Gezegenin Geleceği Programından Sınıflandıran Banu Koç
OCAK
Doğa Derneği, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin yok olmasına neden olacak Ilısu baraj projesine kredi vermesi sözkonusu olan Akbank ve Garanti Bankası’na karşı ülke çapında bir kampanya başlattı. Ayrıca, Garanti Bankası Genel Müdürlüğü önünde bir Hasankeyf protestosu gerçekleştirdi. Doğa Derneği’nin protesto için hazırlamış olduğu pankartta, derneğin maskotu Kaplumbağa Rafet tahtaya yazmış olduğu sınav sorusunda “Garanti Bankası Hasankeyf’i yok edecek krediyi verir mi” diye sordu.
Doğa Derneği, geçtiğimiz haftalarda Garanti Bankası’nın üst düzey yetkilileri ile görüşerek Hasankeyf’in önemini anlatmıştı. Ayrıca bankanın projeden çekilmesini talep etmişti. “Doğa için Garanti” diyerek “Çevreci Bonus” kartıyla doğaya olan duyarlılığını öne çıkaran Garanti Bankası’nın bu sınavda yapacağı tercih, Hasankeyf ve Türkiye doğasının geleceği için belirleyici olacak. Doğa Derneği, herkesi UNESCO Dünya Mirası kriterlerin tamamını karşılayan Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin Dünya Mirası alanı ilan edilmesine destek vermeye çağırıyor. Peki yarın siz, paranızı Garanti Bankasına mı yatıracaksınız?
Bu arada Greenpeace’den Türkiye’de bir eylem, Başbakan Erdoğan’a sürpriz ziyaret! Meclis’te AKP’nin Grup Toplantısı’na giren Greenpeace eylemcisi, Başbakan Erdoğan’ın konuşması sırasında pankart açarak hükümetin nükleer planlarına “Hayır” dedi. Başbakan Erdoğan’a “Nükleer İnattan Vazgeç” mesajı veren eylemci, polis tarafından göz altına alındı. Kapalı kapılar ardında, kamuoyu ile paylaşılmadan sürdürülen nükleer görüşmelerin bir örneği de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yaşandı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ve Rusya Başbakan Yardımcısı Igor Seçin’in de katıldığı bir toplantıda iki ülke arasında nükleer santral tesisi yapımı işbirliği ortak beyannamesi imzalandı. Yapılan anlaşmanın detayları ise bugüne kadar kamuoyu ile paylaşılmadı. Bugüne kadar uygulanan enerji politikaları, Türkiye’nin diğer ülkelere ve fosil yakıtlara olan bağımlılığını ortadan kaldıramadı. Alternatif yenilenebilir enerji kaynaklarını görmezden gelen hükümetin, halkı ayağa kaldıran nükleer enerji ve HES’ler – yani Hidroelektrik Santraller, yeni doğalgaz alım anlaşmaları ve planlanan 47 kömürlü termik santral dışında önümüzdeki dönemler için temel bir enerji politikası bulunmuyor. Nükleer santral görüşmeleri ise başka enerji projeleri ile ilişkilendiriliyor. Burgaz-Dedeağaç projesinden hoşnut olmayan Ruslar, daha karlı olduğunu düşündükleri Samsun-Ceyhan petrol boru hattına dahil olmak peşinde. Bu projeye dahil olmak için de Rusya’nın Türkiye ile yapmak istediği başka anlaşmalar için nükleer santral ihalesini önkoşul olarak koyduğu da dolaşan söylentiler arasında. Kapalı kapılar ardında şaibeli olabilecek işlere karşı çıkan, kirli, tehlikeli ve pahalı olduğu kanıtlanmış nükleer enerjiye hayır diyen 1 milyon “radyoaktivist”, http://nukleer.greenpeace.org sitesinde biraraya geliyor.
Muğla Köyceğiz'e bağlı Beyobası beldesinden geçen Yuvarlakçay Irmağı üzerine Hidroelektrik Santrali kurulması planlanıyor. Köylüler farklı yerlerden gelen aktivistleri ile beraber, 300 yıllık anıt çınar ağaçlarının HES inşaatı için kesildiğini söyleyerek eylem yaptı. Gösteriye, Muğla İl Genel Meclisi Başkanı Zeki Köylü ve bazı Muğla İl Genel Meclisi üyeleri de katıldı. Zeki Köylü, burada yaptığı konuşmada, Muğla İl Genel Meclisi tarafından oluşturulan İmar, Tarım, Turizm, Hayvancılık ve Orman Komisyonu’nun Yuvarlakçay’da inceleme yaptığını söyledi. Incelemenin ardından, buranın gerçekten santral yapmaya uygun olup olmadığı belli olacak. Ardından İl Genel Meclisi, raporları ilgili kurumlara göndererek HES'in kurulmasını önleyeceğini ve bunun için ne gerekiyorsa yapacaklarını açıkladı.
Türkiye Su Meclisi, Rize'de ilk toplantısını gerçekleştirdi. Meclis'in amacı, 81 ilden çevre kuruluşlarını bir araya getirerek, Türkiye'nin su politikalarına tepki göstermek. Toplantının ardından, Su Meclisi Genel Kurulu'nun hazırladığı Su Manifestosu yayınlandı. Manifestoda, suyun öneminden ve ülkemizde su varlığına nasıl zarar verildiğinden bahsedildi. Suyun ticari bir mal olmadığına değinilirken, su varlığını esas kurutanın barajlar ve hidroelektrik santralleri olduğu açıklandı. Suya erişimin ve doğa hakkının, Anayasayla güvence altına alınması ve kamu tarafından sahiplenilmesi talep edildi. Türkiye Su Meclisi, bu değişiklik gerçekleşene dek, tüm baraj projelerinin durdurulmasını istiyor. Onlara katılmamak mümkün değil.....
Bu arada Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye’nin rüzgar ve güneş potansiyelini görüyor görünüyor. Yıldız, CHP’nin yenilenebilir enerjilerle ilgili verdiği soru önergesini yanıtladı. Buna göre, Türkiye, 2023’e kadar enerji ihtiyacının %30’unu yenilenebilir enerjilerden karşılamayı hedefliyor. Yıldız’a göre, rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2023’e kadar 20 bin megavata çıkarılması düşünülüyor. Güneş enerjisinin de kullanımının yaygınlaştırılması ve teknolojik gelişmelerin yakından takip edilmesi hedefleniyor. Fosil yakıt kullanımının da azaltılması gündemde. Sonuçları görmeyi dört gözle bekliyoruz. Yalnız Sayın Yıldız’ın hidroelektrikten sağlanan enerji ile nükleer enerjiyi de yenilenebilir enerji sınıfına sokması çok yanlış. Küçük ölçekli HES’lerin dahi çevrelerindeki toprağı kurutması ve suyu tüketmesinin çok kısa bir süre aldığından daha önce bahsetmiştik. Nükleer enerjinin ise zararlarını zaten hepimiz biliyoruz. Siz de “Rüzgar, güneş bize yeter” diyorsanız, www.ilovvenuclear.org’a girin, siz de radyoaktivistlerin arasına katılın.
Doğu Karadeniz’de Hidroelektrik Santrallere karşı mücadele veren muhtarlar ise ne yazık ki mücadelelerinde henüz sonuç alamadılar. Radikal gazetesinin haberine göre, Doğu Karadeniz Senoz Vadisi’nde 11 köyün muhtarı, 2008’de Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Kurulu’na başvurmuş ve Senoz’un sit alanı ilan edilmesini istemişti.
Ancak 1,5 yıl sonra, geçen hafta Rize’nin Çayeli ilçesine kurul, taşocakları ve yapımı devam eden HES projelerinin vadiyi olumsuz etkilediğini söyledi. Bu nedenle alanın sit alanı özelliklerini yitirdiğine karar Verdi. İnşaatlar, aksine verilen mahkeme kararlarına rağmen sürüyor. TEMA Rize Temsilcisi Nevzat Özer, iki HES projesinde yürütmeyi durdurma kararı verildiğini, yine de inşaatın devam ettiğini söyledi. Doğal Sit alanı olan yerlerde bile, HES atağı nedeniyle Çevresel Etki Değerlendirme raporuna gerek duymadan inşaatlara başlandığını da ekledi. Dünyanın en güzel vadilerini barındıran Doğu Karadeniz’in böyle acımasızca katledilmesi ve hukuken buna “Dur” denmiş olmasına rağmen katliamın devam etmesi hukuk devletinin nerede olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Acilen hukuk kararları uygulamaya geçilmeli veya uygulamayanlar hakkında kanuni işlem başlatılmalı.
Hasankeyf’i sular altında bırakmak için hükümet, çalışmalarına devam ediyor. Önce Dünya Bankası, ardından da Avrupa’daki yatırım bankaları doğaya ciddi zararlar verecek olan bu projeden çekildiklerini açıklamıştı. Ancak hükümet, nükleer sevdası gibi anlamsız bir sevda olan Ilısu Baraj projesini, tüm çağrılara rağmen hayata geçirmeye çalışıyor. Doğa Derneği, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, Ilısu baraj projesinin hayata geçirilmesi için gerekli krediyi yerli bankalardan sağlamaya çalıştığını duyurdu. Bu bankalar arasında Garanti Bankası ve Akbank da bulunuyor. Bakan, bu ay içinde bankalardan biriyle anlaşma yapmayı umuyor. Doğa Derneği, Hasankeyf’in dünyanın en önemli kültür ve doğa miraslarından biri olduğunu bu bankalara hatırlattı. Ancak her iki bankadan da cevap alınamadı. Hasankeyf, UNESCO dünya mirası kriterlerinin onda dokuzuna uyan dünyadaki tek yer. Garanti Bankası, çevre koruma projeleriyle tanınıyor. Akbank ise BM Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni imzalayan bir banka. Bu nedenle ikisinin de bu yanlışa düşmeyeceğini ve hatta hükümeti bu yanlıştan geri döndürebileceğini umuyoruz. Ayrıca dileriz, Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin Dünya Kültür Mirası listesine dahil edilmesi için bir an önce UNESCO’ya başvuru yapılır.
ŞUBAT
Rize'de, Tek Gıda-İş Sendikası Bölge Başkanlığı toplantı salonunda , 9 ilden 36 platformun 57 temsilcisinin katıldığı Derelerin Kardeşliği Platformu Bölge Koordinasyon Kurulu Toplantısı gerçekleştirildi. Toplantı sonunda yayımlanan bildiride yine konu hidroelektrik santralleriydi. Platform, planlanan ve yargı kararlarına karşın yapımı devam eden HES projeleri ile iletim hatları nedeniyle yaşam alanlarının büyük ölçüde tahrip edildiğini belirtti. Sudan elde edilmeye çalışılan enerjinin alternatifi olduğuna, oysa doğamızın alternatifi olmadığına değinildi. Türkiye Su Meclisi’nde de belirtildiği gibi suyun ticari bir mal değil, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmek için ulaşmaya hakkının olduğu doğal bir varlık, ekolojik sistemin bir parçası olduğunun altı çizildi. Milyonlarca yıldır varlığını sürdüren, suyun beslediği ekosistemleri yok edecek HES projelerinin, yenilenebilir temiz enerji olarak görülmemesi gerektiği de özellikle belirtildi. Platform, Senoz Vadisi başta olmak üzere mahkemelerce verilen durdurma veya iptal kararlarının derhal uygulanması çağrısında bulundu.
Erzurum'da yapılan HES toplantısında Vali Sabahattin Öztürk, önce TEMA temsilcisinin elinden mikrofonu aldı, ardından da köylülere tehdit anlamı taşıyabilecek sözler söyledi. Öztürk, Erzurum’un Karadeniz bölgesine yakın kesimlerinde dereler üzerine yaptırılacak 100 HES için DSİ’nin Tortum’da düzenlediği toplantıya katıldı. Toplantıda DSİ Bölge Müdürü Mustafa Bahadır, Erzurum’daki dere ve çayların üzerine 100 HES yaptırılacağını ve bunların yörede yaşayanlara olumlu etkilerinin olduğunu iddia etti. Vatandaşlar ise akarsular üzerine konulacak HES’ler yüzünden kırmızı benekli doğal alabalıklarla birlikte tüm canlıların yok olacağını belirttiler. Toplantıda TEMA İl Temsilcisi Işıl Bedirhanoğlu, şimdiye kadar 30 kadar HES yapıldığına dikkati çekti. Su kaynaklarının vatandaşın haberi olmadan satıldığına değindi. ÇED raporlarının 1980’deki su verileri üstünden verildiğinin altını çizdi. Vali, Bedirhanoğlu’nun sözünü yarıda kesti. Ardından “HES’lerle ilgili olarak buraya gelenlere yardımcı olunuz. Yoksa canınız yanar” dedi! Bu işten zaten canı yanacakların, canı yanmış ve yanmaya devam ediyor, başta kırmızı benekli alabalık, Doğa Ana ve yöre halkı.
Hasankeyf’i sular altında bırakacak olan Ilısu Baraj projesiyle ilgili, Diyarbakır İdare Mahkemesi, önemli bir karara imza attı. Hasankeyf’teki tarihi eserlerin taşınacağı ‘Yeni Hasankeyf’in kamulaştırılmasıyla ilgili verilen karar, köylülerin açtığı davayla iptal edildi. Kararın gerekçesi ise eserlerin taşınacağına dair bir karar olmaması. Ilısu Barajı’nın sular altında bırakacağı Hasankeyf’teki tarihi eserlerin, bölgenin birkaç kilometre uzağında ‘Kesmeköprü’ adlı köye taşınması planlandı. Bu nedenle, devlet önce köylülerden arazilerini satmasını istedi. Razı olmayan köylünün mülkü, Bakanlar Kurulu kararıyla 2008’de kamulaştırıldı. Karara itiraz eden köylülerin açtığı davada mahkeme, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na tarihi eserlerin taşınması konusunda bir karar olup olmadığını sordu. Bu yönde bir karar olmadığını öğrenen mahkeme, gelen cevabı gerekçe göstererek kamulaştırma kararını hukuka uygun bulmadı ve kararı iptal etti. Hasankeyf’I sular altında bırakmaya çalışanlarla ilgili akıllarda gitgide daha çok soru işareti oluşmaya devam ediyor.
Beyobası'nda ciddi bir çevre mücadelesi 50 gündür kararlı bir şekilde devam ediyor! Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Beyobası beldesindeki Yuvarlakçay Irmağı'na kurulacak olan hidroelektrik santraline tepki gösteren köylüler, 50 gündür "çevre" nöbeti tutuyor. Santralin kurulması için ağaç kesimi başladıktan sonra, Pınarköyü sakinleri, bölgeye çadırlar kurdular. Şu anda nöbette 60'ı kadın ve çocuk 100 kadar kişi var. Kesilen ağaçların yaşları 150 ile 300 arasında değişiyor, yani hepsi “anıt ağaç” statüsünde. Çocuklar, her kesilen ağaç için bir çınar fidani ekti. Köylüler, suyun kendileri için hayat demek olduğunu, bunun da paradan çok daha değerli olduğunu ifade ediyor. Muğla Valiliği ise, HES'in kurulması için gerekli ön izinlerin çıktığını söylüyor. Gezegenin geleceğini ve bölgede yaşayanların fikrini önemseyen hiç kimse, böyle bir projeyi hayata geçiremez.
Türkiye’de HES projelerine karşı eylemler bütün hızıyla devam ediyor. Bu kez Tunceli'de HES projesi için yapılan toplantıyı protesto eden aktivistler, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü'ne ait araca yumurta attı. Tunceli Çevre ve Orman Müdürlüğü yetkilileri, HES’i kuracak firma temsilcileri ile ÇED raporu hazırlamak için Mutu Köyü’ne gitti. Tunceli, Pülümür, Pertek ve Hozat Belediye Başkanları ile yaklaşık 200 kişi de Mutu köyüne gittiler. Hazırlanan ÇED raporuna kendi görüşlerinin de katılmasını istediler. Köylüler aralarında topladıkları 70 imzalı dilekçe ile köylerine HES kurulmasını istemediklerini söylediler. Tunceli Belediye Başkanı, Tunceli'de yapılacak bu barajların Dersim’in doğasını yok edeceğini söyledi. Devletin tüm HES projelerinden vazgeçmesi için ellerinden geleni yapacaklarını da belirtti.
Bu arada ülkemizde HES hikâyeleri devam ediyor. Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Yuvarlakçay’da yapılmak istenen hidroelektrik santraline karşı köylüler yaklaşık iki aydır nöbet tutuyor. Yaklaşık 200-250 kişilik bir jandarma ekibi önceki gün köylülerin nöbet tuttuğu bölgede daha önce kesilen ağaçların kütüklerini almak için baskın yaptı. Ancak jandarma, köylüleri aşıp kesilen ağaçları alamadı. Köylüler, kesilen ‘anıt ağaçların’ açılan davalara delil olduğunu söylüyorlar. Köylüler Yuvarlakçay Koruma Platformu adı altında bir Platform kurdu. Yuvarlakçay civarında altı köy bulunuyor. Pınar Köyü’nden Dulkadir Yorulmaz, köylülere santral konusunda bilgi verildiğini söylediklerini ancak bunun doğru olmadığını belirtti. Yuvarlakçay'ın suyu içme suyu. Sırf bu neden bile, buraya bir HES kurulmasının ne kadar mantıksız olduğunu gösteriyor. Zaten HES projesine karşı 10 kadar dava açılmış. Mahkemenin de gezegenin aleyhine karar vermeyeceğine inanıyoruz.
WWF, Türkiye'de son 40 yıldaki sulak alanların yarıdan fazlasının, sürdürülebilir olmayan politika ve su altyapı projeleri sonucunda kaybedildiğini açıkladı. Halen ülkenin neredeyse bütün akarsularında planlanan ve inşaat halinde olan yüzlerce HES bulunduğuna da dikkat çekildi. Hidroelektrik enerji, bütüncül ve havza bazında planlama yapılmadan ele alındığında geri dönüşü olmayan ekolojik ve sosyoekonomik kayıplara neden oluyor. WWF, Dünya Barajlar Komisyonu'nun, su altyapı projelerinin karar alma süreçlerinde uygulanmak üzere 7 stratejik ilke geliştirdiğini hatırlattı. Bunlar toplumsal kabul görme, alternatiflerin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi, mevcut barajların göz önüne alınması, nehirlerin ve sağladıkları geçim kaynaklarının sürdürülebilmesi, tanınmış hakların kabul edilmesi ve faydaların paylaşımı, kurallara uygunluğun sağlanması. Işte bu ilkeler, tüm HES projelerinde göz önünde bulundurulmalı. Şu anda, örneğin Hasankeyf'i sular altında bırakacak Ilısu Barajı Projesi'nde, bu kriterlerin hiçbirinin uygulanmadığını görmemiz ve harekete geçmemiz gerekiyor.
Brezilya Çevre Bakanlığı, dünyanın en büyük üçüncü hidroelektrik santrali için lisans verdi. Ne yazık ki, santral, Amazon Yağmurormanları'nın ortasına kurulacak. 17 milyar dolarlık proje, hem Yağmurormanları'na, hem de yerlilerin hayatlarına çok büyük zararlar verecek. Çevre Bakanı Carlos Minc, bu santrale verilen iznin, Bakanlık dönemindeki en çelişkili karar olduğunu söyledi. Belo Monte adı verilen proje, 250 kilometre karelik alanı sular altında bırakacak. Şarkıcı ve çevre aktivisti Sting, Kasım ayında Brezilya'ya giderek, projeden vazgeçilmesi çağrısında bulunmuştu. Çünkü, bölge yerlisi Kayapo halkı, yüzyıllardır sular altında kalması beklenen bölgede yaşıyor. Hükümet, barajın vereceği zararın son derece farkında. Ihaleyi kazanan grup, tüm ülkede parklar oluşturmak, ormanların durumunun takip edilmesine yardımcı olmak ve barajın zarar vereceği gruplara finansal destek sağlamak için 800 milyon dolar harcayacağına söz verdi. Giden parayla geri gelmez. Hasankeyf'i sular altında bırakarak, Brezilya'nın yaptığı hatanın aynısını yapma yolunda ilerliyoruz! Başkaları “dam”dan atlıyor, bizde atlarız diyenleri bıraktım, atlarken bizi de sürüklüyorlar “dam”dan aşağı.
Hidroelektrik santraller, kısa ismiyle HES'ler, Türkiye'nin doğasını tehdit ediyor. Hükümet, Türkiye'de tam 1601 adet HES projesini hayata geçirmeyi planlıyor. Neyse ki mahkemeler, bu planların ne kadar tehlikeli olduğunun farkında. Gezegenin geleceğini düşünenlerin son mutluluğu, Rize İdare Mahkemesi'nin Fındıklı'da yapılması planlanan iki HES projesini durdurması oldu. Üstelik mahkeme, iki önemli gerekçe sundu. Santrallere onay verilmesini sağlayan Çevresel Etki Değerlendirme, yani ÇED raporları, yalnızca bir prosedür gibi görülüyor, gerçekleri yansıtmıyor. Diğer gerekçe ise, havza planlaması yapılmadan HES planlaması yapılmasının kabul edilemez olması. Bu karar, yapılması planlanan 1600 proje için de emsal karar olabilir. Yürütmesi durdurulan projenin, birinci derecede doğal sit alanı olan Abu Çağlayan Deresi üzerine kurulması planlanıyordu. Umarız, hukuki kararlar, devletin, Türkiye'nin en güzel yerlerinde doğayı kısa zamanda yok edecek HES planlarından vazgeçmesine yardımcı olur.
MART
HES’lere karşı nihayet hukuki bir zafer! Rize İdare Mahkemesi, İkizdere Vadisi'nde yapılacak hidroelektrik santrali projesinin iptali için açılan davada "gerekçeli yürütmeyi durdurma" kararı verdi. Bir şirket, İkizdere Vadisi’ne iki HES projesi yapmak için lisans almıştı. Üstelik Çevre ve Orman Bakanlığı da olumlu ÇED raporu vermişti. Bunun üstüne İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi ve halk, tüm bunların iptali için İdare Mahkemesi’ne başvurmuştu. Ekşi, diğer HES projelerinin iptali için verdikleri mücadelenin devam ettiğini belirtti.
Türkiye Su Meclisi Yürütme Kurulu üyesi avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu ise kararın emsal karar olduğunu söyledi. Çünkü verilen karar, nehir tipi HES projelerinin planlama aşamasında eksik işleyen süreci, uygulama sürecindeki yanlışlıkları, HES’ler için uygulanan ÇED yönetmeliği ve eksik olan mevzuat düzenlemelerini de değerlendiren bir karar. Mahkeme kararı, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğuna, çevreyi koruma ve geliştirmenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğuna vurgu yapıyor. Bu yalnızca İkizdere Vadisi’nin değil, tüm gezegenin geleceği için önemli bir karar.
Bu arada Muğla’da güçlü bir yerel çevre aktivizmi sürmeye devam ediyor. Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Beyobası beldesindeki Yuvarlakçay Irmağı'na kurulacak olan hidroelektrik santraline HES tepki gösteren köylülerin başlattığı çevre nöbeti, tam 62 gündür sürüyor. Santrale haklı olarak karşı çıkan Pınarköyü sakinleri, Topgözü’ne çadır kurarak başlattıkları eylemi sürdürüyor. Yuvarlakçayı Koruma Platformu Sözcüsü Murat Demirci, Yuvarlakçay Irmağı’ndan doğrudan yararlanan 6 köy ve 1 belde halkının, HES projesi kapsamında aralarında asırlık çınar ağaçlarının da bulunduğu bine yakın ağacın kesilmesine özellikle tepki gösterdiğini belirtti. Üstelik, HES için kesilen ağaçları almak için bölgeye gelen Köyceğiz Orman İşletme Müdürlüğü ekiplerine karşı çıkarak, ağaçları görevlilere vermeyen 13 köylü hakkında "Orman görevlilerinin görevlerini engelledikleri ve ormanlık alanda çadır kurdukları" gerekçesiyle tutanak tutulduğunu belirtti. Çevreyi korumanın bedelinin bu şekilde ödenmesi kabul edilemez... Köylüler, haklarını hukukla arayacaklar. Bu arada, eylem yapan köylüler, bölgede bulunan 380 yıllık çınar ağacını dilek ağacına dönüştürdüler. Bu dilek ağacı, gezegenin geleceğine dair hala umut olduğunun çok güzel bir göstergesi. Köylüleri çabaları için tebrik ediyor ve kendilerine buradan destek mesajı yolluyoruz. Aklınıza, ellerinize, emeğinize sağlık.
NİSAN
Tortum Şelalesi, mahkeme kararı ile sadece ilkbaharda değil her mevsim akacak ve hiç kurumayacak. Tortum Şelalesi'nin suyu, 1960’da kurulan hidroelektrik santralı nedeniyle sadece ilkbahar mevsiminde akıtılıyordu. Tortum Gölü'nden beslenen şelaleye, elektrik üretimi nedeniyle 9 ay su verilmiyor. Birinci derecede doğal SİT alanı olarak tescil edilen Tortum Şelalesi'nde, 22 metre genişliğindeki su 48 metreden düşüyor ve üzerinde sürekli gökkuşağı oluşuyor. Şelalenin tam karşısında bulunan Çağlayan Köyü Muhtarı Osman Baykal, 14 Aralık 2009’da mahkemeye başvurdu. Davada sunulan bilirkişi raporunda, su kısıtlamasının hem jeomorfolojik yapıya zarar verdiği, hem de ekolojik dengeyi bozduğu belirtildi. Tortum Selalesi'nin geleceğini ilgilendiren karar 21 Ocak 2010 günü çıktı. Yarım asırdan beri ziyaretçilerin kuru halini gördükleri çağlayan, artık her mevsim akacak ve doğa zarar görmeyecek.
Yuvarlakçay'a HES yapılmasına karşı 150 gündür gece gündüz nöbet tutan köylülerin açtığı davaya, Muğla İdare Mahkemesi tarafından bir 'yürütmeyi durdurma kararı' daha verildi. Orman Genel Müdürlüğü'nce 'HES için 2055 yılına kadar verilen iznin' yürütmesi durduruldu. Bu karar Yuvarlakçay'da kazanılan ikinci hukuk zaferi.
Dün sizlere yasalar ve kamuoyunun tepkisinin hiçe sayılarak Türkiye'nin dört bir yanında yapılmak istenen hidroelektrik santrallerin mahkemeler tarafından birer birer durdurulmaya başlandığı haberini vermiştik. HES haberleri üzerine Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye'nin yapımı planlanan hidroelektrik santrallerinin (HES) tamamlanması durumunda yılda 8 milyar dolar kazanacağını belirterek HES’leri savundu. Türkiye’de HES’lerin kurulmasını bir zaruret olarak nitelendiren Eroğlu, Türkiye’nin su fakiri olmamasına karşın sınırlı kaynakları olduğuna dikkati çekti. ve “HES’ler dünyada en masum, en ucuz, en çevreci, en iyi elektrik üretim sistemidir! " dedi. Veysel Bey, enerji bakanı mı? maliye bakanı mı? sulama bakanı mı yoksa çevre bakanı mı biran önce karar vermesi gerekiyor, çünkü Karadenizli’nin ve Doğa’nın bekleyecek vakti kalmadı.
Yasalar ve kamuoyunun tepkisi hiçe sayılarak Türkiye'nin dört bir yanında yapılmak istenen hidroelektrik santraller mahkemeler tarafından birer birer durduruluyor. Rize'nin Fındıklı ilçesinde bulunan Abu Çağlayan deresi ve Çayeli Senoz deresi üzerinde yapımı planlanan HES projelerine verilen emsal niteliğindeki yürütmeyi durdurma kararlarına peş peşe yenileri ekleniyor. Bu kararlarla, Türkiye'de yapımı planlanan 2 bine yakın HES projesinin büyük kısmının hukuk dışı olduğu anlaşılıyor. Şu ana kadar yirminin üzerinde regülatör ve HES projesi çeşitli aşamalarında durduruldu. Her bir HES projesi, kamu kaynaklarının kaybına, doğal mirasın tahribatına ve HES yapılan bölgelerde pek çok toplumsal soruna neden oluyor. Türkiye'nin su politikasının ivediklikle değiştirilmesi gerekmektedir. Alınan mahkeme kararları, doğa tahribatı ile ünlü Devlet Su İşlerini bünyesinde barındıran Çevre ve Orman Bakanlığı'nın dayattığı bu yanlış politikanın ne kadar yıkıcı olduğunun bir belgesi niteliğindedir. Bakanlık Devlet Su İşlerinin misyonunu yeni baştan tanımlamalı ve DSİ’yi yeniden yapılandırmalı.
HES davaları domina taşları gibi ardı ardına sonuçlanıyor. Rize İdare Mahkemesi, Artvin Macahel Vadisi'nde yapılmakta olan Düzenli HES Projesi için bilirkişi incelemesi yapılabilmesi amacıyla yürütmeyi durdurma kararı verdi. Bölgenin UNESCO tarafından biyosfer rezerv alanı içine alındığını ifade eden Avukat Yakup Şekip Okumuşoğlu, ''Bölge, pek çok endemik bitkiye ev sahipliği yapan çok özel bir yer. Bölgede inşaat çalışması başlayan HES nedeniyle pek çok doğal güzellik yok olacak. Ormanlar tahrip edilecek. Bu nedenle projenin durdurulması için Rize İdare Mahkemesine başvurduk'' dedi. Dava kapsamında mahkemenin mahallinde inceleme yapmaya karar verdiğini bildiren Okumuşoğlu, ''Bu kapsamda, işlemin devam etmesinin telafisi imkansız zararlar doğurabileceği nedeniyle bu konuda yeni bir karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına da karar verildi.” Tabii henüz mücadele sürüyor.
Hükümetin, Yuvarlakçay’a bir hidro-elektrik santralı yapımına karar vermesi ve uygulamaya başlamasından sonra; yöre halkı, hükümet yetkilileri ve ihaleyi alan özel şirket ile karşı, karşıya geldi. Yuvarlakçay’ı sahiplenen yöre halkı, santral projesini ancak kamulaştırma kararlarının uygulanması sırasında öğrendi. Bunun üzerine, kamulaştırma kararlarını iptal davaları açıldı, ancak bölgede yüzlerce ağacın kesimine başlanması üzerine halk direnişe geçti. Yuvarlakçay, santralin kurulacağı Topgözü mevkiinde kurduğu çadırlarda suyu, ağacı, doğası ve geleceği için gece/gündüz nöbet tutuyor. Kadimden gelen su kaynaklarını ve kullanım haklarını kaybetmemek; çınar, çam ve sığla gibi doğal ağaçların kesilmemesi ve bölgede yaratılacak doğa tahribatını durdurmak için seslerini yetkililere ve kamuoyuna duyurmaya çalışıyor. Aldığım bir habere göre de Muğla 1. İdare Mahkemesi ÇED yani Çevre Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğine uygun olduğuna dair mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılıncaya kadar Yuvarlakçay HESi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi. Mücadele bu başarılarla eminim daha da güçlü sürecek. Bir başka olumlu haberde Yusufeli Demirdöven’de yapılmak istenen HES projesi ÇED olumlu kararına da Rize İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ancak önemli olan bundan sonra ÇED’lerin HES yapılamaz kararı vermesi, zira pekçok ÇED durdurulduktan sonra inşaatlar devam etti ve sonunda olumlu ÇED raporları tekrar onandı. Burada kazanılan süre ile mücadele başarıya götürülmeli.
Öte yandan çevre için güzel bir gelişme oldu. 128 gündür Yuvarlakçay'da çadır kurarak hidroelektrik santrala karşı mücadele eden köylüler ilk hukuk zaferini kazandı ve ihale durduruldu. İdare Mahkemesi, Muğla Valiliği tarafından verilen ‘ÇED gerekli değildir’ kararının yürütmesi durduruldu. Keşif ve bilirkişi incelemesi yapılıncaya kadar, HES ihalesini alan AKFEN, bölgede hiçbir çalışma yapamayacak. Yuvarlakçay’da nöbet tutanlar önceki akşam öğrendikleri mahkeme kararını büyük bir coşkuyla kutladı ama karara rağmen nöbetlere devam edeceklerini söyledi. 11 davanın ilkini kazanan köylülerin geride 10 idari davası daha var
MAYIS
Bir gün geçmesin ülkemizden bir hidroelektrik santral (HES) haberi olmasın. Şimdi de Aksu deresi üzerine yapılması planlanan santral, bölge köylülerini ayaklandırdı. Aksu Deresi'nin üzerine yapılması düşünülen HES'e karşı çıkan 28 köy halkını temsilen yaklaşık 200 kişilik grup, Valilik binası önünde açıklama yaptı. Grup adına konuşan elektrik mühendisi Ali Aşbay, 28 köyü temsil ettiklerini belirterek, şunları söyledi: ''Bugün Çevre ve Orman Bakanlığına Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde 28 köy olarak başvurumuzu yapıyoruz. Aksu Deresi üzerinde yürütülen ve düşünülen herhangi bir proje varsa, hayat bütünlüğümüzün dikkate alıp alınmadığını, hangi aşamada olduğunu, hangi bilimsel ölçüm ve deneylere dayandığını bilmek istiyoruz. Onlarca yıldır hayatımızı sürdürdüğümüz bu kıymetli coğrafyanın korunmasını sadece biz yaşayanlar değil, tüm ülkenin sahip olduğu bir değer olduğunu düşünüyoruz. Aksu'dan vazgeçmeyeceğiz. Toprağımızdan ve hayatımızdan vazgeçmeyeceğiz.''
Rize'nin Senoz Vadisi'ndeki Uzundere-1 Hidroelektrik Santralı'nın (HES) inşaatı hakkındaki tüm yargı kararlarına rağmen bitirildi. Santral bugün üretime geçiyor. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Uzundere-1 HES 'in iletim sitemine bağlantısını sağlayacak olan Trafo Merkezi ve Yüksek Gerilim Şalt Sahası'na bugünden itibaren 154 bin voltluk gerilim uygulanacağını açıkladı. Rize Valiliği yayınladığı yazısında Uzundere-1’in Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın talimatıyla yapıldığı belirtildi. Uzundere-1’in inşaatı neredeyse her aşamasında mahkemelik oldu, hakkında olumsuz kararlar verildi. En son Nisan 2010’da açılan dava henüz sonuçlanmadı ama HES’te üretim başlıyor.
Breilya’da yaşayan Kayapó yerli topluluğu şefi Raoni Metuktire Avrupa’da. Brezilya’da Amazonların bir bölgesinde kurulmasına dönük resmi izin çıkan ve Xingu Nehri üzerinde inşa edilmesi planlanan hidroelektrik santrale karşı uluslararası destek arıyor ve Metuktire hidroelektrik santralinin yapımının engellenmesi için gereken bütün yolları kullanacaklarını açıkladı. “Halkımı daima kavgadan, şiddetten uzak tutmaya çalıştım ama şu an oldukça endişeliyim. Artık bize ait olanı geri alma vakti geldi” diyen Metuktire “3bin savaşçımız silahlanmaya ve savaşa hazır” sözlerini sarf etti. Xingu Nehri üzerinde inşa edilmesi planlanan santralin, binlerce yerliyi topraklarından etmesi muhtemel. Kararın alındığı gün başkent Brasilia’da bulunan Brezilya Elektrik Düzenleme Ajansı önünde 500 kişinin katıldığı bir protesto gösterisi düzenlenmişti. Greenpeace Brezilya ise “Lula hükümeti, bu projede ısrar ederek kendi mirasını yiyor” açıklamasında bulundu. Çevreci gruplar, inşa edilecek olan HES’in bölgede yaşayan yerli topluluklarının hayatlarını sürdürebilmeleri açısından büyük sıkıntı yaratacağını ve projenin gerçekleştirileceği 500 km2’lik alan dahilinde 40bin kişinin bu projenin olumsuz etkilerine maruz kalacağını belirtiyorlar.
Bir HES’e direniş haberi de Türkiye’den. Karadeniz de süregelen yıkım ve talan şimdi de Cide Loç Vadisini tehdit ediyor. Dünyanın ikinci büyük kanyonu olan Valla Kanyonu’nun içinde yer alan Küre Dağları milli parkını dolaşan Devrekani çayı, varlığını sürdürebilmek için yardım istemekte. Yöre halkı, onların itirazlarını dinlemeyen Ümran Çelik Boru Sanayi A.Ş.’nin iştiraki olan Orya Enerji Elektirik A.Ş.’yi ve yaşamları hiçe sayan kar hırsını teşhir etmek için bir araya geliyor. Loç Vadisi’ndeki yağma ve katliama dur demek için halk sesini yükseltiyor... katliama biran önce dur demesi gerekenler ise oylarımızla seçtiğimiz politikacılar.
Rize'nin Güneysu İlçesi'ndeki Çevre Platformu üyeleri, 2 hidroelektrik santral projelerinin yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açtı.
Her fırsatta Doğu Karadeniz Bölgesi’nin ve Güneysu’nun ekonomik yönden kurtuluşunu yayla ve doğa turizmi olarak gösterenlerin, bir yandan da bu vadilerin HES’lerle tahrip edilmesine destek verdiklerini anlatan Güneysu Çevre Platformu sözcüsü Ceyhun Kalender “Bugün şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki artık HES’ler büyük çevre sorunları yanında sosyal, kültürel ve ekonomik sorunları da tetikleyecektir. Birbirine düşman olan komşular, doğasına yabancı olan insanlar, köyde yaşayıp da suyu tanımayan çocuklar, değirmenini döndürecek suyu bulamayan kadınlar, artık yüzecek küçük bir gölü bile olmayan gençler, sığınacak liman bulamayan alabalıklar ve daha niceleri bunlara eklenebilir” dedi.
Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Yuvarlakçay'da Hidroelektrik santralı (HES) yapımına karşı mücadele eden köylüler, nöbet tutmaya devam edeceklerini söyledi. Daha önce bölgeye 3.5 megavatlık bir HES kurmayı planlayan Akfen Holding’in CEO’sunun “Çevreci tepkiler yüzünden Yuvarlakçay’a HES yapmaktan vaçtik” dediği haberini vermiştik. Ormanın içine kamp yaparak 3 Aralık’tan bugüne 150 gündür mücadele eden Pınar köyünden Dulkadir Yorulmaz ve köylülerin avukatı Berna Babaoğlu Ulutaş dün İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda konuşan Ulutaş, “EPDK’ya başvuruda bulunduk, Akfen’in resmen projeden vazgeçip geçmediğini araştırdık. Ancak böyle bir başvurunun olmadığını gördük” dedi. Akfen Holding’in yaptığı açıklama ile kötü bir şaka yapmadığını umuyoruz. Acilen sözünün arkasında durup duruşunu resmileştirmesi gerekiyor.
Gezegenimizin git gide işgal edildiği bu günde çok güzel bir haberle başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi daha önce Hidroelektrik Santrallara (HES) karşı halk mücadelesinin peş peşe sonuçlar verdiğini söylemiştik. Bunun en güzel örneği ise Yuvarlakçay'da çevre mücadelesinden 'uzlaşma ve zafer' çıkması. Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın, ‘çevreci tepkiler nedeniyle’ Yuvarlakçay’a hidroelektrik santral (HES) yapmaktan vazgeçtiklerini açıkladı. Akın, 'Yuvarlakçay'da gece-gündüz çevre için nöbet tutan herkese de selam gönderiyorum' dedi. Muğla’nın Köyceğiz ilçesine bağlı Yuvarlakçay’da köylüler ve çevreciler HES projesine karşı dört aydır çadır kurup nöbet tutuyordu. Akfen’in 20 HES projesi vardı. Kendilerini, diğer on dokuz projeleri için de aynı duyarlılığı göstermeye davet ediyoruz.
HAZİRAN
Mahkeme kararlarına rağmen “HES’lere karşı çıkmak yanlıştır” diyen Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, HES’lerin zararlı olduğunu, su kaynaklarını tükettiğini dile getirenlerin kendi rantlarını düşündüğünü ve insanları yanlış bilgilendirdiğini söyledi. Bakan Eroğlu, bu sözleri Iğdır’da Çevre ve Orman Bakanlığı’na bağlı birimlerin Koordinasyon Kurulu Toplantısı öncesinde sarf etti. Bakan, “Bazı kesimler kendi rantları için HES’in zararlı olduğunu, su kaynaklarını tükettiğini, yalan yanlış beyan ederek, insanları yanlış bilgilendiriyorlar. Türkiye’nin ucuz ve temiz enerji kaynağını elde etmemesi için her türlü yalanı söylüyorlar. Hiçbir HES su tüketmez, sadece suyun gücünden istifade eder. Bunun için de HES’lere karşı çıkmak yanlıştır. Türkiye genelinde 2 bin HES var. Bunun iki tanesi yanlış yaptı diye hepsini karalamak doğru olmaz. Yanlışlık yapan varsa ceza verip, kapattırıyoruz.” diye konuştu. Iğdır’a, “müjde” veren Bakan Eroğlu, Iğdır Ünlendi Barajı’nın yapımına da başlanacağını söyledi. Iğdır Ovasında çölleşmeyi önlemeye yönelik çalışmalar ve su tasarrufuna yönelik projeler de ise kayda değer bir ilerleme yok. Çevre ve Orman Bakanı’nın, geçmişte Devlet Su İşleri Genel Müdürü olduğu ve doğayı katleden HES’leri yapmaktan sorumlu olduğu ve bugün misyonu değişmeyen DSI’nin Çevre Bakanlığı bünyesine alındığı düşünülürse bu söyleme şaşırmamak gerekir. Ancak kendisinin çevre bakanı işlevini yerine getirmediği aşikâr, doğa ve çocuklarımızın geleceği için derhal istifa etmesi veya görevden alınması gerekiyor.
Geçtiğimiz haftasonu Loç Vadisi Koruma Platformu üyeleri, bölgelerini tehdit eden hidroelektrik santralleri, HES’lere karşı yöre halkının tepkilerini dile getirmek ve diğer HES mağdurlarıyla dayanışmak için çeşitli çevreci gruplardan dostlarını köylerinde ağırladılar. Dönüş yolunda Karakadı Malyas Kanyon’una uğrandığında, toprakta derin çukurlar açmakta olan iş makinalarıyla karşılaşıldı. Kendilerine kim oldukları, ne yaptıkları sorulan işçilerin “biz işe yeni girdik, çalıştığımız firmanın da ismini bilmiyoruz” gibi şüpheli ifadelerinden endişelenen insanlar, çalışanları araçlarıyla birlikte vadiden ayrılmaya ikna etti. Önde iş makinaları, arkada Loç’lular ve aktivistleri taşıyan minibüslerle köyden geçilip vadiden çıkıldığı sırada jandarma yolu kesti ve araçları yeniden vadiye göndermek istedi. Ancak grup araçların önünde oturma eylemi gerçekleştirerek blokaj uyguladı. Yöreden alınan son bilgilere göre, 20 Haziran Pazar günü gerçekleşen olay hakkında henüz bir işlem yapılmadı ve iş makineleri halen Loç merkezinde bağlı bekletiliyor.
Bildiğiniz gibi geçen günlerde Güneysu İlçesi Gürgen Vadisi’nde yapımı planlanan Tepe 1 ve 2 HES projesi için Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda olumlu karar vermesi sonrasında yöre halkı harekete geçmişti. Gürgen Vadisi’nde daha önce yapılan ve deneme üretimine geçmesiyle birlikte Gürgen Deresi'nin bir bölümünü kurutan Kale HES projesinin bir benzerinin daha yapılmasıyla vadinin tamamen kuruyacağını söyleyen yöre halkı, 14 Mayıs 2010 tarihinde Rize İdare Mahkemesi’ne ÇED olumlu raporunun iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle dava açtı. Davacılar avukat olarak Derelerin Kardeşliği Platformu Kurucu Başkanı Remzi Kazmaz’ı görevlendirdi. Mahkeme heyeti karara bağladığı davada Tepe 1 ve 2 HES projesinin yürütmesini durdurdu. Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan’ın verdiği bilgiye göre Doğu Karadeniz’de planlanan 700 HES projesinden 145’inin yapımına başlandı. Bazıları deneme üretimine başlayan HES’lerden 65 iptal, yürütmeyi durdurma ve ÇED iptal davası açıldı. Bunlardan 29’unda ise mahkemeler yürütmeyi durdurma ve ÇED raporlarının iptali yönünde karar verdi.
Yalova Çevre Platformu’ndan Kemal Bayrı, Greenpeace Akdeniz Ofisi’nde gerçekleşen basın açıklamasında “Bugün ülkemizin tüm doğal kaynakları, Türkiye’nin enerji ihtiyacı bahane edilerek, enerji sermayedarlarının emrine sunulmuştur. Ülkenin en verimli alanlarında nükleer santral, yüzlerce hidroelektrik santrali ve onlarca termik santral kurulmak istenmektedir. Çevre Bakanlığı’nın enerji şirketlerine bol keseden dağıttığı ÇED olumlu raporlarını çevreciler hukuk yoluyla iptal ettirmekte ve enerji üretim lisanslarının verilmemesi için çaba sarfetmekteler. Ne için? Hükümetin, korunmasını pek umursamadığı doğal kaynaklarımızı korumak, yaşanabilir çevreyi bilinçsiz yatırımlara kurban vermemek için. Fosil yakıtlı enerjilere dayanan termik santral projeleri rafa kaldırılmalı, HES projelerine sıkı kotalar getirilmeli, yenilenebilir kaynakların geliştirilmesi için derhal harekete geçilmelidir“ dedi. Basın açıklamasının ardından bir müzik dinletisi gerçekleşti.
Rize’de çevrecilerin mücadelesi ve yargı kararlarına rağmen sayıları her geçen gün artan HES’ler, deneme üretimlerine başladı. Başladığı gibi de, gürül gürül akan Gürgen Deresi kurudu. RİZE’de Hidroelektrik Santraller (HES) deneme üretimlerine başladı. Suları tünellere alınınca, gürül gürül akan dereler kurudu, vadilerde su sesi kesildi. Derenin susuz kalması yöre sakinlerinin de tepkisine neden oldu. Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 700 kadar HES projesinin planlandığını belirterek, bu projelerden 145’inin yapımının başladığını ve bazılarının deneme üretimine geçtiğini söyledi. Bunlara karşı 65 iptal, yürütmeyi durdurma ve ÇED kararının iptali istemiyle dava açıldığını kaydeden Şan, 29 davada mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararı verdiğini belirtti. Doğa Derneği, Buğday Derneği ve Atlas Dergisi 17-20 Haziran’da Bey Dağları (Antalya) arasındaki Alakır Vadisi’ne sadakat yolculuğu gerçekleştirecek. Katılımcılar HES tehdidi altındaki yöreye gidip bölge doğasına sahip çıkacak.
TEMMUZ
Sakarya'da, Aksu Deresi üzerine yapılması planlanan hidroelektrik santrali (HES) projesini adliye önünde protesto eden bir grup, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ÇED Raporu gerekli değildir kararının iptali için Sakarya Bölge İdare Mahkemesine başvurdu. Düzce sınırlarındaki Sağlamsu ve Emeksiz mevkisinden başlayıp, Sakarya'nın Hendek ilçesine bağlı köyleri dolaşan ve yine Düzce'nin Gölyaka ilçesindeki Efteni Gölü'ne dökülen Aksu Deresi'nin üzerine yapılması düşünülen HES'e karşı çıkan 28 köy halkını temsilen yaklaşık 150 kişilik grup, Adliye binası önünde açıklama yaptı. Grup adına konuşan Tayfun Habicoğlu “projelendirilen ve başlanan HES'lerden elde edilecek enerjiden 10 kat fazlasını, enerji nakil hatlarındaki kayıplar başta olmak üzere, daha akılcı ve bilinçli enerji kullanımına dönük politikalarla kazanabiliriz” dedi. Basın açıklamasının ardından, grubun avukatı Çevre ve Orman Bakanlığınca 2007 yılında alınan 'ÇED Raporu gerekli değildir'' kararının iptali için Sakarya Bölge İdare Mahkemesine başvurdu.
Rize'nin Çayeli ilçesinde Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) bilgilendirme toplantısı, Hidroelektrik Santrali (HES) projelerine karşı çıkan vatandaşlarca protesto edildi. Buzlupınar Köyü'nde yapımı planlanan Kayalar Regülatörü ve HES projesiyle ilgili olarak, vatandaşların bilgilendirilmesi için Madenli beldesinde “ÇED Sürecine Halkın Katılımı ve Bilgilendirilmesi” toplantısı düzenlendi. Çevre ve Orman İl Müdürü Sabit Kandemir, projenin yapımını üstlenen firma yetkilileri ile ÇED raporunu hazırlayan uzmanların katıldığı toplantıda, vatandaşlara ÇED süreci ve yapılacak HES'lerle ilgili bilgi verdi. Toplantı salonunun dışında da ellerinde HES'ler aleyhine pankart ve döviz bulunan vatandaşlar slogan attı. Bir süre protesto nedeniyle ara verilen toplantı, daha sonra tüm tepkilere rağmen tamamlandı. Burada halkın ketılımı ve halkın ne istediği açık.
Erzurum’un İspir ilçesinde 5 bin kişinin yaşadığı Aksu Vadisi’nde yapımı süren 2 hidroelektrik santrala (HES) karşı köylüler ilginç bir tepki ortaya koydu. Aksu Çayı üzerindeki köprüde kameralara doğru ayakkabılarını fırlatan köylüler, ‘Karadeniz isyanda’ pankartı açarak, “Ölürüz de vadimizi HES’lere vermeyiz” diye bağırdı. Çoruh Havzası’nda bulunan ve 2004’te ‘Yaban Hayatı Geliştirme Sahası’ olarak koruma altına alınan Aksu Vadisi’ndeki huzur tablosu HES’ler yüzünden bozuldu. Erzurum Bölge İdare Mahkemesi’nde köylüler ile çevrecilerin açtığı dava sonuçlandı, ancak gerekçeli karar henüz açıklanmadı. Gazeteci Muntazar el Zeydi’nin, Irak’a veda ziyaretine gelen dönemin ABD Başkanı George W. Bush’a fırlattığı ayakkabı olayının bir benzerini Aksu Vadisi’nde çevreciler ve köylüler gerçekleştirdi. HES’lere tepki göstermek için toplanan köylüler ve eylemciler ayakkabılarını kameralara fırlatarak, “Bunlar HES için” dediler.
Derelerin Kardeşliği Platformu (DEKAP) üyeleri, Artvin'in Şavşat ilçesi Tigrat deresi üzerinde Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından yaptırılan tersib bentlerinin yıkılması sonucu sel sularına kapılan 5 kişinin hayatını kaybetmesinin 1'inci yıldönümünde Şavşat'ta "HES'lere hayır" mitingi düzenlendi. Artvin'den Sinop'a kadar Karadeniz'deki tüm vadi ve derelerin temsilcilerinin de aralarında bulunduğu yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı mitingde, "Su temel haktır, satılamaz" , "Su hayattır satılamaz", "Dereler özgür akacak" ve "HES' lere geçit yok" pankartları açıldı, "HES' lere hayır" sloganları atıldı. Burada konuşan tertip komitesi başkanı Mümtaz Temiz, “ DSİ yetkilileri, şirket yetkilileri ve sözcüleri gibi ÇED raporu düzenliyorlar. Onlara sorarsanız her şey güllük gülistanlık, ne moloz dökülüyor, ne gürültü oluyormuş, ne ormanlar kesiliyormuş. 49 yıllığına arazimizi kiraladıktan sonra 49 yıl sonra bu doğada hiçbir şey bulamayacağız" dedi. Platform sözcüleri, tüm engellemelere rağmen Artvin'de yapımı planlanan 176 HES projesine karşı duracaklarını söylediler.
Karadeniz'deki yaşamı yok eden enerjilere karşı mücadele eden Karadeniz İsyandadır Platformu'nun (KİP) düzenlemiş olduğu ve iki hafta sürecek olan "Karadeniz Yaşam yolculuğu" Hopa'da yapılan basın açıklaması ile başladı. Kip aktivistleri açıklamalarında, " Karadeniz, sahil yolu ile denizinden koparıldı ve Çernobil ile ölüme terk edildi. Şimdi de HES projeleri ile vadileri ve dereleri şirketlere satılıyor, nükleer santral projeleri ile tehlikeli atık çöplüğüne döndürülmek isteniyor. Şirketlerin kar amaçlı yürüttüğü bu yok oluş projeleri yaşam alanlarımızı geri dönüşü olmayan bir yıkım sürecinin içerisine sokmuştur" dediler.
Karadeniz'de yapılması düşünülen, yaşamı yok edecek hidroelektrik santrallere (HES), nükleer santrallere ve termik santrallere karşı Karadeniz İsyandadır Platformu (KİP), kapsamında bir araya gelen yaşam savunucuları, İstanbul'dan Karadeniz'e HES direnişi yapan köylüleri desteklemeye gidiyor. 10 Temmuzda 20 kişilik bir grupla yola çıkacak olan grup 11 Temmuz'da Kazım Koyuncu'nun memleketi Hopa'dan başlatılacak olan yolculuk boyunca, HES yapılacak olan noktalarda basın açıklamaları ve halkı bilgilendirme toplantıları düzenlenecek. Sinop’ta yapılması planlanan Nükleer santral ve Amasra’da planlanan Termik Santral direnişçileri ile de bölgelerinde bir araya gelecek olan KİP eylemcileri yaşam alanlarına yönelik saldırılara tepki göstermeyi hedefliyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Rize'de yapımları devam etmekte olan Hidroelektrik Santrali (HES) inşaatlarında, tüm firmalarda, yapılan proje izleme ve kontrol çalışmalarında uygunsuzluklar tespit edildi. Gerekli tedbirler alınmadığı için çevre kirliliği oluştuğu, işletmeye geçmiş tesislerde dere yatağına bırakılacak can suyu olarak adlandırılan, biyolojik olarak mutlaka gerekli olan suyun yetersiz, balık geçişleri için ise uygun yapılmadığı anlaşıldı. Bu nedenlerde faaliyeti devam eden 15 HES firmasına 513 bin TL para cezası kesildi. Bu cezalar derelerin soykırımını tabii önlemiyor ve sadece hazineye para kazandırıyor. Artık Çevre ve Orman Bakanığı’nın görevlerini hatırlayıp derelerin bekçileri yerel halkın sesini dinlemeli.
Rize’nin ünlü İkizdere Vadisi’nde 95 megavat kurulu gücündeki Cevizlik Hidroelektrik Santralı deneme üretimine geçti; dere, suyun tünele alındığı 8.5 kilometre boyunca kurudu. 64 kilometrelik vadide 20’yi aşkın HES’in daha yapılmasının planlandığını, bu olduğunda suyun 55 kilometre boyunca tünele alınacağını belirten yöre halkı, İkizdere’nin tamamen kurumasından endişe ediyor. Bölgede daha önce de deneme üretimine geçen HES nedeniyle Güneysu Gürgen deresi kurumuştu.
İkizdere Vadisi, endemik bitki ve canlı çeşidi açısından dünyanın en önemli 200 vadisi arasında gösteriliyordu.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Yenilenebilir Enerji Kanunu’ndaki değişikliklerin bu hafta TBMM’ye gelebileceğini, rüzgarda 5.5 euro/cent, hidroelektrikte 5.5 euro/cent, jeotermalde 8 euro/cent, güneşte 10 euro/cent, biyokütlede ise 12 euro/cent teşvik uygulamayı düşündüklerini söyledi. Yatırımcılar teşviklerin çok daha yüksek olmasını bekliyordu. Yıldız’ın verdiği rakamlar, sektöre yatırım yapmayı düşünen potansiyel yatırımcılar tarafından kabul edilemez bulunuyor. Hükümetin enerji politikaları da, Yıldız’ın verdiği rakamlarla yeniden sorgulanmaya başladı. Bu konuda yatırımcıların, “Türkiye nükleere on yıl sonra ve 15 sene boyunca ortalama 10 euro cent yani 12.5 dolar sent alım garantisi verip, Rus nükleer teknolojisine para bulabiliyor. Ancak sıra kendi yenilenebilir kaynaklarımıza gelince para çıkmıyor. Türkiye, rüzgarda 1000 megawat’lık yatırımı ile övünürken rüzgar kalitesi Türkiye’den daha düşük olan İspanya 20 bin megawat’lık rüzgar enerjisini hayata geçirdi bile. Yunanistan ise rüzgar yatırımcısına 9 euro/cent ve 20 yıl alım garantisi verebiliyor. Her konuda AB’yi örnek gösterenler neden bu fiyatları dikkate almıyorlar?” eleştirileri ağırlık kazanıyor.
Türkiye Su Meclisi'ni oluşturan, 50'yi aşkın vadiden gelen dere mağdurları, sayısı 1700'ü aşan dere ve akarsuda, bölge insanlarına, kültür mirasına ve doğaya zarar veren hidroelektrik santral (HES) ve baraj inşaatını protesto etmek için Çevre ve Orman Bakanlığı önünde bir araya geldi. Bugüne kadar Türkiye'nin farklı bölgelerinde HES ve barajlara karşı yerel kampanyalar yürüten gruplar, Çevre ve Orman Bakanlığı önünde ilk kez ortak bir protesto gerçekleştirerek "Dere soykırımını durdur!" mesajı verdiler. Yapılan basın açıklamasında, yürüttüğü su politikasındaki kabul edilemez yanlışları nedeniyle Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu'nun görevden alınması da talep edildi.
AĞUSTOS
Türkiye, geleceğin karbon piyasaları için ilk adımını attı; 7 Haziran’da Resmi Gazete’de yayınlanan tebliğ ile Türkiye’de ‘karbon sicili’ uygulaması başladı. Uygulama, gönüllü karbon piyasalarının kayıt altına alınmasını sağlayacak. Gönüllü ve zorunlu olarak ikiye ayrılan karbon piyasası, iklimi değiştiren sera gazlarının denetim altına alınmasına yönelik karbon sertifikalarının alınıp satıldığı piyasa olarak ifade ediliyor.
2009’da Kyoto Protokolü’ne taraf olan Türkiye, 2012’ye kadar olan ilk yükümlülük döneminde zorunlu karbon piyasasına giremiyor ancak bu mekanizmalardan bağımsız işleyen gönüllü karbon piyasasına giriş için ilk adım, yayınlanan tebliğ ile atıldı. Tebliğ ile Gönüllü Karbon Piyasalarına yönelik geliştirilen ve yürütülen projeler kayıt altına alınacak ve Çevre Bakanlığı’nın elektronik kayıt sistemine işlenecek.
Şimdi Ulusal karbon sicili, kayıt için ilk karbon projelerini bekliyor. Şu ana kadar Türkiye’den halka açık kayıt sistemlerinde kayıtlı 109 gönüllü karbon projesi bulunuyor. Geliştirilen projelerin 50’sinin HES, 49’unun rüzgar santrali, 6’sının termik, 3’ünün jeotermal, birinin biyogaz projesi olduğu ifade ediliyor. Karbon üretmemek tabii ki çevre açısından iyi olacak anlamına gelmiyor. Bunun dışında çevresel ve sosyal kriterler de önemli.
Türkiye'nin saklı cenneti olarak gösterilen Artvin'in Arhavi ilçesindeki Kamilet Vadisi'nin el değmemiş doğal yaşlı ormanları, bitki çeşitliliği, su kalitesi, yaban hayatı, tarihi köprüleri ve doğa harikası şelaleleri tehlike altında. HES'ler yapılmaya devam ederse bu güzellik ve zenginliğin yok olacağı bildirildi. Türkiye'nin ekolojik özellikleri en iyi korunan alanlarından birinin Kamilet Vadisi olduğunu açıklayan Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu; “Kamilet Vadisi'nin sarp topoğrafyası nedeniyle önemli bir bölümünde yol ağı bulunmuyor. Tamamen el değmemiş bu coğrafyada Doğu Karadeniz kuzey kesimi florasının önemli bir bölümü bulunmakta. Alan aynı zamanda Kafkasya ekolojik bölgesinin en bozulmamış doğal yaşlı ormanlarına sahip ve 300 yaşına ulaşan ağaçlar mevcut. Ekolojik özellikleri en iyi korunan ve temsil edilen bu alan, koruma değeri yüksek ormanlar sınıfında değerlendiriliyor. Vadideki bu saklı doğa Doğu Karadeniz'de bulunan karaca, çengel boynuzlu yaban keçisi, ayı, domuz, kurt ve tilki gibi büyük memeli hayvanlara da bir anlamda korunak oluşturuyor.” dedi. Vadi içerisinde 4 adet hidroelektrik santrali (HES) yapılması planlanıyor.
Ülkenin dört bir yanında enerji adına yapılan doğa tahribatlarına halk şiddetle karşı çıkmaya devam ediyor. Munzur Vadisi Milli Parkı üzerine yapımı planlanan 'Kaletepe 1' ve 'Kaletepe 2' barajları için yüklenici firmanın sondaj çalışması yaptığının duyulması, kentte çevrecileri hareket geçirdi. Sondaj makinesi taşıyan 2 kamyonun yolunu kesen yaklaşık 40 çevre gönüllüsü, 'Munzur Vadisi Milli Parkı doğal sit alanı ilan edilsin' yazılı pankart açtı. Yolu 1 saat trafiğe kapatan duyarlı vatandaşlar, sondaj çalışmasının yasal olmadığını savundu. 1 saatin sonunda, sondaj makineleri taşıyan iki kamyon Emniyet Müdürlüğü’nce alıkonuldu ve konuyla ilgili yasal işlem başlatıldı.
Kayseri’de bir konferansa katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, HES projelerine ve yerli enerji üretimine karşı çıkan sivil toplum örgütleriyle çevrecilerin gösterdiği tepkiyi masum bulmadığını söyledi. Hem temiz bir dünya, hem de refahı sağlayacak şartlar istenildiğini kaydeden Bakan Yıldız, “Zaman zaman iyi niyetli, spekülatif bazı sivil toplum örgütleri, eylem yaparak, HES’lere karşıyız diyor. Bir kısmı haklı, bir kısmı haksız. Şu anda üç tarafı denizlerle kaplı Türkiye'nin bu kıyılarda 436 projesi var. Hepsine itiraz var. Bu itirazları çok masum bulmam. Ben burada sivil toplum örgütlerimize bir mesaj veriyorum. Onların mesajlarını alıyorum. Oturup birlikte çay kahve içeriz. Oturup, birbirleriyle herşeye karşı olanlar kendi aralarında konuşsunlar. Bir karar versinler. Enerji ihtiyacımızı hangi kalemden yapacağız, buna karar versinler.” dedi. Bunun kararı Greenpeace Enerji(D)evrimi Raporu ile ortada, yapılması gereken rüzgar ve güneşe azami yatırım, enerji verimliliğine gereken önem. Bakan çay – kahve, nükleer, kömür ve HES yerine artık Enerji Devrimini harekete geçirmeli.
"Çevre Delisi" “Doğa Aşığı” olduğunu iddia eden Erdoğan, sivil toplum örgütlerinin uyarılarına karşın, deneme üretimine başlamasıyla İkizdere Deresi'ni kurumanın eşiğine getiren Sanko Holding'e ait Cevizlik HES projesinin açılışını yaptı. Yöre halkıysa bunu protesto bile edemedi. “Turizme Evet, HES'lere Hayır” ve "Dereler Özgür Akacak" afişleri korumalarca yırtıldı. Rize'de bir yerel gazete, Başbakanı, dava süreci devam eden HES'lerin açılışını yaptığı için "hukuku göz ardı etmekle eleştirdi.” Açılışı yapılan HES, İkizdere Vadisinde kurulması planlanan 24 HES projesinden sadece biri. Tören alanının içerisine girmeden gazetecilere açıklama yapan çevreciler, açılışın yasal olmadığını ve açılış törenini protesto ettikten sonra Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunacaklarını belirttiler.
Doğa Derneği, Avrupa ölçeğinde "en nadir yırtıcı" olarak nitelendirilen ve nesli tükendiği düşünülen Balık Baykuşunu Toroslar'da buldu. Doğa Derneği kuş uzmanlarının 3 farklı bireyi belirleyerek fotoğraflamayı başardığı belirtilirken, bölgede daha çok bireyin olduğunu tahmin ettikleri de kaydedildi. Avrupa’da sadece Türkiye’de yaşayan Balık Baykuşunun sayısının 10 çiftten daha az olduğu tahmin ediliyor. Uzmanlar, yapılan çalışma sırasında, özellikle yapım aşamasında olan hidroelektrik santrallerin, kuşların yuvalama alanlarını olumsuz etkilediği için türü tehdit ettiğini belirterek, Balık Baykuşunun bulunduğu alanlarda avcılığın da önemli bir sorun olduğuna dikkati çekti. Anadolu ve Avrupa’da etrafı ormanlarla kaplı vadi sistemlerinde nehir ve çaylarda Balık Baykuşunun Avrupa’daki tek yaşam alanının Türkiye’nin güneyi boyunca uzanan Toros Dağları silsilesi olduğu bilinmesine rağmen, türe dair gözlem olmadığı için neslinin tükendiği sanılıyordu.
Doğu Karadeniz'de yapılan hidroelektrik santrallerinden (HES) dere yatağına yeteri kadar su bırakılmaması halinde bölgedeki sucul yaşam ve endemik türlerin yok olacağı bildirildi. Ulusal ve yerel sivil toplum, Rize’nin Güneysu ve İkizdere ilçelerinde deneme üretimine başlayan HES’lerden yatağa vaat edildiği miktarda "can suyu" bırakılmadığını, hatta suyun gece tamamen kesildiğini öne sürerek, tepki gösteriyor. DSİ, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve EPDK verilerine göre, ülke genelindeki dere ve vadiler üzerinde kamu ve özel sektöre ait 187 adet HES işletme halinde bulunuyor. Bunların dışında inşa çalışması devam eden 145, proje aşamasında olan 1576 civarında HES bulunuyor. Planlama aşamasında olan 325 HES ile birlikte bu sayının 2 bini geçmesi bekleniyor. Bakir Karadeniz şantiyeye dönmüş durumda.
EYLÜL
Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, Orta Asya'nın en büyük çevre felaketine yol açan Aral Gölü'nün kurumasının önlenmesinde uluslararası kamuoyundan yardım istedi. Özbekistan Cumhurbaşkanlığı basın bürosundan yapılan açıklamaya göre, Kerimov, New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, Aral Gölü ve havzasında meydana gelen çevre felaketine dikkati çeken Kerimov, bu gölün, "bir insan ömrü kadar bir süre içinde, güzel bir denizden, kurumaya mahkum gölete" dönüştüğünü kaydetti. Kerimov, son 40 yılda Aral Gölü hacminin 7 kat, su miktarının ise 13 kat azaldığını kaydederek, bölgedeki bitki ve hayvan dünyasının tamamen yok olduğunu vurguladı ve Aral Gölü’nün Emuderya ve Sirderya gibi ırmaklardan sulandığını ve bu ırmakların su miktarındaki en ufak azalmanın, bölgedeki ekolojik dengeleri ve milyonlarca insanın hayatını etkileyeceğini belirtti. Emuderya ve Sirderya ırmaklarının yukarı kısmında yerleşen Kırgızistan ve Tacikistan, bu ırmaklarda yeni hidroelektrik santral kurmayı planlarken, bu ırmaklarla tarım arazinin büyük bir kısmını sulayan Özbekistan ve Kazakistan ise, bu santrallerin inşaatına başlamadan önce bağımsız uluslararası inceleme yapılmasını istiyor.
Rize İdare Mahkemesi, Rize ve Artvin'de yapımı planlanan üç hidroelektrik santralinden (HES) ikisi hakkında “ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) olumlu”, biri hakkında da “ÇED gerekli değildir” kararlarını iptal etti. Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan, yaptığı yazılı açıklamada, Rize İdare Mahkemesinin Rize'nin Çayeli ilçesi Senoz Vadisi üzerinde yapımı planlanan 34,8 megavat gücündeki Kayalar HES projesi için “ÇED gerekli değildir” kararı ile Fındıklı ilçesi Çağlayan Vadisi üzerinde yapımı planlanan 40 megavat kurulu gücündeki Paşalar HES ve Artvin'in Şavşat ilçesi Papart Vadisinde yapımı planlanan Cüneyt 1-2-3-4 HES projelerindeki “ÇED olumlu” kararları için iptal kararı verdiğini belirtti. Rize İdare Mahkemesinin gerekçeli kararlarında HES projelerinin yapıldıkları alanlara kontrolsüz ve geri dönüşümü olmayan zararlar verdiği, bu durumun aynı zamanda insan yaşamı ile diğer projeleri olumsuz etkilediğine işaret ediliyor.
Malatya'nın Darende ilçesindeki Tohma Çayı üzerine kurulması planlanan Hidro Elektrik Santrali'ne (HES) karşı 11 bin imza toplandı. Santralin doğal denge ve ekolojik yapıyı etkileyerek, Darende bölgesine yarardan çok zarar vereceğini savunan yetkililer, turizm kenti olma yolunda ilerleyen ilçenin doğal yaşam alanlarını enerji üretme uğruna bozulmasına izin vermeyeceklerini dile getirdi. Darende Zaviye Mahallesi Muhtarı Celalettin Ateş ''İkinci derece doğal sit alanı olan Tohma Kanyonu'na HES kurmak istiyorlar. Burası ülkemizde ender yetişen kırmızı benekli alabalıkların doğal yaşam alanıdır. Bu balıklar, temiz serin sularda yavrular ve çoğalarak bazı hastalıklara iyi geldiği tıbben ispatlanan şifalı canlılardır. Buraya bir HES kurulması, öncelikle bu canlı türünün yok olması demektir. Suyun kanala alınarak bir süre taşınmasıyla, su yatağında akan miktarın azalması doğal yaşamı etkilemektedir'' dedi. Darendeliler, kurulması planlanan HES'e karşı topladıkları 11 bin imzayı, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlıkları, Malatya Valiliği ve ilgili bağlı kuruluşlar ile Sivas Anıtlar Kurulu'na gönderecekler.
EKİM
?Hükümet, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun sürpriz bir kararla Rize'nin İkizdere Vadisi'ni doğal sit alanı ilan etmesine yasa tasarısıyla rest çekti. Tasarıya göre, mevcut doğal sit ilan edilmiş alanların statüsü sona erdirilecek. Sona erdirme kararını Çevre ve Orman Bakanlığı Müsteşarı’nın başkanlık edeceği “Ulusal Biyolojik Çeşitlilik Kurulu” verecek. Kurul, mevcut doğal sit alanlarından koruma özelliği taşımadığına karar verdiklerinin statülerini sona erdirecek. Böylece Kurul bir süre önce doğal sit ilan edilen ve Başbakan’ın büyük tepkisi çeken İkizdere Vadisi için de yeniden karar verme yetkisine sahip olacak. Kurul, İkizdere’nin doğal sit alanı ilan kararının yanlış olduğuna karar vermesi halinde bölgede 22 HES barajının yapılmasının yolu açılmış olacak. Çevre Mühendisleri Odaları Genel Başkanı Murat Taşdemir, ”Elektrik santrallarını kurmak için ne gerekiyorsa yapacaklar. Girişimlerini legalleştirmek istiyorlar. Doğal sit prosedürünü kaldırmak için ellerinden geleni yapacaklar. Tasarı geçerse yargıya taşıyacağız. Uluslararası bilimsel platformları harekete geçireceğiz, destek arayışında olacağız.” dedi.
?Çoruh Aksu Vadisi Koruma Platformu'nun bir mesajı var; zengin bir biyocesitlilige sahip bir sit alanı ve dünya ölçeğinde korunması gereken 305 Önemli Doğa Alanı'ndan biri olan Çoruh Aksu Vadisi bütün canlıları ile yok ediliyor. Çevre ve Orman Bakanlığı, yerel halkın doğa hakkını ve yasaları ihlal ederek sular 49 yıllığına “Sanatın ve Çevrenin Dostu” oldugunu iddia eden Borusan’a satıldı. Patlatılan dinamitlerle HES (Hidro elektrik santral) tünellerinden çıkan tonlarca moloz dere yatağına döküldü. Borusan sanata verdiği önemi yaşama da vermeli. Borusan Quartet 1 Kasım saat 20:00’de Kadıköy Süreyya Operasında konser verirken, dışarıda ise Son Irmak Quartet konser veriyor olacak.
Çevre ve Orman Bakanlığı, Rize’nin İkizdere Vadisi’nde hidroelektrik santralı (HES) yapılmasını engelleyen Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararını yargıya taşıyacak. Çevreden sorumlu Bakan Eroğlu, Koruma kurulunun karar alırken Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile Özel Çevre Koruma Kurulu’ndan görüş alması gerektiğini savunurken, HES’e karşı çıkanları da enerji pastasından pay almak isteyenlerden maddi yardım sağlamakla suçlamayı ihmal etmedi. Hidroelektrik enerjinin bütün dünyada doğayı koruyan en önemli enerji kaynaklarından birisi olduğunu iddia eden Eroğlu “Önümüzü kesmek isteyenler var. Ben buna şaşıyorum. Bu, bizim kendi kaynağımız, temiz kaynağımız. Ucuz ve yenilenebilir bir kaynak. Hidroelektrik santrallerine karşı çıkmak kesinlikle cinnettir” dedi. Böylece bakan olarak görevi olan koruma yerine DSİ Müdürü olarak kullanmayı seçti. Ancak burada apaçık HES’ler derelere zarar verirken, halk ve bilim adamları buna karşı iken insan ister istemez cinnet geçiren kim diye düşünüyor.
Rize’nin İkizdere ilçesinde bulunan ve dünyada korunmada öncelikli 200 ekolojik bölgeden biri ilan edilen İkizdere Vadisi’nde yapılması planlanan hidroelektrik santralleri için 2008 yılında İkizdere Derneği öncülüğünde hukuk mücadelesi başlatılmıştı. Mahkemeler ve bilirkişi incelemeleri sürerken bölgede 4 hidroelektrik santrali yapılmış ve hizmete açılmıştı. Santrallerden birini de geçtiğimiz aylarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hizmete açmıştı.
Bölgede ayrıca 22 hidroelektrik santrali de yer tespitleri yapıldıktan sonra proje onay aşamasına geldi. Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun Bilimsel ve Teknik Kurulları İkizdere Vadisi’nde son incelemelerini yapan kurul, oy birliğiyle İkizdere Vadisi’ni Doğal SİT Alanı ilan etti. Hukuk mücadelesini başlatan eski İkizdere Derneği Başkanı Kadem Ekşi, İkizdere Vadisi’nin alt kesiminde bugüne kadar 4 HES projesi gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Ama SİT alanı ilan edilen bölgede hiç başlanmış proje yok. 22 tane planlanıyordu, onlar da rafa kalktı. Kurulun kararı sonrasında artık 2863 sayılı yasa uyarınca bölgede taşocağı açılamayacak, madencilik çalışması yapılamayacak, HES inşaatlarına izin verilmeyecek. Yani ekosistemi ve canlı yaşamını tehdit eden hiçbir yapılaşma olmayacak” dedi. Ancak basında yer alan haberlere göre Çevre Bakanı anlaşılan çevreyi korumak yerine SİT kararını mahkemeye verecekmiş... bu durumda doğanın korunmasına karşı dava açan ilk çevre bakanı olarak tarihe geçecek.
Trabzon’da bölge halkının karşı çıktığı ancak yıllardır yapımı süren HES’lerin doğayı katlettiğini DSİ de sonunda itiraf etti. Kurumun Trabzon 22. Bölge Müdürü Çıtır, halkın şikâyetçi olmakta haklı olduğunu belirterek “Firmalar dereleri hoyratça kullandı” dedi. Başta Doğu Karadeniz olmak üzere ülkenin her yanında hidroelektrik santrallara (HES) karşı tepkiler artarken Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü’nün proje denetimlerini arttıracağı açıklandı. DSİ Trabzon 22. Bölge Müdürü Recep Çıtır, “Firmalar dereleri hoyratça kullandı. Ama artık HES’leri denetim altına alıyoruz” dedi. 9 Ağustos’ta HES’lerle ilgili yeni bir genelgenin yayımlandığını anımsatan Çıtır, “Eskiden DSİ’den su kullanım hakkı anlaşması yapan Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan lisans alan firmalar babalarının malıymış gibi dereleri hoyratça kullandılar. Şimdi bir heyet kurdum. HES’leri kontrol altına alıyoruz” dedi. Bunu yorumlayacak olursak, DSI bundan sonra derelerin kibarca yok edilmesini gözetecek.
15-16-17 Ekim tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesinde Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu'nca düzenlenen ''Suyuna, Toprağına, Ormanına, Emeğine Sahip Çıkanlar Buluşuyor'' forumu dün sonuç bildirgesinin okunmasıyla tamamlandı. Bildirgede, suyun ticarileştirilmesine, suyun ticarileştirilmesiyle insanların insanca ve sağlıklı yaşamlarının ellerinden alınmasına, Hidroelektrik Santrallerine (HES), tarım ve meraların kamulaştırılarak sermayeye satılmasına, su havzalarının yok edilmesine karşı olunduğu kaydedildi. Herkesin eşit koşullarda parasız olarak suya erişim hakkının savunulduğu belirtilen bildirgede, yapımı başlamış ve tamamlanmış HES'lerin kalkması için mücadele edileceği de ifade edildi.
Tüm bu doğa kıyımı haberlerinin ardından Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, “Sözde değil özde çevreciyiz, farkımız bu. Şu anda çevrecilik deyince çevreciliği bilen biziz” mesajı şaşırttı. Sakarya nehri üzerine yapılacak HES'in temel atma töreninde konuşan Bakan Eroğlu, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Adapazarı Su ve Kanalizasyon İdaresi ADASU’nun, santralin tamamlanmasının ardından ihtiyacı olan enerjinin yüzde 95'ini buradan elde edeceğini söyledi. Bakan Eroğlu, yapımın ardından bölgenin muhteşem bir mesire alanı olacağını ifade ederek, Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan önce bütün suların boşa aktığını anlattı. Eroğlu, “Türkiyedeki en büyük çevre yatırımlarının temelini Başbakanımızla birlikte ben attım. İstanbul'da ağaç yoktu, baştan aşağıya ağaçla donatan biziz. Çöp dağları vardı, çöp dağlarını kaldırıp ilk defa düzenli depolama, yakma tesislerini, tıbbi atıkları ayrı toplayıp bertaraf eden tesisleri kuran biziz. Haliç'i kurtaran biziz. ” dedi. HES'lerin enerji için gerekli olduğunu iddia eden Eroğlu; “Bunları yapmazsak ne olur? Buraya termik santral kuracaksanız, kömürlerden çıkan baca gazları veya dışarıdan doğalgaz alıp doğalgaz çevrim santrali ile elektrik vereceksiniz. Bunlar mı daha çevreci? Yoksa doğaya ve suya hiç bir kirlilik vermeyen hidroelektrik santraller mi çevreci? Bunu vatandaşların takdirine bırakıyorum” dedi. Vatandaşlar bu konuda takdirini ortaya koymuş, çöp üretmeyen politikalar istiyorlar, yok edilen doğanın yerine mesire yeri değil, artık kullanılmasına gerek kalmamış çöp depolama sahalarının üstüne mesire yeri yapılsın diyorlar, yeni santral olacaksa rüzgar güneş olsun, olsun ama daha iyisi enerji tasarrufu olsun diyorlar. Vatandaş diyor ki Eroğlu gerçek çevreci olsa bu şekilde gösterir, ancak politikaları vatandaşları değil inşaat şirketlerini gözetiyor diyor.
KASIM
Bağdat Caddesi'ndeki hayatlarını bırakıp dağda doğal yaşamı seçen Tuğba ve Birhan, tüketim toplumunun sıradan bireyleriyken, 6 yıl önce hayatlarını değiştirmeye karar verip Antalya’da Alakır Vadisi’ne yerleşti.
Su, elektrik ve para kullanmayan çift, köylülerle de kısa sürede kaynaştı. Ancak vadinin içinden geçen ve Antalya’nın narenciye ve sebze bahçesi olarak bilinen Kumluca ve Finike Ovaları’nı sulayan Alakır Çayı’na yapılmak istenen HES projesi, bu çiftin hayatını bir kez daha farklılaştırdı. “Barışçıl, huzur dolu bir dünya özlemimiz vardı. İnsanların sağlıklı besin hakkı olsun istiyorduk. Bunu şehir ortamında yaratabilecek miyiz’ düşüncesiyle gitmeye karar verdik” diyen Birhan ve Tuğba, 6 yıldır kullanmadıkları cep telefonu ve dizüstü bilgisayarını, HES’lere karşı mücadele için 12 metrekarelik evlerine tekrar almışlar. Enerjilerini de 50 Wat’lık bir güneş panelinden sağlıyorlar. Bunun dışında medeniyetle hiçbir ilişkileri yok. Ne elektrik var, ne şehir suyu... Su ihtiyaçlarını ise kaynak suyundan taşımalı olarak sağlıyorlar. Şimdilerde inşaatı süren Hidro Elektrik Santrali (HES) sebebiyle devrilen asırlık kızılçamlar, kesilen ağaçlar yüzünden “çevre katliamının” yaşandığı vadinin, iki “İstanbullu” doğa bekçisi çift, Birhan’ın Alakır Vadisi’nin yok olmaması için yaptığı bestelerden oluşan ‘Alakır’ın Sesi’ CD’sini satarak davaları için kaynak yaratıyor, mücadelelerine devam ediyor.
Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu’nun AB-Türkiye ilişkilerini tartışmak amacıyla 2 gün boyunca İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlediği konferans son buldu. Konferansın ilk gününde yeni HES’lerin yapılabilmesi adına SİT alanlarının Çevre Bakanlığı’na devri konusu gündeme geldi. Yeşiller grubu Eşbaşkanı Rebecca Harms Ilısu Barajı’na ilişkin tartışmaların devam ettiğini hatırlatarak, Yeşiller olarak çevre konusunda çalışma yapıp hükümete sunmak kararı aldıklarını belirtti. Daniel Cohn-Bendit de çevre konuları ile ilgili bir rapor hazırladıklarını ve birkaç ay içinde hükümete bazı çevre yönetmelikleri sunacaklarını, hükümetin planına karşı olduklarını ve bu konuda hükümetle tartışabilmeyi umduklarını söyledi. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun sit alanları ile ilgili yeni yasanın AB ile uyum adına atılmış bir adım olduğunu söylediği kendisine iletilince “Bu bir tartışma konusu. Onun söylediği kadar kolay değil bu iş” dedi.
Gümüşhane'nin Torul ilçesindeki Çit Deresi’ne kurulması planlanan HES projesine, Trabzon İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi. Torul’un Gümüştuğ köyü Çit Deresi üzerinde özel bir şirket tarafından kurulması planlanan 5.8 MW kurulu gücündeki regülatör ve HES Projesi ile ilgili olarak Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Yönetmeliği gereğince verilen 'ÇED Gerekli Değildir' kararına karşı, Gümüştuğ Köyü tüzel kişiliği adına açılan dava sonuçlandı. Trabzon İdare Mahkemesi tarafından verilen kararda, Gümüştuğ köyü Çit Deresi üzerinde kurulması planlanan 5.8 MW kurulu gücündeki regülatör ve HES Projesi için ÇED Yönetmeliği'nin 17. Maddesi gereğince verilen 'Çevresel Etki Değerlendirme Gerekli Değildir' kararında hukuka ve mevzuata uygunluk görülmediği belirtildi. Hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin, uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğurabileceğine değinilen kararda, teminat alınmaksızın dava sonuçlanıncaya kadar yürütmesinin durdurulması kararlaştırılırdı.
İkizdere’de Çakçor Deresi üzerinde yapılması planlanan 3.33 Megavat kurulu gücündeki HES için ÇED toplantısının yapılacağını duyuran Rize Çevre Müdürlüğü’ne karşı İkizdere Derneği yöneticileri ve yöre halkı, bölgenin SİT kapsamına alındığını belirterek Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Dernek yöneticileri ayrıca aynı gerekçelerle toplantının ‘iptali ve yürütmesinin’ durdurulması istemiyle Rize İdare Mahkemesi’ne de başvurdu. Bu gelişmenin ardından Çevre ve Orman İl Müdürü Sabit Kandemir dün bir açıklama yaparak toplantının ertelendiğini duyurdu. İkizdere Derneği Başkanı Musa Yılmaz, İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün söz konusu açıklamasını son güne bırakmasının da anlamlı olduğunu belirterek; “Bu durum HES projelerini bizlere dayatmak isteyen zihniyetin yasa ve hukuk tanımazlığın bir başka açık göstergesidir” diye konuştu.
27-28 Kasım tarihlerinde Sinop Gerze’de 4 çevre platformunun çağrıcısı olduğu, “İklim Adaleti İçin Buluşma” gerçekleştirilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu, Bartın Platformu, Yalova Çevre Platformu ve Erzin Çevre Platformu’nun bir araya geldiği buluşmada enerjinin HES, Termik, Nükleer santral projelerine indirgenmiş haline hayır denecek. Enerji politikalarının plansız ve şirketlerin sadece faydalandığı halkın mağdur olduğu şekilde gelişmesi masaya yatırılacak. Gerçek yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine odaklanılacak. Sonuç bildirgesi ise, 2012 yılı sonrasında iklim değişikliği konusunda devletlerin ve şirketlerin alacağı tavırla ilgili Türkiye’nin de katılacağı, BM İklim Değişikliği 16. Konferansı zirvesine gönderilecek. Yeşil Gerze Çevre Platformu’ndan Şengül Şahin, “Gerze başta olmak üzere Türkiye’nin pek çok bölgesinde Amasra’da, Yalova’da, Zonguldak’ta, Çanakkale’de, Bursa’da, Balıkesir’de, Afşin’de, Silopi’de, Erzin’de, Sugözün’de milyonlarca insanın benzer bir kaderi paylaştığını biliyoruz. Bu süreç içinde bulunan tüm kurum, kuruluş ve kişilerle birlikte yaratacağımız ortak talepleri Cancun’a göndereceğiz. Toprağı, denizi, suyu, ekmeğimizi soluksuz bırakan bir üretim sistemini kabul etmiyoruz” dedi. Buluşmayı neredeyse bildiğimiz bütün sivil toplum kuruluşları ve platformlar hatta odalar ve sendikalarda destekliyor. Yavaş yavaş Türkiye doğa katliamına karşı birleşiyor. Çağımız artık sivil toplum için güç birliği çağı, egolar ve logolar rafa kalkıyor.
Muğla'nın Köyceğiz ilçesi Beyobası belde sınırları içindeki Yuvarlakçay üzerine bir firma tarafından kurulmak istenen Hidro Elektrik Santrali (HES) ile ilgili açılan davalarda arka arkaya gelen yürütmeyi durdurma karalarından sonra, 11 aydır yörede eylem çadırı kuran köylüler çadırlarını kaldırma kararı aldı. Yuvarlakçay'ı Koruma Platformunun arka arkaya açtığı yürütmeyi durdurma kararlarının ardından Yuvarlakçay üzerine Hidro-Elektrik Santrali yapmak için başvuran AKFEN köylülerin tepkisi nedeniyle Yuvarlakçay üzerinde HES inşaatı yapmaktan vazgeçtiklerini açıklamıştı. Yüklenici firmanın HES inşaatından vazgeçmesinin ardından platform üyeleri Köyceğiz Orman İşletme, Muğla Orman Bölge Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu ve Orman Genel müdürlüğü aleyhine ağaç kesiminin durdurulması, doğa tahribatının önlenmesi için dava açmışlardı. Muğla 1. İdare Mahkemesi'nin1 Kasım 2010 tarihli kararıyla da köylüler istedikleri sonucu aldıklarını belirterek çadırları kaldırma kararı aldılar.
Bu arada Doğa Derneği’nin “Hasankeyf Yok Olmasın” kampanyası ünlü sanatçılarla devam ediyor. Tarkan, Sezen Aksu, Yıldız Kenter, Kibariye ve Şivan Perwer Hasankeyf'in sular altında kalmaması için halka billboardlardan seslenerek, imza atmaya çağırıyor. Ilısu Barajı’nın durdurulmasını ve Hasankeyf'in de içinde bulunduğu Dicle Vadisi'nin UNESCO Dünya Miras Alanı ilan edilmesini talep eden imza kampanyasına bugüne kadar sanatçıların yanı sıra 80 bin kişi daha imzasıyla destek verdi. Ankara ve İstanbul’daki billboardlarda halka “Hasankeyf’e sahip çık” çağrısı yapan sanatçılar verdikleri mesajla Hasankeyf’in bir dünya mirası olduğunun altını çiziyor. Beş ünlünün imzaladığı metinde, Hasankeyf'in en az 10 bin yıllık geçmişi ile UNESCO'nun 10 dünya mirası kriterinden 9'unu karşılayan dünyadaki tek yer olduğuna dikkat çekiliyor. Siz de http://hasankeyf.dogadernegi.org/ adresinden imza atabilirsiniz.
Meksika’da yapılmakta olan El Zapatillo Barajına karşı, zarar gören Temaca halkına destek olmak için pekçok ülkede Meksika temsilcilikleri önünde eylem yapıldı. Türkiye’de de benzer mücadeleleri yürüten Doğa Derneği dünyanın bir başka ucunda diğer baraj mağdurlarına destek olmak için İstanbul’daki Meksika Fahri Konsolosluğu önünde hazırladıkları pankartı açtı ve barajın durdurulması için dilekçeleri konsolosluğa teslim etti. Farklı ülkelerden tüm destekçilerin pankartlarında aynı cümle yer aldı: “Los Ojos De Mundo Estan Puestos En TEMACA” -Dünyanın Gözleri TEMACA’nın Üzerinde- ve “Temaca Vive, La Lucha Sigue” -Temaca Yaşıyor, Mücadele Sürüyor-!
Çorlu Bisiklet Topluluğu'na üye üç bisikletçi Doğu Karadeniz Bölgesi'nde yapılması planlanan HES projelerine karşı dikkat çekmek için Samsun-Hopa arasında yapmakta olduğu bisiklet turunun ikinci etabı olan Samsun-Giresun arasını tamamladı. Bisikletçi gençler adına konuşan Aykut Müsget, HES'lere karşı tepkilerini göstermek için böyle bir şey yaptıklarını belirterek, ''Geleceğin mirası yeşil alanların tahribatına neden olan, kırsal kesimin doğal dengesini bozan, tarım ve hayvancılık adına riskler taşıyan, bazı kesimlerin rant sahibi olmasını kolaylaştıran ve meşrulaştıran HES Projelerine karşı, pedallarımızı döndürmeye devam edeceğiz. Turumuzda ''HES Katliamdır'' ve ''Anti-HES'çiler'' sloganlarını kullanıyoruz'' dedi. Grubu karşılayanlar arasında bulunan Giresun Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ali Dursun da derelerin susuz bırakılmasını ve dere sularının kullanım hakkının 49 yıllığına HES firmalarına verilmesini asla kabul etmeyeceklerini söyledi. Dursun, platform olarak bütün bu projelere karşı açılan 80 davanın 35'inde yürütmeyi durdurma ve iptal kararı alındığını ve Giresun bölgesinde doğal yaşamın korunması için yeni davalar açmanın hazırlığında olduklarını söyledi.
“Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu” tasarısının, kültürü, tarihi ve tabiatı koruma ‘yetkisini’ hükümete vermeyi amaçladığını söyleyen farklı illerden platform ve sivil toplum kuruluşları, ortak bir bildirgeye imza atarak, tüm duyarlı vatandaşları ve stk’ları www.dayanısma.net
linkindeki ortak bildirgeye katılmaya davet etti. Bildirgede, korunan alanların belirlenmesiyle ilgili yetkinin uzmanlar ve koruma kurulları yerine Çevre Bakanlığı veya Bakanlar Kurulu’na devredilmek istenmesine karşı ciddi bir tepki var. Bilimsel tespitlerin yerini siyasi tercihlerin alma tehlikesine işaret edilen bildiride, “Mevcut durumda bile sit alanlarının yok edilmesine yönelik “projeler” devam ederken bu çıkartılmak istenen “yasa” ile Türkiye’nin dereleri vadileri ovaları, kültürel varlıkları ve tarihi “rant” uğruna “yasal” olarak yok edilecek ve çevreciler yaşam savunucuları yasadışı ilan edilecek. Tabiatımıza uymayan bu yasaya Hayır! Diyoruz. Bu Yasa Tasarısı ile Hükümet, HESLERİ KORUMA, Tarihi Gömme, Kültürleri Yok Etme Kanunu çıkartmak istiyor. Kültürü, Tarihi ve Tabiatı Koru(ma)ma Tasarısına “HAYIR! diyen tüm çevrecileri yaşam savunucularını bu çağrıyı imzalamaya ve birlikte direnişe çağırıyoruz” deniliyor. İmza kampanyasına, http://www.dayanisma.net/ adresinden katılabilirsiniz.
Adana Valisi İlhan Atış’dan modernist inciler. Son birkaç yılda Adana'da gerçekleşen büyük çaplı yatırım projelerini anlatan Vali Atış, Tufanbeyli ilçesinde 600 milyon ton kömür rezerv kapasiteli termik santrali için imar planı değişikliği yapıldığını belirtti. Böylece çocuklarımızın geleceğinin karartıldığını söylemedi ve kendisinin Greenpeace’in Kömür’ün gerçek maliyeti isimli raporunu okumadığı anlaşıldı. Kentte inşaatı devam eden 17 hidroelektrik santralinden Karaisalı Çakıt HES'in hizmete girdiğini, akarsuların üzerinde inci tanesi gibi dizilen diğer HES'lerin de birkaç yıl içinde devreye gireceğini ifade etti. Ancak vatandaşların her yerde HES’lere karşı ayaklandığını ve enerji üretmenin rüzgar ve güneş gibi daha iyi yöntemleri olduğunu söylemedi. Vali, Çalık Grubu'nun kuracağı Petrokimya ve Rafineri Sanayi Entegre Tesisi'nin ÇED'leri hazırlandı. 1/25 binlik planlar ve yer tespiti yapıldı, istimlâklar başladı.” dedi ama Dünya’daki petrol rezervleri yakıldığında küresel ortalama sıcaklıkların 6 santigrat derece artacağını ve böylece Adana’nın çöle değil çölden de sıcak Merkür tarzı bir cehenneme döneceğini söylemedi. Vali Atış, “Ben çok heyecanlanıyorum. Ama Adanalılarda bu heyecanı göremiyorum. Ben üç nalı, atı da buldum. Polyannacı değilim, gerçekleri görerek konuşuyorum." dedi... bence aklı selim Adanalılar’ın söylediklerine heyecanlanmadığına şaşmaması gerekir, çünkü onlar artık söylemediklerini biliyorlar.
Tüm bu doğa kıyımı haberlerinin ardından Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun, “Sözde değil özde çevreciyiz, farkımız bu. Şu anda çevrecilik deyince çevreciliği bilen biziz” mesajı şaşırttı. Sakarya nehri üzerine yapılacak HES'in temel atma töreninde konuşan Bakan Eroğlu, Sakarya Büyükşehir Belediyesi Adapazarı Su ve Kanalizasyon İdaresi ADASU’nun, santralin tamamlanmasının ardından ihtiyacı olan enerjinin yüzde 95'ini buradan elde edeceğini söyledi. Bakan Eroğlu, yapımın ardından bölgenin muhteşem bir mesire alanı olacağını ifade ederek, Türkiye'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dan önce bütün suların boşa aktığını anlattı. Eroğlu, “Türkiyedeki en büyük çevre yatırımlarının temelini Başbakanımızla birlikte ben attım. İstanbul'da ağaç yoktu, baştan aşağıya ağaçla donatan biziz. Çöp dağları vardı, çöp dağlarını kaldırıp ilk defa düzenli depolama, yakma tesislerini, tıbbi atıkları ayrı toplayıp bertaraf eden tesisleri kuran biziz. Haliç'i kurtaran biziz. ” dedi. HES'lerin enerji için gerekli olduğunu iddia eden Eroğlu; “Bunları yapmazsak ne olur? Buraya termik santral kuracaksanız, kömürlerden çıkan baca gazları veya dışarıdan doğalgaz alıp doğalgaz çevrim santrali ile elektrik vereceksiniz. Bunlar mı daha çevreci? Yoksa doğaya ve suya hiç bir kirlilik vermeyen hidroelektrik santraller mi çevreci? Bunu vatandaşların takdirine bırakıyorum” dedi. Vatandaşlar bu konuda takdirini ortaya koymuş, çöp üretmeyen politikalar istiyorlar, yok edilen doğanın yerine mesire yeri değil, artık kullanılmasına gerek kalmamış çöp depolama sahalarının üstüne mesire yeri yapılsın diyorlar, yeni santral olacaksa rüzgar güneş olsun, olsun ama daha iyisi enerji tasarrufu olsun diyorlar. Vatandaş diyor ki Eroğlu gerçek çevreci olsa bu şekilde gösterir, ancak politikaları vatandaşları değil inşaat şirketlerini gözetiyor diyor.
ARALIK
Kuş Araştırmaları Derneği Başkanı Osman Erdem, 2010 yılının Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ''Uluslararası Biyolojik Çeşitlilik Yılı'' olarak ilan edildiğini söyledi. Erdem, Türkiye'nin Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasında bulunması, üç tarafının denizlerle çevrili olmasına rağmen ortalama yüksekliği bin yüz metreyi geçen yeryüzündeki tek ülke olduğunu ifade etti. Batı palearktik bölgedeki 4 ana kuş göç yolundan 2'sinin Türkiye üzerinden geçtiğini vurgulayan Erdem, ''Bu nedenle Türkiye'deki sulak alanlar pek çok kuş türünün varlığını devam ettirebilmesi bakımından herhangi bir ülkedekinden daha fazla önem taşımaktadır. Türkiye biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir ülke. '' diyen Erdem, ''Son yıllarda 'doğa korumanın yatırımların önünde bir engel olarak görülmesi anlayışı' doğal değerlerimizin ve biyolojik çeşitliliğin tahrip edilmesindeki en büyük etkendir. Hidroelektrik santrallerin kurulması ve aşırı su kullanımı nedeniyle sulak alanların kuruması da biyolojik çeşitliliği tehdit etmekte” Şeklinde sözlerini tamamladı.
İzmir 2 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Bergama'daki Allianoi Antik Kentinin sular altında kalmasına ‘uygundur’ kararı verdi. Kumla örtülerek üzeri tamamen kapatılan Allianoi Antik Kenti'nde inceleme yapan kurul üyeleri Yortanlı Barajı'nda su tutulmasına olanak sağlayacak kararı verdi. Kararda Koruma Projesi uygulama sonuçlarının uygun olduğu ve Yortanlı Barajı’nın faaliyete geçirilmesinde kültür varlıkları açısından sakınca bulunmadığına yer verildi. Gelişme üzerine İzmir Barosu Başkanı Avukat Sema Pekdaş, Allianoi antik kentinin Türkiye’nin altına imza attığı uluslararası anlaşmalar nedeniyle evrensel hukukun koruması altında olduğunu ve karara karşı dava açacaklarını söyledi. Allianoi Girişim Grubunun eski dönem sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı ise, Allianoi ile ilgili açtıkları davaların sürdüğünü, bu bilindiği halde yapılanın, yargı kararlarını etkisiz hale getirmek anlamına geldiğini söyledi. Cangı, “Koruma ile görevlendirilen kurul kendi görevini unuttu barajın su tutması için elinden geleni yapıyor. Kurul üyeleri görev sınırlarını aştı. Bundan sonrası görevi kötüye kullanmaya giriyor. Su tutulursa işlenen suç sabitlenmiş olacak ve bundan sonraki davalar da hep ceza davası olacak” dedi.
İstabul Boğazı'na üçüncü köprü yapılmasına karşı olanlar Kadıköy'de bir araya geldi. Yetmişin üzerinde dernek, demokratik kitle örgütü ve siyasi partinin bir araya gelerek oluşturduğu Üçüncü Köprüye karşı Yaşam Platformu'nun Kadıköy’de düzenlediği miting renkli görüntülere sahne oldu. Aynı zamanda doğayı talan yasalarına, termik santrallere, HES’lere, kentsel dönüşüme ve suyun ticarileştirilmesine karşı da mesajların da verildiği miting, büyük bir buluşmaya dönüştü. TMMOB Başkanı Mehmet Soğancı, Suyun Ticarileştirilmesine Hayır Platformu adına Prof. Dr. Beyza Üstün ve Tozkoparanlılar Derneği adına Ömer Kiriş de birer konuşma yaptı. Miting esnasında, Loç Vadisi'nden kovulan kepçelerin tekrar çalışmaya başladığı duyurulunca alandan protesto sesleri yükseldi. Konuşmaların ardından İlkay Akkaya ve Bandista’nın şarkıları ile destek verdiği mitingde, İstanbul’daki çok sayıda STK, dernek ve siyasi partinin yanı sıra Bursa, Yalova, Gerze, Hemşin, Loç Vadisi, Bergama ve Karadeniz’in çeşitli yerlerinden de katılanlar oldu.
Hasankeyf’e yok olmasın diyen sanatçılara Erkan Oğur da katıldı. Doğa Derneği’nin, Hasankeyf’in sular altında kalarak yok olmaması için başlattığı uluslararası imza kampanyasına destek her geçen gün büyüyor. Tarkan, Kibariye Yıldız Kenter, Şivan Perver ve Sezen Aksu gibi ünlü isimlere sanatçı Erkan Oğur da katıldı. Hasankeyf’in de içinde bulunduğu Dicle Vadisi’nin UNESCO Dünya Miras Alanı olarak ilan edilmesini talep eden dilekçeyi imzalayan Erkan Oğur, kampanya için hazırlanan ilanlarda “Hasankeyf’i Batıramazsınız” diyerek Hasankeyf ve Dicle Vadisi’nin tüm insanlığın ortak çıkış noktası olduğuna dikkat çekiyor. Erkan Oğur’un da imzaladığı dilekçe Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, uluslar arası ilgili kişi ve kurumlara iletilecek.
HES protestocuları arasına üniversiteliler de katıldı. İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi ve İTÜ öğrencileri, Kastamonu'da Loç Vadisi’nde yapılmak istenen HES’leri protesto etti. Yanlarında temsili yumurta taşıyan öğrenciler, “ODTÜ'de uzun eşek, SBF'de yumurta, Loç Vadisi'nde sarı yazma, Üniversitelerde özgürlüğüz” yazılı yumurtayı HES projesini yürüten Or-Ya şirketinin önüne bıraktı.Fındıklı’daki Tramvay Durağı’nın önünde toplanan
öğrenciler, “Santral yapma boşuna, yıkacağız başına”, “ “Dereler özgürdür, özgür akacak” sloganları atarak, Karaköy’deki Or-Ya şirketinin önüne yürüdü. Şirket önünde 15 gündür oturma eylemi yapan Loç Vadisi sakinleriyle bir araya gelen gruptan Sibel Eliçora basın açıklamasını okuyarak, Türkiye’de planlanan 2 bine yakın büyük ve mikro ölçekli HES’e öğrenciler olarak direnmeye devam edeceklerini söyledi. Öğrenciler açıklamanın ardından oturma eylemi düzenledi.
EPDK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’de yatırım değeri 30 milyar doları aşan 651 santral inşa ediliyor. İnşaa halindeki santraller faaliyete geçtiklerinde toplamda 30 bin 913 MW elektrik üretecek. Bu santrallerin önümüzdeki birkaç yıl içinde tamamlanacağı söyleniyor. 651 santralin büyük kısmı ise HES’lerden meydana geliyor. Bu santrallerin yüzde 80’ini oluşturan kısmı yani 521’i HES projesi. 66’sı RES, 21’i termik-kömür, 10’u termik, 13’ü doğalgaz termik, 6’sı biogaz, 3’ü biokütle, 2’si çöpgazı santrali olacağı belirtilen enerji tesislerinin yatırımcıları arasında, OMV ve E.On gibi yabancı şirketler de var. Türkiye’den EnerjiSa 523.4 MWe güçte 8 santral, Kazancı Holding Aksa 928.6 MWe güçte 13 santral, Çalık Enerji 493.4 MWe güçte 5 santral, Eren 600 MWe güçte bir santral, Zorlu ise 369.8 MWe güçte 7 santral kuruyor. Bu şirketler Türkiye’nin geleceğini ya karatacak yada aydınlatacak. Rüzgar ve Güneş aydınlatırken, kömür, petrol, gaz yani fosil yakıtlar karartacak.
Türkiye’nin pek çok bölgesinden eylemcilerin destek verdiği Loç Vadisi’ndeki HES direnişi, artarak ve HES projelerini yapmak isteyen şirketin İstanbul’daki merkezinin önüne kadar sıçrayarak sürerken, Loç Vadisi’nde HES taraftarları da ortaya çıktı. Kastamonu Cide Loç’ta bir kahve önünde toplanan 20 ve içinde Loç Vadisi’ndeki dört köyün muhtarının yer aldığı küçük bir grup, HES isteriz eylemi yaptı. Grup, “Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı var” gibi yazılar yazan 3-4 döviz açtı. Alternatif eylemde, Hamitli Köyü, Çamdibi Muhtarı, Şen Köyü Muhtarı, Karakadı Köyü Muhtarı, ağız birliği yaparak baraj istediklerini ve böylece bölgede istihdam sağlanacağını savundu. Muhtarlar, bir haftadır Cide’deki köylerin çoğuna elektrik verilmediğini, Cide merkeze ise Kapusuyu Santrali’nden elektrik verildiğini söyleyerek, HES istediklerini belirtti. 3 hafta önce Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Yalova’da özel sektörce yapılan termik santral yüzünden kendisini protesto edenlere, o gün Yalova’da elektriklerin kesik olmasını örnek vermiş ve, “Enerjiye ihtiyacımız var” diyerek yanıtlamıştı. Bu gibi örnekler, geçmişten bugüne enerji ile ilgili protestoculara karşı haklılık gerekçesi ortaya atabilmek için ‘elektrik kesintilerinin’ bir koz olarak sıkça kullanıldığı şeklinde yorumlanıyor. Soru elektrik ihtiyacı değil zaten, Loç halkının sorduğu soru elektriğin nerede ve hangi yöntemle üretildiği ve ne kadar, kimin tarafından çar çur edildiği.
Loç Vadisi HES’lerine karşı bölge halkının İstanbul’da yürüttüğü protesto eylemlerine Son Irmak Doğa Orkestrası’nın Çigan müziği ekibi destek verdi. HES’leri yapacak Fındıklı-Tophane arasındaki ORYA Enerji AŞ şirket genel merkezinin önünde süren oturma eylemine katılan doğa müzisyenleri, burada müzikleriyle HES’lere karşı eyleme katıldı. Oturma eylemi ORYA Enerji’nin LOÇ Vadisi’ndeki yatırımlarından vazgeçtiğini açıklayana kadar süreceği ifade eden eylemcilere Son Irmak Çigan Orkestrası, Kemanda Beyhan Öztürk, Gitarda Orhan Altunsöğüt, Kontrbasta Akif Çarık’la eylemcilere Çigan müziği ile moral verdi.
Loç Vadisinde yapılması planlanan HES’lere karşı bölge halkının yürüttüğü protesto eylemleri İstanbul’da sürüyor. HES’leri yapacak şirket genel merkezinin bulunduğu binanın önünde oturma eylemi gerçekleştiren LOÇ halkı şirket projeden vazgeçinceye kadar eylemlerini sürdürecek. Bilirkişi raporuna göre proje, Kastamonu Loç vadisi milli park alanına dahil olmayan bir alanda planlanmasına rağmen, milli park ile aynı havza içerisinde yer aldığından projenin gerçekleştirilmesi halinde havza ekosistemi bütünlüğüne uzun dönemde zarar verecek nitelikte. Projeye göre, bölge içerisinde yapımı planlanan HES projesi, 4 bin 800 metre boyunca Devrekani Çayı’ndaki suyun en az yüzde 85’ini tüneller içine alacak. Oysa 305 önemli doğa alanı ve 122 önemli bitki alanı olarak mutlak korunması gereken Loç Vadisi, 16’sı nesli tükenme tehlikesinde olan 29 endemik bitkiye ev sahipliği yapıyor. Salıpazarındaki şirket binası önünde yağmur demeden, kar demeden nöbet tutan eylemciler her gün mesai saatiyle eyleme başlayıp akşam mesai bitiminde şirketin önünü terk ediyorlar. Protestolarının barışçı niteliğine dikkat çeken eylemciler amaçlarının sadece yaşam alanlarını korumak olduğunu söylüyorlar. Gün boyunca ziyaretçilerin eksik olmadığı eyleme her kesimden, özellikle benzer HES projeleri kapsamında tehdit altında yaşayan bölgelerden büyük destek var.
Hopa Derelerini Koruma Platformu kuruldu. Doğu Karadeniz’in en güzel yerlerine yapılan ve yapılmak istenen toplam 2 bin 300’e yakın hidroelektrik santrallerinin ekolojik dengeyi bozacağını belirten Hopalılar, yaşadıkları bölgenin doğal dengesinin insan eliyle bu şekilde bozulmasına karşı çıkıyor. Platform sözcüleri, Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 2,3’ünü HES’ler oluşturacağını, ama devletin sadece yüzde16-22 olan kayıp ve kaçak elektriği engelleyerek, zaten sorunun en büyük bölümünü çözebileceğini söylüyor. Platform sözcüleri, “HES’lere gösterilen hassasiyetin Rüzgar santrallerine gösterilmemesi, hatta engellenmesine varan uygulamalar gösteriyor ki, bunun altında “karbon vergisi” ve gelecekte “sulara sahip olma” dürtüsü olduğunu düşünüyoruz.
Türkiye’nin akciğeri olan Karadeniz dağlarına HES kanserini zorla bulaştırıyorlar. Hopa’da ise bu işin kolay olmayacağını bizden daha iyi biliyorlar. Tarihinde birçok badireler geçirmiş Hopa halkı HES kanserinde de birlik ve beraberliğini koruyacağını gerekli önlemleri hep beraber alacakları bir gerçektir” dediler. Direniş Hopa’ya da sıçradı! Hükümetin HES’lerden vazgeçme vakti geldi de geçiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder