25 Aralık 2011 Pazar

2010 Gezegenin Geleceği Almanağı - Doğa Koruma (Av ve Balıkçılık) Haberleri - Banu Koç

 Gezegenin Geleceği Programından Sınıflandıran Banu Koç

OCAK

Bu hafta yapılan oylama sonucu Avrupa Parlamentosu Çevre Komitesi mavi yüzgeçli orkinoslar için önemli bir adım attı. Komite, Avrupa Komisyonu'nu ve AB ülkelerini, mavi yüzgeçli orkinosun, Soyu Tükenmekte Olan Türlerin Uluslararası Ticareti Antlaşması CITES’in Ek 1 listesine eklenmesini desteklemeleri için acil eyleme çağırdı. Böyle bir karar, mavi yüzgeçli orkinos avını çok azaltacak bir önlem olacak. Avrupa Birliği'nin 12-25 Mart'taki CITES toplantısı öncesi resmi bir tavır sergilemesi bekleniyor. Avrupa Parlamentosu'nun açıklaması, İtalyan hükümetinin duyurusundan hemen sonra geldi. İtalya Balıkçılık Bakanlığı yalnızca uluslararası ticaret yasağını desteklemekle kalmadı. Aynı zamanda 2010 yılı için orkinos gırgır teknelerine bir yıl moratoryum getirerek avlanmalarını durdurdu.
Türkiye de, orkinosların ve kendi balıkçısının geleceğini korumalı! Çünkü Türkiye, Akdeniz'deki en büyük av filosu ve çiftlik kapasitesine sahip ülkelerden biri. Ayrıca bugüne dek ortaya çıkarılan yasadışı faaliyetleri nedeniyle kötü bir üne sahip. Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Antlaşması ICCAT’in mavi yüzgeçli orkinos avcılığıyla ilgili yıllar süren başarısızlığını değiştirmek için, bu yılki CITES toplantısı son fırsat. Çünkü mavi yüzgeçli orkinosun, daha fazla zamanı kalmadı.

Türkiye’de bir türün soyu tükenmek üzere. DHA’nın haberine göre, 44.5 kilometrekarelik bir alana sahip olan Nazik Gölü’nde, inci kefalinin soyu tehlike altında. 71 balıkçı teknesi her gün yasak olmasına rağmen ağlarla tonlarca balık avlıyor. İnci kefali, dünyada sadece Van Gölü’nde yaşıyor. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Su Ürünleri Bölümü ise, bu tehlikeye karşı çalışmalar yürütüyor. Gölde çok sıkı denetimler yapıyorlar. Kullanımı yasak olan manyat ağı kullanımını engellemeye çalışıyorlar. Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na da durumu rapor ediyorlar. Yaptıklarının ise balıkçılığı bitirmek olmadığının altını çiziyorlar. Zaten eğer bu şekilde avlanmaya devam edilirse, yakın zamanda gölde avlanacak balık kalmayacak. Balıkçılıkta önemli olan ise, sürdürülebilirliği sağlamak. Devletin harekete geçerek inci kefali gibi soyu tehlike altındaki balık türlerini de koruma altına alması gerekiyor.

Bu arada denizlerden kısa bir haber... Avustralya hükümeti, Japonya'ya balina avcılığını durdurması için çağrıda bulundu. Japonya'yla ilişkileri bozmak istemediklerini söyleyen Avustralya Çevre Bakanı Peter Garrett, henüz bir dava açmayacaklarını, ancak balina avcılığına tamamen karşı olduklarını açıkladı. Uluslararası arenada balina avcılığına karşı sesler açıkça duyulmaya başladı...

ŞUBAT
Denizlerden bir de iyi haber.. Avustralya'daki uzmanlar, Queensland açıklarındaki Büyük Mercan Resifi'ni korumak amacıyla altı yıl önce alınan önlemler sonucu bölgedeki balık nüfusunun şimdiden iki misline çıktığını bildiriyorlar. Dünyanın bu en büyük mercan kayalıkları sistemini korumak üzere alınan önlemlerden biri de balık türlerinin azalmasını engellemek amacıyla, bölgenin üçte birinde av yasağı konmasıydı. Uzmanlar balık artışının bir dizi zincirleme etki yaratacağını söylüyor. Avlanmanın engellenmesiyle yetişkin balıkların ömrü uzamış olacak, bunun sonucu olarak daha hızla çoğalacaklar, ve av yasağı bölgeleri dışındaki balık nüfusunun da artmasına katkıda bulunacaklar. Aynı şekilde ülkemizdeki kıyıların %40’ının deniz rezervi ilan edilerek korunması da balık stoklarımızın ve yerel balıkçıların gelirlerinin artmasını sağlayacak.

Tokyo İkilisi olarak anılan Junichi ve Toru’nun davasında olumlu bir gelişme yaşandı. Junichi ve Toru, 2008 yazında Japonya’daki balinacılık sektöründeki bir skandalı aydınlattıkları için tutuklanmışlardı. Eğer suçlu bulunurlarsa 10 yıl hapis cezası alacaklardı. Geçtiğimiz haftasonu gerçekleştirilen ilk celsede savcının tanıkları Greenpeace iddialarını ve skandalı doğruladı. Bu çok önemli bir gelişme çünkü balinacılık sektörünü derinden etkileyecek. Tokyo İkilisi’nin tutuklanmasının hemen ardından başlatılan kampanyada dünya çapında 250 bin imza toplanmıştı. Greenpeace destek veren herkese Junichi ve Toru adına teşekkür ediyor. Çevre suçlarını aydınlatmanın değil işlemenin suç olduğunu böylece herkes öğreniyor.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi UNHRC’nin alt çalışma grubuna göre, Japon hükümeti, balina avcılığı programındaki yolsuzluğu ortaya çıkaran iki Greenpeace eylemcisinin tutuklanmasında uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış olan insan haklarını ihlal etti. “Tokyo İkilisi” olarak da anılan, Junichi Sato ve Toru Suzuki, 15 Şubat’ta mahkemeye çıkacaklar. Ancak Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi UNHRC’nin Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu WGAD’nin Aralık ayında Japon hükümetine gönderdiği bilgiye göre, bu iki eylemcinin insan hakları Japon adalet sistemince ihlal edildi. 2008 Haziran'ındaki tutuklanma süreçlerinden beri ikiyüz elli bin kişi Tokyo İkilisi'ne adalet istemiyle imza verdi. Yüksek Mahkeme de dahil olmak üzere hukuk uzmanları yargılama hakkındaki endişelerini dile getirdiler. Bu arada da duruşma öncesi bütün dünyada Japon Büyükelçilikleri önünde protestolar başladı. Greenpeace Akdeniz, Türkiye'deki Japonya Büyükelçiliği'ne gönderdiği mektupta, Tokyo İkilisi için adil bir yargılama isteğini iletti. Tokyo İkilisi için adalet çağrımızı yineliyoruz.

Nihayet, Fransa da, mavi yüzgeçli orkinos avcılığının yasaklanmasını isteyen ülkeler arasına katıldı. Yasaklanma kararı, Mart ayında gerçekleştirilecek olan CITES toplantısında alınabilir. Fransa dışında Almanya, Birleşik Krallık ve İtalya da mavi yüzgeçli orkinos avcılığının bir an önce durdurulmasını talep ediyor. Bunlar, mavi yüzgeçli orkinos için çok iyi haberler. Ne yazık ki bu yasak tüm ülkeler için bağlayıcı olmayabilir. Her ülke, anlaşmaya çekince koyarak yasağın kendisine uygulanmasını reddedebilir. Zaten Japonya'nın da çekince koyması bekleniyor. Japonya, dünyanın en çok mavi yüzgeçli orkinos yenilen ülkesi. Üretimin %80'i Japonya'da yeniyor. En kötü senaryo ise, Japonya'dan orkinos avcılarının Akdeniz'e gelerek açık denizde avcılığa devam etmesi.

Avrupa Komisyonu, uluslararası mavi yüzgeçli orkinos ticaretinin bir yıl içinde durdurulması için öneri verdi. Komisyon, açıklamasında aşırı avlanmanın, orkinos stoklarında neden olduğu zararın kendilerini “ciddi biçimde endişelendirdiğini” belirtti. Ticaretin yasaklanması için, AB üyesi devletler öneri üstünde anlaşmak zorunda. AB Çevre Komisyonu’ndan Janez Potocnik, Greenpeace’in yıllardır söylediğini tekrarladı: “Mavi yüzgeçli orkinoslar için artık hiç zaman kalmadı. Derhal ticareti yasaklamak dışında hiçbir çaremiz yok.”. Monako da, AB’ye verdiği öneride, mavi yüzgeçli orkinosların, CITES yani Tehlike Altındaki Türlerin Ticaretine Dair Anlaşmanın nesilleri tükenmek üzere olan türlerin bulunduğu 1 no.lu ekine koyulmasını talep etti. Soyu ve zamanı hızla tükenen mavi yüzgeçli orkinoslar için, nihayet bir umut ışığı doğdu… CITES’in yıllık toplantısı, Mart ayında gerçekleşecek. Orkinosların kaderi, o toplantıya katılacak ülkelerin ellerinde.
Peki balinalar da mavi yüzgeçli orkinoslar kadar şanslı olacak mı? Uluslararası Balinacılık Komisyonu’na Komisyon Başkanı Cristian Maquieira’nın verdiği öneri, bu soruya kötü bir cevap niteliğinde. Maquieira, sınırlı da olsa ticari balinacılığın yeniden başlamasına ve Japonya’nın Antratika’da balinacılık yapmasına izin verilmesini talep etti. Bu talep, Avustralya Başbakanı Kevin Rudd’un Japonya’ya bilimsel amaçlı balina avcılığını durdurması için yaptığı çağrıyla zıt düşüyor. Rudd, bu çağrısı kabul edilmezse Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne başvuracağını belirtmişti. Bakalım balinaların ve gezegenin geleceğini gözeten bir karar verilecek mi?


MART
Hint okyanusundan Yeni Zelanda’ya geçelim. İki büyük uluslararası parekende şirketi daha stokları tehlikede olan orange roughy balığı satışını durdurdu. Greenpeace, Yeni Zelanda hükümetini de orange roughy balığının avlanmasını yasaklaması konusunda uyardı. Yeni Zelanda Okyanus Kampanyası sorumlusu Karli Thomas, “Dünyanın geri kalanı sürdürülebilir olmayan deniz ürünlerine “hayır” derken neden hükümetin stokları sömürme konusunda ısrarcı davrandığını anlayamıyoruz” dedi. Dünyada bir çok satıcı orange roughy balığını satmayı reddediyor. Ama Yeni Zelanda’nın halen konuyla ilgili bir politikası yok.

Greenpeace, soyu tehlike altında olan Atlantik mavi yüzgeçli orkinosun korunması için Nesli Tehlike Altında olan Türlerin Uluslararası Ticaretine Dair Antlaşma - CITES toplantısında hiçbir önleme karar veremeyen hükümetleri şiddetle kınadı. Oy durumu 68 red, 20 kabul ve 30 çekimser olarak sonuçlandı. Toplantıda bulunan Greenpeace Uluslararası Denizler kampanyası sorumlusu Oliver Knowles “Şu anda CITES toplantısındaki hükümetlerin Atlantik mavi yüzgeçli orkinosların korunması yolundaki utanç verici bu başarısızlığı, bu türün geleceğinin bir felaket olması ve tam bir yokoluşa sürüklenmesi anlamına geliyor'' dedi. Bu türün korunabilmesi için ülkelerin destek vermemesi orkinosların sonunu hazırlıyor. Böylece mavi yüzgeçli orkinos türünün geleceği tamamen Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu - ICCAT’ın, yani bu stokların bugünkü acınası duruma gelmesinden sorumlu olan organizasyonun, ellerine teslim edildi. Bu karar Japonya'nın hedefi ve çıkarları doğrultusunda. Bu lüks ürünü birkaç yıl daha zorlayarak, hem mavi yüzgeçli orkinosların geleceğini hem de kendi gelecek talebini tehlikeye atmış oldular.

Amerika Brleşik Devletlerinin Başkenti Washington DC’den seslenirken hemen bir haberle başlayalım, ABD hükümeti mavi yüzgeçli orkinos ticaretinin yasaklanmasından yana olduğunu açıkladı. ABD, 13-25 Mart'ta Qatar'da gerçekleştirilecek CITES toplantısında mavi yüzgeçli orkinos ticaretinin bu tür için bir tehdit olduğunun kabul edilmesini talep etti. ABD'nin balık ve yaban hayatı sözcüsü Tom Strickland, mavi yüzgeçli orkinosların ciddi tehlike altında olduklarına değindi. Doha'da yapılacak CITES toplantısında, mavi yüzgeçli orkinos avcılığının yasaklanabilmesi için, üye 175 devletin üçte ikisinin bu yönde oy kullanması gerekiyor. 1970-2007 arasında stokları yani nüfusu %80 oranında azalan mavi yüzgeçli orkinoslar için daha fazla zaman kalmadı.

Endişe veren bir haberle başlayalım. Balinalar kocaman ve akıllı yaratıklar, ormanın anıt ağaçları gibi onlar da okyanusların birer abidesi, buna rağmen Japonya, 24 yıllık ticari balina avı yasağının sonlandırılması için çaba gösteriyor. Japonya'nın Uluslararası Balinacılık Komisyonu yani IWC'ye karşı gelen bu tavrı, sadece Avustralya'da değil, gezegenin geleceğini düşünen herkeste endişe yaratıyor. Avustralya, daha önce Japonya balinacılığı sonlandırmazsa hukuki yollara başvuracağını duyurmuştu. Ancak bunlar ne yazık ki Japonya'yı durdurmuyor. 1986'da IWC ticari balinacılığı süresiz durdurma, yani moratoryum kararı almıştı. Norveç ve İzlanda bu yasağa açıkça uymadı. Japonya ise, yasaktaki boşluğu kullandı. Balinacılığa 'bilimsellik' başlığı altında devam etti. Öte yandan Japonya, ülkesi için geleneksel olduğu için balina avladığını ve balina etlerinin restoran ve marketlerde satıldığını da reddetmiyor. Üç ülkenin moratoryum başladığından beri 30 bin balinayı katlettiği tahmin ediliyor. IWC'nin konuyla ilgili tavrını Haziran toplantısında göreceğiz.

Amerika Maine Körfezi Araştırma Enstitüsü'nün son çalışmasına göre, balinacılık küresel ısınmaya katkıda bulunuyor. Ticari balinacılık, gerçekleştirildiği son yüzyıl boyunca yaklaşık 100 milyon ton karbon diyoksit salımına neden oldu. Bu miktar, 50 bin kilometre karelik bir ormanı yakmakla ya da 128 bin adet büyük spor arabayı 100 yıl boyunca her gün kullanmakla eşit sera gazı salımı anlamına geliyor. Araştırmayı yöneten Andrew Pershing, balinaların 'okyanusların ormanları' olduklarını söyledi. Balinalar, büyük ölçüde karbonu vücutlarında depoluyorlar. Öldürüldüklerinde ise bu gaz açığa çıkıyor. Yani bir balinayı öldürmek, karbon depolama sisteminden bir parçayı çekip, içindeki karbonu atmosfere salmak anlamına geliyor. Büyük balinalar, 9 ton karbon depolayabiliyorlar. Bu kadar karbonu ancak çok büyük ve çok eski ağaçlar depolayabiliyorlar. Vicdani nedenlerin yanında mantıkı olarak da bu bilgilere sahip olan ve gezegenin geleceğini düşünen kimsenin balinaları öldürmeye hakkı yok.
NİSAN
Kutsal kitaplarda yer alan Galile Denizi’nde balıkçılık yasaklandı. İncil’de fakirleri zengin balık stokları ile besleyen gölde ne yazık ki şimdi İsrail Ziraat Bakanlığı balık stoklarının tehlikeli düzeye indiğini belirtti. İki yıllık yasak bu ayın sonunda başlayacak. Ziraat Bakanlığı Direktörü Chaim Anjioni, küçük balıklara bir şans verebilmek amacıyla balıkçılığı bir süre yasaklamaya karar verdiklerini belirtti. 2005 yılında ortalama 295 ton avlanabilen Peter balığı, 2009 yılında ancak 8 ton avlanabilmiş. Bakanlık, stoklardaki bu inanılmaz düşüşün sebebi olarak balıkçıların çok küçük delikli ağ kullanmalarını gösterdi. Küçük balıklar büyümeye fırsat bulamadan ağlara takılıyor ve sofralarda yer alıyorlar. Küçük balık yoksa büyük balık da yok! Yaşlı balıkçılar ise bakanlığı, göle iyi bakmadıkları gerekçesiyle suçladılar.

Son balina avcı gemisi de Japonya’ya döndü. Balina avı karşıtı aktivistler bütün sezon boyunca Japon balina avcısı filosuyla çatıştılar. Balina avcılarının bu eylemler sonucunda 70 ila 80 Milyon dolarlık kayıpları olduğu açıklandı. 2008 yılından beri Japon balina avcısı gemileri 680 balina öldürdükleri ve bu sayının 765-935 arası olan hedeflerinin altında olduğu belirtildi. Avcılar hedefleri tutturamamlarının nedeni olarak aktivistlerin eylemlerini gösterdiler. Bildiğiniz gibi balina avı 1986 yılında yasaklanmıştı. Bununla beraber yasağa karşı gelen Japonya, Norveç ve İzlanda gibi ülkelerle yasak yanlısı Avustralya gibi ülkeler arasında tansiyon yükseldi. Avustralya, konuyu Uluslararası Adalet Divanı’na taşımakla Japonya’yı tehdit bile etti. Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu Haziran ayında Fas’ta toplanacak.

Geçtiğimiz gün Lüfer neslinin korunmasıyla ilgili kampanyadan sizleri haberdar etmiştik. Kampanya daha başlarken ilk kayaya tosladı. Bildiğiniz gibi balıkların yumurtlama dönemi nedeniyle Türkiye'nin karasularında balık avı yasağı başladı. Fakat Tarım Bakanlığı Ege Denizi’nin uluslararası sularında gırgırlarla yapılan av mevsimini 15 Haziran'a kadar uzattı. Lüferin yanı sıra torik, palamut, orkinos dahil pek çok balık türünü etkileyen karar, balıkçıları şoke etti. Çanakkale Su Ürünleri Kooperatifleri Birliği Başkanı ve kendisi de gırgır teknesi sahibi Uysal, kararı felâket olarak nitelendiriyor Çünkü: Tam o dönemde palamut, torik, Ege’den Karadeniz’e geçiyor. Üstelik balıkların havyarlı, yani yumurtalı zamanı. O hassas dönemde avlanmak gebe koyunu kesmek gibi bir şey olduğu için bu iznin zararını balıkçı da biliyor. Balık varlığı açısından son darbe olan bu karar hemen durdurulmalı.

Greenpeace, ‘Her dört saniyede bir, 10 futbol sahası kadar bir alanın derin balık avcılığında kullanılan trol gemileri tarafından yok edildiğini açıkladı. Derin suların, dünyanın en büyük keşfedilmemiş kısımlarından biri olduğuna ve 100 milyon canlı türüne ev sahipliği yaptığı tahmin ediliyor. Esas problem bu çeşitliliğin daha keşfedilip incelenemeden yok edilmesi. Derinde yerleştirilen ağlar balıkları yakalarken, yolunun üstündeki yaşlı mercanları ve süngerleri koparıyor. Oluşması binlerce yılı alan su altı yaşamını yok ediyor. 2009 yılında aktivistler derin deniz eko sistemini korumak amacıyla İsveç Kattegat’ında ağırlığı 0.5 ile 3 ton arasında değişen 140 adet granit taş döşemişti. Hedef trol gemilerinin derinlerde gezen ağlarını engellemekti. Yakın zamanlarda bazı küresel topluluklar bir adım daha ilerlediler. Örneğin Yeni Zelanda’da çok büyük bir alan derin balık avcılığına kapalı. Yeni Zelanda sularının %90’ı şimdiye kadar hiç derin balık avcılığına açılmamış. Hiç balık avına izin verilmemiş, 1.2 milyon kilometre kare alanın korunması biyoçeşitliliğin ve ekosistemin de korunduğundan emin olunması demek. Yok etmeye devam etmezsek, derin su altı yaşamı küresel yönetilebilirse, iklim değişikliği ve gelecekteki önemli ilaç ve biyo kaynaklar konusunda önemli bir rol oynayacaktır.

Slow Food Türkiye, Fikir Sahibi Damaklar grubu üyeleri tarafından "İstanbul Lüfer'e Hasret Kalmasın!" adlı bir kampanya başlatıldı. Lüfer için geniş kapsamlı bir de toplantı yapıldı. Fikir Sahibi Damaklar grubunun kurucusu Defne Koryürek tarafından açılan toplantının izleyicileri arasında 10 STK, 15 restaurant/lokanta, 11 de balıkçı birliği vardı. Toplantıdan çıkan ve tüm tarafların üzerinde anlaştığı konu, bugün geçerli lüfer avlanma asgari boyu olan 14 cm'in sürdürülebilir olmadığı yönündeydi. Önerilen bu alt limitin bir an önce 20 cm sınırına çekilmesi oldu. Ayrıca bazı işletmeler bugünden itibaren 24 cm'in altında lüfer balığının satın almayacağını beyan etti. Pazartesi İstanbul'da bir araya gelen tüm katılımcılar aslen lüfer ve devamında da denizlerimizin bereketi, tüm balıklarımızın "sürdürülebilir" bir ekonomi içerisinde üretimi ve alınması konularına hassas kadroları ile bu ilk toplantıda bir araya gelmenin heyecanını paylaştılar.

Geçtiğimiz hafta Greenpeace aktivistleri, Rotterdam limanında kendilerini NYK Orion gemisinin çapasına zincirlediler. Amaçları Japonya’ya gitmek üzere İzlanda’dan yola çıkan yasa dışı balina eti kargosunun limandan ayrılmasını engellemekti. Greenpeace eylemi sayesinde yetkililer, 13 fin balinasının eti bulunan yedi konteynıra el koydu. Dünyadaki en büyük ikinci balinası olan Fin balinaları 27 metreye kadar büyüyebiliyorlar. Kuzey Atlantik’te sadece ellibin adet kaldığı tahmin ediliyor. Balinalarının uluslararası ticareti CITES zirvesinde yasaklanmıştı. Hollanda’nın da bu kararda imzası var. Japonya ve İzlanda uluslararası hukupa aykırı olarak yasağa uymuyor ve ticarete devam ediyorlar. Kargoya el konması “Eylemler sözlerden daha çok ses getirir” gerçeğini ortaya koydu.

Bir başka balina haberi de Yeni Zelanda’dan. Yeni Zelanda hükümeti bu yıl balina avcılığını 400 adet ile sınırlandırmak istiyor. Ne yazık ki bu yıl Güney Okyanus’un koruma altındaki sularında bilimsel araştırma kisvesi altında en azından 800 balinanın öldürüleceği biliniyor. 400 adet sayısını, büyük ihtimalle Japonya, Norveç ve İzlanda kabul etmeyecek. Bu sayının sıfıra düşürüldüğünü umuyorum bir gün göreceğiz ve insanlık kendini bu utanç verici suçtan kurtarabilecek.

Bir başka deniz haberi ile devam etmek istiyorum. Atlantik mavi yüzgeçli orkinoslar 450 kilograma kadar çıkan büyüklükleriyle dörtyüzmilyon yıldan beri dünyamızdalar. Yani ağaçlardan, himalaya dağlarından ve atlantik okyanusunun kendisinden bile daha yaşlılar. Buna rağmen insan iştahı yüzünden hali hazırda aşırı avlanma ile nesilleri tükenmek üzere. Son on yılda %60 azaldılar. Bir kaç yıl sonra yok olacaklar. Neden? Çünkü Japonlar onları yemeyi seviyorlar... onlar için avlamaya ve satmaya hazır insanlar var ve hükümetler bu konuda hiçbirşey yapmıyor. Bildiğiniz gibi bu ayın başlarında 175 ülke Katar’da nesli tükenen hayvanların ticareti ile ilgili kararlar vermek için toplandılar. Mavi yüzgeçli orkinosların avlanması ve ticareti ile ilgili karar aşamasında Japonya orkinosların türünü kurtaracak ticari yasaklara karşı kampanyalar yürüttü ve sonucunda amacına ulaştı. Üzgünüz yaşlı orkinos. Sana sırtımızı döndük... yok oluşuna seyirci kalacağız.

Kastamonu Sinop Su Ürünleri Kooperatifi başkanı Ali Bardak’ın açıklamasına göre üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de, balık çeşitliliği alarm veriyor. Bilinçsiz avlanma ve kirlilik, balık neslinin azalmasına ve bazı türlerin yok olmasına yol açıyor. Karadenizli balıkçılar, bu olumsuz durumun, balıkçılıkta "kota" uygulamasının başlatılmasıyla önlenebileceğini düşünüyor. Karadeniz’de, bundan 20-30 yıl öncesine kadar onlarca çeşit balık avlanıyordu. Kirlilik ve bilinçsiz avlanmanın yaygınlaşması balık neslini tehlikeye soktu. Balık türleri, günümüzde oldukça azaldı. Bardak, durumun aciliyetine "Kotasız avlanma bizce çok mahsurlu. Gelişmiş ülkelerde bu iş nasıl yapılıyorsa bizde de artık böyle yapılması lazım." diyerek dikkat çekti. Besin deposu denizlerin ve balık neslinin korunması önemli bir şart olarak karşımızda duruyor.

“Conservation Letters” tarafından yayınlanan rapora göre geçtiğimiz 20 yıl içinde milyonlarca deniz kaplumbağası ticari balık avı yüzünden öldü. Yedi kaplumbağa türünün altısının nesli tükenmekte. Rapora göre türlerini en çok tehlikeye atan neden, geniş ağ ve kanca gibi ticari av teçhizatlarına yanlışlıkla yakalanmaları. Bir kere kapana kısıldımı bir daha yüzeye çıkıp nefes alma şanslarını yitiriyorlar. Dünyanın en büyük ikinci sürüngeni olan kaplumbağalar hali hazırda eti ve kabuğu için avlanılıyor olmasına rağmen yanlışlıkla yakalanmak türleri için daha büyük bir tehlike oluşturuyor. Rapor, daha geniş delikli ağ kullanmak gibi farklı balık avlama yollarıyla bu tehlikenin ortadan kalkabileceğini belirtiyor. Ayrıca kaplumbağa göç yollarında mevsimsel avlanma yasağının başlatılmasını da tavsiye ediliyor. Kaplumbağaların en çok, bu tür yanlış avlanmanın geniş ölçüde kullanıldığı yer olan Akdeniz’de tehlikede oldukları ayrıca belirtildi.


MAYIS
Soyu tehlikede olan mavi yüzgeçli orkinozlarının doğadan yakalanmadan çiftlik havuzlarında yetiştirilmesine yönelik araştırmalar sürüyor. İspanya Oşinografi Enstitüsü’nden (Murcia) Fernando de la Gandara ve çalışma arkadaşları, ilk kez palamutları yumurtadan çıkışlarından cinsel anlamda bir yetişkin oluncaya kadar geçen süre içerisinde -bir yıllık bir döngüde - besleyebildiklerini açıkladılar. Şu an kullandıkları yöntemlerin birçoğunu, istavrit yetiştirmede de kullanmayı umut ediyorlar. Projenin amacı, 1970’lerden beri %50 oranında azalma gösteren Akdeniz istavritleri stoğunun üzerindeki baskıyı azaltmak. Evcilleştirme bu balıkların tek umudu olabilir. Soyu tükenmekte olan türlerin ticareti üzerine Doha, Qatar’da düzenlenen toplantının Mart ayağında, istavrit ticaretine yasak getirmeye yönelik teklifler çoğunluğun oyunu alamamış, sonuç orkinos ve istavritleri yok oluşa mahkum etmişti.

Greenpeace Akdeniz’in Lübnan ofisi geçtiğimiz hafta düzenlediği İnsan Zinciri eyleminin sonucunu aldı. Fazla beklemeye gerek kalmadı. Dün Lübnan Çevre Bakanı, Greenpeace Akdeniz ile yaptığı toplantıda haziran ayında düzenleyecekleri bir basın toplantısında Byblos’un deniz rezervi ilan edilmesi için bakanlık kararnamesi imzalayacağı üzerinde anlaştı. Hatta bu kararnamenin kanun maddesi olması için konuyu takip etmeye söz verdi. İnsan zinciri eyleminde yeni seçilen Byblos belediye başkanı, balıkçıları ve çevreci kuruluşlardan oluşan 400’den fazla kişi Byblos kıyısında toplanmış ve Byblos’un deniz rezerv sınırları içine alınması için bir insan zinciri oluşturmuştu.


Tarım Bakanlığı’nın bu yıl verdiği çok riskli bir karar sonrası, sınırsız balık avlama gücüne sahip tekneler, Ege’deki uluslararası sulara doldu. Projektörlerle avlanan tekneler, 5 bin-10 bin kasa balıkla limana dönüyor, en hazin tarafı bu balıkların tümü havyarlı yani yumurtalı! Türkiye’nin karasularında büyük teknelerle av yasağı 15 Nisan’da başlamıştı. Ancak balıkçılık konusunda Türkiye’de tek karar mercii konumundaki Tarım Bakanlığı bu yıl sürpriz bir karar aldı ve uluslararası sularda av iznini 15 Haziran’a uzattı. Ayrıca büyük gırgır teknelerine de Ege’nin uluslararası sularına çıkış izni verdi. Tarım Bakanlığı’nın uygulamasına, Çanakkaleli balıkçılardan sert tepki var.

Babakale Limanı’nda toplanan balıkçılar, bu dönemin balıkların yumurtalı dönemi olduğunu vurguladı. Balıkçılar denize kuvvetli ışık tutarak avlanan gırgırların sardalya, istavrit, lüfer, palamut, hamsi, kolyoz ve uskumru neslini yani tüm besin zincirini tehdit ettiğini söyleyerek uyardı. Ege’de avlanan gırgır tekneleri deniz dibini 150 metre derine kadar tarayan ağlarla donatılmış durumda. Gece yapılan av sırasında dibe sarkıtılan dev projektörlerle karınları havyar yüklü balıklar ışığa çekilerek adeta katledilircesine avlanıyor. Sınırsız av gücüne sahip teknelerle avlanma devam edilirse, gelecek nesiller balığı ancak belgesellerde ve kitaplarda görecek.

UNEP - BM Çevre Programı’nın "Yeşil Ekonomi Girişimi Dairesi"nin özel danışmanı Pavan Sukhdev yaptığı açıklamada, balık avının yeniden yapılanması gerektiğini, çünkü aşırı ve plansız avlanmalar sonucu 2050 yılına gelindiğinde okyanuslarda balık kalmayacağını bildirdi. Biyoçeşitlilik ve çevrebilim uzmanı Hindistanlı Pavan, "Eğer yaptığımız değişik tahminler doğru çıkarsa, 40 yıl içinde artık balığımız kalmayacak" dedi.

Greenpeace, Akdeniz’i de içeren, dünya denizlerinin yüzde 40’ında küresel bir deniz rezervleri ağının (balıkçılık, madencilik, petrol arama ve diğer tahrip edici faaliyetlere kapatılmış alanlar) kurulması için kampanya yürütüyor. Mavi yüzgeçli orkinos avcılığı, denizlerin ve balıkçılık yönetiminin nasıl bir felakete sürüklendiğinin ve türleri yokolma eşiğine getirdiğinin en belirgin örneği. Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı: “Türk hükümeti dahil olmak üzere tüm Akdeniz ülkeleri, özellikle de orkinos avcılığı yapanlar, acilen bu balıkçılığı durdurmalı ve Akdeniz'i korumak için artık eyleme geçmeli. Aksi takdirde yalnızca en değerli türlerden birini yoketmekle kalmayacaklar, aynı zamanda milyonlarca insanın geçim kaynağını da bitirecekler'' dedi. Bu canlıların yüzde 80’inin avlandığı üzerine bilimsel bir görüş birliği olması, denizlerimizin karşı karşıya olduğu kriz ve orkinosların kurtarılması için acil eylem gerekliliğinin en açık göstergesi. Eğer avlanma rakamları bu şekilde devam ederse, birkaç yıl içinde mavi yüzgeçli orkinos türü ticari olarak tamamen yokolacak. Küresel olarak orkinos gibi büyük deniz canlılarının yüzde 90’ı denizlerimizden yokoldu ve bazı bilimadamları tüm ticari balıkçılığın yüzde 80’inin birkaç on yıl içinde çökeceğini söylüyor. Greenpeace, acil bir gereklilik olarak, orkinos rezervinin iyileşmesi ve sağlıklı denizler için, stoklar iyileşme belirtisi gösterene kadar Akdeniz’de orkinos avcılığının “0” avlanma kotası ile durdurulması için çağrıda bulunuyor. Ayrıca Akdeniz de dahil deniz yönetimleri reformunu da içeren tam korumalı bir deniz rezervi ağı için talepte bulunuyor. Dökmecibaşı “Zaman ve orkinoslar tükeniyor. Hükümetlerin ve kamuoyunun denizlerimizi korumak için acilen harekete geçmesi tek çözüm. Tüketiciler orkinos almamalı ve yememeli. Hükümetler ise balıkçılık politikalarını değiştirerek kısa dönemli karlar yerine daha sağlıklı bir deniz yaşamını öncelik almalı ve deniz rezervleri oluşturmalı” dedi.

Muğla'nın Söğüt Köyü açıklarındaki 8 balık çifliğinden 7'sinin taşınırken bıraktığı atıklar denizin dibini çöplüğe çevirdi. Biyolog Nesem Öztürk, temizlik yapılmaması durumunda deniz tabanının canlılığını kaybedeceğini söyledi. Söğüt Köyü Zeytinadası Koyu'nda da balık ölümleri başladı. Balık çiftliklerinin faaliyet gösterdiği bölgede dalış yapıp görüntü çekenler bölgede çok ciddi anlamda temizlik yapılması gerektiğini gözler önüne serdi. Balık çiftliklerinin yarattığı tahribat oldukça fazla. Kirlilik sadece balıkları etkilemeyip, düşen parçalar deniz tabanındaki bitki ve hayvan yuvalarını örterek onların ölümüne de sebep oluyor. Bir başka tahribat ise ‘hayalet avcılık’ ! Atılan, düşen, bırakılan ve suyun altında kalan ağ ve misina parçaları kendi kendine avlanmaya devam ediyor. Bu nedenle çok sayıda balık yaşamını yitiriyor. Zeytinadası ve Söğüt koyları bir an önce temizlenmeli. Bu koylarda balıkçılık yasaklanmalı.

Balıkçılıkta yaşanan kısa süreli moratoryumların Avrupa’nın balık stoklarını hızlı bir şekilde tekrar doğrultacağı varsayımı yanlış. Aşırı balıkçılık iki yüzyıl öncesine dayanıyor. Geçtiğimiz gün Avrupa Birliği Ortak Balıkçılık Politikası’nı yeniden düzenlemeye çalışan bakanların İspanya’da toplanacağını söylemiştik. Bakanlar toplantıda Avrupa balık stoklarının %88’inin aşırı balıkçılık sonucu düştüğü konusunda raporları dinleyecekler. Bu oranın yarısından fazlası, şayet balıkçılık birkaç yıl içinde azaltılırsa, 1970 yılı seviyesine geri dönebilir. Tabii 40 yıl önce balık stoklarının sağlıklı olduğu inancı yanlış da olabilir. İngiltere’deki York Üniversitesi’nden Ruth Thurston önderliğindeki bir ekip, yaptıkları araştırmada 1988-2007 yılları arasında balık başına avlanma çabasının 17 kat artmış olduğunu buldu; ki bu da 1970 yılı itibariyle stokların çoktan %90 oranında azalmış olduğunu gösteriyor. Aşırı balık avcılığı belki de çok uzun süredir deniz ekosistemlerine zarar veriyor ve denizlerin sağlığına kavuşması zaman ve çaba gerektirecek. Denizlerin % 40’ını rezerv olarak ilan etmek ilk adım.

Greenpeace’in yayınladığı yeni rapora göre İspanyol balıkçı tekneleri artık Antartika ve Afrika sularına kadar açılıyor. Su ürünlerinden sorumlu bakanların İspanya’nın ana balıkçılık merkezlerinden birinde yapılacak toplantısından bir gün önce Greenpeace aktivistleri Herkül Kuleleri’ne “AB Okyanuslarımızı koru” yazan bir pankart astı. Greenpeace okyanus kampanyacısı Farah Obaidullah “Eğer Avrupa yarın okyanuslarda balık kalmasını istiyorsa bugün İspanya’nın aşırı avlanmasına dur demeli” dedi. İspanya’nın balıkçı filosu tüm Avrupa Birliği’nin avlanma kapasitesinin neredeyse dörtte birini tek başına oluşturuyor. İspanya, Avrupa’nın düşük balık stokları nedeniyle kapasitesini küçültmeye söz vermesine rağmen son yıllarda AB’ ninde desteğiyle filo kapasitesini büyüttü.

Uluslararası Balina Komisyonu (IWC), 24 yıl aradan sonra tekrar ticari balina avcılığını serbest bırakma teklifini tartışıyor. Bazı devletler verecekleri cevabı düşünürken halktan alacakları tepkiyi de yakında gözlemliyorlar. Yeni Zelanda bu teklifin karşısında dururken bir çok ülke destekliyor gibi görünüyor. Uzunca bir süre balina avcılığın yasaklanması konusunda bir çok hükümet karar birliği içindeydi. Ama bildiğiniz gibi Japonya, Norveç ve İzlanda av yasağını hep görmezden geldi. Komisyon, teklifi haziran ayında oylamaya sunacak. 1986 yılındaki balina avcılığının yasaklanması kararının verilmesi doğa için büyük bir başarı olmuştu. Bugün balinaları kurtarmanın zamanı tekrar geldi. İzleyin: avi, 8.35 Mb.

Bildiğiniz üzere Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu (TSSF) geçtiğimiz hafta Çeşmede “Zıpkınla Balık Avlama Yarışması” düzenledi. Üstelik bu amaçla ilgili federasyon Scuba merkezlerinde önce koordinatlar alıp, sonra bu bilgileri ''avcılara'' ileterek, katliamın etkinliğinin artırmak çabasında bulundu. Zıpkınla balık avlama yarışması düzenlenerek bu nadide bölgedeki son kalan deniz canlıları yok ediliyor. Kıyı koruma ve deniz rezervleri konusu acilen ele alınmazsa denizdeki canlılar spor adı altında yapılan katliama yenik düşecekler.

HAZİRAN
ODTÜ tarafından yapılan araştırmada, istilacı balıkların üremesinin engellenmesi, yerli balıkların da çoğalması için avlanma dönemleri belirlendi. Akdeniz’in balık türlerinin yumurtlama, yaşam ve beslenme alanlarının tek tek belirlendiği araştırmada, sayılarının 50 yıl içinde aşırı çoğalacağından endişe edilen istilacı balıkların üremesinin engellenmesi, yerli balıkların da çoğalması için avlanma dönemleri belirlendi. Uzmanlar, avlanma dönemlerine uyulmaması halinde yerli balık türlerinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağı uyarısında bulundu. Mersin’in Erdemli ilçesinde kurulu ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Cemal Gücü , yaptığı açıklamada: "Bilim adamları olarak, aldığımız kararlar bir şekilde bakanlıklara ulaşamıyor. Bölgedeki balıkçılıkta ciddi oranda azalmalar var. Balıkçılar da bunun farkında. Ancak durum böyle giderse bu, balıkçılığın tam olarak çökmesi anlamına gelir... (AB ile) Balıkçılıkla ilgili müzakereler kapatıldı. Yetkili kurumların acil olarak bilim insanlarının sesine kulak vermesi gerekiyor." dedi.

Neden küçük bir Japon seyahat firması Antiguan Büyükelçisi Anthony Liverpool’un otel faturasını ödüyor? Japonlar 24 yıllık ticari balina avı yasağının bitmesini umuyorlar. Antiguan Büyükelçisi Anthony Liverpool geçtiğimiz hafta okyanustaki balinaların kaderi hakkında verilecek kararda önemli bir rol oynamak için Fas’a uçtu. Ama İngiliz Sunday Times gazetesinin Liverpool’un 4,000 Avroluk konaklamasının önceden ödendiğini, yani rüşvet kabul ettiğini ortaya çıkarmasından sonra komiteye uygunluğu ve tarafsızlığı sorgulanmaya başladı. Uluslararası Balina Komisyonu ticari balina avının serbest bırakılması teklifini değerlendirecek. Yani Japonya, İzlanda ve Norveç her yıl nesilleri tehlike altında olanlar da dahil olmak üzere 1800 adet balina öldürebilecek. Geçtiğimiz hafta Japonların nakit para ve fahişelerle 6 ülkeyi balina avcılığını desteklemeleri konusunda ikna etmeye çalıştığı ortaya çıkmıştı.

Yapılan bir araştırma sonucunda, Güney Okyanusu'nda yaşayan ispermeçet balinalarının küresel ısınmayla mücadelede önemli bir ortak oldukları ortaya çıktı. Balinalar, dışkıları sayesinde her yıl 40 bin otomobilden çıkan miktara eşit karbondioksit (CO2) emisyonunu yok ediyor. Avustralyalı biyologlar, 12 bin bu tür balinanın her birinin denize her yıl dışkılama yoluyla 50 ton demir bıraktıklarını ortaya koydu. Demir, yüzeye yakın yerlerde yaşayan planktonlar tarafından yeniyor ve fotosentez yoluyla atmosferdeki CO2'yi emiyor. Dışkılamanın sonucu olarak, balinalar her yıl 400 bin ton karbonu yok ediyor. Bu, solunumla saldıkları CO2 miktarın iki katı. 200 bin ton karbondioksit, neredeyse 40 bin otomobilden çıkan emisyona eşit. Balinaların dışkıları çok etkili, çünkü sıvı formda ve deniz yüzeyine yakın yerde yayılıyorlar. Güney Okyanusu balinalarını da tehdit eden balina avcılığı bu anlamda, küresel ısınma ile mücadelede doğanın kendisinde var olan önemli bir parçayı da yok etmiş oluyor. Tabii sadece 40.000 arabayı nötralize eden balinalara güvenmek yerine araba almamak ve toplu taşıma kullanmak gerçek çözüm.

İngiliz Sunday Times gazetesinin yaptığı bir araştırma, Japonya’nın 24 yıldır, yasak olan balina avcılığının desteklenmesi için 6 ülkede çeşitli rüşvetler verdiğini ortaya çıkardı. Gizli yapılan bu araştırma, 6 ülkenin yetkililerinin Uluslararası Balina Avcılığı Komisyonu’nda (IWC) oylarını Japonya'nın isteği doğrultusunda kullanmayı planladığını gösterdi. Nakit para ve fahişelerle 6 ülkeyi balina avcılığını desteklemeleri konusunda ikna etmeye çalışan Japonya bu iddiaları yalanladı. Ancak Sunday Times, ellerindeki belgelerin olayın doğruluğunu ispatladığını yazdı. Gazete, Saint Kitts ve Nevis, Marshall Adaları, Kiribati, Grenada, Gine Cumhuriyeti ve Fildişi Sahili'nin temsilcilerinin Japonya ile rüşvet görüşmesi yaptığını belirtti. İşte bu ortamda Greenpeace Tokyo ikilisi okyanuslar ve balinalar için mücadele veren onurlu insanlar olarak adalet istiyor. Kirlenen sadece okyanuslar değil... her türlü kirlilikle mücadele eden Greenpeace eylemcilerine adalet.

Gemlik Körfezin'de, denizde geniş kahverengi şeritlerin oluşması, balıkçıları ve halkı endişelendiriyor. Gemlik Balıkçılar Derneği Başkanı Hüseyin Dalarel, yaptığı açıklamada, denizin renginde endişe verici değişiklikler meydana geldiğini söyledi. Dalarel “İlçe Tarım Müdürlüğü yetkilileri ile yaptığımız görüşmelerde renk değişimlerinin üreme döneminde olan midyelerden ve diğer canlı türlerinin çoğalmasından kaynaklanabileceğini öğrendik. Mayıs ve Haziran ayları, midyelerin üreme dönemidir. Ayrıca 'alg' denilen tek hücreli canlıların ani çoğalmasının da etkili olduğu belirtiliyor.”dedi. Türk Deniz Araştırmaları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ise denizdeki bu durumun, sudaki “fitoplankton”denilen organizmaların renk değiştirmesiyle ilgili olabileceğini belirterek, “Bu renk geçen hafta domates rengindeydi. İzmit Körfezi'nde ve Adalar açıklarında görüldü. Buna 'red tide' deniyor. Sebebi kara kökenli kirlenmedir ve bunun sonucunda denizde çözünmüş oksijen azalmasıdır” dedi.

Mavi yüzgeçli orkinoslar yok olmanın eşiğine bir adım daha yaklaşmışken, AB bu yıl ki orkinos av sezonunu zamanından önce kapattı. Greenpeace sezonun aslında hiç açılmaması gerektiği konusunda uyarmıştı. Komisyon, Fransa’nın filosunu geri çağırmadaki başarısızlığının üzerine, gırgır avcılığına son verme kararı aldı. Avrupa’daki gırgır ağlarıyla yapılan av, sürdürülebilir balıkçılığın önündeki en büyük engellerden biri. Gırgır ağı ile büyük oranlarda balık yakalanarak, 2010 için belirlenen kotaya, sezonun kapanmasına bir hafta kala ulaşıldı. Ama mavi yüzgeçli orkinos katliamı Avrupalı balıkçıların, AB dışındaki ülke bayraklarıyla devam etmesiyle durmadı. AB üyesi olmayan ülkelerin teknelerinin Akdeniz’deki orkinos avının yüzde 40’ından sorumlu olduğu tahmin ediliyor. Türkiye ve Libya gibi AB harici bayrak taşıyan teknelerin ise sezon bitiş tarihine dek avlanacağı tahmin ediliyor.
Akdeniz’i korumak ve politikacıları harekete geçirmek istiyorsanız siz de greenpeace.org/akdeniz adresinde imza kampanyasına katılabilirsiniz.

Dün “Tokyo İkilisi” olarak da anılan Greenpeace eylemcileri Junichi Sato ve Toru Suzuki için savcı 1,5 yıl hapis cezası isteminde bulundu. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi UNHRC’nin alt çalışma grubuna göre, Japon hükümeti, balina avcılığı programındaki yolsuzluğu ortaya çıkaran iki Greenpeace eylemcisinin tutuklanmasında uluslararası anlaşmalarla garanti altına alınmış olan insan haklarını ihlal etti. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi UNHRC’nin Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu WGAD’nin Aralık ayında Japon hükümetine gönderdiği bilgiye göre, bu iki eylemcinin insan hakları Japon adalet sistemince ihlal edildi. 2008 Haziran'ındaki tutuklanma süreçlerinden beri ikiyüz elli bin kişi Tokyo İkilisi'ne adalet talebiyle imza verdi. Son karar 6 Eylül’de yapılacak olan mahkemede verilecek. Tokyo İkilisi için adalet çağrımızı yineliyoruz. Okyanuslar ve balinalar için mücadele veren onurlu insanlar için adalet istiyoruz.

Dünkü haberimizde Greenpeace eylemcilerinin Aldeniz’de orkinos avını durdurmaya çalıştıkları haberini vermiştik. Dün Greenpeace Malta'nın güneyinde, uluslararası sularda başka bir eylem daha gerçekleştirdi. Greenpeace gemisi Arctic Sunrise, Tunus bayraklı bir römorkor ile kafeste, yağlandırılmak üzere çiftliğe taşınan yeni yakalanmış orkinosları serbest bırakabilmek için kafesteki ağı kesmeye çalıştı. Bu arada eylemciler kafesin çekildiği halatı kesti. Kızgın balıkçılar şişme bot ve balıkçı tekneleri ile eylemcileri uzaklaştırmaya çalıştılar.
Akdeniz’i korumak ve orkinoslar için politikacıları harekete geçirmek istiyorsanız siz de greenpeace.org/akdeniz adresine girin ve imza kampanyasına katılın.

Greenpeace’in gemileri Arctic Sunrise ve Rainbow Warrior Akdeniz’de, Malta açıklarında orkinosları kurtarmak isterken Fransız balıkçıların saldırısına uğradı. Greenpeace eylemcileri, Akdeniz’de soyu tükenmekte olan mavi yüzgeçli orkinos avcılığını durdurmak için barışçıl bir eylem yaptı. Greenpeace gemileri Rainbow Warrior ve Arctic Sunrise’dan eylemciler, şişme botlarla yeni yakalanmış olan orkinosların bulunduğu ağın bir tarafını, orkinosları serbest bırakmak için indirme girişiminde bulundular. Fransız gemisi Jean Marie Christian 6’da eylem başlar başlamaz, etraftaki orkinos av gemileri barışçıl eylemcileri durdurmak için saldırdı. Bir Greenpeace eylemcisi, balıkçıların botları yakalamak için attıkları kancalardan birinin bacağına geçmesiyle yaralandı. Yedi Greenpeace şişme botundan ikisi bıçakla kesildi ve gırgır teknelerince ezilerek batırıldı. Rainbow Warrior gemisinde halen 3 Türk eylemci bulunuyor. Gemiden seslenen Greenpeace Akdeniz, Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı “Greenpeace okyanuslarımızı ve orkinosların geleceğini korumak için bu balıkçılık operasyonlarını durdurmaya çalışıyor. Biz, politikacıların ve balıkçılıktan sorumlu teşkilatların yerine harekete geçiyoruz ve onların yapmadıklarını yapıyoruz. Orkinosların, eğer harekete geçilmezse yok olacağı konusunda Greenpeace ile beraber pekçok kurum ve bilim insanı yıllardır sürekli uyarıda bulundu” dedi ve sordu “Biz bilimin ışığında hareket ediyoruz. Politikacılar neyin?”
Greenpeace orkinos avcılığını durdurulması için bir internet kampanyası başlattı. Siz de Akdeniz korunsun ve politikacılar harekete geçsin diyorsanız greenpeace.org/akdeniz adresine girin ve bize katılın.

Balinaları Kurtarın! Dün 200 kişi “Balinaları Kurtarın” mesajı ile bu ay sonunda toplanacak olan (IWC) Uluslararası Balina Komisyonu’nda balina avcılarının değil balinaların korunmasında hükümete destek vermek amacıyla eyleme katıldı. Greenpeace Yeni Zelanda Okyanus Kampanya Sorumlusu Karli Thomas, 53,000 kişinin imzaladığı dilekçenin Yeni Zelanda hükümetine balina avı hakkında açık bir mesaj gönderdiğini belirtti. Komisyon türü tehlikede olan Güney Okyanus Balinası’nın avlanmasını da içeren ticari balina avcılığını meşrulaştırma teklifini hayata geçirmeyi düşünüyor. Dünya Hayvanları Koruma Derneği’nden Bridget Vercoe şunları ekledi: Bu teklif komisyonun günümüz değerleriyle ne kadar ters düştüğünün göstergesidir. Patlayıcılı zıpkınlar ile yüksek bilinç düzeyine sahip hayvanların iç organlarının patlatılaral öldürülmesi tamamen insanlık dışı bir eylemdir. Ticari balina avı zalim, tarihin utanç sayfalarına yazılmış ve gereksizdir ve 21. Yüzyılda yeri yoktur. Dünyadaki ölmüş balina avcılığı endüstrisi diriltmek için yapılan bu öneri, genel olarak hayvanların refahı ve korunması konusunda geriye doğru dev bir adım olur.

Bildiğiniz gibi Greenpeace’in bayrak gemisi Rainbow Warrior Akdeniz'in ortasında açık denizde. Ama şu ana dek mavi yüzgeçli orkinoslar henüz oralara uğramamış. Av tekneleri, römorkörler ve destek gemileri de orada. Bir Fransız donanma gemisi de balıkçılığı denetlemek/korumak için denizde. Ama orkinoslar değil. Belki de su henüz yeterince ısınmamıştır. Belki de balıkçılar yanlış yere bakıyorlar. Ya da orkinoslar gelmekte geciktiler. Ama herkes için hepsinden kötüsü orkinosların bitmiş olabileceği gerçeği. Yıllardır bilim insanlarının ve çevrecilerin uyarılarını dinleyen olmadı. Ama gerçek şu ki, bir canlıyı geri dönüşü olmayan bir sınıra gelene dek avlamaya devam edersek, bir noktada tamamen kaybederiz. Endüstriyel balıkçılık filoları ile, besin zincirini altüst ederek ve canlıların dengesini bozarak ekosistemi tümüyle değiştiriyoruz. Bu genellikle aşırı avlanılmış bir canlıyı tekrar kendine getirebilme çabalarının daha da zorlaşması ile sonuçlanır. Örneğin, denizden çok fazla sayıda balığın avlanması denizanalarının veya kabukluların artmasına neden olur. Bunlar ise balık yumurtalarını ve yavrularını yiyerek balık stoklarının yenilenmesini durdurur. Akdeniz'de mavi yüzgeçli orkinos için gırgır avcılığı sadece 15 Haziran'a dek sürecek, ondan sonra sezon kapanıyor. Sezonun böylesine kısaltılmasının nedeni ise bugüne dek aşırı avlanma kapasitesi ile son derece azalmış olan stokların avlanması. Son yıllarda işte bu yüzden orkinos gırgır avcılığı yılın 11 ayında yapılırken, bu yıl 1 aya indirilmek zorunda kalındı. Aynı şekilde av filolarındaki tekne sayısı da dramatik bir şekilde azaltıldı. Yalnızca bizler değil, hükümetlerin eyleme geçmesi ve bir an önce bu acımasız avı durdurup, yumurtlama alanlarını koruma altına alarak denizlerin çobanı orkinoslara bir nefes alma olanağı tanımaları. Artık bekleme zamanı değil, kurtarma zamanı...

TEMMUZ
Düzce'deki Karaca Deresi'nde bir süre önce sebebi belirsiz şekilde meydana gelen balık ölümlerine suya karışmış yüksek miktardaki madeni ve makine yağlarının neden olduğu bildirildi. Karaca Deresi'nin bir bölümündeki toplu balık ölümleri görülmesi üzerine harekete geçen İl Tarım Müdürlüğü ekiplerinin Ankara Veterinerlik Enstitüsü Araştırma Laboratuvarı'na gönderdiği numunelerde yüksek miktarda madeni ve makine yağına rastlandı. İl Tarım Müdürü Ayhan Ünal, söz konusu numunelere ait analiz sonuçlarına göre bölgede inceleme yapılacağını belirterek, suya karışan atıkların kaynağını tespit etmek için çalışma başlatacaklarını kaydetti. Ünal, bir süre önce Akcakoca Çivi Deresi'nde meydana gelen balık ölümlerinin nedeninin de araştırıldığını sözlerine ekledi.

Greenpeace Japonya, süpermarket raflarından kaldırılması amacıyla su ürünlerinden oluşan bir kırmızı liste hazırladı. Liste aşırı avlanan türler ya da sorumsuz balıkçılık yöntemleri kullanılarak avlanan deniz ürünleri türlerinden oluşuyor. Greenpeace, bu balık türlerini pazarlayanların satışlarını durdurmaları, alıcıların da bu ürünleri tercih etmemeleri çağrısında bulunuyor. Kırmızı listenin Japonca sürümünde şu anda tüketilen 5 farklı tipide olan 15 ton balığı türüde bulunmakta. Orkinos olarak bilinen balık türünün dünya tüketiminin ortalama yüzde 25'i Japonya tarafından tüketilmekte, bir diğer soyu yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan mavi yüzgeçli orkinosun da %45i yine bu ülkede tüketiliyor. Kırmızı listede Atlantik somonu, orkinos, Grönland halibut, maymunbalığı, kırlangıç balığı ve köpekbalığı bulunuyor. Kırmızı liste daha önce İngiltere, ABD, Avusturya, Hollanda, Almanya, İsveç, Norveç, Danimarka, Kanada, İspanya, Portekiz, Yeni Zelanda, İngiltere, İtalya, Avustralya ve Yeni Zelanda da yayınlandı. ABD, Kanada ve İspanya dahil olmak üzere birçok ülkede alıcılar, bazı mağazaları bu balık türlerini sattıkları için boykot etmekteler.
Japonların, ‘suşinin ayrılmaz parçası’ dedikleri mavi yüzgeçli orkinos, en fazla tehdit altında kalan balık türü. Çeşitli restoranlar, (ünlü suşi restoranı Nobu da dahil olmak üzere) halen bu balığı satmaya devam ediyor.

Greenpeace, Japonya'daki balina avcılığına karşı çıkan iki eylemcisine destek olmak amacıyla İsviçre Alplerinde bir eylem gerçekleştirdi. Onsekiz ay hapsi istenen iki eylemcisinin adil yargılanmasına çağrıda bulunma amacıyla, Japon turistlerin yoğun bulunduğu bir bölgede şişme bir balina havalandırdı ve afişler astı. Davalı iki Greenpeace eylemcisi 2008 yılında Japonya’daki bir balina eti yolsuzluk skandalını ortaya çıkarmış ve balinaların bilimsel amaçlı avlandığı savını çürütmüştü. Mahkeme kararını Eylül ayında açıklayacak.

EYLÜL
Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Kırcağız köyü'nde bulunan Sarıçay'da toplu balık ölümleri görülmeye başlandı. Milas İlçe Tarım Müdürlüğü yetkilileri bölgeye giderek inceleme yaptı. Milas Kaymakamı Bahattin Atçı, balık ölümlerinin nedeninin belirlenmesi için Tarım İlçe Müdürlüğü yetkililerinin Sarıçay'dan ve ölü balıklardan numuneler aldıklarını belirterek ''Sonuçlarda balık ölümlerinin nedenini tespit edebilirsek bu doğrultuda da idari ve adli soruşturmalarımıza yön vereceğiz. Konunun yakından takipçisi olacağız'' diye konuştu. Toplu balık ölümleri sadece Milas’da görülmüyor. Şu sıralar Balıkesir’in Kepsut ilçesi Simav Çayı’nda da aynı durum söz konusu ve orada da bu sorunun sebebi araştırılıyor. Kepsutlular, kaçak balık avlayanlara binlerce lira para cezası kesilirken, çayı kirletenler hakkında hiçbir işlem yapılmamasına anlam veremediklerini de belirtiyorlar. Yine çok yakın zamanda Hatay-Dörtyol’da, Sakarya-Akgöl’de, Sivas-Kızılırmak’da, ABD Mississippi nehrinde çok sayıda balık ölümü görülmüştü. Son kalan sularımızı da kirletmeye devam ediyoruz.

Sığacık, Orkinos Çiftliğine hayır diyecek. Sığacık Körfezi’nde kurulması planlanan orkinos yetiştirme tesisini protesto etmek için vatandaşlar, 25-26 Eylül tarihleri arasında Seferihisar Sığacık’ta olacak. Eylemin ardından Türkiye’nin Cittaslow (Sakin şehir) Birliği üyesi ilk kenti olan Seferihisar’da, yine ülkenin ilk ‘Cittaslow Festivali’ gerçekleştirilecek. Sığacık Körfezi’ne kurulacak orkinos çiftliğinin körfezdeki ekolojik yaşamın ve çeşitliliğin uzun vadede yok olmasına neden olacağını belirten Seferihisar Belediyesi Strateji Geliştirme Müdürlüğü’nden Biyolog Aslı Menekşe Odabaş, Cittaslow Festivali öncesinde yapılacak eylemle balık çiftliklerine hayır mesajını verileceğini söyledi. Eylemin 25 Eylül 2010 Cumartesi saat 11.00’de Sığacık Balıkçı Barınağından kalkacak teknelerle gerçekleştirileceğini aktaran Odabaş, bunun yanı sıra Sürdürülebilir Yaşam Kollektifi'nin de desteğiyle sürdürülebilir yaşam temalı film gösterimleri yapılacağını belirtti. Eylem sonrasındaki festival ise Sakin Şehir felsefesinin yaygınlaştırılmasına yönelik gelenekselleştirilmesi hedeflenen bir kültür sanat faaliyeti olarak niteleniyor. Seferihisar’da balık çiftliklerinin kurulması kararına karşı 21 Ağustos’ta Leman Dergisi Bisiklet Topluluğu Seferihisar’da sessiz eylem yapmış, Cihan Ünal, Çağan Irmak ve Ali Özgentürk de eyleme katılmıştı. Aynı tarihlerde gazeteci Can Dündar konuyu köşesinde işlemiş, Leman çizerlerinden Tuncay Akgün de, köşesi Bezgin Bekir’de ‘Seferihisarıma dokunma’ temalı karikatürü ile ‘sakin şehir’e destek vermişti.

Sığacık Akkum Sahili’nde düzenlenecek Starboard Windsurf Funboard Türkiye Şampiyonası için İzmir’in Seferihisar ilçesine gelen milli sörfçü Çağla Kubat, Sığacık Körfezi’nde orkinos çiftliği yerine su sporları merkezi kurulması gerektiğine işaret etti. Greenpeace'in Sığacık Körfezi’nin ‘deniz rezervi alanı’ olarak acilen koruma altına alınarak, orkinos çiftliği ya da herhangi başka bir çiftlik kurulmaması taleplerini destekler şekilde, dünyada denizlerin su sporlarına uygun hale getirilmeye çalışıldığını anlatan Kubat "Bizse elimizde olanların değerini bilemiyoruz. Burası orkinos çiftliği için değil, su sporları için uygun. Hiçbir sporcu gelip, pislenmiş bir denizde spor yapmak istemez. Burada orkinos çiftliği kurulacağına, su sporları merkezlerinin yapılması uygun olur." dedi.

Balina avcılığı yolsuzluğunu ortaya çıkarmak için eylem yapan iki Greenpeace eylemcisi, 3 yıl ertelenen, 1 yıl hapis cezası aldı. Mahkeme kararının haksızlığına vurgu yapmak için Greenpeace eylemcileri Türkiye’de Japonya Büyükelçiliği önünde “aktivizm suç değildir” pankartları ile eylem yaptı. Greenpeace, Japonya'nın Güney Okyanusu'nda sürdürdüğü balina avcılığı programındaki büyük yolsuzluğu ortaya çıkaran iki Greenpeace eylemcisine verilen, ağır ve adil olmayan kararı kınadı. Hapis cezası alan Toru Suzuki ve Junichi Sato’nun fotoğraflarını taşıyan eylemciler, büyükelçiliğin kapısına üzerinde adaletin terazisinin olduğu siyah kumaşlar astılar. Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası sorumlusu Banu Dökmecibaşı, “Bu karar kamu yararına yapılan bireysel barışçıl eylem yapma hakkının ihlalidir” dedi. Sato ve Suzuki, “Biz hükümetin balina avcılığı programı gerçeğini ortaya çıkardığımız için ceza alırken, kamu parasını amacı dışında harcayanlar özgürce dolaşıyor” dedi.

Japon haber ajansı Kyodo’da yayımlanan bir araştırma, ülkede toplam 29 bin okul kantininden 5 bininin, Nisan 2009 - Mart 2010 tarihleri arasında öğrencilere balina eti verdiğini ortaya çıkardı. Araştırmaya göre, 60’lı ve 70’li yıllarda okul kantinlerinde yoğun olarak tüketilen balina eti, arz ve talebin azalmasıyla ve balina avcılığına getirilen uluslararası moratoryum sonucu yemek listelerinden çıkarılmıştı. Kyodo, Japonya’nın balina avını artırdığı bir dönemde, balina etinin yeniden okul kantinlerinde öğrencilere verildigini duyurdu. Uluslararası moratoryum sadece ticari amaçlı balina avını yasaklıyor. Japonya’nın, balinaları avlamak için bilimsel nedenler öne sürdüğü, bu çerçevede bir araştırma enstitüsünün balina avını yönettiği ve avlanan balinanın etini belediyeler yoluyla okul kantinlerine pazar fiyatının üçte birine sattığı belirtildi. Haberde, balina etinin okul kantinlerinin yanı sıra balıkçılara ve restoranlara da satıldığı kaydedildi. Bu arada 2008 yılında balina eti yolsuzluğunu ortaya çıkaran iki Greenpeace eylemcisi tutuklanmış ve haksız yere hapse atılmıştı. Süren dava'nin sonucunda Japon hükümetinin yaptığı balina avcılığını koruyan politik bir kararla, eylemcilere 3 yıl ertelenmiş 1 yıl hapis cezası verildi. Greenpeace eylemcileri Junichi ve Toru Japonya’daki bir balina eti yolsuzluk skandalını ortaya çıkarmış ve balinaların bilimsel amaçlı avlandığı savını çürütmüştü. Aktivism suç değildir diyor, bu politik kararı kınıyorum. Eylemcilere madalya verilmesi gerekirken suçlu bulmak Japon hukuk sisteminin ciddi bir reforma ihtiyaç duyduğunun göstergesi.

Amerikalı, Kanadalı ve Avustralyalı bir grup hayvan hakları savunucusunun, dün Japonya'nın yunus balığı avına son vermesini istemesinin ardından, bugün Taiji Koyu'nda yunus avı yapılmadı. Taiji belediyesinden bir yetkili, Associated Press ajansına yunus avı yapılmadığı yönünde açıklamada bulundu ancak bundan sonra av yapılıp yapılmayacağı konusunda bir bilgi vermedi. Yunus katliamını konu alan, 2010 Belgesel Oscarı'nın sahibi "Koy" (The Cove) filminin yönetmeni Richard O'Barry, Amerikan Büyükelçiliği yetkililerine, Obama'ya verilmek üzere, yunus balığı avının durdurulmasını isteyen ve 150 ülkeden 1,5 milyon kişinin imzaladığı dilekçe iletmişti. Her yıl, Taiji kasabası açıklarında Japon balıkçılar ortalama 2 bin yunus balığı avlıyor. Yakalanan yunuslardan bir bölümü gösteri merkezlerine satılıyor, diğer bölümü ise eti yenmek üzere öldürülüyor.

Endüstriyel balık avcılığı için avlanma sezonu bu hafta başladı. Sağlıklı bir deniz yaşamı ve zengin balık stokları, ancak sürdürülebillir balıkçılık anlayışıyla mümkün. Greenpeace, yarın da denizlerimizde balık istiyorsak, bugün hemen deniz rezervleri oluşturulmasının ve güçlü bir balıkçılık yönetiminin aciliyetine dikkat çekiyor. 2010 av sezonu için 15 Nisan'da av yasağı başlatıldı ama bir yandan da gırgır ve trol teknelerine uluslararası sularda 15 Haziran'a dek avlanmasına izin verildi. Yani av yasağı süresi fazla kısaltıldı, hem yumurtlama dönemindeki ve hem de henüz yavru balıkların avlanılmasına neden oldu. Stokların iyileşebilmesi ve Türkiye'deki balıkçılığın geleceği için yerine getirilmesi gereken şartlar: Av yasağı döneminin doğru belirlenmesi, gerçek anlamda denetlenmesi, aşırı ve yanlış avlanmanın önlenmesi, pazarda yavru balık satışının önüne geçilmesi ve mutlaka geleneksel kıyı balıkçılığının öncelikle teşvik edilmesi. Greenpeace, dünya denizlerindeki tahribatın durması ve orkinos gibi nesli tehlike altındaki balık türlerinin korunması için, tüm tahrip edici faaliyetlere kapatılmış ve tam koruma altında bir deniz rezervleri ağının oluşturulması için çağrıda bulunuyor.

Genetiği değiştirilmiş Somonlar yüzünden Atlantik Somonu tehlike altında. ABD’de, Federal Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), ilk defa gıda zincirine genetik olarak değiştirilmiş bir hayvanın girmesine izin vermeyi düşünüyor. Genetik olarak değiştirilmiş ve “frankeştayn balık” olarak bilinen bu somon, doğal benzerlerine göre iki kat hızlı büyüyor. Eğer yaban hayata bir şekilde kaçarsa, ekosistemi tahrip eder ve doğal olarak varolan Atlantik somonun soyunun tükenmesine sebep olabilir. Frankeştayn balık aynı zamanda insan sağlığı konusunda potansiyel riskler barındırıyor ve bu riskler sadece onu yiyenlere yönelik değil. Önemli kaygılardan biri, bu balığın üretimi sırasında çok fazla oranda antibiyotik kullanılması. Bu kadar fazla miktarda antibiyotik kullanılmasının ilaca dayanıklı bakteri ve virüslerin hızla artmasına yol açabilecek olması biliminsanlarını korkutuyor. Bu ayın sonunda bir FDA Komitesi frankenştayn balığı ve halkın görüşlerini tartışmak için toplanacak.

Köpekbalığı türlerinden yüzde 30’unun yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu, yüzde 47’sinin ise geleceğinin meçhul olduğunu belirten biliminsanları, köpekbalığının yok olmasının, hassas olan okyanusların ekosisteminin dengesini bozacağı yönünde uyarıda bulundu. Biliminsanları ayrıca, köpekbalıklarının yok olmasının, mercan kayaklıklarındaki hayatın da yok olmasına yol açacağı konusunda uyarıda bulunuyorlar. Köpekbalığı avı için sınır bulunmadığını anlatan Pew Vakfı’ndan Matt Rand, köpekbalıklarının mutlaka korunma altına alınması ve uluslararası düzeyde köpekbalığı avcılığına kota konulmasının gerektiğinin altını çizdi.

EKİM
Kocaeli'nin Başiskele İlçesi sahilindeki yeni Balık Hali'nde, Tarım İl Müdürlüğü ekiplerinin yaptığı denetimlerde, standartlardan çok küçük ve avlanması yasak boyutlarda olduğu belirlenen 50 kasa istavrit ve tekir balığına el konuldu. Ekipler, bu balıkların avlanmasının ve satılmasının yasak olduğunu, insan sağlığına da zararlı olabileceği belirtilerek, Su Ürünleri Yasası'ndaki ölçülere uymayan balıklara el koydu. Toptancılara ve bunları yakalayan tekne sahiplerine de para cezası uygulandı. Tarım İl Müdürlüğü ekipleri, istavritte en az 12 santim, tekirde ise en az 10 santim olması gereken ve bu ölçülerin çok altında yakalandığı anlaşılan 50 kasa balığı, Hal Müdürlüğü yetkililerine teslim etti. Greenpeace, en değerli besin kaynaklarından biri olan balığın yakın bir gelecekte sofralardan eksileceğine dikkat çekiyor ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın yasadışı avcılıkla ilgili yönetim ve kontrol mekanizmalarını ciddi biçimde artırmasını ve bir an önce önemli türlerin yumurtlama ve gelişme alanlarının koruma altına alınmasını talep ediyor. Unutmayalım ki “küçük balık yoksa, büyük balık da yok”

Şanlıurfa'da, tarihi Balıklıgöl yakınlarındaki Gümrük Hanı'ndan geçen ve gölle bağlantılı kanallarda toplu balık ölümleri yaşandı. Esnafın durumu bildirmesi üzerine olay yerine giden belediye ekipleri, sudan numune alarak, konuyla ilgili araştırma başlattı. Harran Üniversitesi Bozova Meslek Yüksekokulu Çevre Kirlenmesi ve Kontrolü Programı Başkanı Ömer Sait Kılıç, Gümrük Hanı'nda yapılan incelemelere göre zehirlenmeden şüphelenildiğini ancak kesin sonucun yapılacak analiz sonucunda ortaya çıkacağını söyledi.

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA), balık ve kabukluların tüketim riski oluşturmadığını gösteren testlerin ardından yeniden avcılığa açılan bölümün, Alabama ve Florida eyaletleri kıyıları açığında 17 bin 800 kilometrekarelik bir alanı kapsadığını, bu kararla federal suların toplam yüzde 30'luk bölümünün yeniden avcılığa açıldığını belirtti. Deepwater Horizon petrol platformu, 20 Nisandaki bir patlamayla batmış, 11 çalışan yaşamını yitirmişti. O günden sonra Meksika Körfezi'ne 4 milyon varilden fazla ham petrol akmasının ardından BP, deniz dibi seviyesindeki kuyunun ağzına bir kapak koyarak ve ardından kuyuyu çimentoyla doldurarak, 15 Temmuzda sızıntıyı durdurmayı başarmıştı. Ancak Çevre felaketin yıllarca sürecek, son olarak Manta’ların yaşamlarının tehlike altında olduğu ortaya çıktı.
KASIM
Müthiş bir ekosistemin ve milyonlarca insanın geçim kaynağının devamlılığı, bu konuda göstereceğimiz duyarlılığa bağlı. Bir balığın boyunun kaç santim olduğunun ne kadar önemli bir ayrıntı olabileceğini pek düşünenimiz olmamıştır. Ama bazen boyut önemli olabilir; hele konu müthiş bir ekosistemin ve milyonlarca insanın geçim kaynağının devamlılığını korumak ise... Yarın hala denizlerimizde ve sofralarımızda lüfer, hamsi, palamut, sardalya, tekir ve diğer balık türlerini görmek istiyorsak kaç santim bilmek zorundayız. Aşırı avlanma, yasadışı avlanma, tahrip edici avlanma yöntemleri (dip trolü, akıntı ağları, devasa gırgır tekneleri gibi), kirlilik, iklim değişikliği, kıyısal tahribat gibi diğer tehditler ile birleşince bu tablo neredeyse önüne geçilemez boyutlara geldi. Gitgide azalan stoklar ve özellikle de üreme çağındaki balıkların azalması, pazardaki yavru balık miktarının hızla artmasına neden oluyor. Greenpeace de 2007 yılında Atlas dergisinin de katkısı ile 'Küçük Balık Yoksa Büyük Balık da Yok' kampanyası başlatmıştı. Bir kez bile yumurtlama şansı olmadan avlanan yavru balıkların satışının denetlemeler ile durdurulması için tüketici bilgilendirilmeye çalışılan bu kampanyaya devam ediyor. Greenpeace, Türkiye'de acilen bazı kurumların yapısal olarak yenilenmesi, geliştirilmesi ve belki de yeni bir bakanlığa ihtiyaç duyulduğuna işaret ediyor. Vatandaşlar olarak hepimizin yapması gereken en önemli şey, bu konuyla ilgili yapıcı adımların atılmasını sağlamak için baskı yapmak ve bilinçli satın alma yoluyla doğru bilinç yaratmak. Buna 'yavru balık' almayarak ve tüketmeyerek başlayabiliriz.

2020 yılına kadar dünya topraklarının yüzde 17'sinin ve okyanusların yüzde 10'unun koruma altına alınması hedefleniyor. Balıkçılığa kota getirilecek ve türü tükenen balıkların avlanması yasaklanacak. Verimli tarım arazilerinin kaybedilmesi önlenecek. Bakalım Cancun’da gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Zirvesinde güçlü kararlar alınacak mı? İklim konusunda gerekli adımlar atılmazsa o zaman biyolojik çeşitliliğin korunması da mümkün olmaz.
İstanbul’da bir balık halinin açılışına katılan Tarım Bakanı Mehdi Eker’e Greenpeace tarafından, ‘seninki kaç santim’ cetveli verildi. “Seninki kaç cm?” yazılı tişörtüyle Bakan Eker’in karşısına çıkarak balık boyları cetveli veren Greenpeace eylemcisi, yavru balıkların avlanmasının ve satışının durdurulmasını istedi. Greenpeace, Türkiye’de yasadışı avcılığın durdurulması için etkin bir kontrol mekanizmasının hayata geçirilmesinin, ayrıca deniz yaşamının korunmasını da içeren sürdürülebilir balıkçılık politikasının oluşturulması şart olduğunu söylüyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yayınladığı su ürünleri sirkülerinde pek çok ticari türün avlanma boyları gerçek üreme boylarına kıyasla son derece küçük. Örneğin, Bakanlığın sirkülerine göre lüferin avlanma boyu 14 cm olarak gösterilmekteyken, gerçekte bu balığın üreme boyu en az 20 ila 25 cm. Bunun sonucu olarak balık stokları azaldıkça pazarda daha fazla yavru balık görülmekte ve aslında deniz kaynaklarının ve balıkçılığın da sonu yaklaşmaktadır. Greenpeace bu döngüde rolü olan herkesi; Bakanlığı, balıkçıları, balık hallerini, pazarları ve müşterileri yavru balık avlamamaya ve almamaya çağırıyor. Greenpeace, herkesi, www.kacsantim.org sitesinde bakanlığı harekete geçmeye çağırmaya bekliyor.

Uluslararası Atlantik Orkinoslarını Koruma Örgütü toplantısı, yani orkinos avına uygulanan kotaların da belirlendiği ve ilgili 48 ülkenin katılımıyla düzenlenen uluslararası toplantı, Greenpeace örgütünün protestosuna hedef oldu. Paris'teki toplantının düzenlendiği otele dev bir pankart asan Greenpeace üyeleri, bazı ülkelerin, mavi yüzgeçli orkinos türüne uygulanan kotaların arttırılması önerisine karşı çıktı. Greenpeace Fransa sorumlusu Francois Cartier, basına yaptığı açıklamada, AB Komisyonu'nun kotanın 6 bin tonda kalmasını 10 gün önce önerdiğini hatırlatarak, bazı ülkelerinin bunun arttırılmasında ısrarcı olmasını eleştirdi. Denizlerdeki mavi yüzgeçli orkinosun 1957 yılından bu yana yüzde 75 azaldığını belirten yetkililer, bu balık türünün tamamen yok olmasından endişe ediyor. Greenpeace, Akdeniz ülkelerinin balıkçı filoları tarafından yürütülen korsan orkinos avının, yasal kotaların çok üzerine çıktığını belirterek, kotaların arttırılması önerilerine sert tepki gösteriyor.
Avrupa Birliği’nin (AB) balıkçılık politikası doğaseverlerin tepkisiyle karşılaştı. Hedefte bu kez balıkçıların kotalarını aşmamak için çöpe attığı balıklar var. Kuzey Denizi balıkçılarının her yıl yakaladıkları balıkların yarısından fazlasını çöpe attıklarını belirten kampanyacılar bunu kronik bir yiyecek israfı olduğu söylüyor ve topladıkları 25 bine yakın imza ile AB’nin Ortak Su Ürünleri Politikası’nın reformunda atık konusunu ön plana çıkarmayı hedefliyor. Her yıl bir milyona yakın ölü balığın çöpe atıldığını savunan kampanya temsilcileri, bu balıkların büyük çoğunluğunun küçük veya farklı türlere ait oldukları için yakaladıkları teknelerde yok edildiğini, böylece teknelerin kotalarının dışına çıkmamış sayıldığını söylüyor. Ünlü şef ve kampanya katılımcısı Hugh Fearnley-Whittingstall bu korkunç israfı öğrendikten sonra bunun yasaklanması için imza kampanyası başlattı. İki gün içerisinde 24 bin kişinin attığı imzalar, kampanya dahilinde Avrupa Birliği Su Ürünleri Komiseri Maria Damanaki’ye gönderilecek mektupta yer alacak.
Yavru balıkların korunması için benzer bir kampanyada şu anda Türkiye’de yürütülüyor. http://www.kacsantim.org adresinden sizde yavru balıkların korunması için imza atabilir, balık için alış veriş yaparken yasal balıkların olması gereken asgari boyutunu öğrenebilirsiniz.

‘Atlantik Orkinoslarını Koruma Komisyonu’, 17-27 Kasım tarihleri arasında Paris’te toplanıyor. Mavi yüzgeçli orkinosların aşırı avlandığını ve hem Akdeniz’de hem de Doğu Atlantik’te azalmakta olduğunu belirten Greenpeace Fransa, türün korunmasından önce ticari balıkçılık çıkarlarını ön plana alan Fransa Hükümetine tepkili. Greenpeace eylemcileri, Atlantik’teki mavi yüzgeçli orkinosların tükenmesine dikkat çekmek için Fransa Tarım ve Balıkçılık Bakanlığının ana girişini, üzerinde “Kurtar Beni” notu taşıyan bir otomobilin üzerine yerleştirdikleri dev bir orkinos balığı maketi ile engelledi. Bakanlığa giren insanlar, başka kapıları kullanmak zorunda kaldı. Japonya ve diğer Asya Ülkeleri, Mart Ayında, mavi yüzgeçli orkinosların uluslar arası ticaretine etkili bir şekilde yasaklar koyacak olan BM’nin ‘tehlike altındaki tür’ duyurusunu engellemişlerdi.

Greenpeace, vatandaşları doğru balık alımına yönlendiriyor. Greenpeace Akdeniz, 2007’de de hazırladığı balık boyları cetveli ile vatandaşı yasal boylar konusunda uyararak, avlanırken bunlara bile uyulmadığını anlatmıştı. Greenpeace şimdi, denizlerde balık stokları hızla tükenirken, bir kez bile yumurtlayamamış balıkların, yani yavru balıkların avlanması ve satılmasının acilen durdurulması için yaptığı çağrıyı yineliyor. Greenpeace gönüllüleri, Beşiktaş Balık Pazarı’nda, balıkçılara ve vatandaşlara dağıttıkları balık boyları cetvelleri ile, herkesi bu kampanyaya katılmaya davet etti. Greenpeace Akdeniz Denizler Kampanyası Sorumlusu Banu Dökmecibaşı, “Yetişkin bir balık, her yumurtlamada binlerce yavru verir, oysa ona en az bir kez bu şansı vermeden avlarsak soyu tehlikeye girer. Bu da tüm stokların yakın zamanda tükenmesine neden olacaktır, yani yavru balık avlanmaya ve satılmaya devam edilirse yakın zamanda denizlerimizde balık kalmayacak.” dedi. Greenpeace, vatandaşları, www.kacsantim.org sitesinde önerilen balık boyları ile doğru balık satın alma konusunda yönlendiriyor. Unutmayalım ki “küçük balık yoksa, büyük balık da yok”

ARALIK
Greenpeace Akdeniz'in "Seninki kaç santim" kampanyası yılbaşında da devam ediyor. Şu anda 179.000 den fazla imza atıldı bile. Yavru Balık yoksa, büyük balık da yok diyorsanız, çocuklar için yiyecek balık bulmak istiyorsanız; lüfer, kalkan, palamuda hasret kalmak istemiyorsanız
http://www.kacsantim.org/ adresine gidip siz de imzanızı atın arkadaşlarıniza imza attırın yeni yıla 200.000 imza ile girilsin. Herkesi http://www.kacsantim.org/ adresine bekliyoruz.

Karadeniz'deki büyük balıklar yok oluyor. Ukrayna Güney Denizler Biyoloji Enstitüsü Genel Müdür Yardımcısı Yuri Tokarev, Karadeniz'de sadece 3 çeşit ticari balık türü kaldığını ve önlem alınmaması halinde, Karadeniz'deki büyük balıkların tamamıyla yok olma tehlikesi yaşadığını söyledi. Karadeniz'de eskiden Mersin balığı, lüfer ve kefal bulunduğunu da kaydeden Tokarev, "Şimdi ise Karadeniz uskumrusu bile yok. Karadeniz'deki balık stokunun yüzde 90'ını hamsi ve çaça türü küçük balıklar oluşturmakta" dedi. Siz de balık stoklarının kurtarılmasını desteklemek için kacsantim.org adresinden imza kampanyasına katılabilirsiniz.

Hükümetler Honolulu'da, Batı ve Merkez Pasifik Balıkçılar Komisyonunda (WCPFC), Pasifik ton balığı stoklarının geleceğine karar vermek için toplandı. Bu arada Greenpeace, Alman, Avusturyalı ve Avustralyalı perakende satıcıların, Pasifik kümeleme araçları (FAD) kullanılmadan yakalanan ton balıklarının konservelerini satma kararını alkışladı. FAD destekli gırgırlarda sadece hedeflenen ton balığı yakalanmıyor. Küçük ton balıkları, köpekbalıkları, kaplumbağalar ve diğer hayvanlar da ağa takılıyorlar ki bu da, deniz yaşamını yok ediyor. Greenpeace birçok perakende satıcıyla görüşme halinde ve bunların yakın gelecekte FAD kullanılmış ürünleri satmamaları bekleniyor. Greenpeace’den Sari Tolvanen, “Perakende satıcıların düzgün yakalanmış sürdürülebilir ton balığı satmaları gerekiyor ve burada Honolulu’da Pasifik ton balığı stoklarını kurtarmak için harekete geçilmezse yapılan tahrip edici balıkçılık ton balığını yer yüzünden silecek” diyor.

Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) Koleji öğrencileri, denizlerin geleceğini tehlikeye atan yavru balık avı ve satışının durdurulmasını istedi. Greenpeace gönüllüleri ile birlikte Beşiktaş'taki balık pazarına gelen öğrenciler, tezgahtaki balıkların boyunu ''balık cetvelleri'' ile ölçtü. Ölçüm sırasında bazı balıkların boylarının standartların altında olduğu belirlendi. Etkinlik sırasında konuşan öğrencilerden Doğa Soysal, küçük balıkların avlandığı takdirde büyümeden ve yumurta bırakmadan yok olacağını ifade etti. Soysal, balıkçıların bu konuda daha özenli olması gerektiğini söyledi. Öğrencilerden Teoman Taner de amaçlarının balıkçıların dikkatini çekerek, yavru balıkların avlanmasının önlenmesi olduğunu ifade etti. Öğrenciler yavru balık avı ve satışının durdurulmasını talep etti.
Greenpeace’in başlattığı ve her geçen gün daha da güçlenen bu kampanya hakkında www.kacsantim.org sitesinden bilgi edinebilir, sitede yer alan sanal eyleme katılıp, Tarım Bakanlığı’ndan yavru balık satışını engellemesini ve yasal balık boylarını düzenlemesini isteyebilirsiniz.

Sınıflandıran: Banu Koç

Hiç yorum yok: