, Türkiye ile Rusya Arasında Akkuyu'da Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletimine Dair İşbirliğine İlişkin Anlaşmayı Onaylayan Kanun Tasarısı, yani Türkiye'nin geleceğini önümüzdeki 100 yıl boyunca etkileyecek olan anlaşmayı onaylayan kanun tasarısı, kabul edilerek yasalaştı. Anlaşmaya göre, Rus tarafı, anlaşmayı imza tarihinden itibaren 3 ay içinde proje şirketinin kurulması için gerekli işlemleri başlatacak. Proje şirketi, nükleer güç santrali tarafından üretilen elektrik de dahil olmak üzere, santralin sahibi olacak. Proje şirketi, Rus tarafınca yetkilendirilen şirketlerin doğrudan veya dolaylı olarak başlangıçta yüzde 100 hissesine sahip olacak şekilde, Türkiye'nin kanunları ve düzenlemeleri kapsamında anonim şirket şeklinde kurulacak. Rus yetkili kuruluşlarının proje şirketindeki toplam payları, yüzde 51'den az olmayacak. Santralin riskini ve etkilerinin sağlık maliyetlerini, alım garantileri ile artan vergleri ve pahalı enerjiyi, binlerce yıl tehlikeli radyoaktif atıkları, söküm maliyetini ve geride bırakacağı koca radyoaktif çukuru is Türk halkı üstleniyor. Dün meclise sunulan nükleer karşıtı 170.000 imza düşünüldüğünde, kurulacak şirket ve destekleyenler büyük bir halk tepkisi ile karşılaşacaklar.

Beşiktaş’ta Kadıköy vapurunu kaçırılacağı haberi ile çok sayıda çevik kuvvet polisi karadan, deniz polisine ait 3 tekne de denizden önlem aldı. Çok sayıda basın mensubunun da hazır bulunduğu kaçırma eylemini bekleyenler ummadıkları bir sürprizle karşılaştı. Herkes eylemcilerin gemi kaçıracağı beklentisindeyken kaçırmanın mecazi anlamda kullanıldığı ilerleyen dakikalarda anlaşıldı. Bütün herkes eylemcileri beklerken vapur Kadıköy’e gitmek için son hazırlıklarını yaptı. Geminin iskeleden ayrılışı esnasında nükleer karşıtı eylemciler koşa koşa iskeleye geldi. Eylemcilerin ‘gemiyi kaçırdık’ diye bağırmasıyla gerçek ortaya çıktı. Eylemciler basın açıklaması yaparak Rusya ile yapılması planlanan Nükleer Santral Projesi’ni protesto ettiler. Gerçekte yanlış enerji politikaları ile Türkiye yenileneblir enerji vapurunu kaçırıyor.

Türkiye’nin İran nükleer programına ilişkin girişimlerdeki rolü konusunda çelişkili haberler yayımlanıyor. Tehran Times gazetesi, İran Dışişleri Bakanı Manucher Mottaki’yi kaynak göstererek "İran, ABD, Rusya ve Fransa’dan oluşan Viyana Grubu, Türkiye ve Brezilya’nın, İran’ın nükleer programı müzakerelerine dahil edilmesi yönündeki önerisini kabul etti.” haberini yayımladı. Ancak uluslararası bir haber ajansına konuşan üst düzey bir ABD’li yetkili ise, Hillary Clinton’un Pazartesi günü Ahmet Davutoğlu ile yaptığı 45 dakikalık telefon görüşmesi sırasında Türkiye’nin, İran’ın nükleer programı meselesini, BM Güvenlik Konseyi ve Uluslararası Atom Enerji Ajansına bırakmasını istediğini, Davutoğlu’nun da Clinton’un bu talebini kabul ettiğini öne sürdü. Söz konusu ABD’li yetkilinin açıklamasını değerlendiren bir Türk diplomatik kaynağı ise, "ihtimal vermiyorum. Biz artık bu işin dışında kalmayız" dedi. Halbuki nükleer ile ilgli silahsızlanma dışında herşeyin dışında kalmak en hayırlısı.

Karadeniz'deki yaşamı yok eden enerjilere karşı mücadele eden Karadeniz İsyandadır Platformu'nun (KİP) düzenlemiş olduğu ve iki hafta sürecek olan "Karadeniz Yaşam yolculuğu" Hopa'da yapılan basın açıklaması ile başladı. Kip aktivistleri açıklamalarında, " Karadeniz, sahil yolu ile denizinden koparıldı ve Çernobil ile ölüme terk edildi. Şimdi de HES projeleri ile vadileri ve dereleri şirketlere satılıyor, nükleer santral projeleri ile tehlikeli atık çöplüğüne döndürülmek isteniyor. Şirketlerin kar amaçlı yürüttüğü bu yok oluş projeleri yaşam alanlarımızı geri dönüşü olmayan bir yıkım sürecinin içerisine sokmuştur" dediler.

CHP’den 6 ve BDP’den 2 milletvekili geçtiğimiz hafta Meclis önünde gerçekleşen ve gözaltıyla sonuçlanan eylemden sonra nükleer karşıtlarıyla buluşarak, 170.000 imzayı teslim aldı. İki parti de konuyu Genel Kurul’da gündeme getireceğini açıkladı. Bugün başlayan Genel Kurul’da, toplumda oluşan nükleer karşıtı tepkinin BDP ve CHP taraflarınca ele alınması bekleniyor.

Muhalefet partilerinin ve gezegeni düşünenlerin tepki gösterdiği Rusya ile nükleer anlaşması çerçevesinde Mersin Akkuyu’da inşa edilmeye çalışılan ve bundan 10 yıl sonra 2020 itibariyle Türkiye’nin elektrik almayı planladığı VVER-1200 tipi nükleer reaktörlerin dünyada halen işletmede olan bir örneğinin bulunmadığı ortaya çıktı. Meclis’te tatil öncesi görüşülmesi beklenen Mersin Akkuyu Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin Tesisine ve İşletmesine Dair İşbirliğine İlişkin Hükümetlerarası Anlaşma’ya ilişkin tartışmalar sürüyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın, TBMM Dışişleri Komisyonu’nda muhalefetin “VVER 1200 yeni bir teknoloji, dünyada hiçbir yerde uygulanmamış, Rusya’da iki yerde halen inşası devam etmekte, AB’den de lisans almış değil. Yapımı tamamlanmış böyle bir reaktör var mı? Türkiye pilot proje mi olacak?” şeklindeki sorularına verdiği yanıt Türkiye’de kurulacak nükleer santral modelinin halen dünyanın hiçbir ülkesinde işletmeye alınmış olmadığını ve kaygıların gerçek olduğunu ortaya koydu. Nükleersiz bir Türkiye için http://nukleer.greenpeace.org adresinde imza kampanyasına katılabilirsiniz.

Karadeniz'de yapılması düşünülen, yaşamı yok edecek hidroelektrik santrallere (HES), nükleer santrallere ve termik santrallere karşı Karadeniz İsyandadır Platformu (KİP), kapsamında bir araya gelen yaşam savunucuları, İstanbul'dan Karadeniz'e HES direnişi yapan köylüleri desteklemeye gidiyor. 10 Temmuzda 20 kişilik bir grupla yola çıkacak olan grup 11 Temmuz'da Kazım Koyuncu'nun memleketi Hopa'dan başlatılacak olan yolculuk boyunca, HES yapılacak olan noktalarda basın açıklamaları ve halkı bilgilendirme toplantıları düzenlenecek. Sinop’ta yapılması planlanan Nükleer santral ve Amasra’da planlanan Termik Santral direnişçileri ile de bölgelerinde bir araya gelecek olan KİP eylemcileri yaşam alanlarına yönelik saldırılara tepki göstermeyi hedefliyor.

Avrupa Parlamentosu (AP) Yeşiller Grubu, çarşamba günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi önünde nükleer santral karşıtı eylem yapanların gözaltına alınmasını kınadı. Yeşiller Grubunun yazılı açıklamasında, "Aralarında Türkiye Yeşiller Partisi'nin eş sözcüsü Ümit Şahin'in de bulunduğu eylemcilerin barışçıl bir gösteride gözaltına alınmasını kınıyoruz. Gözaltına alınanlar 12 saat sonra serbest bırakılsalar da toplanma özgürlüğü hakkı apaçık ihlal edilmiştir" denildi. Enerji ihtiyacı, iklim değişikliği ve ekonomik sorunlar, temiz enerjiye dayalı ve çevreye uyumlu politikalarla çözülebilir. Nükleer enerji iştahı Türkiye'yi tarihin, kirli, tehlikeli ve pahalı enerji politikalarına doğru kaydıracak.

'Nükleer silahsız bir dünya' için çalışma taahhüdünde bulunan ABD Başkanı Barack Obama'nın, İsrail ile nükleer işbirliğine onay verdiği iddia edildi. Jerusalem Post gazetesinin iddiasına göre Amerika, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'nı (NPT) imzalamamasına rağmen İsrail'e nükleer enerji üretimi için gerekli olan teknoloji sağlama garantisi verdi. Üye ülkeler üzerinde bağlayıcılığı olan NPT anlaşmaya taraf olmayan ülkelerle nükleer konularda işbirliği yapılmasını yasaklıyor. Nitekim NPT üyesi ülkelerden sadece ABD kendisinin dünyaya dayattığı bu maddeyi hiçe sayarak İsrail ile nükleer alanda işbirliği yapıyordu. Geçtiğimiz ay BM’nin diğer dört daimi üyesi Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle İran’a karşı yaptırım kararı çıkartan ABD’nin İsrail’le nükleer işbirliği yapma kararı, Ortadoğu’yu nükleer silahlardan temizleme çağrısı yapan Barack Obama’nın politikasıyla çelişiyor.

Türkiye'nin en kitlesel gözaltısı Salı günü gerçekleşti. Bir günde 170 bin imza ve 58 çevreci gözaltına alındı. Çevreciler serbest; ancak 170 bin imza hala gözaltında. Sinop ve Mersin'e nükleer santral yapılmasını istemeyen vatandaşlar, Salı günü Meclis kapısı önünde eylem yaptı. Internet üzerinden toplanan 170 bin "nükleer santral istemiyoruz" imzaları Meclis'e iletilmek istendi. Ancak, bu mümkün olmadı. İmzalar ve eylemciler, çevik kuvvet polisleri tarafından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. 170 bin imza hala Meclis'e ulaşmayı bekliyor. Siz de 170.000 imzayi 200.000’e çıkarmak istiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org internet adresinde imza kampanyasına katılabilirsiniz.

Nükleer programı ile Batı'nın tepkisini çeken İran, bir adım daha atıyor ve ilk nükleer santralini açıyor. Santralin 3 ay içinde açılması planlanıyor. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, santralin açılmasında dönüşü olmayan bir noktaya gelindiğini belirtti ve eylül ayında elektrik üretimini planladıklarını kaydetti. Santrali bitirmek üzere İran ile anlaşma imzalayan Almanya, 1979'daki devrimin ardından tek taraflı olarak anlaşmayı iptal etmişti. Almanya'nın durdurduğu inşaatın devamı için İran ile Rusya arasında 1994'te anlaşma imzalanmış ve inşaat çalışmaları ertesi yıl başlamıştı. Rusya, santrali 1999'da hizmete açılacak şekilde tamamlamayı taahhüt etmişti. Rusya, taahhüdündeki 11 yıllık gecikmeyi teknik nedenlere bağlıyor. Türkiye de aynı iple kuyuya inmeye çalışıyor... ancak karşılaşacağı sadece nükleer atıklar, kanser riski, pahalı enerji, Rusya’ya bağımlılık ve nükleer felaket riski... Güneş ve Rüzgar ne güne duruyor?

Ilısu Barajına verdiği kredilerle Hasankeyfin yok olmasına neden olanlar arasında yer alan ve buna rağmen çevreci bir kuruluş olduğunu savunan Akbank ile bir holding arasında Ankara'da düzenlenen yenilenebilir enerji proje finansmanı kredisi imza törenine katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, “Zannediyorum, bu hafta sonunda veya önümüzdeki haftanın başında, nükleer güç santrallerinin yapımıyla alakalı hükümetler arası anlaşma TBMM Genel Kurulu’na da gelir. Orada bütün partilerimizin de desteğiyle beraber bunu çıkartmış olacağız. Çünkü bu artık milli bir meseledir" ifadesini kullandı. Nükleer santralin tekrar Türkiye’ye kazandırılması gerektiğini vurgulayan Yıldız, hem sivil toplum örgütlerinin, hem de iktidar ve muhalefet ayrımı yapmaksızın bütün partilerin bu konuya destek vereceğine inandığını belirtti.

Sivil toplum örgütlerinden destek bekleyen bakana dün, nükleer karşıtları bir eylemle yanıt verdi. Nükleer karşıtları, dün sabah 9 sularında Meclis önünde milletvekillerinin nükleer anlaşmayı oylamasını engellemek için bir eylem gerçekleştirdi. Greenpeace Akdeniz, Sinop Çevre Platformu, Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Yeşiller Partisi, Küresel Eylem Grubu üyelerinin ve İzmir, İstanbul, Sinop, Mersin gibi çeşitli illerden gelen nükleer karşıtlarının katıldığı eylemde, milletvekilleri nükleer yasa için "hayır" oyu kullanmaya çağırıldı. Eylemciler, Meclis'in önünde, 170.000 nükleer karşıtının imzasının bulunduğu kutular ve "Türkiye Nükleer İstemiyor", "Kirli Anlaşmaya Hayır De" yazılı pankartlarla bekleyerek nükleer yasayı protesto etti. Eylemciler “Yenilenebilir enerji kanunu 3-4 yıldır Meclis'te beklemekteyken, Türkiye'nin enerji geleceği, tamamen politik bir kararla, nükleer gibi kirli, tehlikeli ve pahalı bir yola sokuluyor ve bu da derme çatma bir anlaşmayla oldu bittiye getirilmeye çalışılıyor.” mesajı verdiler. Milletvekilleri ile görüşmek isteyerek eylemlerine devam eden eylemciler güvenlik güçlerince gözaltına alındı; ve gece geç saatlerde serbest bırakıldılar.
Eylemcilere destek olmak için siz de http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek 170 bin kişinin 200 bin olması için destek verebilirsiniz.

Meksika Körfezi'nde yaklaşık 2.5 aydır devam eden petrol sızıntısını durdurmak için Rusya’dan dehşet verici bir öneri geldi. Eski Sovyet Nükleer Enerji Bakanı ve fizikçi Viktor Mikhailov, Moskova'daki Stratejik İstikrar Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada, "BP daha ne bekliyor bilmiyorum. Boşa zaman harcıyorlar. Yalnızca 10 tonluk bir nükleer bomba sorunu çözer" dedi. ABD'nin 1960 ve 1970'li yıllarda nükleer enerji programını yöneten isimlerden Milo Nordyke da, nükleer bomba önerisini destekledi ancak bombanın daha güçlü olması gerektiğini söyledi. Nordyke, Hiroşima'ya atılan atom bombasının iki katı kuvvetteki 30 tonluk bir bombanın kullanılması gerektiğini belirtti. Nordyke, bombanın sızıntının olduğu kuyuya yakın başka bir kuyuda patlatılması gerektiğini, böylece ortaya çıkacak ısının etraftaki kayaları eriterek deliği kapatacağını söyledi. BP sözcüsü de, "Birçok insandan birçok öneri geliyor. Bazılarını ciddiye alacak kadar iyi buluyoruz ancak bu onlardan biri değil" diye konuştu. Nükleer bomba patlatmak konusunda BP ile hem fikir olmak zor da olsa yaptıklarından sonra... iki yanlış, bir doğru etmez.
Dünyamızın daha fazla zarar görmesine engel olmak için siz de http://nukleer.greenpeace.org adresinden Greenpeace’e destek verebilirsiniz.


İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, Batılı ülkelerle görüşmelerin ertelenme kararının olası uranyum takasını bağlamadığını açıkladı. İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki, düzenlediği basın toplantısında, ''Cumhurbaşkanı Ahmedinejad tarafından görüşmelerin ramazan ayı sonuna kadar ertelenmesi konusu sadece 5+1 yani BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya ile yapılan müzakereleri içeriyor'' dedi. Takas konusundaki müzakerelerle, 5+1 müzakerelerinin farklı şeyler olduğunu belirten Mutteki, İran'ın Haziran başında Viyana Grubunu oluşturan ülkelerin gönderdiği mektuba yanıtının da hazırlanmakta olduğunu kaydetti. Ahmedinejad, dün Tahran'da gazetecilere yaptığı açıklamada, görüşmeleri birkaç hafta erteleme kararının amacının, ''Batıyı başka uluslarla diyalog kurma teamülünü ve nezaketi öğretmek için cezalandırmak'' olduğunu söylemişti. ABD veya İran, hiç kimsenin gezegenimizi nükleer tehlikenin içine atmaya hakkı yok.

Enerji Bakanı Taner Yıldız, Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndaki değişikliklerin bu hafta TBMM’ye gelebileceğini, rüzgarda 5.5 euro/cent, hidroelektrikte 5.5 euro/cent, jeotermalde 8 euro/cent, güneşte 10 euro/cent, biyokütlede ise 12 euro/cent teşvik uygulamayı düşündüklerini söyledi. Yatırımcılar teşviklerin çok daha yüksek olmasını bekliyordu. Yıldız’ın verdiği rakamlar, sektöre yatırım yapmayı düşünen potansiyel yatırımcılar tarafından kabul edilemez bulunuyor. Hükümetin enerji politikaları da, Yıldız’ın verdiği rakamlarla yeniden sorgulanmaya başladı. Bu konuda yatırımcıların, “Türkiye nükleere on yıl sonra ve 15 sene boyunca ortalama 10 euro cent yani 12.5 dolar sent alım garantisi verip, Rus nükleer teknolojisine para bulabiliyor. Ancak sıra kendi yenilenebilir kaynaklarımıza gelince para çıkmıyor. Türkiye, rüzgarda 1000 megawat’lık yatırımı ile övünürken rüzgar kalitesi Türkiye’den daha düşük olan İspanya 20 bin megawat’lık rüzgar enerjisini hayata geçirdi bile. Yunanistan ise rüzgar yatırımcısına 9 euro/cent ve 20 yıl alım garantisi verebiliyor. Her konuda AB’yi örnek gösterenler neden bu fiyatları dikkate almıyorlar?” eleştirileri ağırlık kazanıyor.

Yenilenebilir enerjilere İspanya kadar bile yatırım yapmayan Enerji Bakanı Taner Yıldız, Sinop’ta yapılacak nükleer santralle ilgili olarak Güney Kore ile yapılan anlaşmada bir sorun olmadığını hatta yeni yatırımcılara da açık olduklarının mesajını verdi. Ruslar’la Akkuyu için yapılan anlaşmanın TBMM’den geçmesinin konuya ne kadar ciddi baktıklarının bir işareti olduğunu kaydeden Yıldız, “Bu anlaşma ciddiyetimizin, kararlılığımızın dışa vurumu demektir. Biz her zaman ‘ciddiyiz’ diyoruz. Ancak bunun dışa yansıması önemli. Sinop için yeni teklifler gelir diye düşünüyoruz ” dedi.
Bu arada Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun (TAEK) Sinop ile ilgili yer lisansı çalışmalarını tamamladığı ve bu yıl içinde gerekli lisansın alınmış olacağı öğrenildi. Mersin ve Sinop'ta kurulacağı söylenen iki nükleer santral için İstanbul ve Çanakkale boğazlarını risk altına sokulacak. Santralde kullanılacak büyük ağır sanayi ürünlerinin geçişi bu boğazlardan dev yük gemileri ile olacak. Bir nükleer santraldeki en hassas parçalardan biri olan reaktör kazanları 600-800 ton, buhar kazanları ise 400-500 ton ağırlığında. Sinop'ta kurulacak santrale bu reaktörleri yapacak fabrikadan İstanbul ve Çanakkale boğazları kullanılarak geçiş yapılacağı söyleniyor. Alınan bilgilere göre, Mersin Akkuyu bölgesinde 3 reaktör kurulması planlanırken, Sinop'ta ise bu sayı 10 tane reaktör. Sinop bölgesi ile ABD ve Fransa da yakından ilgileniyor. Böylece bu güzel diyarlarımız da tarihe karışacak ve ülkemiz nükleer tehdit altında yaşayacak. Buna izin vermemek gerek.


AĞUSTOS
Dünyanın en büyük nükleer kazasının meydana geldiği Çernobil'de çalışan bilim adamları DNA'larındaki değişikliğe bakarak, hangi canlı türlerinin radyoaktiviteden daha fazla etkileneceğini belirlemenin mümkün olduğunu ortaya çıkardılar. Buna göre, bazı canlıların DNA'sı çevre felaketlerinden daha kolay etkileniyor. Bu da, ileride hangi canlı türlerinin azalacağı, hatta neslinin tükenebileceği konusunda fikir veriyor. On yıldan fazla süredir Çernobil'de araştırma yapan bilim insanları, bulgularını eski nükleer santral civarında, radyoaktif kirlenme oranı yüksek olan bölgede inceledikleri böcek, kuş ve memeli hayvanlara dayandırdı. Araştırma için canlı türlerinin DNA'sı ile ilgili mevcut veriler kullanıldı. Uzun mesafe kateden gözalıcı renklerdeki göçmen kuşlar, etkilenme olasılığı yüksek türler arasında. Bunun nedenlerinden biri, bu türlerin DNA'larını tamir yeteneğinin az olması. South Carolina Üniversitesi'nden Profesör Tim Moussou ile Paris'teki Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi'nden Dr. Anders Moller öncülüğündeki araştırmanın sonuçları, evrim biyolojisini konu alan Journal of Evolutionary Biology dergisinde yayımlandı.

İran'da bir F4 savaş uçağının, ülkenin güneyinde önümüzdeki ay faaliyete geçmesi planlanan bir nükleer santralin yakınına düştüğü belirtildi. Yerel yetkililerden Gholam Reza Keshtkar, yarı resmi bir İran ajansına yaptığı açıklamada uçağın, Buşehr şehrinin 6 kilometre kuzeyine düştüğünü söyledi. Uçağın pilotunun ve yardımcı pilotun uçak düşmeden önce kendilerini kurtardıklarını ve ardından hastaneye ulaştırıldıklarını söyledi. Yetkili başka detay vermedi. İran'ın o türdeki tek nükleer santrali olan Buşehr nükleer santraline bu hafta yakıt doldurulmaya başlanacağı duyurulmuştu.

1950'li yıllarda ABD ile Rusya arasında büyük bir silahlanma yarışı başlamıştı. İki süper güç üst üste nükleer bomba denemeleri yapıyordu. İngiltere gibi ülkeler de bu yarıştan geri durmak istemiyorlardı. Bu çerçevede İngiltere, Avustralya'nın güneyindeki Maralinga çölünde nükleer bomba denemesi yaptı. Ancak bu denemenin görüntüleri tam 60 yıl boyunca sır olarak kaldı. İngiliz asker John Alfred Milsom amatör fotoğraf makinesiyle nükleer bombanın patladığı anı görüntüledi ancak fotoğrafları yayımlamadı. Milsom'un 52 yaşındaki kızı Janette Hoyles ise 60 yıl sonra babasının çektiği amatör fotoğrafları basına sundu. Nükleer bomba denemesinin yapıldığı bölgede oturanlar, Milsom'un çektiği fotoğrafları kanıt göstererek İngiliz Savunma Bakanlığı'ndan tazminat talebinde bulundular. Denemeden yıllar sonra bile bölgede kanser vakalarının ortalamanın üstünde olduğu iddia ediliyor.

İran Cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejad, ülkesinin nükleer programı konusunda Türkiye ve Brezilya ile yapılan Tahran Deklarasyonu’nun, dünyanın nükleer sorunları çözebileceğini söyledi. Ahmedinejad, İran Press TV ile yaptığı söyleşide nükleer programı konusunda ülkesinin Mayıs ayında Türkiye ve Brezilya ile yayımladığı Tahran Deklarasyonu’nun, çatışmacı tutumları değiştirerek dünyanın nükleer sorularına çözümler getirdiğini ifade etti. Sorunlar dünyaya barışçıl veya değil bir nükleer güç ve bir sürü santral ekleyerek nasıl giderilecek ben anlamadım. Buna rağmen Ahmedinejad, Batı’ya “savaş söylemleri”ni terk etmelerini tavsiye etti ve ülkesinin yolunda devam edeceğini de söyledi. İran, Batı’ya “savaş söylemlerinizden vazgeçin”derken bir yandan da nükleer tesis inşaatlarına devam ediyor. İran'da Atom Enerjisi Kurumu başkanı Ali Ekber Salihi, ülkesinin 2011 yılında yeni bir uranyum geliştirme tesisinin inşaatına başlayacağını söyledi. İnşaatın yerinin şimdilik belli olmasa da hava saldırılarına karşı korunaklı bir bölge olacağını belirtti. İran'ın halihazırda Natanz şehrinde bir nükleer tesisi var ve Fordo şehrinde de bir tesisin inşası devam ediyor. İran, nükleer enerji faaliyetleriyle ilgili olarak, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) çerçevesi dışındaki sorulara cevap vermeyecek.

Rusya’da süren yangınların nükleer kirlilikten etkilenmiş bölgelere yaklaştığını haber veren Tarım Bakanlığı Federal Orman Koruma Ajansı’na bağlı internet sitesinin yayını kesildi. “Roslesozaşita” adlı devlet kurumunun sitesi, Çernobil faciasından etkilenen Bryansk bölgesinde ilerleyen 20 yangının ciddi bir risk doğurduğunu dünyaya duyurmuştu. Siteye dün girmeye çalışanlar, “Sistem hatası” veya “Site teknik nedenlerle erişime kapanmıştır” mesajıyla karşılaştı. Rusya Acil Durumlar Bakanı Sergey Şoygu siteyi panik yaratmakla suçlamıştı. Ancak Greenpeace, sitede yayınlanan haberleri uydu görüntülerinden aldığı verilerle doğrulamıştı.

Rusya Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın Buşehr nükleer santral reaktörüne, 21 Ağustos’ta nükleer yakıt doldurmaya başlayacak Rus Atom Enerjisi Kurumu’nun sözcüsü, “21 Ağustos’taki bu işlem, İran İslam Cumhuriyeti’nin ilk nükleer enerji (elektrik) santralının çalışması için başlangıç olacak” dedi. Rus resmi ITAR-TASS ajansının bildirdiğine göre, daha önce internetten yapılan açıklamada 21 Ağustos’tan itibaren Buşehr santralının faaliyete geçeceği bildirilmişti. Ancak santral 21 Ağustos’tan itibaren hemen çalışmaya başlayamayacak. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi ise, geçen ay yaptığı açıklamada, Buşehr nükleer santralında eylül ayında elektrik üretmeye başlamayı planladıklarını söylemişti.

Günlerdir başta Greenpeace olmak üzere tüm ilgili sivil toplum örgütlerinin, "radyoaktif risk var" uyarılarını reddeden Rusya, kuşkuları bu kez doğrulamak zorunda kaldı. Moskova, ülkeyi saran yangınların Çernobil faciasının kirlettiği bölgelere sıçradığını sonunda itiraf etti. Associated Press haber ajansına konuşan Rusya Greenpeace temsilcisi Vladimir Chuprov, radyoaktif toz bulutlarının Rusya ve bölge ülkelerde yeni bir felakete neden olabileceği uyarısında bulunarak, "Tehlike hala devam ediyor" dedi. Rusya Çernobil'den sızan sezyum ve stronsiyum gibi tehlikeli radyoaktif maddelerle kirlenen ormanlarda başlayan yangınları hala söndürebilmiş değil. Rusya Acil Durumlar Bakanı Sergey Şoygu, "Buradaki topraklar Çernobil santrali 4. reaktörünün 1986 yılında havaya attığı ve ayrışma sürecini tamamlamamış kirletici partiküllerle dolu" diyor. Moskova'da aşırı sıcak ve orman yangınları nedeniyle günde 700 ölüm vakası yaşandığını belirten yetkililer, morglarda ve hastanelerde ölüleri koyacak yer kalmadığını belirtiyor. Rusya’da bulunan Greenpeace gibi çevre örgütleri, komşu bölgelerden özellikle de Türkiye'den acil yardım istenmesi gerektiğini açıkladı.

İsrail, nükleer programı dolayısıyla İran’a karşı bir saldırıya girişecek mi? Bu konu hem askeri hem akademik çevrelerde yıllardır tartışma konusu... Son olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlanan "The Atlantic" dergisi İsrail’in saldırı için tüm hazırlıklarını yaptığını ve İran’ı bombalamaya hazırlandığını öne sürdü. Dergi, yazı için aralarında İsrail Başbakanı ve Genelkurmay Başkanı’nın da bulunduğu, İsrail ve Amerika’nın politikalarına şekil veren 40 isimle röportaj yaptı. Katılımcıların büyük çoğunluğu, "İsrail’in önümüzdeki bir yıl içinde İran’a saldırma olasılığı nedir?" sorusuna "Yüzde 50’den fazla" yanıtını verdi. Dergi, İsrail’in İran’a saldırı planlarını tüm detaylarıyla hazırladığını öne sürdü.

İran’la imzalanan uranyum takası anlaşmasının diğer mimarı olan Brezilya, İran’a uygulanacak BM yaptırımlarını kabul etti. Brezilya ve Türkiye Haziran ayında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptırımlarla ilgili oylamada hayır oyu vermişti. İki ülke Mayıs ayında Tahran’la düşük oranda zenginleştirilmiş uranyumun yüksek zenginlikteki nükleer yakıtla takas edilmesi konusunda bir anlaşma yapmıştı. ABD ve müttefikleri anlaşmayı yetersiz bularak yaptırım kararı oylamasını iptal etmemişti. Brezilyalı yetkililer, muhalefetlerine rağmen İran’a uygulanacak yaptırımları kabul edeceklerini bildirdiler.

Ünlü astrofizikçi Hawking, insanlığın 100-200 yıl içinde yok olmanın eşiğine geleceğini, bu süre zarfında mutlaka uzayda başka yere taşınmanın yollarının bulunması gerektiğini, aksi halde, insanlığın yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını söyledi. Big Think adlı bir internet sitesine konuşan Hawking, savaşların, kaynaklardaki hızlı azalmanın ve artan nüfusun insan ırkını yok olmanın eşiğine getirdiğini belirtti. Hawking, "insanlık tüm yumurtalarını aynı sepete, yani aynı gezegene koymamalı" diyerek, yeni alternatifler aranması, bir an önce plan ve hazırlıklar için devletlerin tartışmaya başlaması gerektiğini savundu. İngiliz astrofizikçi, insanlığın 1962'deki Küba füze krizi gibi, insanlığın varlığını tehdit edebilecek yeni krizlerin artan sıklıkta yaşanacağından endişe duyuyor. Soğuk Savaş yıllarında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki bu kriz, dünyayı nükleer savaş tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştı. Yeni gezegenler aramanın bir zararı yok ancak öncelikle yaşadığımız gezegene dikkat edip doğrusunu yapmaya çalışmak gerek. Henüz başka bir gezegen yok, zaten bunu yok edersek yine başka gezegenler mi aramaya devam edeceğiz? Önemli olan gezegenle barışık bir gelecek kurmak geleceği yıldızlarda aramak değil.

Ermenistan, Türkiye sınırına 20, Erivan’a 50 kilometre uzaklıkta bulunan ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından en güvensiz nükleer santral ilan edilen Metsamor Nükleer Santrali’nin yerine yenisini yapıyor. 5 milyar dolara mal olacak santrali Rusya ve Ermenistan birlikte yapacak. Mevcut santrali de eski Sovyet teknolojisi ile yine Ruslar yapmış, Çernobil kadar tehlikeli olduğu için Avrupa Birliği (AB) santralin kapatılmasını istemişti. Ermenistan ise yenisini yapma koşuluyla bunu kabul etmişti. Yeni nükleer santralin inşasına 2011’de başlanacak. Metsamor’daki santralin şu an aktif olan bir tek raktörü var ve bu reaktör 400 megawatt kapasiteli. 1976’da açılan bu reaktör, 1988’deki Ermenistan Depremi’nden sonra kapanmış ve 20 yıl sonra 1995’te yeniden açılmıştı. Güvenlik endişelerine rağmen bu reaktörün açılmasında, Türkiye ve Azerbaycan’ın Ermenistan’a uyguladığı enerji ambargosu etkili olmuştu. Santral, Iğdır’a 20, Erivan’a ise 50 kilometre mesafede ve sadece bu tarafıyla bile, ‘Nükleer santraller yerleşim yerlerine en az 90 kilometre mesafede bulunmalıdır’ prensibine aykırı. Santralin soğutma suyunu Aras ve Arpaçay ırmaklarından alıp tekrar aynı yere vermesi bölgedeki radyasyon riskini artırıyor. Santralde insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eden radyoaktif madde sızıntısı var. Bu durum, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından da dikkatle izleniyor. Ancak olası bir patlamada ne yapılacağı bilinmezken yerine bir yeni nükleer santral yapma planları sadece Rus hükümetinin işine yarayacak.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun sözcüsü Gill Tudor, İran’ın Natanz’daki tesisine uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirmek için yeni santrifüjler eklendiğini açıkladı. Kurum denetçilerinin, söz konusu tesiste 17 Temmuz’daki incelemeleri sonucunda bu tespitin yapıldığını belirten Tudor, İran’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararların aykırı hareket ettiğini kaydetti. İran, yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye başladığını Şubat ayında açıklamıştı. Öte yandan İran’ın dini lideri Ayetullah Hamaney’in baş danışmanı Ali Ekber Velayeti, İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile diyaloğa açık olduğunu söyledi.

Bugün 9 Ağustos, 1945’de “Şişman Adam” adı verilen atom bombasının Nagasaki’ye atılmasının 65. yıldönümü. Dünya Savaşı'nın son günlerinde 6 Ağustos 1945’te Hiroshima’ya atılan “küçük çocuk” adı verilen atom bombasının ardından geldi. Nagasaki’de 74.000 kişi hayatını kaybetti ve binaların yüzde 36'sı tamamen yok edildi. Yıllar geçtikçe etikleri devam etti. 2007'de, Nagasaki belediyesinin resmî listesine göre, o an öldürülen veya daha sonra atom bombasının etkisiyle ölenlerin toplam sayısı 143 bin 124'e ulaşmıştı. Yayılan radyasyonun etkileri ise hala sürüyor. Bugün dünya hala nükleer tehdidin altında, ve son günlerde bu tehdit artıyor da...

Son 130 yılın en sıcak yazını yaşayan Rusya’da 194 bin hektarlık alana yayılan ve 48 gündür süren orman yangınları kontrol altına alınamıyor. Dumanlar yeryüzünden 15 bin metre yükseldi. Bryanks bölgesinde 1986’daki Çernobil nükleer santrali faciasından kalan radyoaktif madde birikimi bulunuyor. Bilim insanları yeni bir nükleer facia yaşanmasından çekindiklerini belirterek, “Yangın radyoaktif madde birikiminin bulunduğu bölgelere ulaşırsa, Çernobil küllerinden doğabilir” diyerek tehlikeye dikkat çektiler. Ukrayna’nın Kiev kentindeki Çernobil Santrali’nin 4 numaralı reaktörü 26 Nisan 1986 günü patlamıştı. Faciada, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan bombaların 100 katı kadar radyasyon havaya karışmış, kazada resmi açıklamalara göre 31 kişi, Dünya Sağlık Örgütü (WHO)ün verdiği bilgiye göreyse 4 bin kişi hayatını kaybetmişti. Radyoaktif bulutlar, rüzgarın da etkisiyle Güney Afrika’ya kadar ulaşmıştı. Türkiye’de de Trakya ve Karadeniz’de etkileri görüldü ve görülmeye devam ettiği söyleniyor, en azından daha yeni, unutulmuş bir radyoaktif çay mezarı, ortaya çıkarılmıştı.

Açılışlar için Trabzon’da bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız; Sinop’ta kurulması planlanan nükleer santral için Güney Koreli KEPCO şirketinin temsilcileriyle geçen hafta Ankara’da bir araya gelerek görüştüklerini bildirdi ve “Önümüzdeki hafta tekrar bir araya geleceğiz. Bu ayın sonuna kadar mutlaka bir mutabakat noktası yakalamamız lazım. 4-5 tane temel konu var. Bir kısmında henüz anlaşmış değiliz. Sonunda da anlaşamayabiliriz” ifadelerini kullandı. Akdeniz ve Karadeniz’de birer nükleer santral kurulmasının enerjide güç dağılımı açısından dengeli uygulama olacağı kanaatinde olduğunu söyleyen Yıldız, Güney Korelilerin de uzlaşma gayreti bulunduğuna inandığını kaydetti. Anlaşılan Çernbobil Nükleer Faciasından hala muzdarip, toksik atıkların bir zamanlar kıyılarına vurduğu Karadeniz’i ve özellikle Sinop’u bir çevre mücadelesi daha bekliyor. HES’lere karşı bu kadar büyük direniş gösteren Karadeniz’li buna izin vermez sanıyorum.

Obama yönetimi Vietnam ile nükleer yakıt ve teknoloji ticareti yapılması hususunda ilerletilmiş görüşmelere başladı. ABD'nin bu kararı, birçok ülkenin Obama yönetimini çifte standart uygulamakla eleştirmesine neden oldu. ABD Kongresi, Obama yönetimine Vietnam'la yapılan ve ülkede zenginleştirilmiş uranyum üretilmesine izin veren işbirliğinin Ortadoğu ülkelerine karşı uygulanan sert yaptırımları zayıflatabilecek ve Vietnam'ın komşusu Çin'i rahatsız edebilecek bir hamle olduğu uyarısını yaptı.
Beyaz Saray, nükleer programına başından beri karşı olduğu İran’a karşı dördüncü yaptırım paketini Haziran ayında kabul etti. Paket kapsamında İran Atom Enerji Kurumuna bağlı çok sayıda şirketin uluslararası alanda malvarlıkları donduruldu ve seyahat yasağı getirildi. Ortadoğu ve başta Pakistan olmak üzere Asya ülkelerine nükleer materyal ve teknoloji sağladığından şüphelendiği Kuzey Kore iktidarını zayıflatmak isteyen ABD, Temmuz sonunda bu ülkenin güç kaynağını oluşturan para kaynaklarına da yaptırım uygulama kararı aldı.

Bugün 6 Ağustos 1945’de ABD’nin Hiroşima’ya attığı atom bombasıyla yol açtığı insanlık suçunun yıldönümü. Sadako Sasaki, 12 yaşına geldiğinde Hiroşima'ya atılan atom bombasından dolayı hastalanarak yatağa düşer. Bir Japon inancına göre kâğıttan 1000 turna kuşu yapanın dileği gerçekleşirmiş. Sadako Sasaki hasta yatağında kâğıtlardan turna kuşu yapmaya başlar. Bir tek dileği vardır: İyileşip, eskisi gibi oyuncaklarıyla oynayabilmek!.. Sasaki hayata gözlerini yumduğunda yatağının başucunda kağıtlardan yaptığı 646 turna kuşu durmaktaydı!.. Dünyanın pek çok ülkesinde, Sadako Sasaki'nin tamamlayamadığı turna kuşları yapılıp onun anısına ülkesine gönderilir. Her yıl 6 Ağustos'ta, Türk ve Japon çocukları ile İstanbul Oyuncak Müzesi'nde gerçekleştirilen bu etkinlik bu sene "2010 Türkiye'de Japonya yılı" etkinlikleri çerçevesinde düzenlenecek. Tüm etkinlikler ile ilgili detaylı bilgiye www.japonya2010.org adresinden ulaşabilirsiniz.

Japonya'da bulunan BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, ABD'nin attığı atom bombasıyla yok olan Nagasaki'de, nükleer silahların ortadan kaldırılması çağrısında bulundu. 2. Dünya Savaşında ABD'nin attığı atom bombalarıyla yıkılan Japonya'daki Nagasaki şehrinde Atom Bombası Müzesini gezerek hayatta kalan 6 kişiyle bir araya gelen BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun, nükleer silahların ortadan kaldırılması çağrısında bulundu. Nagasaki'ye 9 Ağustos 1945 tarihinde atılan atom bombası, 70 binden fazla, 6 Ağustos 1945 te Hiroşima'ya atılan da 140 bin kişinin ölümüne yol açmıştı.

Rusya'da çıkan orman yangınları kontrol altına alınamıyor. Resmî verilere göre, şu ana dek 48 kişi hayatını kaybetti. Uluslararası yardım örgütü Caritas, ölü sayısının daha fazla olabileceği görüşünde. Yangından en çok etkilenen bölgelerin başında Moskova'nın 400 kilometre kadar doğusundaki Nişni Novgorod geliyor. Ancak asıl tehlike, ormanlara yakın sahalara konumlanmış nükleer santraller çünkü orman yangınları nükleer noktaları tehdit etmeye başladı. Yangınlar ülkenin federal nükleer programının merkezlerinden biri olan Saratov’da kontrol altına alınamıyor. Rusya’da “kapalı kent” olarak bilinen bu alanda nükleer deneme poligonları var. Nükleer araştırma laboratuarları nükleer başlıkları tasfiye etme ve dönüştürme fabrikaları ve daha birçok tesis bulunuyor. Sadece tesisler değil atıklarda aynı bölgelerde. Buradaki rüzgârlar yangının kontrol altına alınmasını güçleştiriyor. Yangınlar giderek büyük nükleer santrallere yaklaşmaya başladı. Acil Durumlar Bakanı Sergey Şoygu, nükleer santralin çevresindeki ormanlık alanların temizlenmeye çalışıldığını söyleyerek alandaki yangını kontrol altına almak için ek birliklerin yollandığını, ancak rüzgârın söndürme çalışmalarını güçleştirdiğini bildirdi. İnsanın doğa güçleri karşısında ne kadar küçük olduğunu anladığımız gün belki teknolojik kibrimizden vazgeçer küresel ısınma ile ilgili hızlı adımlar atarız.

Mersin'in Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu beldesinde, 8 Ağustos tarihinde 'Nükleer Santrallere Hayır Mitingi' düzenleniyor. Mersin Nükleer Karşıtı Platform Sözcüsü Sabahat Aslan, "Ülkemizin geleceğini, sağlığını ve bağımsızlığını tehdit edecek nükleer santrallere ve ülkemizin nükleer çöplük olmasına, Akkuyu'da kurulması planlanan nükleer santral konusunda Rusya'ya tanınan imtiyazlara, Rusya'nın kurmayı planladığı Akkuyu üssüne ve Akkuyu'nun Ruslara hibe edilmesine 'Hayır' demek, enerjinin etkin ve verimli kullanılmasına, yerli, temiz, yenilenebilir enerji kaynaklarına, komşularımızla iyi ilişkilere, bölgemizde ve tüm dünyada barışa 'Evet' demek için herkesi mitingimize davet ediyoruz." dedi.
Miting Mersin Akkuyu Beldesinde 8 Ağustos Pazar günü Saat 16.00'da başlayacak.

ABD'nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) nezdindeki daimi temsilcisi Büyükelçi Glyn Davies, Suriye'nin nükleer faaliyetlerine ilişkin soru işaretlerini gidermek amacıyla bu ülkeye yönelik özel bir denetimi düşünebileceklerini bildirdi. İngiltere'yi ziyaret eden Davies, Londra'da gazetecilere yaptığı açıklamada, bazı ülkelerin UAEK tarafından soruşturulmasını gözden geçirdiklerini belirterek, İran üzerinde odaklanmayı sürdürmeleri, öte yandan Suriye'yi de izlemeleri gerektiğini kaydetti. Davies, UAEK üyesi ülkelerin yıl sonundan önce Suriye'ye yönelik denetim planlarını müzakere edebileceklerini sözlerine ekledi. İran gibi Suriye'nin de nükleer silah üretimiyle ilgili faaliyetlerini gizlediğinden şüpheleniliyor, ancak Suriye nükleer silah programına sahip olduğu iddiasını reddediyor.

ABD Genelkurmay Başkanı Amiral Mike Mullen, İran ve nükleer tesislerine saldırmak için geçerli bir planları olduğunu ancak bu fikrin muhtemelen iyi sonuçlar doğurmayacağını belirtti. İran’ın nükleer silah üretmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu söyleyen Mullen, Tahran’ın nükleer tesislerine yapılacak bir saldırının mı, yoksa İran’ın nükleer silah üretmesine izin vermenin mi daha riskli olacağını bilmediğini, yine de saldırı seçeneğinin geçerli olduğunu ve ABD’nin elinde hazır bir askeri harekat planı bulunduğunu belirtti.

UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesine, Büyük Okyanus'ta bulunan ve 1940'lı ve 1950'li yıllarda nükleer patlama denemeleri yapılan Bikini mercan adası da eklendi. BM Bilim Kültür ve Eğitimi Örgütü (UNESCO) tarafından yapılan açıklamada, "nükleer denemelerin, mercan adasında ciddi derecede jeolojik ve çevresel tahribata yol açtığı ve bu denemelerin, nükleer çağın başlangıcının sembolü olduğu da ifade edildi. Yaklaşık 900 alanın dahil olduğu listeye, Bikini mercan adası dışında 6 yer daha eklendi. Ancak siz siz olun bikininizi giyip bikini adasında denize girmeyin.

Hindistan’da Greenpeace eylemcileri nükleer yasa tasarısını protesto etti. Parlamento Binası önünde sivil nükleer yasa tasarısını protesto eden Greenpeace'in altı eylemcisi gözaltına alındı. Eylemciler "Kârdan önce İnsan" yazılı pankartlarla birlikte radyoaktif tehlike sembollerini astılar.

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin devamını ve Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) ile işbirliğini sınırlamayı öngören yasa tasarısını imzaladı. Yasaya göre, İran hükümeti, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yüzde 20 düzeyinde tutacak, IAEA ile işbirliği yapılacak, ancak Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndaki (NPT) taahhütlerin dışına çıkılmayacak. Yasa, NPT’nin gerekleri dışında herhangi bir işbirliğini de yasaklıyor. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi, 10 yeni uranyum zenginleştirme tesisi için yer belirlendiğini ve bunlardan birinin yapımına 2011 başında başlanacağını söyledi. Salihi, her bir uranyum zenginleştirme tesisinin, Buşehr nükleer santralinin ihtiyacını karşılayacak yakıtı üretebilecek kapasitede olacağını sözlerine ekledi.
Güneş ve rüzgar bölgemizde bu kadar bolken ve nükleer enerjiden çok daha ucuzken, bu tip nükleer yatırımların ve nükleer endüstriyi geliştirme çabalarının altında nükleer silahlanma kabusu dışında birşey görmek zor. Bölgenin silahlanması ise tam anlamıyla bizi bir güvensizlik ortamına sürükler. Bütün bunlar olurken hükümetin hala nükleer hayaller peşinde koşması yakın gelecekte bizi bir güvensizlik kabusuna sürükleyebilir. Silahın hiçbir türü güven sağlamaz.




EYLÜL
Nükleer santrallerin kapanma süreleri uzatıldı. Alman kabinesinin aldığı karara göre, toplam 17 nükleer santralin, önceki hükümetin 2022 yılına kadar öngörmüş olduğu kapatılma süreleri, 8 ila 14 yıl daha ileri atılacak. Böylece son nükleer santral 2036 yılında kapatılmış olacak. Almanya Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, Berlin'de yaptığı açıklamada, nükleer santrallerin yetkilileri ile kapatma sürelerinin uzatılması konusunda anlaşma sağlandığını söyledi. Muhalefet partileri ise hükümetin kararının iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunacağını açıkladı. Ertelendikçe tehdit artıyor, ancak bugün kapatılması beraberinde maliyet getiriyor. Türkiye’nin nükleer planları da maliyetleri bu kuşağa olduğu kadar gelecek kuşağa da yüklüyor.

Sinop Belediyesi ile Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği tarafından termik santrallerin insan sağlığı ve iklim için ciddi bir risk oluşturduğuna dikkat çekmek amacıyla konser düzenlendi. Konsere Greenpeace’de destek verdi. Yaklaşık 10 bin kişinin izlediği konserde aralarında Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, Fuat Saka ve Şevval Sam'ın da bulunduğu ünlü sanatçı ve gruplar sahneye çıktı. Düzenlenen konserde 'Hep bir ağızdan termik santrale hayır' konserinde izleyiciler, 'Sinopta termik istemiyoruz', 'Santrallere hayır', 'Nükleer santral istemiyoruz' sloganları attı. Konsere yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Sunuculuğunu Burhan Şen'in yaptığı ve Greenpeace'in de destek verdiği konserde Gürol Ağırbaş ve Orkestrası'nın eşliğinde Aylin Aslım, Birol Topaloğlu, Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, Fuat Saka, Gökhan Birben, Grup Gündoğarken, Moğollar, Taner Öngür- Serap Yağız, Yeni Türkü ve Şevval Sam sahneye çıktı.

Berlin’den bildiriyorum bugün ve konuğum Berlin Türk Alman Çevre Koruma Mekrezi Kurucusu ve Yöneticisi Dr. Turgut Altuğ. Kendisi bugün burada gerçekleşecek çalıştay ve Merkezin Çalışmaları konusunda bilgiler veriyor.
BM Genel Kurul toplantıları için New York'ta bulunan 10 ülkenin dışişleri bakanları nükleer silahsızlanma yolunda yeni bir inisiyatife imza attı. Bu inisiyatif kapsamında yapılan çağrıda “Nükleer tehdidi bertaraf etmenin tek yolu bu silahların yok edilmesidir” denildi. Japonya ve Avustralya öncülüğünde başlatılan inisiyatifte Almanya, Türkiye, Kanada, Şili, Meksika, Polonya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Hollanda gibi kendilerine ait nükleer silahları olmayan devletler yer alıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde yer almak isteyen Almanya’nın Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle, ABD Başkanı Obama’nın nükleer silahsızlanma çabalarının yeni bir fırsat penceresi açtığını söyledi. Westerwelle, Almanya’nın güvenlik konseyinde yer alması halinde de nükleer silahsızlanmaya dair politikalar izleyeceğini kaydetti ve ülkelerin artan oranda nükleer silahlara yönelmesiyle bu silahların bir gün teröristlerin eline geçme ihtimalinin de güçlendiği uyarısında bulundu ve “Bu güvenliğe ve insanlığa karşı büyük bir tehdit oluşturur” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yine bu toplantıda, Türkiye'nin bölgesinde nükleer silaha karşı olduğunu belirterek, ''Ülkeler belki yapmıyorlar, ama zihinlerinden geçiriyorlar. Çünkü, bölgede nükleer silahı olan ülke var'' dedi. Hindistan'ın nükleer silah yapmasının ardından, Pakistan'ın da güvenlik algılamasıyla nükleer silah yaptığına dikkati çeken Gül, Türkiye'nin bölgesinin tamamen nükleer silahlardan arındırıcı bir çabanın başlaması gerektiğini vurguladı.

Almanya’da, Hıristiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ile Hür Demokrat Parti'den (FDP) oluşan koalisyon hükümeti, yenilenebilir enerji gereksinime yanıt verinceye kadar nükleer enerjinin “köprü enerji” olarak kullanılmasında ısrar ederken, muhalefet buna karşı çıkmayı sürdürüyor. Berlin'de nükleer santrallere karşı düzenlenen protesto gösterisine onbinlerce kişinin katılması, SPD ve Yeşiller'i daha da cesaretlendirdi. SPD lideri Sigmar Gabriel, Bakanlar Kurulu'nun kararı ışığında hükümetin, Eyaletler Meclisi'ni devre dışı bırakarak, nükleer santralleri uzatmasını engellemek için mahkemeye başvuracaklarını açıkladı. Gabriel, iktidara geldiklerinde daha önceki iktidarları döneminde karara bağladıkları şekilde nükleer enerji santrallerinin hepsini kademeli olarak kapatacaklarını da söyledi. Yeşiller Partisi Eşbaşkanları Claudia Roth ile Cem Özdemir de nükleer santrallerin kapatılmasında ısrarlı olduklarını yinelerken, hükümeti enerji şirketlerinin lobiciliğini yapmakla suçladılar.

Diplomatik kaynaklar, Reuters'a bir istihbarat raporu sızdırdı. Raporda, "Türkiye'nin İran ile artan ilişkileri, İran'ın Avrupa finans sistemine girişine izin veriyor" deniliyor. Raporda, İran'ın Türkiye'yi yaptırımları aşmak için kullanıldığı iddia edildi; "Türkiye, Türk bankaları ve Türk Lirası hesaplar vasıtasıyla, İran'ın faaliyetleri için kendini aracı olarak kullandırtıyor. İran'dan gelen paranın, Türkiye görüntüsünde, Avrupa sistemine girmesine fırsat tanıyor. ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinde, İran'a yönelik ayrı yaptırım paketleri yürürlükte. Amerika, kendi finans sistemiyle iş yapan kurumların, 17 İran bankasıyla çalışmasını yasaklıyor. Yaptırımlar sonucu İran'ın nükleer silah yapım sürecinin 18 ay ile 2 yıl arasında geciktirildiğini savunuyorlar.

Körfez ülkelerinden Kuveyt, 2022 yılına kadar dört nükleer enerji reaktörü inşa etmeyi planlıyor. Kuveyt Milli Nükleer Enerji Komitesi genel sekreteri Ahmed Bişara, ihtimalleri değerlendirdiklerini ve Ocak ayına kadar nükleer yol haritasının hazır olacağını söyledi. Petrol ihraç eden ülkeler organizasyonu (OPEC) üyeleri arasındaki beşinci en büyük petrol üreticisi olan Kuveyt'in, bin megawatlık dört reaktör inşa edeceği belirtiliyor. Birleşik Arap Emirlikleri geçen Aralık ayında Güney Koreli bir firma ile 20 milyar dolarlık nükleer enerji anlaşması imzalamıştı. Batı’da nükleer tesisler inşa edilmezken niye arap ülkelerine nükleer enerji dayatılıyor, niye güneş santralleri öncelikli değil?

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Türkiye ve Rusya arasında gerçekleşen Akkuyu‘ya Nükleer Enerji Santralı yapımı anlaşması ile ilgili olarak "Türkiye – Rusya Nükleer Teknoloji Transfer Anlaşması ve Akkuyu Santralı Projesi" panelini düzenliyor. Panelde, iki karşı görüş yer alacak ve sunumlarla işlenecek, sorular yanıtlanacakt. Yarın, 4 Eylül 2010 Cumartesi Günü saat 14:00 da başlayacak olan panel, Balmumcu Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü’nde yapılacak.

Greenpeace, Mısır'ın ikinci büyük kenti İskenderiye'nin batısında bulunan El Dabaa'da nükleer santral kurma kararını kınadığını açıkladı… Ortadoğu ülkelerinin kirli, pahalı ve tehlikeli enerji sistemine geçmesi tüm bölge için büyük bir tehdit oluşturacak. Nükleer enerji, yenilenebilir enerjilerin gelişmesi ve iklimin korunmasının önünde de bir engel teşkil ediyor. İklim değişikliği ile mücadele edebilmek için, hükümetlerin yenilenebilir enerji kaynaklarını teşvik etmesi gerekiyor. Greenpeace her tür nükleer enerji neslinin, başka bir Çernobil yaratabilecek ölümcül bir karar olduğunu savunuyor. Bilindiği gibi Çernobil felaketi milyonlarca insanı etkiledi ve hala gözle görülür şekilde etkileri devam ediyor. Mısır halkı daha iyi bir enerji çözümünü hak ediyor. Mısır gibi güneş potansiyeli açısından zengin ülkeler, sürdürülebilir ve temiz enerji sistemleri inşa edebilir üstelik hem daha karlı hem de bağımsızlık sağlıyor. Greenpeace tüm dünyada Enerji [D]evrimi raporu ile, nükleer teknolojiye gereksinim duymadan ve karbon salımlarının düşürülebildiği küresel bir sürdürülebilir bir enerji modeli öneriyor.

Almanya, önümüzdeki 12 yıl içinde nükleer enerji santrallerini kapatma planından vazgeçti. Başbakan Angela Merkel, "Teknik olarak bakıldığında makul olanı, nükleer santrallerin 10-15 yıl daha kullanımda kalmasıdır. Başbakan olarak görevim, güvenliği nükleer enerjide en önemli kriter olarak konuşlandırmayı sağlamaktır" dedi. Almanya'da, 10 yıl önce, Sosyal Demokrat Parti (SDP) ve Yeşiller'den oluşan koalisyon hükümeti, 2022 yılına kadar tüm nükleer santrallerin kapatılması kararı almıştı. Ancak Angela Merkel’in başbakanlığındaki muhafazakar-liberal koalisyon hükümeti, bu planı değiştirmek için harekete geçti. Hükümetin, üzerinde çalıştığı yeni enerji politikasını kısa sürede açıklaması beklenirken Başbakan Merkel’in, gelecek dönemde, nükleer ve yenilenebilir enerjiyi birlikte kullanmayı hedeflediği söyleniyor.

İran, Buşehr nükleer santraline nükleer yakıt koymaya başlayan Rusya'ya ortak uranyum zenginleştirelim teklifinde bulundu. Tahran gelecekte inşa edeceği 20 kadar nükleer santral için de uranyum zenginleştirme tesislerini Rusya ile birlikte kurmak istiyor. İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Akbar Salihi, İran Press TV'de yaptığı açıklamada, "Rusya'ya ortak nükleer yakıt üretilmesi ile ilgili teklifimizi ilettik. Moskova şimdi bu öneri üzerinde çalışıyor" dedi. Salihi daha önce de, Rusya ile Buşehr için 10 yıllık nükleer yakıt anlaşması sağladıklarını, önümüzdeki 30-50 yıl için santralin ihtiyacını karşılayacak yakıtı kendilerinin üretmesinin zorunlu olduğunu söylemişti. Moskova, İran'ın önerisi ile ilgili henüz karar vermiş değil. İran zenginleştirme çalışmalarını yüzde 20'ye kadar çıkardığını ve yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 25 kilogram uranyum ürettiklerini açıkladı.

Greenpeace ve yerel halk, Almanya’daki “Krümmel” nükleer santralı yönetimini dava etti. Greenpeace nükleer uzmanı Tobias Rield’e göre Krümmel “Almanya’nın en tehlikeli santralı.” Greenpeace, santralın uçak kazalarına karşı korunmadığını ve bir kaza halinde bunun çok büyük bir nükleer kazaya sebep olacağını söylüyor. Greenpeace’ın kaygılarını yerel halk da aynı şekilde paylaşıyor. Olası uçak kazalarına karşı korunmasız olmaları nedeniyle beş faklı nükleer reaktör için daha işletme lisansı iptali istenmiş durumda.

Greenpeace, Merkel’in Almanya’da bulunan nükleer santrallerin çalışma sürelerini 8-14 yıl arasında uzatma açıklamasını kınıyor. Greenpeace “Bütün nükleer reaktörler tehlikelidir ve eskidikçe hali hazırda olduklarından daha tehlikeli hale gelirler. Almanya Başbakanı Merkel, Almanya’daki reaktörlerin operasyonlarını uzatarak büyük bir hata yapıyor. Bu, Alman halkının geleceğini tehlikeye atan ekonomik ve ekolojik bir çılgınlık” dedi. Almanya 2001’de aşamalı olarak nükleerden vazgeçme kararı verdiğinde, yenilenebilir enerjileri destekleyen bir dünya lideri konumuna gelmişti. Eskiyen mevcut santralleri kapatmama kararı, yeşil enerjide bugüne dek çeyrek milyon yeni iş alanı yaratan Almanya’yı liderlik konumundan düşürecek.

Kazakistan Enerji ve Mineral Kaynaklar Bakanlığından alınan bilgiye göre, Rusya ve Kazakistan yıl sonuna kadar ortak nükleer enerji santrali kurmak için anlaşma yapacak. Orta ölçekli nükleer reaktörlü VBER 300 santrali için iki ülke arasında yapılan görüşmelerde son aşamaya gelindiğini bildiren yetkililer, sözleşmenin hangi tarihte imzalanacağının ise henüz belirlenmediğini ifade etti. Rusya Ulusal Atom Enerjisi Kurumu Rosatom, ile Kazakistan Ulusal Atom Sanayi Şirketi Kazatomprom’un nükleer enerji ve zenginleştirilmiş uranyum konusunda, başka projelerde de birlikte çalışacakları ve üçüncü ülkelere barışçı amaçlarla kullanılmak şartı ile zenginleştirilmiş uranyum satışını birlikte gerçekleştirmeyi istedikleri kaydedildi. Bütün bu nükleer gelişmeler küresel tehditin ısısını git gide arttırıyor.
EKİM
 Meclis önünde nükleer karşıtı protesto yapan 58 Greenpeace eylemcisi için ilk duruşma dün gerçekleşti. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefetten açılan davada, Greenpeace eylemcileri Ankara Adliyesi'nde ifade verdi. Dava, ifadelerin tamamlanması için 12 Ocak 2011'e ertelendi. Duruşma bitiminde, yargılanan 58 eylemciye destek olmak isteyen diğer sivil toplum örgütü üyeleri "Biz de Nükleere Karşıyız, Bizi de Yargılayın" pankartı açtılar. Duruşma sonrası bir basın açıklaması yapan Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası sorumlusu Korol Diker "Biz bugün uluslararası sözleşmelerle de garanti altına alınmış düşünce ve ifade özgürlüğümüzü kullandığımız için yargılanıyoruz. Bireye ve doğaya karşı işlenen suçlara karşı ses çıkarmanın engellendiği, hatta bu suçlara barışçıl yöntemlerle engel olmanın cezalandırıldığı bir ülkede demokrasiden ve bireysel özgürlüklerden bahsedilemez. Daha da korkuncu bu tür eylemlerin susturulmaya çalışılması hükümetlerin, vatandaşların ve sivil toplumun gözetiminden uzak, elde ettiği gücü suistimal etmesine de kapı açar"dedi.

Fransa’dan Almanya’nın Gorleben şehrinde depolanmak üzere nükleer atık konteynerları yola çıktı. İlk beş konteyner trene yüklenecek istasyona getirildi. Greenpeace bu seferki nakliye işleminde ‘aşırı yüksek radyasyon konsantrasyonu’na karşı uyarıda bulunuyor. Greenpeace nükleer uzmanı Yannick Rousselet daha önce de böyle çok sayıda Castor nakliyesinin yapıldığını, ancak bu sefer, nükleer enerjiyi üreten yanma çubuklarının çok uzun bir süre kullanılmış olması nedeniyle, radyasyon oranının çok yüksek olduğunu, sadece nakliyeye eşlik eden güvenlik görevlilerinin değil, katılan herkesin büyük bir tehlike altında olacağını vurguladı. Nükleer enerji karşıtı 240 gruptan 1100 eylemci internet üzerinden anlaşarak Castor güzergahındaki demir yolunun taşlarını temizleyerek nükleer atıkların taşınmasına engel olacak. Lüneburg savcılığı, internet kampanyasına imza atan herkesin taş toplama eylemine katılmasa da suç işlediğini ve beş yıla kadar hapis cezası alabileceğini belirtti. Polis sendikası Gorleben’e nakliyeyi protesto için 50.000’e yakın göstericinin biraraya geleceğini tahmin ediyor. Nakliye boyunca 16.500 polis görev yapacak. Nükleer kabusu Türkiye’ye getirmek isteyenler nükleer atıkların vereceği zararı düşünüyorlar mı?
Almanya’da hükümetin, süresi dolan nükleer santrallerin işletim sürelerini uzatan kararı Greenpeace üyelerini harekete geçirdi. Karara göre bu santrallerin tamamen kapatılması 2036 yılını bulabilecek. Merkel’in liderliğindeki Hristiyan Birlik Partisi Genel Merkezi’ndeki temizlik çalışmalarını fırsat olarak kullanan eylemciler binanın önüne vinç getirdi. Ve binanın çatısına çıkarak dev bir afiş astı. Afişte, Almanya Başbakanı Merkel ile ülkenin en büyük enerji şirketi RWE’nin Başkanı Jürgen Grossman kadeh tokuştururken görülüyor. Yaklaşık 2 saat süren eylem olaysız sona erdi, ancak eylemler nükleer santrallerin tümü kapatılıncaya kadar sürecek.

İran devlet televizyonu, ülkenin ilk nükleer tesisi olan Buşehr reaktörüne yakıt yüklenmeye başlandığını bildirdi. Rus ve İranlı mühendisler en son Ağustos ayında Buşehr'deki ana reaktöre yakıt nakletmeye başladığında bu çalışma durdurularak ertelenmişti. İran'ın güneyinde yer alan tesisi, nükleer yakıt sağlayan ve atıkları alan Rusya işletecek. İran, tesisin 2011 başlarında elektrik üretmeye başlayacağını söylüyor. Buşehr nükleer tesisinde inşaat adımı ilk kez 1975 yılında Alman mühendisler tarafından atılmıştı. Daha sonra Rusya'nın devreye girdiği proje çok yavaş ilerledi. Bundan ayrı olarak nükleer silah yapımı süreçlerinden biri olan uranyum zenginleştirme programı da yürüten İran bu nedenle Birleşmiş Milletler yaptırımlarına tabi tutuluyor. Iran Buşehr tesisinde kullanılan uranyumun zenginleştirilme düzeyinin silah yapımında işe yaramayacak kadar düşük olduğunu iddia ediyor. Nükleer silahlarda kullanılan uranyumun yüzde 90'a aşkın oranda zenginleştirilmiş olması gerekiyor. İran, ise bu aşamada tıbbi araştırma reaktöründe kullanmak üzere uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirecek bir pilot programa başladığını da açıkladı.

Greenpeace eylemcilerine, TBMM'nin önünde oturdukları için üç yıl hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması yarın yapılıyor. Yargılanacak olan 58 kişi arasında yer alan Greenpeace Akdeniz Enerji Kampanyası Sorumlusu Korol Diker, nükleer enerji santrallerine karşı sivil itaatsizliğin anayasal hak olduğunu savunuyor. 58 Greenpeace eylemcisi, 6 Temmuzda Nükleere karşı topladıkları 170 bin imzayı TBMM’ye iletmek isterken göz altına alınmış, ardından da haklarında dava açılmıştı. Yarın yargılanacak olan 58 Greenpeace eylemcisine siz de http://eylemdeyim.org adresinden sanal eylemci olarak destek verebilirsiniz. Evet tarayıcınıza eylemdeyim.org yazmanız yeterli.

İran nükleer programında yeni bir aşamaya geçiliyor. Buşehr kentindeki nükleer santralin reaktör çekirdeğine nükleer yakıt yüklenecek. İran, reaktöre ağustos ayında yakıt yüklemeye başlamıştı, ancak bir bilgisayar virüsünün santrali etkilemesi nedeniyle üretim birkaç ay daha gecikmişti. Yetkililer, santralin 2011'in ilk döneminde enerji üretmeye başlayacağını belirtiyor. 1000 megavat kapasiteli santral, İran'ın enerji gereksiniminin sadece yüzde 2,5'ini karşılayacak, ama beraberinde yaratacağı risk ve tehlike çok büyük.

Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde Greenpeace eylemcileri BNP Paribas Banka Şubeleri önünde eylem yaptı. Radyoaktif yatırımların durdurulmasını talep eden eyleme, Greenpeace Akdeniz de, BNP'nin yüzde 50'sine sahip olduğu Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) önünde bir protesto gerçekleştirdi. TEB'in Fındıklı'daki Genel Merkez binası önünde "TEB, radyoaktif yatırımları durdur" yazılı pankart açan Greenpeace eylemcileri, yaptıkları basın açıklamasında bankanın, Brezilya'daki tehlikeli bir nükleer reaktör olan Angra 3'ün de aralarında bulunduğu radyoaktif yatırımlarını durdurmasını istedi. Dünyada nükleer projelere yatırım yapan ticari bankalar arasında ilk sırada yer alan BNP Paribas, Rio de Janeiro'nun sadece 150 km. uzağına kurulacak olan Angra 3 adlı nükleer reaktör için önemli derecede finansal kaynak sağlamayı planlıyor. Görüşmeleri süren desteğin miktarının 1,1 milyar Avro olduğu bildirildi. TEB müşterileri, paralarının nükleer santral finansmanı gibi tehlikeli ve kirli bir alanda kullanıldığını bilme hakkını savunan Greenpeace müşterileri, bankanın politikalarını değiştirme ve onlardan radyoaktif yatırımları durdurmaya çağırdı. Greenpeace’e göre Brezilya'nın daha fazla nükleerden elde edilen elektriğe ihtiyacı yok çünkü ülkenin zengin rüzgâr, su ve biyokütle varlığı mevcut.

Bugün size Yunanistan’in başkenti Atina’dan sesleniyorum. Akdeniz İklim Değişikliği Girişimi Konferansında Greenpeace adına bir konuşma yapmak üzere geldim. Konferans olumlu bir gelişme, iklim değişikliğine karşı yürütülen küresel mücadeleye katkısı olacağını umud ediiyoruz. Akdeniz bölgesinde yeşil kalkınma işbirliğinin geliştirilmesi bölgede barışın inşa edilmesinde de önemli bir role sahip. İklimle mücadele barış ve bölge güvenliği için kaçınılmaz bir gereklilik. Barış ve güvenlik ise ancak ortak çabalarla tesis edilebilir. Bugüne dek farklı medeniyetlerin beşiği olan Akdeniz, aynı zamanda zengin bir biyoçeşitliliğe de ev sahipliği yapıyor. İnsanlığın geleceği ve çocuklarımız için Akdeniz’in korunması büyük önem taşıyor. Bu nedenle Greenpeace, Akdeniz havzasında yer alan hükümetlerden “iyi niyetli görünmenin” ötesine geçerek bir an önce somut adımlar atmalarını talep ediyor. Ancak ne yazık ki, özellikle Türkiye ve Yunanistan’da, liderlerin politik söylemi ve hükümetlerin planları arasında büyük çelişkiler bulunuyor. Şu anda Türkiye’de, çoğu ithal kömürle çalışan 50’nin üzerinde kömürlü termik santral projesi var. Dahası, Türkiye’nin bugünkü enerji stratejisinde öncelik linyit ve Karadeniz’deki petrol aramalarına veriliyor. Bu sorumsuz politikalar nedeniyle Türkiye, tüm dünyada karbon salımları en hızlı artan ülkelerden biri arasında yer alıyor. Bu yıl Rusya ile yapılan, dört nükleer reaktör inşa edilmesine yönelik anlaşma da yenilenebilir enerji sektörünün gelişmesi konusundaki tüm umutları boşa çıkardı. Türkiye’nin oldukça zayıf durumda olan yenilenebilir enerji düzenlemesi, teknoloji ve kaynak farkı gözetilmeden yalnızca 5,5 Avro sent’lik bir alım garantisi sunuyor. Henüz yenilenebilir enerjilerin toplam enerji talebi içindeki payına dair herhangi bir hedef yok. Aksine rüzgâr enerjisi kapasitesi 8 GW olarak sınırlandırılmış durumda ve hâlihazırda kurulu olan rüzgâr türbinlerinin kapasitesi 1 GW’ın çok az üzerinde. Fotovoltaik (PV) ve ısıl güneş enerjisi teknolojilerinin durumu ise teşvik eksikliği nedeniyle çok daha kötü bir noktada. Yunanistan’da ise yeni çıkan yenilenebilir enerji yasası Yunanistan’ın sonunda ülkenin zengin yenilenebilir enerji potansiyelinden yararlanabileceğine ve böylece çevresel ve ekonomik krizle mücadelede önemli bir adım atılacağına ilişkin umutların yeşermesine neden oldu. Greenpeace Yunanistan Genel Direktörü Nikos Charalambides, “Bizler yeşil politikaların uygulamaya geçmesini beklerken, hükümet şiddetle, bazı tehlikeli yatırımları savunmakta. Yeni linyit madeni sahalarının açılarak daha fazla termik santrale kapı aralanması bu tür tehlikeli yatırımlar arasında. Dahası enerji verimliliğini geliştirmek ve enerji tüketimini azaltmak adına da çok az adım atıldı. Eğer bu kirli planlar gerçekleştirilirse Yunanistan, yeşil kalkınma yolundaki tüm fırsatları kaçırmış olacak” dedi. Hem Türkiye hem Yunanistan yeşil iş olanakları yaratmak ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için en etkili yol olan yenilenebilir enerji kapasitesini yükseltmeli. Her iki ülke 2020’de toplam enerjinin en az %20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılmalı. %20 enerji verimliliği hedefi koymalı. AB’nin de hedefi olan bu rakam. Dolayısıyla Türkiye tarafından bu hedefler yasal olarak benimsenmeli. Bu çerçevede tüm kömür ve nükleer enerji santrali planlarının durdurulması ve son kullanma tarihi dolmuş bu türden endüstrilere verilen teşviklerin kesilmesi gerekli.

"Nükleer silahlardan arındırılmış bir dünyada barış içinde yaşamak istiyoruz. Anlaşmazlıkların şiddetsiz çözülmesini sağlamak için yola çıktık." ; Bunlar Almanyalı çift Wolfgang Schlupp - Hauck ve Brigitte Schlupp - Wick'in sözleri. Schlupp çifti, nükleer silahların yasaklanması ve mevcut silahların imha edilmesi için hükümeti Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Sözleşmesi'ne uymaya çağırıyor. Almanya'nın Stuttgart kentinden iki ay önce bisikletle yola çıkıp Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan üzerinden Türkiye'ye gelen çift, iki bin kilometreden fazla yol yaptı. Geçtikleri ülkelerde Mayors for Peace yani Barış için Belediye Başkanları üyesi belediyelerle görüştüklerini, üye olmayan belediyelere ise birliğe katılım çağrısı yaptıklar. Barış için Belediye Başkanları, merkezi Hiroşima'da olan nükleer silahların kullanımına karşı, 1984'ten beri faaliyet düzenleyen belediye başkanlarından oluşan bir birlik. Birliğe 144 ülkede dört bir 207 kent belediyesi üye. Schlupp çifti, ABD'nin Adana İncirlik Üssü'ndeki 90 kadar nükleer silah başlıklarını geri çekmesini ve Türkiye'nin 2020'ye kadar tüm nükleer silahların imhasını öngören BM sözleşmesine uymasını istiyor. Çiftin bisiklet üstünde Türkiye'den sonraki durakları İtalya olacak.

Greenpeace tarafından yapılan bir araştırmaya göre Almanya’da 1950 ile 2010 yılları arasında nükleer enerji için devlet tarafından 204 milyar Avro teşvik verilmiş. Planlanmakta olan nükleer santral işletme haklarının yaklaşık 12 yıl uzatılması gerçekleşmese bile önümüzdeki yıllarda devletin nükleer enerji sektörüne 100 Milyar Avro daha teşvik ödeyeceği bildirildi. Greenpeace araştırma için Ekolojik Sosyal Ekonomi Piyasası isimli bir kurumu görevlendirdi. Kurum bir sene önce yapılan araştırma sonuçlarını bir senelik gelişmelere göre güncelledi. Devletin nükleer enerji ekonomisine katkıları ve nükleer atıkların depolandığı Asse 2 ve Morsleben için harcadığı paraların toplamı belirtilen meblağı buluyor. Ayrıca devletin nükleer enerji sektörü için uyguladığı vergi muafiyetleri ve hesaplanması çok güç olan rekabetsiz çalışma hakları da bu miktarın dışında tutulmuş. Devletin, nükleer ve kömür santralleri için bu kadar yüksek teşvikler verdiği halde, yenilenebilir enerjinin maliyetleri konusunda şikayette bulunmasını ve gerekli teşvikleri vermemesi akıl dışı, küstah ve toplumla alay etmek olarak niteleniyor.

Dünyanın atom bombası atılan iki kenti Hiroşima ve Nagazaki'nin belediye başkanları, kısa bir süre önce Nevada Çölü'nde nükleer deneme yapan ABD'yi protesto etti. Amerikan hükümetinin geçen ay çölde yerin altında deneme yaptığını açıklamasının ardından, ABD'nin Tokyo Büyükelçiliği'ne bir protesto mektubu gönderen Hiroşima Belediye Başkanı Tadatoshi Akiba, ''A(tom) bombasından kurtulanların umut ve beklentilerini alaya alma biçiminiz beni çileden çıkarmıştır. A bombası kurbanı Hiroşima Kenti adına, sizi şiddetle protesto ederim'' ifadesini kullandı. ABD'nin ise protestolara herhangi bir yanıt vermediği belirtiliyor. Atom bombasının atılmasının 65. yılında, ABD'nin Tokyo Büyükelçisi John Roos Hiroşima ve Nagazaki'de düzenlenen törenlere katılmıştı. ABD'nin Nevada Çölü'nde yaptığı son deneme, kendini nükleer silahlardan arınmış bir dünyanın ''avukatı'' olarak tanıtan ve bu tutumundan dolayı Nobel barış ödülüne layık görülen ABD Başkanı Barack Obama'nın görevi dönemindeki ilk deneme oldu.

Greenpeace eylemcilerine, TBMM'nin önünde oturdukları için üç yıl hapis istemiyle dava açıldı. Topladıkları 170 bin imzayı TBMM’ye iletmek isteyen ancak polis tarafından yaka paça götürülen aktivistlerin üç yıl hapisleri isteniyor. Greenpeace’i mahkemelik eden eylem, 6 Temmuz’da, yani TBMM‘deTürkiye’de yapılacak nükleer santralle ilgili yasa tasarısı görüşülürken yapıldı. Yasa ile uluslararası hukuk, ulusal yasaları by-pass etmek için kullanılmış, ve bütün hukuki ve yasama gelenekleri alt-üst edilmişti. Böylece Rus hükümetine ait şirkete ihale olmadan ayrıcalıklar tanınmış, bazıları bunu yeni kapitülasyonlar olarak tanımlamıştı. Mersin Nükleer Karşıtı Platform, Sinop Çevre Dostları Platformu, Yeşiller Partisi ve Greenpeace üyelerinden oluşan 58 kişilik grup, ellerindeki 170 bin nükleer karşıtı imzayı teslim etmek amacıyla TBMM binasının tören kapısı önündeki merdivenlerde oturdu. İçeride görüşmeler sürerken dışarıda da santraller için adres gösterilen iki ilden (Mersin ve Sinop) sivil toplum örgütleri seslerini duyurmak istemişti. Ancak üzerlerine ‘Türkiye nükleer istemiyor’ yazılı tişörtler giyen aktivistler yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmıştı. Daha sonra haklarında dava da açıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan İddianamede, ‘Türkiye’nin değişik bölgelerinden gelen grubun nükleer santral karşıtı giysiler giyerek ellerinde dövizlerle oturma eylemi gerçekleştirdiği; güvenlik görevlilerinin uyarılarına rağmen eylemlerini sürdürdükleri; birbirlerine kenetlenmek suretiyle eylemlerini sürdürmekte ısrar ettikleri ve eyleme güvenlik güçlerince güç kullanılarak son verildiği’ vurgulandı. 58 nükleer karşıtı aktivistin yargılanacağı davanın ilk duruşması, 28 Ekim günü Ankara 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılacak.

İran, Amerika’nın İsrail’e zenginleştirilmiş uranyum taşıdığını ve bunu kanıtlayabileceğini iddia etti. İran’ın baş nükleer görüşmecisi Said Celili, İsrail’in Nükleer Silahsızlanma Anlaşması uyarınca bu tarz silahlara sahip olmasının önlenmesi gerektiğini açıkladı. İranlı yetkili, İsrail’in nükleer programının Amerikan malzemesiyle beslendiğine dair belgeleri yayınlamayı planladıklarını da belirtti. İsrail nükleer silah sahibi olduğunu resmen açıklamasa da Ortadoğu’daki tek nükleer güç olduğuna inanılıyor. İran ise, nükleer programının askeri amaçlı olmadığını savunuyor. Tahran hükümeti, nükleer silahlarından dolayı ilk önce İsrail’in sorgulanması gerektiğini ileri sürüyor.

Akkuyu’da Rusya’nın tasarladığı VVER-1200 reaktör tasarımının kullanılacağı santralin 50 yıl sonra ömrünü tamamlayacağını ama çevreye vereceği zararın geri dönülmeyecek kadar yıkıcı olacağını savunan Greenpeace, bölgeye nükleerden önce girdi. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına dikkat çekmek ve nükleerin tehlikelerini anlatmak isteyen Greenpeace gönüllüleri, Akkuyu Santrali’nin yapılacağı alanın 4 kilometre yakınındaki Büyükeceli Köy Camii’ne güneş enerji sistemi kurmaya başladı. Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği (GENSED) ile işbirliği yapan çevre kuruluşu, güneş enerji sisteminin ne kadar kolay ve ekonomik olduğunu ortaya koydu. Nükleer santralda çalışma umudu olan işsiz gençlere, güneş enerji sistemi kurma konusunda kurs veren Greenpeace ve GENSED, Büyükeceli beldesindeki genç nüfusuna bu sektörde nasıl iş bulabilecekleri konusunda da yardım edecek. Greenpeace Proje Koordinatörü Alidost Numan, “Nükleer santral nedeniyle 20 yıldır ekonomik geleceği belirsizleşen bölge halkı, tek kurtuluşun santralda vasıfsız işlerde çalışmak olduğunu düşünüyor. Oysa Nükleer santral bölgede daha iyi iş olanaklarının önündeki en büyük engel. Son on yılda Almanya’da yenilenebilir enerji sahasında 340 bin kişiye yeni iş yaratıldı. Nükleerde ise sadece 30 bin kişi çalışıyor. Güneş enerjisi açısından Avrupa’nın ikinci en büyük potansiyeline sahibiz. Hükümet bu santral yerine güneş sistemlerine teşvik verse 120 bin kişiye temiz, vasıflı iş yaratılacağını hesaplıyoruz” dedi.

Almanya’nın Gorleben Nükleer Atık Deposu’na doğru yol alan ve tehlikeli radyoaktif madde taşıyan özel trene karşı protesto sürüyor. Fransa’dan yola çıkan Castor adlı nükleer atık yüklü 11 konteynerde, 123 ton nükleer atık taşınıyor. Greenpeace eylemcileri, kendilerini raylara bağlamak dahil çok sayıda eylem düzenleyerek Fransa’dan Almanya’ya radyoaktif madde taşıyan trenin yolunu değiştirtmeyi başardı. Trendeki yük, tarihin en büyük nükleer atık transferi olarak niteleniyor. Doğaseverlerin tepkisine rağmen nakli gerçekleştiren şirket ise bunun rutin bir operasyon olduğunu savundu. Nükleer atık taşıyan trenin Fransa’dan Almanya'ya ulaşması üzerine binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen protesto gösterilerinde Başbakan Angela Merkel hükümetinin nükleer enerji politikaları protesto edildi. Dannenberg kentinde ve trenin güzergâhında bulunan birçok noktada göstericiler eylemlere traktörlerle katıldı ve tren rayları üzerinde barikatlar kurdu. Bir grup Greenpeace üyesi, tren rayının altına çukur kazmak isteyince polis müdahale etti. Yaklaşık 150 protestocu, cop ve göz yaşartıcı bomba kullanılarak dağıtılmaya çalışıldı. Protestolarda, Sol Parti ve Yeşiller Partisi’nin önde gelen siyasetçileri de yer aldı. Greenpeace Uluslararası Direktörü Kumi Naidoo nükleer enerji üreten şirketlerle işbirliği yapmak yerine hükümetin yenilenebilir enerjiye ağırlık vermesi gerektiğini söyledi.

Hauck ve Brigitte Schlupp-Wick çifti, merkezi Japonya'da bulunan 'Barış İçin Belediye Başkanları' adlı uluslararası birliğin nükleer silahlara karşı yürüttüğü çalışmalar kapsamında 80 gün önce Almanya'dan yola çıktı. Avusturya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan üzerinden Türkiye'ye gelen Hauck ve Brigitte Schlupp-Wick çifti, önce Kadıköy belediyesini ziyaret etti, sonra yolunda devam etti. İncirlik 10'uncu Tanker Üs Komutanlığı'nın bulunduğu Adana'nın merkez Sarıçam ilçesi bağlı İncirlik'e uğradıktan sonra Sarıçam Belediyesini ziyaret ederek Başkan Vekili Ali Acembekiroğlu ile bir süre görüştü. Alman çift, tüm nükleer silahlarının ortadan kaldırılmasına yönelik imzalanan anlaşmanın hayata geçirilmesi ve nükleer başlıklı silahların dünyadan kaldırılması amacıyla bisikletle eylem yaptıklarını anlattı. "İncirlik'in bulunduğu Sarıçam Belediyesini ziyaret etmek bizim için çok önemli. Tüm insanların nükleer silahlara karşı duyarlı olmasını istiyoruz. Bunun için yola çıktık." dedi. Sarıçam Belediye Başkan Vekili Ali Acembekiroğlu da tüm dünyanın nükleer silahlara karşı bilinçlenmesi gerektiğini belirterek, İncirlik üssünün de bir savaş üssü olarak algılanmasını ve kullanılmasının Sarıçamlıları üzdüğünü, Sarıçam'ın bir savaş üssü ile değil barış üssü ile anılması gerektiğini belirtti.
 KASIM
Nükleer atıkların Gorleben’e naklinde binlerce kişi protesto gösterileri yaparken Alman hükümeti gelecekteki üç Castor seferinin Rusya’ya yapılması için hazırlıklara başladı. ‘Süddeutsche Zeitung’ gazetesinin verdiği bilgiye göre Doğu Almanya Cumhuriyeti DDR’den kalma, Rossendorf’taki nükleer araştırma merkezinin nükleer atıkları Güney Ural’daki Majak atom tesislerine nakledilecek. Nükleer atıklar 2005 yılından beri Ahaus’da depolanıyor. Nakliyenin kesin tarihi henüz belli değil, ancak nakliye izninin Nisan ayına kadar verileceği bildirildi. Alman hükümeti Rusya’ya nükleer atık nakliyesi kararını, ABD ile Rusya arasında yapılan, Sovyetler’den kalma yanıcı nükleer elementlerin geri alınması antlaşmasına dayanarak verdi. Varşova paktına üye birçok ülke bu antlaşmayı değerlendirerek nükleer atıklarını Rusya’ya nakletti. Çevreciler ve Yeşiller, Rusya’ya nakil kararını sert bir şekilde eleştirerek, hükümeti ucuza maletmeyi emniyete tercih etmekle suçladılar. Yeşillerin nükleer enerji sözcüsü Sylvia Kotting-Uhl, ‘Bu nakliyat yapılamaz.’ dedi. Rus Çevre lobisi Ecodefense adına konuşan Wladimir Sliwjak, Majak atom tesislerinin güvenli olmadığını, uçak düşmelerine karşın yeterince korunmadığını belirtti. Bütün bu sorunlara rağmen Türkiye hala nükleer kabusta israrcı... atık sorununu dahi çözmemiş dünyanın en pahalı enerjisi ülkemize sokulmaya çalışılıyor. Halbuki rüzgar ve güneş bize yeter.

Nükleer programıyla ilgili krizin aşılması için Batılı güçlerle yeniden masaya oturmaya hazır olduğunu açıklayan İran, müzakereler için Türkiye'yi teklif etti. Yarı resmi Mehr ajansı, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin, nükleer görüşmelerin yeni turunun başlangıcı için muhtemel tarih olarak 15 Kasımı belirlediğini duyurdu. Gerçekleşirse İran ile Batılı güçler arasında yapılacak nükleer görüşmelere, İran ile 5 + 1 ülkeleri (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya) katılacak. Türkiye de bu görüşmelere ev sahipliği yapmaya olumlu yanıt vermişti.

‘‘Nükleer mi, hayır teşekkürler.” Bu cümle son zamanlarda Almanya’da en çok tekrarlanan slogan haline geldi. Hükümetin nükleer santrallerin süresini uzatmak istemesi nükleer karşıtlarının Federal Meclis’te protesto gösterileri düzenlemelerine neden oldu. Angela Merkel liderliğindeki muhafazakar-liberal hükümetin ay başında alelacele aldığı karar halkın büyük bölümünün ve nükleer karşıtlarının büyük tepkisini çekti. Karara göre 2021’de kapatılması planlanan 17 nükleer santralin kullanım süresi 2035’e kadar uzatıldı. Böylece 2001’de eski şansölye Gerhard Schroeder ile Yeşiller arasında yapılan ve santrallerin adım adım kapatılmasını planlayan anlaşma da tarihe karışmış oldu. Yeşiller ve nükleer karşıtlarıysa bu anlaşmanın tekrar yürürlüğe sokulması için mücadeleye devam ediyor. Greenpeace, Yeşiller ve pek çok başka gezegen dostu kuruluş Gorleben’de olduğu gibi nükleer karşıtı eylemlerine devam ediyor. 1980’li yıllarda başlattıkları değişim politikasını Yeşiller başarıyla uygulamaya devam ediyor. Alman halkının güvenini kazanan Yeşiller, son yıllarda Federal Hükümet’te de dengeleri sarsabilecek bir unsur haline dönüştü ve yoklamalar oy oranının sosyal demokrat partileri geçtiğini gösteriyor.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Coşkun Erüz, Karadeniz'in kirlilik bakımından son sınıra dayandığı için yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Erüz, “Karadeniz adeta astımlı bir hasta gibi sürekli bakım gerektiren bir denizdir” dedi. Karadeniz'in insanların ve yöneticilerin elinde ‘öldüğünü’ söyleyen Erüz, “Karadeniz, ekolojik bir sorumluluk gereği korunmalıdır. Denizimizi kirletmeden korursak her geçen gün azaldığından şikayet ettiğimiz balıkçılığı canlandırırız. Ayrıca turizm gelirleri de elde ederiz'' diye konuştu. Karadeniz’in, dünyanın en yoğun petrol trafiğinin yükünü çektiğini kaydeden Erüz, “Petrolün kirlilik derecesi Karadeniz'de kabul edilebilir değerlerin üzerindedir ve toplam kirliliğin yüzde 48'ini teşkil etmektedir. Karadeniz'de petrol aramaları için kurulan petrol platformları da denizimizin temiz kalmasını olumsuz etkilemektedir. Karadeniz'in kirlenmesine neden olan başka bir etmen ise Karadeniz'den transit olarak geçen tanker ve diğer gemilerin kirli balast sularını ya da sintine sularını pervasızca denize dökmeleridir. Bu da Karadeniz'deki deniz ürünlerinin, canlıların yok olmasına sebep oluyor. Tüm bunların yanında nükleer santrallerin Karadeniz'in canlı türlerinde oluşturacağı tehlikeyi de unutmamak gerekir. Nükleer santrallerden denize yayılacak radyoaktif maddeler, atıklar canlıları bütünüyle yok edecek böylelikle büyük bir çevre felaketine yol açacaktır” dedi.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye ile Çin arasında yeni bir işbirliği paradigması doğduğunu söyledi. EXPO’nun kapanış törenlerinde BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Afrika Birliği Başkanı ve Avustralya ve Danimarka Dışişleri Bakanları ile görüştüğünü ifade eden Davutoğlu, İran’ın nükleer programı konusunu da detaylı şekilde ele aldıklarını belirterek, Tahran bildirisi öncesi ve sonrasında da Yang ile konuştuğunu, Çin tarafının bu konudaki görüşlerinin Türkiye’nin görüşlerine çok yakın olduğunu ve bu konuyu daha yakından takip etmeye karar verdiklerini kaydetti. Davutoğlu, "Çin ile nükleer enerji konusunda da daha yakın bir işbirliği olması konusunda karar aldık" dedi.
Türk dış politikasında bugünlerdeki en önemli konulardan biri İran’ın nükleer programı. Konu o kadar kritik ki, Türk-ABD ilişkilerini de, Türkiye-NATO ilişkilerini de etkileyecek düzeyde. Türkiye’nin 19 Kasım’da Lizbon’da yapılacak NATO zirvesinde, NATO’nun füze savunma sistemi konusunda alacağı tavır, bir yanda İran, bir yanda Batı ile ilişkilerine yeniden yön verecek. Nükleer konuların dış politika tavan yaptığı bu dönemde, Türkiye’ye nükleer tehlike geldi ABD’den. ABD’nin ilk nükleer denizaltılarından USS Providence, 30 Ekim’de Marmaris’teki Aksaz üssüne yanaştı. Denizaltı, 30 Ekim’den itibaren bir hafta boyunca Aksaz’da olacak. 1984 yılında denize indirilen USS Providence, o zamandan bu yana ABD’nin Irak operasyonu dahil Dünya’ya güvensizlik ve atıklarıyla radyasyon saçmaya devam ediyor.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'in, Akkuyu Nükleer Santral inşaatıyla ilgili Rusya ile yapılan devletlerarası anlaşmaya onay verdiğini açıkladı. Santralin ömrü tamamlanıncaya kadar 60 yıl boyunca Rusya tarafından işletilmesi öngörülüyor. Türkiye 15 yıl boyunca elektrik alım garantisi verecek. Umuyorum Türkiye bu kapitülasyona izin vermeyecek! Nükleer santral ile geleceğimizi karartmayacak.

Hükümet bizi nükleer tehlike ile yaşatmaya kararlı... Japonya ile pazarlıklar sürüyor. Toshiba Corporation Nükleer Enerji Sistemleri Proje Yöneticisi Shigeru Yukinori, Türkiye ve Japonya'nın nükleer enerji yatırım konusunu hükümetler düzeyinde yürüttüğünü ve bu konuda henüz bir gelişme olmadığını söyledi. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ev sahipliğinde İstanbul'da düzenlenen, "Türk-Japon İş Konseyi 18.Ortak Toplantısı"nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yukinori, “Nükleer enerji yatırım konusu Japonya ve Türkiye hükümetleri düzeyinde yürütülüyor. Bu konuda şu ana kadar bir gelişme yok. Eğer hükümetler anlaşırsa, biz de bu aşamadan sonra devreye gireriz” dedi. Hükümetler ne üzerine anlaşacak... gezegenin geleceğini tehlike altına atmak üzere. Benim bildiğim kadarı ile Japonya güneş enerjisi panelleri teknolojisinde dünya lideri, niye teknoloji transferi yapıp bütün boş çatılarımızı hemen panellerle donatmıyoruz. Gezegenin geleceği sadece çatıya bakıyor, üstelik ne Sinopluları, ne Mersinlileri üzmeden ama sevindirerek.

27-28 Kasım tarihlerinde Sinop Gerze’de 4 çevre platformunun çağrıcısı olduğu, “İklim Adaleti İçin Buluşma” gerçekleştirilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu, Bartın Platformu, Yalova Çevre Platformu ve Erzin Çevre Platformu’nun bir araya geldiği buluşmada enerjinin HES, Termik, Nükleer santral projelerine indirgenmiş haline hayır denecek. Enerji politikalarının plansız ve şirketlerin sadece faydalandığı halkın mağdur olduğu şekilde gelişmesi masaya yatırılacak. Gerçek yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine odaklanılacak. Sonuç bildirgesi ise, 2012 yılı sonrasında iklim değişikliği konusunda devletlerin ve şirketlerin alacağı tavırla ilgili Türkiye’nin de katılacağı, BM İklim Değişikliği 16. Konferansı zirvesine gönderilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu’ndan Şengül Şahin, “Gerze başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok bölgesinde Amasra’da, Yalova’da, Zonguldak’ta, Çanakkale’de, Bursa’da, Balıkesir’de, Afşin’de, Silopi’de, Erzin’de, Sugözün’de milyonlarca insanın benzer bir kaderi paylaştığını biliyoruz. Bu süreç içinde bulunan tüm kurum, kuruluş ve kişilerle birlikte yaratacağımız ortak talepleri Cancun’a göndereceğiz. Toprağı, denizi, suyu, ekmeğimizi soluksuz bırakan bir üretim sistemini kabul etmiyoruz” dedi. Buluşmayı neredeyse bildiğimiz bütün sivil toplum kuruluşları ve platformlar hatta odalar ve sendikalarda destekliyor. Yavaş yavaş Türkiye doğa katliamına karşı birleşiyor. Çağımız artık sivil toplum için güç birliği çağı, egolar ve logolar rafa kalkıyor.

Rus parlamentosunun üst kanadı olan Federasyon Konseyi, Türkiye'nin ilk nükleer santrali Akkuyu'nun inşasını öngören anlaşmayı onayladı. Rus haber ajansları, 19 Kasım’da Rus parlamentosunun alt kanadı Duma'da 6'ya karşı 315 milletvekilinin oyuyla onaylanan anlaşmanın bugün de Federasyon Konseyi'nde görüşülerek onaylandığını kaydetti ancak konsey oylamasıyla ilgili detay vermedi. Medvedev’in mayıs ayındaki Türkiye ziyaretinde 4,8 GW’lik nükleer santralin inşası anlaşması imzalanmıştı. Duma Enerji Komitesi Başkanı Yuriy Lipatov oylama öncesi yaptığı konuşmada, Türkiye'deki nükleer enerji santralinin Rusya Federasyonu'nun yatırımıyla gerçekleşeceğini kaydederek, ''Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde elektrik enerjisi üreteceğiz ve 60 yıllık kullanım süresince bu enerjiyi satacağız. Bence bu dünyada ilk ve ilginç bir uygulama'' dedi. Evet 60 yıl boyunca böyle bir kapitülasyonu Rusların sevinçle onaylamasına şaşmamak gerek. Federasyon Konseyi tarafından onaylanan hükümetlerarası anlaşmanın onay süreci, Devlet Başkanı Medvedev'in imzalamasıyla tamamlanmış olacak

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) başkanı Yukiya Amano, son raporunda, ''İran'ın, BM Güvenlik Konseyi kararlarına rağmen uranyum zenginleştirme faaliyetlerini genişleterek sürdürdüğünü'' bildirdi. Amano, İran’ın Natanz nükleer tesislerinde ek üniteleri devreye sokarak zenginleştirilmiş uranyum elde ettiğinin saptandığını belirtti. İran'ın nükleer programının askeri boyutunun da somut olarak açıklığa kavuşturulamadığını belirten Amano, raporunda Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi (NPT) ile Güvence Denetimleri (Safequard) antlaşmalarına taraf olan İran’ın,yükümlülüklerini yerine getirmesi ve nükleer tesislerinde ani denetimleri öngören ek protokolü onaylaması çağrısını da yineledi.

‘AB Enerji 2020 Stratejisi’ hakkında bir açıklama yapan Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu, AB Komisyonu’nun taraflı önerileri ve aldatıcı analizleri karşısında ciddi bir hayal kırıklığına uğradıklarını belirtti. Avrupa Birliği Komisyonu, 2020 Enerji Stratejisiyle ilgili politikalarını kamuoyuyla paylaşmıştı. Yeşil Avrupa Parlomentosu milletvekilleri ise komisyonun strateji belgesinin hatalı analizlere dayandığı ve kamuoyunu aldatıcı nitelikte olduğu düşüncesinde. Yeşiller/Avrupa Özgür İttifakı’nın enerji konusundaki eşsözcüsü ve Lüksemburg parlamenteri Claude Turmes rapor hakkında şu yorumu yaptı; “Komisyon’un enerji konusunda bugüne dek gösterdiği ilk stratejik vizyon hazırlama çabası olan bu rapor aldatıcı bilgilerle dolu ve raporda nükleer enerji konusunda şaşırtıcı derecede güçlü bir yandaşlık, bir lobicilik söz konusu. Raporun tamamı hatalı analizlerle dolu ve AB’deki enerji sektöründe çok büyük öneme sahip enerji verimliliğiyle yenilenebilir enerji konularını ikinci plana itmeye gayret ediyor”. Turmes, komisyon raporunda, Avrupa’nın fosil yakıtlar bağımlılığından nasıl kurtulacağı konusunda ciddi bir önerinin yer almadığını ve nükleer enerjinin AB’li tüketicilere bir nimetmiş gibi gösterilmeye çalışıldığını da söylüyor. Turmes, “Komisyonun bu raporunu en iyi ihtimalle AB yurttaşlarıyla dalga geçmek, ama daha muhtemelen bir hakaret olarak algılıyoruz.” diyor.

Greenpeace Akdeniz’in, Akkuyu’nun yanı başındaki Büyükeceli Beldesi camisine kurduğu güneş enerjisi sisteminin açılışı dün yapıldı. Açılışın ardından, güneş enerjisi kullanılarak sıkılan portakal suları dağıtıldı. Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği [GENSED]’in teknik desteğiyle geliştirilen proje kapsamında yöre halkını güneş enerjisi sistemleri konusunda bilgilendirme çalışmaları yapıldı, yenilenebilir enerjiler hakkında söyleşiler gerçekleşti. Meclis önünde nükleere karşı geldikleri için yargılanan eylemciler ve geleceği güneşte gören gönüllüler de on gün süren proje boyunca Akkuyu’da, yöre halkıyla diyalog halinde çalıştı.
Maliyeti Greenpeace tarafından karşılanan sistem 2,25 kW kurulu güç kapasitesinde ve caminin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek durumda. Yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği çözümleri, nükleer enerjinin tam sekiz katı daha fazla istihdam sağlıyor. Güneş ise en çok istihdam yaratan saha; hükümet bu santrali inşa edeceğine aynı güçte fotovoltaik güneş sistemlerine teşvik verse 120 bin yeni, temiz, vasıflı iş yaratılacak. Doğamızı, geleceğimizi ve refahımızın yaygınlaşmasını düşünerek acilen enerji politikası yenilenebilir enerjilerin önünü açacak şekilde değişmeli. Hükümet nükleere dur demeli ve yenilenebilir enerji kanunundaki değişiklikleri hızla meclisten geçirmeli.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Güney Kore ile nükleer enerji santrali yapımı konusunda anlaşma sağlanamadığını bildirdi. Bakan Yıldız “Güney Kore ile bazı şartlarda henüz mutabık kalmış değiliz. Bu son yaptığımız görüşmede de bu noktaları aşamadık. Diğer ülkelerle görüşmelere başlayacağız.” dedi. Enerji Bakanı, bayram sonunda Japon Toshiba firmasıyla da görüşüleceğini belirtti. Diğer yandan, Rusya Başbakanı, hem fiyat hem de kalite konusunda nükleer santral inşaatı için Türkiye'ye çok iddialı bir teklifte bulunduklarını söyledi. Bakanlığın bütün bu boşa giden emekleri niye konsantre güneş santralleri veya çatılarımızı güneş paneleri ve rüzgar gülleri ile donatmak için kullanılmıyor? Niye sade vatandaş elektrik üreterek para kazanacağına, bu paralar vatandaşın cebinden Rusya, Kore veya Japonya’ya verilmeye çalışılıyor?

Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) başkanı Yukiya Amano, Suriye'nin tartışmalı nükleer tesisini incelemeyeceklerini ifade etti. Amano, Suriye’nin nükleer faaliyetler yürüttüğünden şüphelenilen Dair Alzour bölgesindeki tesislerini denetleme konusunda çekimser kaldı. İsrail’in 2007’de bombaladığı ve harabeye dönen tesislerin UAEK tarafından en son denetlendiği tarihin üzerinden iki yıldan fazla süre geçti. ABD, tesisin Kuzey Kore tasarımına sahip olduğunu ve nükleer bomba geliştirmek için inşa edildiğini savunmuştu. Yukiyo Amano, tesis için gelecekte özel bir denetimin gerçekleştirilebileceğini ancak şu an için Suriye’ye karşı sert bir tutum içinde olmadıklarını, aksine Ortadoğu ülkesiyle işbirliği yapmak istediklerini belirtti. Bu gidişle nükleersiz Ortadoğu değil nükleer batağa saplanmış her an patlamaya hazır bir Ortadoğu ile karşı karşıya kalacağız.

Akkuyu’da Rusya’nın tasarladığı VVER-1200 reaktör tasarımının kullanılacağı santralin 50 yıl sonra ömrünü tamamlayacağını ama çevreye vereceği zararın geri dönülmeyecek kadar yıkıcı olacağını savunan Greenpeace, bölgeye nükleerden önce girdi. Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarına dikkat çekmek ve nükleerin tehlikelerini anlatmak isteyen Greenpeace gönüllüleri, Akkuyu Santrali’nin yapılacağı alanın 4 kilometre yakınındaki Büyükeceli Köy Camii’ne güneş enerji sistemi kurmaya başladı. Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği (GENSED) ile işbirliği yapan çevre kuruluşu, güneş enerji sisteminin ne kadar kolay ve ekonomik olduğunu ortaya koydu. Nükleer santralda çalışma umudu olan işsiz gençlere, güneş enerji sistemi kurma konusunda kurs veren Greenpeace ve GENSED, Büyükeceli beldesindeki genç nüfusuna bu sektörde nasıl iş bulabilecekleri konusunda da yardım edecek. Greenpeace Proje Koordinatörü Alidost Numan, “Nükleer santral nedeniyle 20 yıldır ekonomik geleceği belirsizleşen bölge halkı, tek kurtuluşun santralda vasıfsız işlerde çalışmak olduğunu düşünüyor. Oysa Nükleer santral bölgede daha iyi iş olanaklarının önündeki en büyük engel. Son on yılda Almanya’da yenilenebilir enerji sahasında 340 bin kişiye yeni iş yaratıldı. Nükleerde ise sadece 30 bin kişi çalışıyor. Güneş enerjisi açısından Avrupa’nın ikinci en büyük potansiyeline sahibiz. Hükümet bu santral yerine güneş sistemlerine teşvik verse 120 bin kişiye temiz, vasıflı iş yaratılacağını hesaplıyoruz” dedi.

Almanya’nın Gorleben Nükleer Atık Deposu’na doğru yol alan ve tehlikeli radyoaktif madde taşıyan özel trene karşı protesto sürüyor. Fransa’dan yola çıkan Castor adlı nükleer atık yüklü 11 konteynerde, 123 ton nükleer atık taşınıyor. Greenpeace eylemcileri, kendilerini raylara bağlamak dahil çok sayıda eylem düzenleyerek Fransa’dan Almanya’ya radyoaktif madde taşıyan trenin yolunu değiştirtmeyi başardı. Trendeki yük, tarihin en büyük nükleer atık transferi olarak niteleniyor. Doğaseverlerin tepkisine rağmen nakli gerçekleştiren şirket ise bunun rutin bir operasyon olduğunu savundu. Nükleer atık taşıyan trenin Fransa’dan Almanya'ya ulaşması üzerine binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen protesto gösterilerinde Başbakan Angela Merkel hükümetinin nükleer enerji politikaları protesto edildi. Dannenberg kentinde ve trenin güzergâhında bulunan birçok noktada göstericiler eylemlere traktörlerle katıldı ve tren rayları üzerinde barikatlar kurdu. Bir grup Greenpeace üyesi, tren rayının altına çukur kazmak isteyince polis müdahale etti. Yaklaşık 150 protestocu, cop ve göz yaşartıcı bomba kullanılarak dağıtılmaya çalışıldı. Protestolarda, Sol Parti ve Yeşiller Partisi’nin önde gelen siyasetçileri de yer aldı. Greenpeace Uluslararası Direktörü Kumi Naidoo nükleer enerji üreten şirketlerle işbirliği yapmak yerine hükümetin yenilenebilir enerjiye ağırlık vermesi gerektiğini söyledi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, son günlerde sıkça tartışılan nükleer santral ve HES konularıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Yıldız, "Akdeniz ve Karadeniz’de 2 nükleer santral yapmayı planlıyoruz. Nükleer santralle birlikte Türk sanayisi de lig atlayacak’’ dedi. Enerji Bakanı Taner Yıldız memleketi Kayseri’de, ikinci nükleer santral için anlaşma imzayacaklarını da sözlerine ekledi. Böylece nükleer tehlike yaşamımıza girmiş olacak... biz izin verirsek.

Rusya Başbakanı Vladimir Putin ve hükümet üyeleri Mersin Akkuyu'ya inşa edileceği söylenen nükleer santralle ilgili uluslararası anlaşmayı imzalayarak parlamentonun alt kanadı Duma'ya gönderdi. Temmuz ayında TBMM'de kabul edilen anlaşmanın,Rusya parlamentosundan da geçerek Ekim ayı içinde yasalaşması bekleniyor. Nükleer felaketin Rusya eliyle Türkiye’ye girmemesi için mücadele sürecek...

ARALIK
Wikileaks’in açıkladığı belgeler, Türkiye, Almanya, Hollanda ve Belçika’da ABD’nin taktik nükleer silahlarının bulunduğunu doğruladı. ABD’nin Berlin Büyükelçiliği’ne ait 12 Kasım 2009 tarihli görüşme kaydının yer aldığı belgede, Almanya’da hükümet anlaşmasındaki tüm nükleer silahların kaldırılması planıyla ilgili konuşmalar bulunuyor. Belgelere göre ABD Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Philip Gordon, ABD’nin Almanya Büyükelçisi ile Almanya’nın Ulusal Güvenlik Danışmanına, “Almanya ile birlikte Belçika ve Hollanda’dan da bu silahların geri çekilmesi halinde Türkiye için kendininkileri tutmaya devam etmesini politik olarak çok zor olacağını” söylüyor. Bu dört ülkede ABD’nin nükleer silahları bulunduğu yönündeki söylentilerin doğrulanması anlamına gelen belgeye dün NATO sert bir tepki gösterdi. NATO Sözcüsü Oana Lungescu, bu belgenin sızdırılmasının “yasa dışı ve tehlikeli” olduğunu söyledi. Peki bu nükleer silahlar yasal ve tehlikesiz mi? Dünya tersine mi dönmeye başladı?

Japonya Bankası'nda kurumsal planlama daire başkanı Tadashi Maeda, Tokyo’da yayınlanan Sankei Shimbun’da yer alan yazısında, Başbakan Erdoğan’la nükleer enerjide Japon-Türk işbirliğine ilişkin 15 dakikalık görüşmesini anlattı. Maeda, ocak ayında Abu Dabi’de düzenlenen Dünya Enerji Zirvesi’nde yaptığı görüşmede, nükleer santral projelerine sahip olan Türkiye’nin Başbakanına, Japon nükleer santral teknolojisinin reklamını yaptığını dile getirdi. Maeda, daha sonra Türkiye’yi ziyaret ederek, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşarı, Nükleer Santral Komitesi Başkanı ve Elektrik Enerjisi Kurumu Başkan Yardımcısı ile görüşmeler yaptığını kaydederek, nükleer santral müzakereleri tahmin edilenden daha zor bir süreç olarak karşımıza çıkıyor... Akdeniz kıyısındaki Akkuyu ve Karadeniz’deki Sinop’ta en fazla dört reaktörden oluşan nükleer santraller inşa edilmesi planlanıyor dedi. Anlaşılan vatandaşlarımızın vergileri ile yapılması planlanan nükleer batak için bundan gelir elde etmek isteyenler sırada. Benim merak ettiğim niye haberlere rüzgar ve güneş santrali yapacak şirketlerin Erdoğan ile görüşmeleri yansımıyor?

Tahran’ın nükleer faaliyetleriyle ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi’nin talebi üzerine Cenevre’de 6 dünya gücünün temsilcileri toplantılarını bitirdi. Görüşmelerin yeni turunun ise 2011’in ocak veya şubat aylarında Türkiye’de yapılması öngörülüyor. Cenevre’de İran, uranyum yakıt takas anlaşmasıyla ilgili Türkiye’nin gelecekte müzakere süreçlerine dahil olmasına dair öneride bulundu. Öneri, Türkiye’nin önemli bir rol üstlenmesi açısından olumlu olarak değerlendirildi. Ancak bu durumun AB önderliğindeki görüşmelerde P5+1 (ABD, Çin, İngiltere, Almanya, Fransa ve Rusya) Türkiye’nin aktif rol sağlama olasılığı düşük olarak görülüyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ise İran’a uygulanan yaptırımların kaldırılması gerektiğini söyleyerek, bunun nükleer müzakerelerde ilerleme elde edilmesine yardımcı olacağını belirtti. ABD’nin İran’a yönelik nükleer silahlar için nükleer programın sürdürüldüğüne dair bir korku yaratmaya çalıştığını öne süren Tahran, uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmayı reddediyor.

Mersin ve Ankara nükleer karşıtı platform üyeleri, Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği önünde Akkuyu'da kurulacağı söylenen nükleer santral projesini protesto etti. Atakule önünde toplanan grup, ‘Nükleer Santral İstemiyoruz’, ‘İthal Çernobil İstemiyoruz’ pankartları açarak ve ‘Nükleere İnat, Yaşasın Hayat’ sloganları atarak Rusya’nın Ankara Büyükelçiliğine yürüdü. Mersin Nükleer Karşıtı Platform adına basın açıklamasını okuyan Sebahat Arslan, Akkuyu Nükleer Santrali projesinin ihalesiz, rekabetsiz, şartnamesiz, gizli kapaklı ve kanunsuz bir şekilde yapılmaya çalışıldığını söyledi. Arslan, Rusya’nın Akkuyu’da kurmayı planladığı ‘VVER1200’ modelinin dünyada denenmemiş olduğunu ve Rusya’nın kanun ve yönetmeliklerine uymadığı gerekçesiyle mahkeme kararıyla ülkede kurulumunun engellendiğini ifade etti. Sebahat Arslan, Rusya’nın kendi ülkesine kuramadığı sabıkalı teknolojisini Türkiye’de kurmaya çalıştığını söyledi.

Türkiye ve Japonya’nın nükleer santral için anlaşma imzalaması, Japon basını tarafından, “İbre döndü”, “Türkiye’nin kırmızı çizgileri” başlıklarıyla verildi. 10 milyonun üzerinde tirajı olan Japon gazetelerinden Yomiuri Shimbun, Japonya’daki nükleer santrallerin depreme dayanıklılığına vurgu yaparken, Türkiye’nin Japon firmaları üzerine odaklandığını aktardı. Nihon Keizai Shimbun gazetesi de, Türkiye’nin nükleer santral görüşmelerinde devlet garantisiyle ilgili “kırmızı çizgileri” olduğunu belirtti. Japonlar, nükleer anlaşmadan son derece memnun görünüyor, ancak Greenpeace Akdeniz yapılan antlaşmanın Türkiye’ye yakışmadığını ve büyük bir hata olduğunu belirtti. Greenpeace bakana ülke ülke bir nükleer alıcı olarak gezip vakit kaybetmek yerine Türkiye’de yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği atağı yapma çağrısını tekrarladı.

BM'ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), Sırbistan'da faaliyette olmayan bir reaktörden tonlarca nükleer atığın Rusya'ya gönderildiğini bildirdi. Kurumun eşgüdümünde yürütülen operasyonla ilgili bir yetkili, Rusya'ya gönderilen nükleer atıkta, nükleer savaş başlığı yapabilecek düzeye yakın miktar olan 13 kilogram zenginleştirilmiş uranyum da bulunduğunu belirtti. Sırbistan'ın Vinca reaktöründen Rusya’da bir tesise aktarılan 2,76 ton nükleer atığın, bu tür malzemelerin geri gönderilmesiyle ilgili uluslararası program uyarınca bugüne kadar tek seferde nakledilen en yüksek miktar olduğu kaydedildi. UAEK, bu nükleer atığın Rusya'da yeniden işleme tesisine ulaştırılmasının bir ayı aşkın süre aldığını bildirdi. Ancak bu yeniden işleme tesilerinin de doğru düzgün çalışmadığı biliniyor.

Greenpeace, Nijer’de, Somair’in uranyum maden işletmesinden 200,000 litre metreküp radyoaktif atık sızdığını bildirdi. Aghir in’Man adlı bir Sivil Toplum Örgütü adına tesisi inceleyen Almoustapha Alhacen, tesisin 11 Aralık’tan bu yana iki hektarı kirlettiğini doğruladı. Nükleer reaktör üreticisi Paris merkezli Areva 2009’da dünyanın en büyük uranyum madencisiydi. Geçen yıl şirket, nükleer yakıt olarak işlenmek üzere 8,626 ton radyoaktif madde çıkardı. Areva’nın sitesine göre, Somair Areva’nın 2009’da 1,808 ton uranyum üretmiş olan bir alt şirketi. Somair’in üretiminin 2012’de 3,000 tona çıkartılması planlanıyor. 200,000 litre metreküp radyoaktif atık sızarken Fransız Areva şirketinin basın-yayın müdürü Patricia Marie konu hakkında ilk etapta bir yorum yapmaktan kaçındı. Nijer hükümet sözcüsü Laoli Dandah da yine konuyla ilgili sorulara yanıt vermedi.

Rusya, Mısır'ın inşa etmeyi planladığı dört üniteden oluşacak ilk nükleer santral inşaatı ile ilgili ihaleye girmeye hazırlanıyor. Santralin tüm hisselerinin Rusya'ya ait olup olmaması ile ilgili belirsizlik sürerken, Kahire Moskova'nın nükleer santralle ilgili teklifini olumlu karşıladı. 2025'e kadar inşa sürecini tamamlamayı planlayan Mısır, ilk üniteyi ancak 2019'da aktif hale getirebilecek. Çernobil'de meydana gelen kaza sonrası 1986'da nükleer programını durduran Mısır, her nedense bu tehlikeli planlara yeniden başladı. Bu arada tehlikeli planlar Türkiye’de de devam ediyor. Moskova Mersin-Akkuyu'ya inşa edilecek 4,8 GW gücündeki nükleer santral için iç hukuki sürecini tamamladı. Rusya Türkye’deki lisans ve izinleri alabilirse 2013'te inşaat çalışmalarına başlamayı bekliyor. Türkiye kanunlarını ve yönetmeliklerini alt etmeyi becerebilse bile nükleer santral ancak 2021'de çalışmaya başlayacak.

Mersin’in Akkuyu’da yapılmak istenen nükleer santrale karşı artan tepkilere Türk hükümeti kulaklarını tıkayınca, Mersinliler seslerini Rus Büyükelçiliği’nde duyurmaya karar verdi. 25 Aralık’ta Ankaradaki Rusya Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapmaya hazırlanan yöre halkı, ülke turizminin can damarı Akdeniz’e yapılması düşünülen nükleer santrali protesto edecek. Nükleer santral projesi, hem denenmemiş bir Rus teknolojisinin kullanılacak olması hem de Türkiye’de rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının önünü tıkayacak olması nedeniyle ciddi eleştirilere maruz kalıyor. Güneş enerjisine Güney Afrika, Bulgaristan, Çin’in Tayvan’ı ve hatta karlar ülkesi Ukrayna bile alım garantileriyle destek verirken, hükümet hala gereksiz tartışmalarla yasa değişikliğinin çıkmasını engelliyor ve iklim değişikliğine yol açmayan, çevreyi kirletmeyen, yenilenebilir ve yerli bir kaynak olan güneş enerjisine gereken desteği vermeye yanaşmıyor.

Alman kamuoyunun hassas olduğu nükleer yakıt transferi, yeniden gündemde. Kamuoyunda büyük tepki toplayan nükleer atık yüklü konteynerler, yine Fransa’dan Almanya’ya naklediliyor. Almanya’da nükleer atık taşıyan özel tren nedeniyle olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Castor adı verilen nükleer atık yüklü konteynerler, Fransa'nın Aix-en-Provence şehrinden yola çıktı. Nükleer atık yüklü trenin bugün Mecklenburg-Vorpommern eyaletindeki Lubmin’e ulaşacağı tahmin ediliyor. Almanya’ya ait Karlsruhe Nükleer Tesisleri ve nükleer enerjiyle çalışan Otto Hahn gemisinin 2 bin 500 yakıt çubuğundan oluşan nükleer yakıtı yıllardır Fransız nükleer tesislerinde depolanıyordu. Kasım ayı başında da Fransa’dan Almanya’nın Gorleben kentine nükleer atık nakledilmesi protesto gösterilerine neden olmuştu.

Hiç yorum yok: