Gezegenin Geleceği Programından Sınıflandıran Banu Koç
OCAK
Bu arada Greenpeace’den Türkiye’de bir eylem, Başbakan Erdoğan’a sürpriz ziyaret! Meclis’te AKP’nin Grup Toplantısı’na giren Greenpeace eylemcisi, Başbakan Erdoğan’ın konuşması sırasında pankart açarak hükümetin nükleer planlarına “Hayır” dedi. Başbakan Erdoğan’a “Nükleer İnattan Vazgeç” mesajı veren eylemci, polis tarafından göz altına alındı. Kapalı kapılar ardında, kamuoyu ile paylaşılmadan sürdürülen nükleer görüşmelerin bir örneği de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaşandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Rusya Başbakan Yardımcısı Igor Seçin’in de katıldığı bir toplantıda iki ülke arasında nükleer santral tesisi yapımı işbirliği ortak beyannamesi imzalandı. Yapılan anlaşmanın detayları ise bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadı. Bugüne kadar uygulanan enerji politikaları, Türkiye’nin diğer ülkelere ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını ortadan kaldıramadı. Alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarını görmezden gelen hükümetin, halkı ayağa kaldıran nükleer enerji ve HES’ler – yani Hidroelektrik Santraller, yeni doğalgaz alım anlaşmaları ve planlanan 47 kömürlü termik santral dışında önümüzdeki dönemler için temel bir enerji politikası bulunmuyor. Nükleer santral görüşmeleri ise başka enerji projeleri ile ilişkilendiriliyor. Burgaz-Dedeağaç projesinden hoşnut olmayan Ruslar, daha karlı olduğunu düşündükleri Samsun-Ceyhan petrol boru hattına dahil olmak peşinde. Bu projeye dahil olmak için de Rusya’nın Türkiye ile yapmak istediği başka anlaşmalar için nükleer santral ihalesini önkoşul olarak koyduğu da dolaşan söylentiler arasında. Kapalı kapılar ardında şaibeli olabilecek işlere karşı çıkan, kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjiye hayır diyen 1 milyon “radyoaktivist”, http://nukleer.greenpeace.org sitesinde biraraya geliyor.
Örneğin Kenya’yı ele alalım. Yalnızca gelişmiş ülkeler değil, gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkeler de gezegenin geleceğiyle ilgili sorumsuz davranabiliyorlar. Bunların arasında şüphesiz Türkiye var ancak Stockholm Çevre Enstitüsü’nün raporuna göre, Kenya’nın kalkınma planları, ülkenin karbon salımlarını ikiye katlayacak. Kenya’nın şu anda düşük sera gazı salım oranına sahip olmasının sebebi, elektriğini çoğunlukla yenilenebilir enerjilerden karşılaması. Ülkenin 2030 planı, 2030’da nüfusun ikiye katlanacağı ve yıllık ekonomik büyümenin %10 olacağı üzerine kurulu. Planda, araba kullanımını gerektiren şehirleşme ve termik santraller öncelik taşıyor. Eğer gerçekten plan bu şekilde ilerlerse, 2005’te 42 megaton karbon diyoksit salımına sahip ülkenin salımları, 2030’da 91 megatona ulaşacak. Bunun engellenebilmesi için, düşük karbon salımlı bir kalkınma planı oluşturulması gerekiyor. Yenilenebilir enerjide sürdürülebilirlik sağlandığı takdirde, bu mümkün. Üstelik Kenya’nın Batı’nın kirli teknolojilerine ihtiyacı yok. Kolaylıkla teknoloji atlaması gerçekleştirebilecek konumda. Bu arada Kenya’da ormansızlaştırma da yok. Bu bir hükümet politikası. Hatta tam aksine, birçok alanda geniş ölçekli ormanlar oluşturuyorlar. Ormansızlaştırma karşıtı bir devlet politikasının, tüm hükümetler tarafından örnek alınması gerekiyor. Şimdi aynı ilerici yaklaşımı kalkınmayı karbonsuzlaştırarak gerçekleştirebilir.
Bugün çevre haberlerinde biraz içe bakalım ve bakalım neler oluyor ülkemizde. Yıllardır çevresine verdiği korkunç zararı dile getirdiğimiz Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin tarım arazilerine zarar verdiği Yargıtay tarafından karara bağlandı. Santrale karşı dava açan bir çiftçi, 110 bin lira tazminat kazandı. Çiftçi Mehmet Yağcı, diğer birçok mağdur gibi, Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin baca gazı arıtma tesisi olmadan çalışarak arazisine zarar verdiği iddiasıyla dava açtı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden bilirkişi heyetinin aldığı numuneler, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarında incelendi. Sonuçlar, çoğu arazide yüzde 10'luk bir değer kaybı olduğunu gösterdi. Yerel mahkeme de bu yönde karar verdi. Ardından Yargıtay’a giden ilk dava olan Mehmet Yağcı’nın durumuna ilişkin verilen kararı Yargıtay onadı. Bu kararın önemi büyük, çünkü konuyla ilgili Yargıtay’ın verdiği ilk karar olduğu için emsal teşkil edecek. Yerel mahkemede aynı taleple açılmış 160 dava ve Yargıtay’da bekleyen onlarca dava var. Bu karar, tüm bu davaların da sonuçlarını etkileyebilecek bir örnek olacak. Aynı şekilde, termik santralin korkunç zararlar verdiği diğer yerlerde de insanların hakkını hukuki yollardan aramaları için bir teşvik niteliğinde olacak.
Doğu Karadeniz’de Hidroelektrik Santrallere karşı mücadele veren muhtarlar ise ne yazık ki mücadelelerinde henüz sonuç alamadılar. Radikal gazetesinin haberine göre, Doğu Karadeniz Senoz Vadisi’nde 11 köyün muhtarı, 2008’de Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na başvurmuş ve Senoz’un sit alanı ilan edilmesini istemişti.
Ancak 1,5 yıl sonra, geçen hafta Rize’nin Çayeli ilçesine kurul, taşocakları ve yapımı devam eden HES projelerinin vadiyi olumsuz etkilediğini söyledi. Bu nedenle alanın sit alanı özelliklerini yitirdiğine karar Verdi. İnşaatlar, aksine verilen mahkeme kararlarına rağmen sürüyor. TEMA Rize Temsilcisi Nevzat Özer, iki HES projesinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğini, yine de inşaatın devam ettiğini söyledi. Doğal Sit alanı olan yerlerde bile, HES atağı nedeniyle Çevresel Etki Değerlendirme raporuna gerek duymadan inşaatlara başlandığını da ekledi. Dünyanın en güzel vadilerini barındıran Doğu Karadeniz’in böyle acımasızca katledilmesi ve hukuken buna “Dur” denmiş olmasına rağmen katliamın devam etmesi hukuk devletinin nerede olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Acilen hukuk kararları uygulamaya geçilmeli veya uygulamayanlar hakkında kanuni işlem başlatılmalı.
Dün, ülkemize iklim çok önemli bir ekonomi profesörü, Nicholas Stern, Karbon Saydamlık Projesi’nin açılış konuşmasını yapmak için geldi. Stern, Grantham İklim Değişikliği ve Çevre Enstitüsü Başkanı, ayrıca London School of Economics’te profesörlük yapıyor. 2006’da Brown’ın isteği üzerine iklim değişikliğinin maliyetini araştırmıştı. Konuyla ilgili hazırladığı 700 sayfalık Stern Raporu, tüm dünyada büyük ses getirmişti. Karbon Saydamlık Projesi ise, 2000’den beri, şirketlerin karbon ayak izini görülebilir hale getirmek için dünyanın birçok ülkesinde yürütülüyor. Yani şirketlerin sera gazı salımlarını ve iklim değişikliği ile ilgili politikalarını yatırımcılara açıklamaları sağlanıyor. Türkiye’de projeyi, Akbank ve Sabancı Üniversitesi yürütecek. İlk yıl, İMKB’de işlem göre ve ISE-50 endeksindeki 50 şirket, karbon ayak izlerini açıklamaya davet edilecek. Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı, 2020’de küresel gayri safi milli hasılanın %20’sinin iklim değişikliğinden kaynaklanan zararların telafi edilmesine ayrılacağını söyledi. Amaç ise, bu kaybı en aza indirmek. Bunun için biran önce enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji şart.
Bugün çevre haberlerinde biraz içe bakalım ve bakalım neler oluyor ülkemizde. Yıllardır çevresine verdiği korkunç zararı dile getirdiğimiz Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin tarım arazilerine zarar verdiği Yargıtay tarafından karara bağlandı. Santrale karşı dava açan bir çiftçi, 110 bin lira tazminat kazandı. Çiftçi Mehmet Yağcı, diğer birçok mağdur gibi, Afşin-Elbistan Termik Santrali'nin baca gazı arıtma tesisi olmadan çalışarak arazisine zarar verdiği iddiasıyla dava açtı. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nden bilirkişi heyetinin aldığı numuneler, Tarım Bakanlığı laboratuvarlarında incelendi. Sonuçlar, çoğu arazide yüzde 10'luk bir değer kaybı olduğunu gösterdi. Yerel mahkeme de bu yönde karar verdi. Ardından Yargıtay’a giden ilk dava olan Mehmet Yağcı’nın durumuna ilişkin verilen kararı Yargıtay onadı. Bu kararın önemi büyük, çünkü konuyla ilgili Yargıtay’ın verdiği ilk karar olduğu için emsal teşkil edecek. Yerel mahkemede aynı taleple açılmış 160 dava ve Yargıtay’da bekleyen onlarca dava var. Bu karar, tüm bu davaların da sonuçlarını etkileyebilecek bir örnek olacak. Aynı şekilde, termik santralin korkunç zararlar verdiği diğer yerlerde de insanların hakkını hukuki yollardan aramaları için bir teşvik niteliğinde olacak.
Litvanya'da 26 yıldır çalışan nükleer santral kapatıldı. Santral, Litvanya'nın elektrik ihtiyacının %70'ini karşılıyordu. Yapısı ise, 1986'da dünyanın en korkunç nükleer kazasına sahne olan Çernobil ile aynıydı. Litvanya, 2004'te AB'ye üye olabilmek için bu santrali 2010'da kapatacağına söz vermişti. İki reaktörün birini ise 2004 yılında kapatmıştı. Litvanya, elektrik ihtiyacını karşılamak için, yine eski teknolojilerden medet ummaya devam ediyor. Şu anda enerji açığını, doğalgaz ve termik santrallerden karşılamaya çalışıyor. Ancak AB desteğiyle yakın zamanda yenilenebilir enerjilere döneceğini açıkladı. Maalesef şu anda enerji konusunda tamamen Rusya'ya bağımlı durumda. Türkiye'de nükleer santral inadı sonlanmazsa, bizim de dış ülkelere bağımlı olmamız kaçınılmaz. Dışa bağımlılığa hayır demek için www.ilovvenuclear.org adresini ziyaret edin, siz de nükleere hayır deyin.
ŞUBAT
Avustralya, dünyanın en büyük uranyum rezervlerine sahip ülkesi. Avustralya Başbakanı Kevin Rudd ise, bunun bile nükleer tuzağına düşmek için bir sebep olamayacağını gösteren bir kararı açıkladı. Avustralya, düşük karbon salımına sahip diğer enerji seçeneklerini değerlendirecek. Ancak ne yazık ki nükleer karşıtı bu tavır, yenilenebilir enerjilerin kullanılacağını göstermiyor. Avustralya, sözde 'temiz' kömür ve karbon depolama yöntemlerinden yararlanacağını söyledi. Oysa ki karbon depolama, gelecek kuşaklar için bir saatli bomba. Çünkü depolanan karbonun 'sonsuza kadar' yer altında kalacağını kanıtlayan hiçbir araştırma yok. Bu da bu teknolojinin sürdürülebilirliği konusunda ciddi endişelere neden oluyor. Avustralya, 2020'ye kadar sera gazı salımını %5 oranında düşürecek. Eğer küresel bir iklim anlaşması imzalanabilirse, bu oranı %25'e kadar çıkarabileceğini de ifade etti.
Avustralya, kirli ve eski bir enerji olan kömürü Çin'in de kullanmasını sağlamak üzere anlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre Avustralya, önümüzdeki 20 yıl boyunca Çin'e 60 milyar dolar değerinde kömür satacak. Bu da her yıl 30 milyon ton kömür anlamına geliyor. Yani Avustralya, toplam iç sera gazı salımının %20'sine eşit miktarda kömürü Çin'e gönderecek. Uzmanlar, bu durumun Kopenhag Mutabakatı’na aykırı olduğunu söylediler.
Ancak bu arada gezegenin geleceğini ne kadar düşündüğü koca bir soru işareti. Evet, Obama güneş enerjisine öncelik tanıyacağını açıkladı. Ama diğer yandan, Obama’nın iklim çözümleri arasında “yeni jenerasyon nükleer santraller” de var. Obama, daha çok üretim, daha çok verim ve daha çok kar için nükleer santrallere yöneleceğini açıkladı. Ayrıca “temiz” olduğunu iddia ettiği yeni termik santrallere ve biyoyakıt tüketimine de ağırlık verileceğini söyledi. Obama, tıpkı Birleşik Krallık gibi, can çekişen kirli enerji sektörlerinin baskılarına hayır diyemiyor ve bu nedenle doğru yoldan uzaklaşıyor. Siz Türkiye’nin de bu yanlışa düşmesini istemiyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girerek nükleere karşı olan 1 milyon kişinin arasına katılın.
MART
Yeni Zelanda’da dan bir başka haberde hükümet, koruma altında olan bir bölgeyi madenciliğe açma planları yapıyor. Maden açma planlarını 500 kişi Meclis önünde güçlü ve renkli bir şekilde protesto etti. Maden planları yedibinellisekiz hektarlık paha biçilmez doğal alanın koruma altındaki statüsünü kaldırıyor. Doğa yok edilirken altından altın, gümüş, kömür ve diğer mineraller çıkarılacak. Forest and Bird, Greenpeace, Coromandel Watchdog ve Green MP’nin de katıldığı bu protesto Nelson man Joni Bridges tarafından, Facebook sitesini kullanarak düzenlendi. Göstericilerden bazıları doğal alanın sakinleri olan kiwi, kakariki ve puheko hayvanlarının kılığına büründüler.
Greenpeace aktivistleri bir kere daha Prunerov II kömürlü termik santralinin 300 metre yüksekliğindeki bacasına tırmandı. Çevrecilere göre Prunerov santrali, Çek Cumhuriyeti’ndeki hava kirliliğinin en büyük sorumlusu. Protestonun sebebi, bugünkü basın bülteninde açıklandığı üzere santralin kapasitesinin arttırılmasıydı. Çek Cumhuriyeti Çevre Bakanı Jan Dusik bu nedenle geçen hafta istifa etmişti. Dusik hükümetten ayrılmasının sebebinin Prunov santralinin kapasitesinin arttırılmasının çevre üzerindeki etkisi konusunda kararsız kalması olarak açıkladı. Greenpeace enerji ve iklim kampanyası sorumlusu Jan Rovensky, kapasitenin arttırılmasından sorumlu CEZ şirketinin Prunerov’da herşeyi yapmaya muktedir olduğunu ve buna hükümet krizini tetiklemenin de dahil olduğunu söyledi. Çevre Bakanı Jan Dusik’i ilkeli kararından dolayı kutlar, darısı Türkiye’nin başına deriz.
NİSAN
Greenpeace aktivistleri dün Stockholm kentinde hükümetin sahip olduğu enerji şirketi Vattenfall’ın Yıllık Genel Toplantısı’na çalışanların binaya girmesini engellemeye çalışarak eylemde bulundu. Ayrıca çatıda kömüre ve nükleere yapılan yatırımları kınayan yüzde yüz yenilenebilir enerji yazan bir pankart da açmayı başardı. Vattenfall Avrupa’nın en büyük beşinci elektrik şirketi olması nedeniyle İsveç’in iklim değişikliğine karşı verdiği mücadelede en güçlü oyuncu olarak biliniyor. Ticaret Bakanı Olofsson enerji devrimini başlatmak için son 3 yılda hiç birşey yapmadı. Bununla beraber enerji teknolojisine yatırım yapmak yerine İsveç’te yeni nükleer santral riskleri alınmakta ve yurtdışında da kömür ocaklarına yatırım yapılmakta. Şirketin medya sözcüsü, iklim değişikliği konusunda Greenpeace‘le aynı fikirde olduklarını bununla beraber Avrupa’da yenilenebilir enerjiye en çok yatırım yapan şirketlerden biri olduklarını ama bazı şeyler için vakit gerektiğini belirtti. İklim değişikliğinin kimseyi beklemediğini hala anlamamakta direniyorlar. Siz de artık enerji devrimi olsun diyorsanız http://nukleer.greenpeace.org adresine girin ve nükleer santrallere karşı imzanızı atın!
Çernobil Nükleer Santral patlamasının 24. Yıldönümünü dün andık.
Volkan Konak ile beraber Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde katıldığım panelde Karadeniz’in Çernobil patlamasından bugüne çektiği ızdırap dile getirildi. Sinop gibi cennet bir ilde yapılması planlanan santralin, Sinop’a ne şekilde zarar verdiği de konuşuldu. Panele katılanlar biz ülkemizde Çernobil’ler istemiyoruz dediler. Pazar günü Gerze ilçesinde düzenlenen ''Nükleer ve Termik Santral İstemiyoruz'' mitingine katılan Greenpeace'in sancak gemisi ''Rainbow Warrior''da bulunan Greenpeace üyeleri, daha sonra Sinop Limanına demirledi. Gemide basın toplantısı sürerken Sinop Kalesi’nde Greenpeace üyeleri bir eylem gerçekleştirdi. Beş eylemci tarihi Sinop Kalesinin İskele Meydanına bakan surlarından iple sarkarak kale surlarına ''Sinop Nükleer İstemiyor'' yazılı bir pankart astı. Sinop halkı ise bütün pencereleri “Sinop Nükleer İstemiyor” posterleri ile bezemişti. Umuyoruz hükümet Sinop halkının sesini duyar.
Aralık ayında düzenlenen BM Kopenhag İklim Konferansı'nın alternatifi olarak Bolivya'da düzenlenen zirveye katılanlar, Bolivya lideri Evo Morales'in girişimini övdü. Cochabamba kentinde düzenlenen 3 günlük toplantının adı, "Halkın İklim Değişimi ve Doğa Ana'nın Hakları Konferansı". Dünyanın çeşitli yerlerindeki pekçok aktivist, bu hükümetin ortaya koyduğu yaratıcı, ilham verici vizyonun bir parçası olmak istiyor. Bolivya hükümetinin önerilerinde, kendi hükümetlerinin önerilerinde bulamadıkları birşeyler buldular. Zirvede ABD'den yüzlerce insan vardı çünkü Amerikan kongresi, hala kömür ve nükleer sanayilerini desteklemekten bahsediyor. Bolivya hükümeti ise Doğa Ana'nın haklarından, iklim değişiminden sorumlu insanların yargılanacağı uluslararası bir mahkeme kurmaktan, "iklim borcundan", kimin kime borçlu olduğundan söz ediyor... Bolivya'da olanlar bir umut ışığı. Tabii Cochabamba, BM görüşmelerine bir alternatif değil. Morales hükümetinin ilan ettiği vizyon, BM sürecini Kopenhag'da vardığı uçurumun kıyısından döndürmek. Çünkü Kopenhag'da iklim pazarlıkları, Kyoto Protokolü'nün de birkaç adım gerisine gitti.
Afşin Elbistan A Termik Santrali yakınında bulunan yerleşim alanları 1983 yılından beri santralin bacasından çıkan külle mücadele ediyor. Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Çoğulhan Belediye Başkanı Adem Yıldız, A termik santralinin 1983 yılında hizmete açıldığını ve o tarihte ÇED raporunda baca filtresi yapılması gerekli ibaresinin bulunduğunu dile getirerek, ancak 27 yıldır külle mücadele ettiklerini belirtti. Hesaplamalara göre 27 yılda 70 milyon ton partikül madde halkın kafasına yağmış. Bilim adamlarına göre ölçümler 75 ppm’i geçtiği zaman kanserojen özellik taşıyor. Hatta tarım yasaklanır deniyor. Santralin yakınındaki yerleşim yerlerinde yapılan tahlillere göre ise bu rakam 435 ppm. Santrallere “en masum ve temiz enerji üretimi şekli” diyenler bu haberleri duymuyor mu diye düşünmek işten bile değil.
Bugünkü programı güzel bir haberle bitirmek istiyorum. Bir termik santralin daha lisansı iptal edildi. Çeşitli çevreci kuruluşlar daha önce Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu"na Tufanbeyli termik santralinin lisansının iptali talepli yatıkları başvurularına red cevabı almışlardı. Daha sonra bu red cevabının iptaliyle ilgili olarak bir dava açtılar. Sonunda Ankara 3. idare Mahkemesi bu davada yürütmenin durdurulması kararı verdi. Her gün yeni bir santralin iptal haberlerini vermeyi diliyoruz.
İklim konusunda bir başka haber. Dünya Bankası güya iklim değişikliğine destek olmaya karar verdiğini açıkladı. 3.75 milyar dolar değerindeki bu desteğin 260 milyon doları yenilenebilir enerji, 485 milyon doları kömür ulaşımı ve ocaklarının verimliliğinin arttırılması ve geriye kalan 3.05 milyar doları ise kömür gücüyle çalışan güç istasyonları için kullanılacak. Bu karar modası geçmiş kömür bazlı enerji üretimini destekliyor. Başka bir deyişle kirli enerjiye destek verilecek. Dünya Bankası’nın ileride vereceği yeni desteklerin karbon yoğunluğu düşürecek projelere yönelik olacağını umuyoruz, kömüre değil.
Yalova'nın Çiftlikköy ilçesi belediye başkanı Metin Dağ, Taşköprü beldesinde kurulması planlanan termik santralle ilgili olarak, ''Mevcut 1/25 binlik haritada fay hattının termik santral alanından geçtiği görülürken, santralı yapacak şirket tarafından hazırlatıldığı iddia edilen diğer haritada ise fay hattı denizden geçiyor'' dedi. Metin Dağ, düzenlediği basın toplantısında, termik santralin yapılması istenen alanı gösteren 2 ayrı harita bulunduğunu belirterek, haritaları gazetecilere gösterdi ve bu tip haritalarla mevcut bir tehlike görmezden gelinmek istendiğini belirtti. 17 Ağustos depremi sırasında akrilonitril tanklarının ne büyük bir tehdit oluşturduğu görüldü. Söylenene göre termik santral bu tankların çok yakınına yapılıyor. Olası bir depremde termik santrale bir şey olursa bu tanklara da zarar verebilir ve çevre açısından faciaya varan sonuçlar doğurabilir.
TMMOB Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu tarafından hazırlanan Türkiye’nin Enerji Görünümü Raporu, Türkiye’nin geleceği hakkındaki planları da gözler önüne serdi. ‘Kömür Türkiye’nin sigortasıdır’ denilen rapordan anlaşılacağı gibi Türkiye’nin geleceği kömüre bağlanmaya çalışılıyor, bu da gezegenin sonu demek. Kömür bir sigorta değil bir saatli bomba.
Teknoloji dünyasından bir haber daha… Greenpeace’in Microsoft bilgi merkezleri hakkındaki endişelerine dev şirket cevap verdi. 2010 yılı "Bulut Bilişimi Yılı" ve dolayısıyla “Bilgi Merkezleri” yılı olacaktı. Greenpeace’e göre 2010 yılı bilgi merkezlerinin duyacağı inanılmaz boyutta elektrik ihtiyaçları yüzünden karbon salımının artacağı yıl. Salı günü bir çok şirketin verdiği bilgilere dayanarak Greenpeace tarafından yayınlanan rapora göre Bulut Bilişimi nedeniyle bilişim teknolojleri sektöründe karbon salımının 2007’den 2020 yılına kadar üçte iki artacağı öngörüldü. Greenpeace, Microsoft, Google, Yahoo ve Apple’yi bilgi merkezlerinde “kirli enerji” kullandıkları için uyardı. Microsoft'un Chicago’daki yeni bilgi merkezinin %72.8 kömür ile, % 22.3 ‘ü ise nükleer ile çalışıyor. San Antonio’daki bilgi merkezinin ise %37.1’i kömür gücü ile destekleniyor. Microsoft “Gelişen teknolojinin uzak mesafeler arası iletişimi kolaylaştırdığını ve insanların seyahat ihtiyaçlarını ortadan kaldırarak aslında karbon salımının azalmasına yardım ettiği cevabını verdi. İyi hoş da bu bulut bilişimden kaynaklanan salımları azaltmıyor... Beklediğimiz yanıt bütün bilgisayar merkezlerinin yenilenebilir enerji ile işletileceği taahütü.
Bildiğiniz üzere Anadolu Grubu Gerze’ye bir termik santral yapmak istiyor ve santral için sık sık “çevreye zararsız” söylemini kullanıyordu. Gerze’li bir araştırma grubu, Anadolu Grubu'nun "En iyi termik santral" olarak örnek gösterdiği Afşin-Elbistan ve Adana İsken Sugözü Termik Santralini incelemeye karar verdi ve santralin doğadaki yıkıcı gerçek yüzü ile karşılaştılar. Afşin-Elbistan santrali yapıldıktan bir kaç yıl sonra zehirli etkisini göstermeye başladı. Bölgede kanser nedenli ölümlerde büyük bir artış oldu. Bununla beraber çevredeki ağaçların büyük bölümünün tamamen kurudu, kalanlarını da toz kapladı. Bölge köyleri neredeyse termik santralin kül deposu haline geldi. Termik santral açıkça insana ve doğaya yaşam hakkı tanımamış. Bu acı gerçeklerle yüz yüze geldikten sonra Gerze’liler hiç bir şekilde santralin yapımına izin vermeyeceklerini açıkladılar.
Bugünlerde hayatımıza yeni giren terim “Bulut Bilişimi” internet dünyasının kalbi sayılıyor. Fakat gerçek anlamda bir bulut kirliliğine yol açmakta. Çünkü bilgisayar merkezleri kömür gücü ile destekleniyor. Apple, Facebook, Microsoft, Yahoo ve Google… hepsinin hiç olmazsa bir kaç merkezi ciddi miktarda kömür gücü ile işletiliyor. Şirketler çevreci kararlara destek verdiklerini söylüyorlar ama bilgisayar merkezleri hakkında bilgi vermeyi reddediyorlar. Dünyamızın üstünde kara bulutlar dolaşıyor dersek sanırım yanlış olmaz.
MAYIS
Zonguldak'ta Türkiye Taş Kömürü Kurumu'na ait maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında 540 metre derinlikte mahsur kalan 30 işçiye hala ulaşılamadı. Kurtarma çalışmaları aralıksız sürerken, Enerji Bakanı Taner Yıldız, işçilerin bulunduğu yere giden kısa yolun çöktüğünü, uzun yoldan ulaşmaya çalışacaklarını söyledi, sabır istedi. Fosil yakıtlara olan bağımlılığımız ile zaten uzun ve yanlış bir yoldayız. Bakalım bağımlılığımız daha kaç can alacak... Önemli olan yeşil istihdamı sağlamak ve ölüm yerine, yaşam vermek. Bakan öncelikle Enerji Devrimi senaryosunu artık hayata geçirmeli.
ABD hükümetinin uzun zamandır beklenen iklim değişikliği tasarısı açıklandı, fakat gözlemciler Kongre'de zorlu bir mücadeleyle karşılaşacağını söylüyorlar. Yasa tasarısı 2020 yılına değin ABD'nin atmosfere saldığı karbon gazını yüzde 17 oranında düşürmeyi hedefliyor. Tasarıda ayrıca denizde petrol aramayı kısıtlayan önlemlerin hafifletilmesi teklif ediliyor, ancak Meksika Körfezi'ni etksi altına alan petrol sızıntısının ardından bu maddenin alacağı destek üzerinde soru işaretleri var. Ajanslar, kömürle işleyen termik santraller gibi karbon salımı yüksek tesislere yol açtıkları kirliliğin maliyetini ödemelerinin isteneceğini bildiriyor. Tasarıda temiz enerji teknolojisini geliştirmek için şirketlere yılda 2 milyar dolar teşvik sağlanması planlanıyor.
Greenpeace, Avustralya, Queensland’deki kömür gemisi terminallerinin genişletilme planları gerşekleşirse gemilerin Great Barrier Resifi’nde karaya oturma olaylarının çoğalacağını belirtti. Bowen yakınlarında bulunan Abbot Point terminalinin kapasitesini 100 milyon tona yani iki katına çıkarılması planlanıyor. Bu miktar talebe göre 230 milyon tona da çıkarılabilir. Greenpeace Avustralya Genel Direktörü Linda Selvey Shen Neng’de bir ay önce olanlardan ders alınması gerektiğini belirtti. Shen Neng’de olanlar Great Barrier Resifi’nde de olabilir ve buradaki mercanları ve dolayısıyla Avusturalya’nın geleceğini dramatik şekilde etkileyebilir.
Bunları derken bakın ne oluyor. Dünyada, kişi başına düşen enerji kullanımı sürekli bir artış eğilimi içerisinde. 2020 yılında tüm dünyanın enerji talebinin, bugünkü enerji talebine göre yüzde 65 daha fazla olacağı açıklandı. 2050 yılındaki enerji talebinin ise yüzde 250 kat daha fazla olacağı tahmin edilmekte. Bu gidişle 2030 yılına kadar petrol, doğal gaz ve kömürün diğer yakıtlara göre hakim durumda olması bekleniyor ancak bu dünyanın sonu olur. Yeni rezervler bulunmadığı takdirde, petrolün 41 yıl, doğal gazın 62 yıl ve kömürün 204 yıl sonra biteceği öngörülüyor ancak bu yakıtların artık yerin ve okyanusların dibinde kalması gerekiyor ki iklim değişikliği alıp başını daha da kötü hale gelmesin. Fosil kaynakların yoğun olarak kullanılmasıyla tüm dünyada Karbon emisyonlarının artışı ve küresel ısınma nedeniyle ekolojik dengenin alarm vermeye başlaması enerjinin verimli kullanılmasını ihtiyaçtan çok bir zorunluluk haline getirdi. En temiz enerjinin hiç üretilmemiş enerji olduğu düşünüldüğünde, enerji verimliliği çalışmaları çevrenin korunmasına da büyük katkı sağlar. Çevreyi korumanın en az maliyetli yolu, enerjinin verimli kullanılmasından geçmekte. Enerji verimliliğinde en önemli faktör, enerji tasarrufu. Tasarruf konusunda hükümetlerin bir an önce çeşitli çalışmalar yürütmesi, yeni politika ve stratejiler üretmesi ihtiyacı artık kaçınılmaz oldu.
Anadolu Grubu tarafından Gerze'de planlanan termik santralin, ÇED süreci içinde yasal olarak gerçekleştirmesi gereken halkın katılımı toplantısında, tepkilerini dile getirmek için toplanan 3 bin kadar Gerzeli'nin sloganlarına karşı toplantıyı düzenleyen Anadolu Grubu'nun yanıtı halkın sesini bastırmak üzere ses sistemlerini sonuna kadar açmak oldu. Sesleri duyulmayan Gerzeliler, bunun üzerine sırtında "HAYIR HAYIR HAYIR" yazan tişörtleriyle arkalarını döndü. Ortamın giderek gerilmesi sonucunda polis, yaşam hakkını savunmak isteyen Gerzeliler'e bulundukları Kapalı Spor Salonu içinde biber gazı sıktı. Yaşamı yok eden ve küresel ısınmaya neden olan termik santralleri halka rağmen savunmak, orada tarafsız olarak görev yapması gereken devlet görevlileri için kabul edilebilir bir durum değil. Termik santrale baştan beri karşı olan halkın sesini kapalı bir alanda yüksek ses sistemleriyle bastırmaya çalışarak, eylemcileri provoke etmeye çalışmak da Anadolu Grubu açısından ahlaklı bir çalışma anlayışı değil. Unutmayalım ki, Gerze halkının termik santrali önlemeye yönelik çabaları kendilerinin ve çocuklarının sağlıklı bir çevrede yaşama hakkını gözeten Anayasa'nın 56. maddesiyle güvence altına alınmıştır.
HAZİRAN
Yalova’da AKSA Akrilik Kimya San.A.Ş. tarafından yapılmak istenen kömürlü termik santrale karşı daha önce duyurusunu da yaptığımız termik santral protestosu, Yalova halkı tarafından geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirildi. Etkinliğe,TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca da destek verdi. Yalova Çevre Platformu Başkanı Feride Uyar, yaptığı basın açıklamasında “bir şirketin karını arttırmak amacıyla koskoca bir kentin sosyal yapısını, ekonomik yapısını, gelecek planlarını, doğasını ve her şeyini tehlikeye atmak gibi bir lüksü olamaz. Son ırmak kurumadan, son ağaç kesilmeden önce, AKSA yetkilileri de anlamalıdır ki, ne para, ne de enerji yenilebilir şeyler değildir. Biz de Yalova’yı size teslim etmeyeceğiz” dedi. Yalova Çevre Platformu’nun düzenlediği protesto gösterisinde ‘Son Irmak Doğa Orkestrası’ katılımcılara bir saat süren bir dinleti sundu. Eyleme katılan Yalovalılar da “Termik santral istemiyoruz” sloganları attılar. Dinletinin ardından konuşan TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca “Hangisi daha değerli; para mı, toprak mı? Doğaya, denizlerimize, yeşil alanlarımıza, bereketli topraklarımıza her yerde olduğu gibi Yalova’da da sahip çıkmalıyız” dedi.
Çin'in resmi haber ajansı, Henan eyaletinde bulunan Veydong bölgesindeki kömür madeninde patlama meydana geldiğini ve madende mahsur kalan 46 işçinin öldüğünü, sadece 26'sının kurtarılabildiğini duyurdu. Çin'de geçen yıl meydana gelen maden kazalarında yaklaşık 2 bin 600 kişi yaşamını yitirdi. Fosil yakıtlara olan başımlılığımız daha kaç can alacak. Yüzümüzü rüzgara çevirip temiz enerjiye merhaba demenin zamanı gelmedi mi sizce de?
Yalova Çevre Platformu’ndan Kemal Bayrı, Greenpeace Akdeniz Ofisi’nde gerçekleşen basın açıklamasında “Bugün ülkemizin tüm doğal kaynakları, Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahane edilerek, enerji sermayedarlarının emrine sunulmuştur. Ülkenin en verimli alanlarında nükleer santral, yüzlerce hidroelektrik santrali ve onlarca termik santral kurulmak istenmektedir. Çevre Bakanlığı’nın enerji şirketlerine bol keseden dağıttığı ÇED olumlu raporlarını çevreciler hukuk yoluyla iptal ettirmekte ve enerji üretim lisanslarının verilmemesi için çaba sarfetmekteler. Ne için? Hükümetin, korunmasını pek umursamadığı doğal kaynaklarımızı korumak, yaşanabilir çevreyi bilinçsiz yatırımlara kurban vermemek için. Fosil yakıtlı enerjilere dayanan termik santral projeleri rafa kaldırılmalı, HES projelerine sıkı kotalar getirilmeli, yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi için derhal harekete geçilmelidir“ dedi. Basın açıklamasının ardından bir müzik dinletisi gerçekleşti.
TEMMUZ
Fakat, Yeni Zelandalılar bu büyük başarıyla yetinmiyor ve şimdi de hükümetlerinden iklimi katleden fosil yakıtlardan vazgeçip temiz enerjiye yatırım yapmasını istiyor. Yeni Zelanda'da derin denizlerde yeni petrol kuyuları açılması, yeni kömür ve linyit madenleri planları yapılıyor. Greenpeace Yeni Zelanda gönüllüleri, bu planları protesto etmek için düzenledikleri eylemde kendilerini 'petrol'e bulayarak hükümete Yeni Zelanda açıklarında petrol çıkarma planlarından vazgeçmesi gerektiği mesajı gönderdi. En son Meksika Körfezi ve Dalian'da yaşanan petrol felaketlerinin doğal yaşamı ve ekosistemi, dolayısıyla tüm gezegeni ne denli etkilediği düşünüldüğünde, petrole olan bağımlılığımıza tüm dünyada bir son vermemiz gerektiği daha net ortaya çıkıyor.
Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), Çin'in geçen yıl ABD'yi geride bırakarak dünyanın en büyük enerji tüketicisi olduğunu bildirdi. Çin, 2009 yılında 2 milyar 252 bin ton petrole eşit, ham petrol, kömür, doğalgaz, nükleer enerji ve yenilebilir enerji kullandı. Raporda, Çin'in enerji tüketimi konusunda ABD'yi geride bırakmasında en önemli etkenin ekonomide yaşanan durgunluğun ABD sanayini ciddi oranda etkilemesi olduğuna işaret edildi. Bir başka etkenin ise Çin’de yoğun talep artışı olduğu belirtildi. Kişi başına enerji tüketiminde ABD'nin hala liderliğini koruduğu ifade edilen raporda, bir ABD vatandaşının bir Çinli'den beş kat fazla enerji tükettiği kaydedildi. Raporda ayrıca, ABD'nin hala dünyanın en çok petrol tüketen ülkesi olduğu da vurgulandı. Petrol devi BP'nin Haziran ayında yayımladığı Dünya Enerji Raporu'na göre, ABD geçen yıl 843 milyon ton petrol, Çin ise 405 milyon ton petrol tüketti. Çin, geçen yıl 1 milyar 537 milyon ton kömür, ABD ise 498 milyon ton kömür yaktı.
Sekiz Greenpeace Akdeniz eylemcisi, kömürle çalışan elektrik santralleri protesto etmek amacıyla İsrail'in Hadera Termik Santrali’ni durdurdukları için İsrail Polisi tarafından tutuklandı. Tutuklanan Greenpeace eylemcilerinden 5’inin İsrail vatandaşı, 3’ünün ise yabancı uyruklu olduğu bildirildi. Ukrayna’dan kömür getiren Augusta adlı kömür gemisi limana yanaşırken, eylemciler, Greenpeace gemisi Rainbow Warrior’dan şişme botlarla ayrılarak Limana geldiler. İngilizce ve İbranice "kömür öldürür" yazılı pankartı büyük vinçlere tırmanarak asan Greenpeace eylemcileri, kömürlü termik santralin çalışmasını durdurdu ve daha sonra polis tarafından tutuklandı. Geçtiğimiz Pazar günü yine 3 Greenpeace eylemcisi, Güney Afrika’dan İsrail’e kömür taşıyan bir yük gemisine tırmanarak Askhelon santraline kömür boşaltımını engellemişti, bu eylemleri Israil medyasında büyük olay olmuştu. Greenpeace, Askhelon’da kömüre dayalı ikinci bir enerji santralinin yapılmasını protesto ediyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, maden kazalarına yönelik denetimlerin sürdüğünü ve Bursa'daki kazadan bu yana 30 maden ocağının kapatıldığını açıkladı. Dinçer, 150'den fazla maden ocağının da ruhsatının Enerji Bakanlığı tarafından iptal edildiğini belirtti. Çalışma Bakanlığı'nda Üçlü Danışma Kurulu'nu toplayan Bakan Dinçer, iş sağlığı ve güvenliği konusunu masaya yatırdı. Toplantıda, maden ocaklarındaki kazalar da gündeme getirildi. Konuyla ilgili Dinçer "Hindistan ve Rusya'dan sonra ölümlü iş kazalarından sonra 3. sırayı alıyoruz" dedi. Türkiye ise, bu olumsuz referansına rağmen, Rusya ile nükleer anlaşması yapmakta ve kömür santralleri planlarında bir sakınca görmüyor. Nükleerin ve kömürün gerçek maliyeti elektrik üretirken hesaba alınmıyor.
Karadeniz'de yapılması düşünülen, yaşamı yok edecek hidroelektrik santrallere (HES), nükleer santrallere ve termik santrallere karşı Karadeniz İsyandadır Platformu (KİP), kapsamında bir araya gelen yaşam savunucuları, İstanbul'dan Karadeniz'e HES direnişi yapan köylüleri desteklemeye gidiyor. 10 Temmuzda 20 kişilik bir grupla yola çıkacak olan grup 11 Temmuz'da Kazım Koyuncu'nun memleketi Hopa'dan başlatılacak olan yolculuk boyunca, HES yapılacak olan noktalarda basın açıklamaları ve halkı bilgilendirme toplantıları düzenlenecek. Sinop’ta yapılması planlanan Nükleer santral ve Amasra’da planlanan Termik Santral direnişçileri ile de bölgelerinde bir araya gelecek olan KİP eylemcileri yaşam alanlarına yönelik saldırılara tepki göstermeyi hedefliyor.
Dün Greenpeace eylemcileri, İsrail’de bulunan kömürlü termik santrali protesto etmek amacıyla dev bir kömür gemisinin direğine çıktılar. Biri Alman, ikisi İsrailli üç Greenpeace eylemcisi, İsrail bandıralı Afrika’dan kömür taşıyan dev gemiye karşı eylem gerçekleştirdi. Şişme botlarla gemiye yaklaşan ve ip merdiven kullanarak gemiye çıkan eylemciler, yanlarında getirdikleri ve üzerlerinde “Kömür Öldürür” yazan bayrakları gemi direğine astıktan sonra kendilerini de bu direğe zincirledi. Eylemciler, İsrail Deniz Kuvvetleri gemiyi sardıktan ve sonra deniz polisi gelip kendilerini tutuklayıncaya kadar eylemlerini saatlerce sürdürdü. Greenpeace Akdeniz’in İsrail’de süren kömür ve nükleer karşıtı kampanyalarının bir parçası olarak benzer bir eylemle bir yıl önce, aralarında iki Türkün de bulunduğu çok sayıda Greenpeace eylemcisi, yine İsrail’de Aşkelon termik santralinin çalışmasını durdurmuşlardı.
İzmir'in Aliağa ilçesinde kurulması planlanan termik santrale ilişkin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporunun iptali istemiyle dava açıldı. Aliağa'da bir Türk firma tarafından kurulması planlanan termik santralin yapımına karşı çıkan Foça Çevre Platformu (FOÇEP) ve Bakırçay Çevre Platformu (BAÇEP) üyeleri, Aliağa Adliyesi'ne gelerek (ÇED) olumlu raporunun iptali istemiyle dava açtılar. Her iki platform adına ortak açıklama yapan davacı avukatı Hasan Namak: ''Bir yandan madenler, hidroelektrik santraller, termik santraller ve bir yandan da nükleer santraller ile uluslararası sermayenin saldırısı altındayız. Bu sermayeler yer altı ve üstü kaynaklarımızı bütünüyle sömürecek ve tarifi mümkün olmayan çevre sorunları doğuracaktır. Buna karşı ulusal bilinçle ve yaşam savunuculuğu bilinci ile bu mücadeleyi burada başlatmış bulunuyoruz.''dedi.
Bu arada Balıkesir'in Dursunbey ilçesinde, 23 Şubatta meydana gelen ve 17 işçinin ölümüyle sonuçlanan grizu patlamasının yaşandığı kömür ocağı yeniden işletmeye açıldı. Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumu'na(TTK) bağlı Karadon Maden Ocağı'nda 17 Mayıs'ta meydana gelen grizu faciasında göçük altında kalan iki madencinin cesedi, aradan geçen 44 güne rağmen halen çıkarılamadı. Bu kazada da 28 işçi hayatını kaybetmişti. Enerji için ölümcül kömür mü tercih edersiniz, yoksa püfür püfür rüzgar mı?
AĞUSTOS
Türkiye, geleceğin karbon piyasaları için ilk adımını attı; 7 Haziran’da Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile Türkiye’de ‘karbon sicili’ uygulaması başladı. Uygulama, gönüllü karbon piyasalarının kayıt altına alınmasını sağlayacak. Gönüllü ve zorunlu olarak ikiye ayrılan karbon piyasası, iklimi değiştiren sera gazlarının denetim altına alınmasına yönelik karbon sertifikalarının alınıp satıldığı piyasa olarak ifade ediliyor.
2009’da Kyoto Protokolü’ne taraf olan Türkiye, 2012’ye kadar olan ilk yükümlülük döneminde zorunlu karbon piyasasına giremiyor ancak bu mekanizmalardan bağımsız işleyen gönüllü karbon piyasasına giriş için ilk adım, yayınlanan tebliğ ile atıldı. Tebliğ ile Gönüllü Karbon Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen projeler kayıt altına alınacak ve Çevre Bakanlığı’nın elektronik kayıt sistemine işlenecek.
Şimdi Ulusal karbon sicili, kayıt için ilk karbon projelerini bekliyor. Şu ana kadar Türkiye’den halka açık kayıt sistemlerinde kayıtlı 109 gönüllü karbon projesi bulunuyor. Geliştirilen projelerin 50’sinin HES, 49’unun rüzgar santrali, 6’sının termik, 3’ünün jeotermal, birinin biyogaz projesi olduğu ifade ediliyor. Karbon üretmemek tabii ki çevre açısından iyi olacak anlamına gelmiyor. Bunun dışında çevresel ve sosyal kriterler de önemli.
İzmir'in Aliağa İlçesi Çakmaklı Köyü’nde ithal kömüre dayalı olarak kurulması planlanan termik santrale ilişkin Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından verilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açıldı. Aliağa’da daha önce ENKA tarafından kurulması planlanan termik santralin yapımına karşı çıkarak dava açan başta Bakırçay Çevre Platformu (BAÇEP) ve Foça Çevre Platformu (FOÇEP) üyeleri, bugün de İzmir Demirçelik A.Ş. firmasına verilen ÇED olumlu raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması için Aliağa Adliyesi'ne gelerek dava dilekçelerini verdi. İzmir İdare Mahkemesi'ne iletilmek üzere Aliağa Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne dilekçe verildikten sonra hükümet binası önünde BAÇEP ve FOÇEP adına ortak bir basın açıklaması yaptılar. Basın açıklamasına katılanlar, “Termik santral istemiyoruz” dediler.
Bursa'nın Karacabey ilçesine bağlı Kurşunlu Köyü'ne de yapılması planlanan termik santrale köylülerden tepki gecikmedi. Kurşunlu Köyü'ne yapılması düşünülen termik santralin büyük çevre kirliliğine yol açacağını savunan köy sakinleri ve tatil için gelen yazlıkçılar, santralin ıhlamur ormanlarını katledeceğini söyledi. Vatandaşlar, topladıkları 500 imzalı dilekçeyi Kaymakam Dursun Balaban'a teslim ettiler.
Zonguldak’ın Çatalağzı Beldesi’nde, Çatalağzı Termik Santrali’nin bulunduğu Aydınlar Mahallesi’nde son 2 yılda 21 kişinin kanserden öldüğü iddia edildi. Mahalle sakinleri, kanser tanısı konulmasından korktukları için hastaneye gidemediklerini söylerken, İl Sağlık Müdürlüğü konuyla ilgili inceleme başlattı. Belediye Başkanı Mehmet Alim, 12 bin nüfuslu beldenin bin 500 nüfuslu Aydınlar Mahallesi’de oturanlardan 21 kişinin, son 2 yıl içinde kolon, lösemi, mesane ve göğüs kanserinden yaşamını yitirdiğini söyledi. Başkan Alim, “Öyle acayip ki aynı aileden bir kaç kişi ölüyor. Burada termik santral var. Santralin külü, havaya, denize bırakılıyor. Artık yaşlılar değil gençler de ölmeye başladı. Vali Bey’e konuyu ilettim. İl Sağlık Müdürlüğü de araştırma başlattı. Bunun nedeni araştırılsın, bize açıklansın” dedi.
17 Ağustos Depremi’nin 11’inci yıldönümü, depremin merkez üssü olan Gölcük başta olmak üzere birçok ilde anıldı. Bu sene TMMOB - Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği üyeleri 81 ilden gelen 1500e yakın üyesiyle Yalova’daydılar. Binlerce Yalovalı ve onların acılarını paylaşmak için TMMOB üyeleri ellerinde meşalelerle tören alanına geldi. Yalova’da fay hattı üzerine kurulması planlanan termik santrale karşı büyük bir mücadele veren Yalova Çevre Platformu üyeleri de, santralin fay hattı üzerine yapıldığını hatırlatan pankart ve dövizleriyle tüm gece deprem anıtındaydılar. Yalova Çevre Platformu olması muhtemel ikinci bir depremde, bölgede çok daha üzücü sonuçlar yaşanmaması için bu santralin yapımını durdurmaya çalışıyor. Deprem ardından yıkımların sorumluları hakkında dava açıldı ancak zaman aşımına uğrayan davalar neticesinde sadece dokuz kişi hapis cezasına çarptırıldı. Peki Yalova termik santralinin sorumluluğunu kim alacak olası bir depremde sonuçlarını kim çekecek?
Karabük'ün, Yortanpazarı beldesinde hiç maden ocağı yok, ama herkes madenci oluyor. Beldenin erkeklerinin yüzde 90'ı diğer kentlerde kara elmas arıyor. Türkiye' nin "kara kömürü", Karabük Yenice’ye bağlı Yortanpazarı beldesinin de sanki "kara kaderi" olmuş. Yortanpazarı halkı, kömür madenleriyle 1940 yılında tanışmış. İlk madenciler yolu açmış, arkası kesilmemiş. Bu 'madenci ihracı', büyük acıları da beraberinde getirmiş. Ailelerini geçindirmek için şehir dışına giden 800 madencinin cesedi dönmüş beldeye... Mezarlıklar, yan yana yatan 'maden şehitleri' ile dolmuş. Durumu sayılarla biraz daha netleştirmek gerekirse; 2000'de Zonguldak'taki göçükte ölen 8 işçiden 3'ü Yortanpazarlı'ydı; yine 2000'de Bolu'daki madende ölen 8 işçiden biri; 2002'de Zonguldak'ta ölen 7 madenciden 2'si; 2005'te Zonguldak'ta ölen 10 madenciden 4'ü, 2008'de Kastamonu Azdavay'da ölen 2 madenci; ve bu yıl, Zonguldak'ta ölen 30 madenciden 3'ü, Edirne Keşan'da can veren 3 madenciden 1'i yine Yortanpazarlı'ydı. Çıkarılan kömürün yakılması ile ise gezegenin ve çocuklarımızın geleceği kararıyor, gezegen git gide kızıyor.
Dünya çapında 500 milyon kullanıcısı olan Facebook, ABD’nin Oregon Eyaleti’ne bağlı Prineville kentinde bir veri depolama merkezi inşa ediyor. Merkez, kullanıma açıldığında 30 megavat elektrik kullanacak ki, bu 30 bin evin elektrik ihtiyacına eşit bir miktar. Elektriğin çoğu kömürün yakılmasından elde edilecek, çünkü bölgenin elektriğini sağlayan Pacificorp şirketi bu enerjinin %58’ini Wyoming ve Utah’daki kömür santrallerinden sağlıyor. Greenpeace, Facebook’un yenilenebilir enerji yerine kömür enerjisi kullanmasına karşı Facebook’u kendi sayfalarında protesto ediyor ve bu protestoya katılan üyelerin sayısı 500.000’e ulaştı. Greenpeace, Facebook’un depolama merkezini enerjisinin çoğunu yenilenebilir enerjilerden sağlayan bir yere kurması gerektiğini veya kendi enerjisini yenilenebilir enerjiden üretmesi gerektiğini söylüyor. Dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi iletişim teknolojileri endüstrisinin giderek artan enerji iştahı, bu açlığın yenilenebilir enerji ile doyurulması gerekiyor.
EYLÜL
Sinop Belediyesi ile Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği tarafından termik santrallerin insan sağlığı ve iklim için ciddi bir risk oluşturduğuna dikkat çekmek amacıyla konser düzenlendi. Konsere Greenpeace’de destek verdi. Yaklaşık 10 bin kişinin izlediği konserde aralarında Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, Fuat Saka ve Şevval Sam'ın da bulunduğu ünlü sanatçı ve gruplar sahneye çıktı. Düzenlenen konserde 'Hep bir ağızdan termik santrale hayır' konserinde izleyiciler, 'Sinopta termik istemiyoruz', 'Santrallere hayır', 'Nükleer santral istemiyoruz' sloganları attı. Konsere yaklaşık 10 bin kişi katıldı. Sunuculuğunu Burhan Şen'in yaptığı ve Greenpeace'in de destek verdiği konserde Gürol Ağırbaş ve Orkestrası'nın eşliğinde Aylin Aslım, Birol Topaloğlu, Bülent Ortaçgil, Ezginin Günlüğü, Fuat Saka, Gökhan Birben, Grup Gündoğarken, Moğollar, Taner Öngür- Serap Yağız, Yeni Türkü ve Şevval Sam sahneye çıktı.
Türkiye'de kurulmak istenen termik santrallere tepki için 26 Eylül'de Bülent Ortaçgil, Şevval Sam, Fuat Saka ile Ezginin Günlüğü, Moğollar ve Grup Gündoğarken gibi müzik gruplarının sahne alacağı bir konser verilecek. Sinop Belediyesi ile Serhan Şeşen Müzik Felsefe ve Yaşama Saygı Derneği tarafından termik santrallerin insan sağlığı ve iklim için ciddi bir risk oluşturduğuna dikkat çekmek ve Türkiye’de faaliyet gösteren 15 adet termik santrale ek olarak 3’ü Sinop ve çevresinde olmak üzere 47 adet kurulması gündemde olan yeni termik santrallere tepki göstermek için konser gerçekleştirilecek. Konserde sanatçılar 26 Eylül Pazar günü Uğur Mumcu Meydanı’nda "Hep bir ağızdan" Sinop’tan "Termik santrale hayır" diyecek. Greenpeace’in de destek verdiği konser ücretsiz ve halka açık. Herkes davetli... Sanatçılar Türkiye’nin geleceğine burnunu sokmaya kararlı görünüyor... peki Politikacılar ne yapıyor?
Zonguldak'ın Ereğli ilçesi Belediye Başkanı Halil Posbıyık, düzenlediği basın toplantısında, Maliye Bakanlığı'nın Kireçlik bölgesine yapılması planlanan termik santral projesini onaylamadığını açıkladı. Bölgedeki insanların ve eylemlerin sayesinde termik santral projesinden vazgeçildiğini savunan Posbıyık, “Maliye Bakanımız konuyla ilgili imzaları atmıştır. Maliye Bakanımıza doğru bir karara imza attığı için şükranlarımızı sunuyoruz. Tabii bu alınan kararla termik santral yapma hayali kuranlar büyük hüsrana uğramışlardır. Tekrar toparlamam gerekiyorsa, bir bölgede yürekli insanlar var ise, demokratik kurallar çerçevesinde haklarını arayabiliyorlarsa, mücadele edebiliyorlarsa, bu yörede her zaman mutluluk olur, başarı olur.” diyerek düşüncelerini ifade etti.
Greenpeace iklim kampanyacısı Yang Ailun, Çin'in kömürle çalışan santrallerinin Olimpik havuz büyüklüğünde bir alanı her iki buçuk dakikada bir dolduracak miktarda toksik kül ürettiğini açıkladı. Dünyanın en büyük kömür kullanıcısı olan Çin'de kömürle çalışan 1400 adet elektrik santralı her yıl en az 375 milyon ton kül üretiyor. Bu Çin'in halihazırda sınırlı olan toprak ve su kaynaklarını ciddi anlamda tüketirken halk sağlığına ve çevreye de zarar veriyor. Greenpeace yetkilileri aynı zamanda bir çok enerji santralinin kömür külü atıkları konusunda kanunlara uymadığını ve araştırmaları sonucunda ülkedeki 14 santralın atıklarının köylere ve yaşam alanlarına çok yakın alanlara bırakıldığını tespit ettiklerini belirttiler. Bunun yanında, atık noktalarından toplanan bitkiler üzerinde civa, arsenik ve kurşunun da dahil olduğu 20 farklı çeşit zararlı maddeye rastlandı. Rüzgarın savurmasıyla veya suya karışma sonucunda ortaya çıkan kirlilik hem yakınlarındaki köyleri doğrudan etkiliyor hem de gıda zincirine katılarak önemli bir tehdit oluşturuyor. Greenpeace'in raporuna göre kömür külü güçlü rüzgarlarda 150.000 kilometrekarelik bir alana yayılabilir. Yang, “Kömürün külü kömürün çevreye verdiği korkunç zararın sadece bir parçası. Kömürün çevreye, topluma ve sağlığımıza verdiği ölümcül darbeyi sona erdirmek ancak yenilenebilir enerji yönünde gelişmelere katkı vermek ve enerji verimliliği konusuna ağırlık vermekle gerçekleşebilir” dedi
Dünya Bankası’nın kömür santrallerine yönelik fon destekleri son 5 yılda 40 kat artarak 2010 yılında 4,4 milyar dolara varan rekor düzeye ulaştı. Bankanın yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine yönelik finansmanı ise kıyas bile kabul etmiyecek kadar az. Christian Aid İklim Baş Danışmanı, Dr Alison Doig, kömürün, yoksulluk içinde yaşayan insanların hayatlarında yıkıcı etkiler yaratan iklim krizini en fazla şiddetlendiren, en kirli fosil yakıt olduğunu söyledi. Bankanın kömür santrallerini destekleyen politikası dolayısıyla, ülkelerin önümüzdeki 40-50 yıl kömür kullanmaya zorunlu kalacakları açık. Vitrin ve yeşile boyama yerine gerçek hareket bekleniyor, BP’nın petrol ötesine geçemediği gibi Dünya Bankası da kömürün ötesine geçemiyor olmasın.
Dünya Bankası, 9 Eylül’de, gelişmekte olan ülkelerdeki alternatif enerji programlarındaki büyümeyi güçlendirme çabalarını yürütmek üzere Kaliforniya Üniversitesi’nde enerji profesörü olan Daniel Kammen’ın yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği konularında baş uzman olarak görev yapacağını belirtti. Ancak bu doğru girişime rağmen, sivil toplum kuruluşları Dünya Bankası’nı Eskom isimli Güney Afrikalı kamu şirketi’ne 3.75 milyar Dolarlık kömürlü termik santrallere yönelik yatırımları için verdiği krediler dolayısıyla eleştiriyor.
EKİM
Bugün size Yunanistan’in başkenti Atina’dan sesleniyorum. Akdeniz İklim Değişikliği Girişimi Konferansında Greenpeace adına bir konuşma yapmak üzere geldim. Konferans olumlu bir gelişme, iklim değişikliğine karşı yürütülen küresel mücadeleye katkısı olacağını umud ediiyoruz. Akdeniz bölgesinde yeşil kalkınma işbirliğinin geliştirilmesi bölgede barışın inşa edilmesinde de önemli bir role sahip. İklimle mücadele barış ve bölge güvenliği için kaçınılmaz bir gereklilik. Barış ve güvenlik ise ancak ortak çabalarla tesis edilebilir. Bugüne dek farklı medeniyetlerin beşiği olan Akdeniz, aynı zamanda zengin bir biyoçeşitliliğe de ev sahipliği yapıyor. İnsanlığın geleceği ve çocuklarımız için Akdeniz’in korunması büyük önem taşıyor. Bu nedenle Greenpeace, Akdeniz havzasında yer alan hükümetlerden “iyi niyetli görünmenin” ötesine geçerek bir an önce somut adımlar atmalarını talep ediyor. Ancak ne yazık ki, özellikle Türkiye ve Yunanistan’da, liderlerin politik söylemi ve hükümetlerin planları arasında büyük çelişkiler bulunuyor. Şu anda Türkiye’de, çoğu ithal kömürle çalışan 50’nin üzerinde kömürlü termik santral projesi var. Dahası, Türkiye’nin bugünkü enerji stratejisinde öncelik linyit ve Karadeniz’deki petrol aramalarına veriliyor. Bu sorumsuz politikalar nedeniyle Türkiye, tüm dünyada karbon salımları en hızlı artan ülkelerden biri arasında yer alıyor. Bu yıl Rusya ile yapılan, dört nükleer reaktör inşa edilmesine yönelik anlaşma da yenilenebilir enerji sektörünün gelişmesi konusundaki tüm umutları boşa çıkardı. Türkiye’nin oldukça zayıf durumda olan yenilenebilir enerji düzenlemesi, teknoloji ve kaynak farkı gözetilmeden yalnızca 5,5 Avro sent’lik bir alım garantisi sunuyor. Henüz yenilenebilir enerjilerin toplam enerji talebi içindeki payına dair herhangi bir hedef yok. Aksine rüzgâr enerjisi kapasitesi 8 GW olarak sınırlandırılmış durumda ve hâlihazırda kurulu olan rüzgâr türbinlerinin kapasitesi 1 GW’ın çok az üzerinde. Fotovoltaik (PV) ve ısıl güneş enerjisi teknolojilerinin durumu ise teşvik eksikliği nedeniyle çok daha kötü bir noktada. Yunanistan’da ise yeni çıkan yenilenebilir enerji yasası Yunanistan’ın sonunda ülkenin zengin yenilenebilir enerji potansiyelinden yararlanabileceğine ve böylece çevresel ve ekonomik krizle mücadelede önemli bir adım atılacağına ilişkin umutların yeşermesine neden oldu. Greenpeace Yunanistan Genel Direktörü Nikos Charalambides, “Bizler yeşil politikaların uygulamaya geçmesini beklerken, hükümet şiddetle, bazı tehlikeli yatırımları savunmakta. Yeni linyit madeni sahalarının açılarak daha fazla termik santrale kapı aralanması bu tür tehlikeli yatırımlar arasında. Dahası enerji verimliliğini geliştirmek ve enerji tüketimini azaltmak adına da çok az adım atıldı. Eğer bu kirli planlar gerçekleştirilirse Yunanistan, yeşil kalkınma yolundaki tüm fırsatları kaçırmış olacak” dedi. Hem Türkiye hem Yunanistan yeşil iş olanakları yaratmak ve iklim değişikliği ile mücadele etmek için en etkili yol olan yenilenebilir enerji kapasitesini yükseltmeli. Her iki ülke 2020’de toplam enerjinin en az %20’sinin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılmalı. %20 enerji verimliliği hedefi koymalı. AB’nin de hedefi olan bu rakam. Dolayısıyla Türkiye tarafından bu hedefler yasal olarak benimsenmeli. Bu çerçevede tüm kömür ve nükleer enerji santrali planlarının durdurulması ve son kullanma tarihi dolmuş bu türden endüstrilere verilen teşviklerin kesilmesi gerekli.
Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg şu sıralar gezegeni düşünenlerin hedefi haline geldi. Facebook, ABD'nin Oregon Eyaleti'nde kömürle üretilen elektriği kullanan bir veri merkezi kuracağını ve sonrasında da bu depolama tesisinin kapasitesinin iki kat artacağı ve böylece kömüre bağımlılığın da iki kat fazla olacağı açıkladı. Mark Zuckerberg, güneş ya da rüzgar gibi temiz enerjiler yerine kömürü tercih edince, Greenpeace bir facebook kullanıcısı olarak bu konuda sessiz kalamazdı. 1 Eylül 2010'da, Mark Zuckerberg'e yazdığı mektupla Greenpeace Uluslararası Direktörü Kumi Naidoo endişelerini şu şekilde dile getirdi: "Tüm dünyada tanınan bir şirketin yöneticisi, şirketin çevreye olan etkilerinin, o şirketin hem ününe hem de mali durumuna etkilerinin büyük olacağını bilmeli. Yarım milyon Facebook kullanıcısı Zuckerberg'i daha sağlıklı bir karara döndürmek adına yenilenebilir enerji kaynaklarını tavsiye ettiler. Ne yazık ki Facebook'un cevabı, bu sosyal ağın halen bir taahhüt altına girmek istemediğini gösteriyor."
Greenpeace, Facebook’un,kömürle olan ilişkisini bitirebilmek için sanal eylem başlattı. www.greenpeace.org.tr adresinden bu eyleme katılabilir, atacağınız bir imzayla siz de Facebook’a “dur!” diyebilirsiniz.
KASIM
Hatay'ın Erzin ilçesinde kurulması planlanan termik santral için Burnaz sahilini incelemeye gelen Ak Enerji yetkilileriyle, santrali istemeyen bölge sakinleri arasında tartışma çıktı. Aşağı Burnaz Köyü mevkiinde santral kurulacak alanda inceleme yapmak isteyen Ak Enerji Elektrik Üretim AŞ yetkilileri Erzin'e geldi. Bu sırada Erzin Termik Santral Karşıtı Platformu üyeleri ile köylüler de inceleme yapılan alana geldi. Ellerindeki 'Termik Santral İstemiyoruz' yazılı afiş ve pankartları gösteren vatandaşlar, bölgede yaşamın tükenmemesi için santrallere karşı olduklarını ifade etti. Termik santrallerin yapılması durumunda Erzin ve çevresinde hayatın tamamen biteceğini iddia eden köylüler heyete tepki gösterdi. Gergin anların yaşandığı tartışmanın daha fazla şiddetlenmemesi için bölgede jandarma ekipleri geldi. Güvenlik güçlerinin araya girmesiyle taraflar sakinleşti.
Yalova'daki termik santral mücadelesinde Yalova Çevre Platformu'na açılan tazminat davasının ilk duruşması, dün İstanbul Beyoğlu Adliyesi'nde gerçekleşti. AKSA Akrilik AŞ'nin, YAÇEP üyelerinden 20 Bin TL manevi tazminat talep ettiği davayı YAÇEP üyelerinin yanı sıra, Greenpeace, Barışa Pedal Grubu aktivistleri ve Karamürsel'den gelen doğa korumacılar izledi. Haziran ayında YAÇEP'in yaptığı açıklamada, fabrikanın fay hattı üzerinde yer aldığı ve 1999 depreminde de AKSA'dan kaynaklanan 6.500 tonluk kimyasal sızıntı yaşandığı hatırlatılmış, Yalovalıların aynı yerde bir termik santral istemediği dile getirilmişti. Yetkililerin halen süren santral inşaatının durdurulması için işlem yapması gerektiği dile getiren YAÇEP üyelerine karşı, söylenenlerin doğru olmadığını ve şirketin maneviyatının zedelendiğini iddia eden AKSA, tazminat talebiyle dava açmıştı. İlk duruşmada YAÇEP'in delil dosyalarının yanı sıra, toplanan 20 bin imzayı ve yayınlanan tv programlarının görüntü kayıtlarını alan hakim, mahkemeyi AKSA tarafının süre talebi üzerine 3 Mart 2011'e erteledi. YAÇEP'ten yapılan açıklamada bu tazminat davası, termik santrale karşı verilen mücadeleyi engellemeye yönelik bir strateji olarak nitelendirildi.
Kükürtdioksit değeri yüksek ilk on kent arasında bulunan Muğla'da hava kirliliğini önlemek amacıyla bir dizi önlem alınırken, çevreyi kirliliğinden dolayı Yatağan Termik Santrali'ne de yaklaşık 400 bin lira ceza kesildi. Çevre Bakanlığı’nca 2009-2010 kış döneminde kükürtdioksit kirliliği açısından ilk on il Tekirdağ, Bitlis, Bolu, Muğla, Edirne, Kırıkkale, Aksaray, Amasya, Sivas ve Van olarak açıklanırken, aynı dönemde Yatağan Termik Santrali'ne neden olduğu hava kirliliği yüzünden yaklaşık 400 bin lira cezası kesildiği bildirildi. Yeniköy Elektrik Üretim AŞ Genel Müdürü Nuri Şerifoğlu, santrale kesilen çevre cezalarına itiraz amacıyla mahkemeye başvurduklarını açıklarken, Yatağan Belediye Başkanı Haşmet Işık ise kesilen cezaların caydırıcı olması gerektiğine işaret ederek, ''Önemli olan ceza kesilmesi değil, kesilen cezaların tahsil edilmesi. Ben Yatağan Termik Santrali'ne kesilen cezaların tahsil edildiğini zannetmiyorum'' diye konuştu. Esasında gezegeni yok eden bir kitle imha silahı olan termik santrallerin devre dışı bıraklıması ve yenilerinin eklenmemesi gerekiyor.
27-28 Kasım tarihlerinde Sinop Gerze’de 4 çevre platformunun çağrıcısı olduğu, “İklim Adaleti İçin Buluşma” gerçekleştirilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu, Bartın Platformu, Yalova Çevre Platformu ve Erzin Çevre Platformu’nun bir araya geldiği buluşmada enerjinin HES, Termik, Nükleer santral projelerine indirgenmiş haline hayır denecek. Enerji politikalarının plansız ve şirketlerin sadece faydalandığı halkın mağdur olduğu şekilde gelişmesi masaya yatırılacak. Gerçek yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine odaklanılacak. Sonuç bildirgesi ise, 2012 yılı sonrasında iklim değişikliği konusunda devletlerin ve şirketlerin alacağı tavırla ilgili Türkiye’nin de katılacağı, BM İklim Değişikliği 16. Konferansı zirvesine gönderilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu’ndan Şengül Şahin, “Gerze başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok bölgesinde Amasra’da, Yalova’da, Zonguldak’ta, Çanakkale’de, Bursa’da, Balıkesir’de, Afşin’de, Silopi’de, Erzin’de, Sugözün’de milyonlarca insanın benzer bir kaderi paylaştığını biliyoruz. Bu süreç içinde bulunan tüm kurum, kuruluş ve kişilerle birlikte yaratacağımız ortak talepleri Cancun’a göndereceğiz. Toprağı, denizi, suyu, ekmeğimizi soluksuz bırakan bir üretim sistemini kabul etmiyoruz” dedi. Buluşmayı neredeyse bildiğimiz bütün sivil toplum kuruluşları ve platformlar hatta odalar ve sendikalarda destekliyor. Yavaş yavaş Türkiye doğa katliamına karşı birleşiyor. Çağımız artık sivil toplum için güç birliği çağı, egolar ve logolar rafa kalkıyor.
Bartın'ın turistik ilçesi Amasra'da yapılması planlanan iki termik santrale, Bartınlıların tepkisi büyük oldu. 2 bin kişi, santraller için düzenlenen bilgilendirme toplantısını basarak protesto gösterilerinde bulundu. Termik santrale, üzerine basa basa "hayır" dediler ve tepkilerini santral için düzenlenen bilgilendirme toplantısına taşıdılar. Hema Endüstri A.Ş.'nin, turistik ilçe Amasra'da kurmayı planladığı iki termik santralden biri için halkı bilgilendirme toplantısı devam ederken termik santrallere karşı kurulan ve belediyelerle siyasi partilerin ve 120 sivil toplum örgütünün desteklediği Bartın Platformu'nun 2 bin üyesi, ellerinde döviz ve sloganlarla toplantının yapıldığı belediye sosyal tesislerine geldi. Kalabalığın bir bölümü daha sonra toplantının yapıldığı salona girdi ve protestolarını burada sürdürdü. İstedikleri de oldu. Tepki üzerine toplantı yarım kaldı. Şirket yöneticileri salondan polis kordonu altında çıkarıldı ve toplantının halkın tepkisi nedeniyle iptal edildiğine dair tutanak tutuldu.
Çevre ve Orman Bakanlığı, illerde 2009-2010 kış döneminde yönetmelikte belirlenen kükürtdioksit sınır değerinin aşılmadığını, partikül madde hava kalitesi açısından ise sadece Iğdır'da sınır değerin üzerine çıkıldığını bildirdi. Yapılan ‘Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı Ölçüm Sonuçları’na göre, il bazında kükürtdioksit ölçüm sonuçlarının diğerlerine göre yüksek çıktığı ilk 5 kent, Tekirdağ, Bitlis, Bolu, Muğla, Edirne. Iğdır’ın ardından partikül seviyesi yüksek diğer kentlerin termik santrallerin yer aldığı, Karabük, Denizli, Çorum, Bolu, Batman, Kahramanmaraş, Siirt, Van ve Mardin. Buna rağmen akşamları İstanbul havası soluyan birisi olarak sanki bana bütün değerler eşik değerin çok üstünde gibi geliyor.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun (UNFPA) 2010 Ülkeler Dünya Nüfusu Raporu’ndan yaptığı derlemeye göre, petrol ve doğalgaz da yüksek oranda dışa bağımlı Türkiye'nin enerji tüketiminde alacağı çok yol var. Petrol, kömür, linyit, doğalgaz, hidrolik, jeotermal, elektriği kapsayan birincil enerji tüketiminde,19 bin 504 kg petrol eşdeğeri kişi başı tüketimi ile petrol zengini Katar, har vurup harman savurarak 186 dünya ülkesi içinde ilk sırada yer alıyor. Neyseki Türkiye 69. sırada ve daha onurlu bir konumu var. Ancak bu sırayı verimliliğe yatırım yaparak korumaalı ve enerji bakanlığı planlarında öngörüldüğü gibi radyoaktivite, kömür ve petrol canavarı olmamalı.
TOBB’un 6.Türkiye Ticaret ve Sanayi Şûrası’nda Türkiye genelindeki sanayici ile tüccarları temsilen 365 oda ve borsanın başkanı, hükümetten beklentilerini 111 sayfalık bir kitap halinde sundu. Her biri bir talep veya şikâyet anlamına gelen yüzlerce madde arasında bölgeler bazındaki taleplerde çevreye duyarlılık dikkat çekici boyuttaydı. Bölge bazında çevreci talepler arasında Marmara’da Ergene havzasına karışan zehirli atıklara arıtma tesisi şartı getirilmesi, sanayi tesisi atıkları ve tarımsal ilaçlar nedeniyle kirlenen İznik Gölü’nün acilen temizlenmesi ve arıtma tesisleri kurulması, Sapanca Gölü’nün ekolojik riske girmemesi için düzenlemelerin yapılması gibi talepler yer alıyor. Ege’de Çaldağı Nikel çıkarma tesisi, Eber Gölü’nün çevre kirliliği, Büyük Menderes Nehri’ne atık bırakan belediyeler ve sanayi tesislerinin tespit edilerek arıtma tesisi kurmalarının sağlanması talep edilirken, Karadenizlilerden ise kanalizasyonların dere ve denize boşaltılmasının durdurulması yönünde isteklerin geldiği belirtiliyor. Akdeniz bölgesinden termik enerji yerine alternatif enerji yatırımlarının tercih edilmesi talebi gelirken, İskenderun ile Yumurtalık arasında öngörülen 7 termik santralin yapılmasının bölge tarımı için büyük tehdit oluşturduğuna yer verildi. Afşin Elbistan A Termik Santralı yüzünden bölge asit ve radyoaktif deposu olduğuna atıfta bulunularak, acilen baca gazı kükürt arıtma tesisi ve kül tutucu elektro filtreler kurulması istendi. Konya Ovası’nda su tasarrufu eylem planının bu bölgede hayata geçirilmesi gerektiği belirtiliyor. Güneydoğu Anadolu’dan ise Dicle havzasının korunması için gerekli tedbirlerin alınması önerisi geldi. Sanayicilerin talepleri bile durumun vahametini ortaya koyarken, hükümet ne yapıyor?
Sizlerle paylaşmak istediğim bir takım yeni rakamlar var. Yıllık olarak atmosferdeki karbon salımı 1.6 ppm yani milyonda parçacık. Şu anda sadece Karbondiyoksit olarak 387, diğer gazlarla ise 440 ppm’e ulaştık. Halbuki bunun gezegenin kurtulması için 350 ppm olması gerekiyor en fazla. Geçen yıl ilk kez fosil yakıtlardan salımlar yüzde 1.3 azaldı ama bunun nedeni çevreci davranış ve önlemlere değil ekonomik krize bağlanıyor. Kömür hala en büyük salım kaynağı ve tarihteki en büyük değer, 1990 salımlarına göre ise yüzde 37 daha fazla. 2007 ve 2009 yılları arasındaki kömür salımlarındaki artışın yüzde 92’si Çin ve Hindistan’da olmuş... Türkiye’de ise 45 kömürlü termik santrali planı var. Gezegenin geleceği için kömürden artık vaz geçmemiz gerekiyor.
Kahramanmaraşlı Warriors Of The World (Dünya Savaşçıları) adlı çevre örgütü üyeleri, 24 yıldır faaliyet gösteren Afşin- Elbistan A Termik Santrali'ni kefen bezi giyerek ve maskelerle protesto etti. Grup, ‘Gelecek için termik santralleri durdurun’, ‘Yatırımları yeşil enerjiye yönlendirin’ ve ‘Kahramanmaraş, termik santrali istemiyor’ yazılı pankartlar açtı. Gruptakilerden biri eylem sırasında üzerine sardığı kefen beziyle yere yattı, arkadaşları da maske takarak termik santrallere tepkilerini dile getirdi. Örgüt adına açıklama yapan Basın Sözcüsü Fatma Yörür, Afşin- Elbistan A Termik Santrali nedeniyle bir çevre felaketi yaşandığını, santralin bulunduğu bölgedeki yerleşim yerlerindeki tarım alanlarının, hayvanların, içme- kullanma sularının ve doğal güzelliklerin zarar gördüğünü söyledi. Yörür, “Baca gazı arıtma sistemi olmadığı halde 24 yıldır çalıştırılan Afşin-Elbistan A Termik Santralinde 8 yıl ömrü kaldığı gerekçesiyle baca gazı arıtma tesisi kurulmamaktadır. Bu santral, yıllardır doğaya ve insanların üzerine katı, sıvı, gaz ve radyoaktif madde içeren zehirli atık saçmaktadır” dedi. Kahramanmaraş Valiliği’nin ‘Aydın İnsan, Temiz Çevre ve Yaşanılabilir Köy Projesi’ni eleştiren Yörür, Afşin ve Elbistan’da çevre felaketi yaşanırken Kahramanmaraş kent merkezinde kağıt parçalarının toplanmasını anlamsız bulduklarını kaydetti. Eylemci grup basın açıklamasının ardından olaysız dağıldı.
Adana Valisi İlhan Atış’dan modernist inciler. Son birkaç yılda Adana'da gerçekleşen büyük çaplı yatırım projelerini anlatan Vali Atış, Tufanbeyli ilçesinde 600 milyon ton kömür rezerv kapasiteli termik santrali için imar planı değişikliği yapıldığını belirtti. Böylece çocuklarımızın geleceğinin karartıldığını söylemedi ve kendisinin Greenpeace’in Kömür’ün gerçek maliyeti isimli raporunu okumadığı anlaşıldı. Kentte inşaatı devam eden 17 hidroelektrik santralinden Karaisalı Çakıt HES'in hizmete girdiğini, akarsuların üzerinde inci tanesi gibi dizilen diğer HES'lerin de birkaç yıl içinde devreye gireceğini ifade etti. Ancak vatandaşların her yerde HES’lere karşı ayaklandığını ve enerji üretmenin rüzgar ve güneş gibi daha iyi yöntemleri olduğunu söylemedi. Vali, Çalık Grubu'nun kuracağı Petrokimya ve Rafineri Sanayi Entegre Tesisi'nin ÇED'leri hazırlandı. 1/25 binlik planlar ve yer tespiti yapıldı, istimlâklar başladı.” dedi ama Dünya’daki petrol rezervleri yakıldığında küresel ortalama sıcaklıkların 6 santigrat derece artacağını ve böylece Adana’nın çöle değil çölden de sıcak Merkür tarzı bir cehenneme döneceğini söylemedi. Vali Atış, “Ben çok heyecanlanıyorum. Ama Adanalılarda bu heyecanı göremiyorum. Ben üç nalı, atı da buldum. Polyannacı değilim, gerçekleri görerek konuşuyorum." dedi... bence aklı selim Adanalılar’ın söylediklerine heyecanlanmadığına şaşmaması gerekir, çünkü onlar artık söylemediklerini biliyorlar.
Bir çağrı ve hatırlatma ile programı kapatalım; Yalova’da termik santrale karşı mücadele veren Yalova Çevre Platformu’nun 2 üyesine, santrali kurmak isteyen şirket olan AKSA tarafından açılan tazminat davası, yarın Beyoğlu Adliyesi’nde görülecek. Dava 8 Haziran 2010’da Greenpeace Akdeniz, Küresel Eylem Grubu, Yeşiller Partisi, TEMA, Buğday Derneği, Doğader, Son Irmak Doğa Orkestrası, Karadeniz İsyanda Platformu gibi STK’ların da katılımıyla yaptıkları basın açıklamasının ardından açılmıştı. Programımız metin yazarı Yalova Çevre Platformu Dönem Sözcüsü Özlem Akyüz Bayrı’ya destek olmak üzere program dinleyicilerimizi davaya çağırıyorum. Dava yarın saat 09:30’da Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek, hepinizi bekleriz, varlığınızı gösterin. Saat 09:30’da Beyoğlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi.
ARALIK
İklim çözümlerine yönelik iş dünyasında önemli adımlar atıldığını söyleyen Coca-Cola Başkanı CEO’su Muhtar Kent “Artık iş dünyasının, hükümetlerin ve sivil toplumların yeniliklere öncülük edip, dünyayı ekonomik gelişmeyi destekleyen daha düşük karbonlu bir geleceğe taşımasının zamanı geldi” dedi. Meksika Cancun’da düzenlenen “Dünya İklim Zirvesi”nde konuşan Kent, şu değerlendirmeyi yaptı: “Bu noktada iyi olan haber, pek çok çözümün zaten hazır olması. Ancak başarıya ulaşabilmek için özel sektör yatırımları ve yenilikler için koşulları oluşturmamız gerekiyor” dedi. Peki Coca Cola ortaklarının kömür yatırımları yaptığının farkında mı? Kömür ise iklim düşmanı. Umuyorum Coca Cola ortaklarını güneşe yatırım yapanlardan seçer, kömğr değil.
Enerji Bakamayanı Taner Yıldız aynı zamanda yıllardır kül yağmurundan şikayet eden Afşin-Elbistanlılar için ise kabus gibi müjdesi var. Bakmayan Yıldız, Afşin-Elbistan’daki A ve B santrallerine ek olarak, 4,8 milyar ton rezervin yaklaşık 1,5 milyar tonunu kullanacak olan C ve D santrallerinin kurulması için çalışmaların devam ettiğini, üstelik yine 1,5 milyar ton rezerv kullanacak olan E ve F santrallerinin de devreye alınması için çalışmalara başlanacağını söyledi. Kömürden enerji üretimi pardon karbondiyoksit üretimi küresel iklim değişikliğinin birnnumaralı sebebi.
EPDK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’de yatırım değeri 30 milyar doları aşan 651 santral inşa ediliyor. İnşaa halindeki santraller faaliyete geçtiklerinde toplamda 30 bin 913 MW elektrik üretecek. Bu santrallerin önümüzdeki birkaç yıl içinde tamamlanacağı söyleniyor. 651 santralin büyük kısmı ise HES’lerden meydana geliyor. Bu santrallerin yüzde 80’ini oluşturan kısmı yani 521’i HES projesi. 66’sı RES, 21’i termik-kömür, 10’u termik, 13’ü doğalgaz termik, 6’sı biogaz, 3’ü biokütle, 2’si çöpgazı santrali olacağı belirtilen enerji tesislerinin yatırımcıları arasında, OMV ve E.On gibi yabancı şirketler de var. Türkiye’den EnerjiSa 523.4 MWe güçte 8 santral, Kazancı Holding Aksa 928.6 MWe güçte 13 santral, Çalık Enerji 493.4 MWe güçte 5 santral, Eren 600 MWe güçte bir santral, Zorlu ise 369.8 MWe güçte 7 santral kuruyor. Bu şirketler Türkiye’nin geleceğini ya karatacak yada aydınlatacak. Rüzgar ve Güneş aydınlatırken, kömür, petrol, gaz yani fosil yakıtlar karartacak.
Türkiye’nin pek çok bölgesinden eylemcilerin destek verdiği Loç Vadisi’ndeki HES direnişi, artarak ve HES projelerini yapmak isteyen şirketin İstanbul’daki merkezinin önüne kadar sıçrayarak sürerken, Loç Vadisi’nde HES taraftarları da ortaya çıktı. Kastamonu Cide Loç’ta bir kahve önünde toplanan 20 ve içinde Loç Vadisi’ndeki dört köyün muhtarının yer aldığı küçük bir grup, HES isteriz eylemi yaptı. Grup, “Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var” gibi yazılar yazan 3-4 döviz açtı. Alternatif eylemde, Hamitli Köyü, Çamdibi Muhtarı, Şen Köyü Muhtarı, Karakadı Köyü Muhtarı, ağız birliği yaparak baraj istediklerini ve böylece bölgede istihdam sağlanacağını savundu. Muhtarlar, bir haftadır Cide’deki köylerin çoğuna elektrik verilmediğini, Cide merkeze ise Kapusuyu Santrali’nden elektrik verildiğini söyleyerek, HES istediklerini belirtti. 3 hafta önce Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Yalova’da özel sektörce yapılan termik santral yüzünden kendisini protesto edenlere, o gün Yalova’da elektriklerin kesik olmasını örnek vermiş ve, “Enerjiye ihtiyacımız var” diyerek yanıtlamıştı. Bu gibi örnekler, geçmişten bugüne enerji ile ilgili protestoculara karşı haklılık gerekçesi ortaya atabilmek için ‘elektrik kesintilerinin’ bir koz olarak sıkça kullanıldığı şeklinde yorumlanıyor. Soru elektrik ihtiyacı değil zaten, Loç halkının sorduğu soru elektriğin nerede ve hangi yöntemle üretildiği ve ne kadar, kimin tarafından çar çur edildiği.
Şarkıcılar, atletler ve eski devlet bakanları Greenpeace Akdeniz ile birlikte alternatif enerji kaynaklarını teşvik etmek için kendilerini kömüre gömdüler. Israil Parlementosunda açılan sergiden sonra Greenpeace Akdeniz gelecek hafta Tel Aviv‘de İsrail’deki kömür tesislerini protesto amaçlı “Kömüre Gömülü” isimli bir sergi açıyor. Greenpeace, serginin “kömür yakarak enerji üretmenin korkunç tehlikesini resimleyebilmek için” kömüre gömülmeye gönüllü olmuş ünlülerin fotoğraflarına yer verildiğini açıkladı. Israildeki elektriğin çoğu kömür yakarak üretiliyor ve Greenpeace’e göre “Elektrik şirketi (İsrail’i) güneyde bir başka kömür tesisi kurmaya zorluyor”. Greenpeace Akdeniz “Sergi, İsrail’de başka bir kömür tesisi kurulmasını engellemesi için başbakana seslenmeyi ve temiz enerji alternatiflerini teşvik etmeyi amaçlıyor” diyor. Sergiye katılan ünlüler arasında süpermodel Bar Refaeli, Eurovision sanatçıları Mira Awad ve Ahinoan Nini, eski eğitim bakanı Yossi Sarid ve İsrail Ulusal Basketbol Takımı antrenörü Oded Katash bulunuyor. Temmuz ayında, Greenpeace Akdeniz Hadera’ya giden bir kömür gemisini ele geçirmiş ve durdurmuş bunun üzerine Israil Donanması ve Deniz Polisi, kömürleri santrale götürebilmek için müdahale etmek durumunda kalmıştı.
Kömür endüstrisini Avustralya’da finanse eden ANZ Bankası’nın Avustralya’daki Brisbane müdürlüğüne dev bir pankart asan dört Greenpeace eylemcisi mahkeme karşısına çıktı ve hüküm giymedi. Eylemciler, mahkemede ANZ’yi Avustralya’daki en kirli banka diye afişe etikleri eylemi yaptıklarını kabul ettiler, fakat Sulh Hakimi Linda Bradford-Morgan buna rağmen eylemcileri mahkum etmedi, sadece cüzzi bir para cezası verdi. Greenpeace sözcüsü Trish Harrup hakimin bu dörtlüyü beraat ettirmesinin Greenpeace’nin protesto eyleminin doğruluğunu kanıtladığını belirtti. Harrup, “Bence mahkemenin beraat kararı iklim değişikliği gibi hayati bir konuda protesto hakkını tanımaktır” diye konuştu. 21 Ekim’de ANZ binasının ön cephesine yukardan iple inen eylemciler, üzerinde “ANZ: Dünyanızı Kirletiyor” yazan pankartı açmış 5 saat sonra polislerin nezaretinde eylemi sona erdirmişti. Greenpeace Eylül ayında ANZ’yi kömür santrallerinden son beş yılda yaklaşık 1.6 milyar dolar kazanması nedeniyle Avustralya’nın en kirli bankası olarak nitelendiren bir rapor yayımlamıştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder