30 Nisan 2012 Pazartesi

Esaslı İnsanlara Açılan Dava Esastan Bozuldu! Şimdi Bozulan Çevreyi Esahtan Koruma Vakti!


YALOVALI ÇEVRECİLERE AÇILAN KAMU DAVASI DÜŞTÜ

Yalovalı çevrecilere açılan 3 davadan birisi olan ve Yalova’da görülen kamu davasında hazırlanan termik santral karşıtı bir video yüzünden 5 kişinin kamu haklarından mahrum bırakılmaları talebiyle yargılanmaları sona erdi. Davanın usul yönünden yasaya aykırı açıldığı anlaşıldığından 'durdurulmasına' karar verildi.

Yalova Çevre Platformu YAÇEP gönüllüleri tarafından 2010 yılında hazırlanan 'Termik Santralsiz Yalova' videosunun santrali yapan şirketin hisselerine değer kaybettirdiği iddiasıyla Yalova Cumhuriyet Savcılığı tarafından açılan dava, bugün görülen 2.celsede düştü. Ben de soruyorum çevreye zarar veren şirketin hisselerinin düşmesi kadar doğal birşey olabilir mi? Hisse değerleri artıyorsa o zaman dava açmak gerekiyor, kamu mekanizmaları çevreyi koruyamıyor diye...

SPK’DAN GELEN CEVAP BELİRLEYİCİ OLDU

Yalova 1.Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi Kemal Aydın, Sermaye Piyasası Kurumu SPK’dan gelen bilgiler doğrultusunda usul eksikliğinden davanın durdurulmasına karar verdi. SPK’dan gelen yazıda, ancak kurul tarafından böyle bir başvuru yapılması durumunda savcılığın dava açabileceği, aksi durumda açılan kamu davasının dayanaksız olduğuna yer verildi. Mahkeme durduruldu ve dosyanın savcılığa iadesine, itiraz yolu açık olmak üzere karar verildi.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Çernobil Halk Mahkemesi Kitabı Çeviren: Umur Gürsoy


Çernobil Halk Mahkemesi
Çeviren: Umur Gürsoy



26 yıl önce, düşman, 26 Nisan 1986 Cuma gece yarısından sonra Ukrayna’nın Kiev
kentindeki 30 bin nüfuslu Pripyat kasabası yakınlarındaki Çernobil Atom santralinin 4
numaralı reaktörünü patlattı; bir-iki saat içinde Pripyat’ı ve hızla bütün Ukrayna, Belarus ve
Rusya’yı işgal etti. Daha sonra Doğu Avrupa’ya ve 4 Mayıs gece yarısı Türkiye’ye havadan
saldırdı ve 5-6 Mayıs 1986’da, yağan yağmurla birlikte özellikle Marmara ve Edirne çevresini
ardından Batı ve Doğu Karadeniz’i karadan-havadan işgal etti.

Bu kez düşman, işgal biçimi ve süresi daha önce görülmemiş biçimdeydi. İşgalden, en
fazla çocuklar, ama en çok da işgalden 0-6 yıl önce doğanlarla, 0-6 yıl sonra doğacaklar
etkilendi. Çünkü işgalci, çocukların derilerine ve akciğerlerine ve anneleri onlara hamile
iken tükettikleri “ota, süte, ete/umuda, hürriyete”; açık havada yetişen tüm besinlere, süt
ürünlerine ve çaya yıllarca radyasyon yağdırdı. Çocukların kemik iliklerini, tiroid bezlerini
ve işgal ettikleri tüm ülkelerin erkekliğini ve kadınlığını yıllarca radyasyon bombardımanına
tuttu, hâlâ tutuyor. Ve şimdi bu çocuklar 20-32 yaşında ve işgalin hâlâ sürdüğünü bilmedikleri için düşmanın karargâhını Akkuyu’ya ve Sinop’a kurmasını isteyenleri iktidara getiriyorlar.

Ey Çernobil gençliği! Ve sizlerin atom bombası denemeleri kuşağı anne ve babalarınız!

Bu kitap, sağlığınızı, çevrenizi ve insan haklarınızı rehin alanların ve sizi radyasyon tutsağı
yapanların geçmişte size yaptıklarını ve bundan sonra yapacaklarını görmenizi, bilmenizi,
anlamanızı ve onları vicdanlarınızda yargılamayı amaçlamaktadır.


Yeşil Ekonomi Kitabı Ed. Ahmet Atıl Aşıcı, Ümit Şahin


Yeşil Ekonomi
Editörler. Ahmet Atıl Aşıcı – Ümit Şahin



Yetmişlerin başında “Büyümenin Sınırları” raporu yayınlandı. Rapor basit bir soruya cevap arıyordu: Büyüme ya da kalkınma daha ne kadar sürdürülebilir?

Raporun bu basit ama önemli soruya verdiği cevaplar, geride kalan 40 yılda birer kehanet gibi gerçekleşmeye başladı. Ancak görmeyen gözlere, duymayan kulaklara bu kehanetler hala ulaşamıyor. Neyse ki kendini yarınlardan sorumlu tutan insanlar hâlâ var!

Yeşil ekonomi, bir ekolojik sıçrama öngörüyor. Dünyanın biyolojik kapasitesi, insanların büyüme arzularını karşılamıyor. Bugün her insan gelişmiş Batı ülkeleri kadar tüketseydi 3 dünyaya daha ihtiyacımız olurdu. Bu tüketim toplumu hala sürdürülebilir mi?

Sorular bitmiyor: Yeşil ekonomi bir çıkış yolu mu? Yoksa yeni bir ütopya mı? Kapitalizmi yeşile boyamak mı? Yoksa kapitalizmden çıkış için gereken ekonomik dönüşümün başlangıcı mı? İhtiyaçlarımızın ne kadarı gerçek? Mutluluk ekonomisi mümkün mü?

İTÜ’de öğretim üyesi olan iktisatçı Ahmet Atıl Aşıcı’nın ve yeşil düşünce alanında önde gelen düşünürlerden biri sayılan Fransız iktisatçı Alain Lipietz’in yazıları yeşil ekonomi ve yeşil yeni düzenin teorik ve tarihsel arka planını ele alırken, Avrupa Yeşilleri’nin yeşil ekonomi üzerine hazırladığı yazılar somut, uygulanabilir ve reformcu politik önerilerin içerdiği olanakları gösteriyor.
Önsöz:YükselSelek
Sunuş: Ümit Şahin
www.yeniinsanyayinevi.com

Haftanın çevre haberleri (16-20 Nisan)


  
Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü Dr. Uygar Özesmi ve Greenpeace Gönüllüleri ile Açık Radyo işbirliği içinde hafta içi her gün yayınlanan Gezegenin Geleceği programından Gülçin Şahin tarafından derlenmiştir.

GDO’lu ürünler etiketlenecek açıklaması
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilmiş ürünleri vatandaşın bileceğini söyleyerek etiketleme konusuna yeşil ışık yaktı.  Et, süt, yumurta, peynir gibi hayvansal ürünlerin GDO’lu yemle beslenmiş hayvanlardan elde edilmesi halinde etiket koşulu getirilecek. Greenpeace bir süredir yürüttüğü “yemezler” adlı GDO karşıtı kampanyası ile ithalatı gerçekleştirilmiş GDO’lu yemlere dair, bu yemlerle beslenmiş hayvanlardan elde edilen ürünlerin etiketlenerek halkın tercih hakkının korunmasını talep ediyordu.

Nükleer madde kaçakçılığı
Ankara’da ele geçen sezyum-137 skandalından sonra bu sefer Avusturya’da nükleer madde kaçakçısı Türkiye vatandaşları yakalandı. Polisin nükleer maddeyi alacak kişiler kılığına girmesinden sonra başlatılan operasyonda aralarında Türkiye vatandaşlarının bulunduğu 7 kişilik grup yakalandı. Radyoaktif maddeler için bir milyon Euro’nun üzerinde para istendi. Nükleer endüstrinin ne kadar tehlikeli ve riskler içeren bir alan olduğu bir kez daha gözler önüne serildi.

Polonya’da GDO yasağı               
Monsanto’nun genetiği değiştirilmiş MON810 adıyla tescilli mısır polenlerinin zaten azalan arı nüfusu üzerinde yıkıcı bir etki yaptığını belirlediklerini belirten Polonya Tarım Bakanı Marek Sawicki yaptığı açıklamada, “Hem insan sağlığını hem de arı nüfusunu tehdit eden GDO’lu ürünler üzerinde tam ve kalıcı bir yasak başlatacağız” dedi. AB dönem başkanı Danimarka’nın orta yol önerisinin 7 Avrupa Birliği ülkesinde reddedilmesi üzerine ülkesinde Monsanto’yu istemediğini açıklayan Fransa ve Macaristan gibi ülkelere Polonya da katılmış oldu. Polonya’nın tehlikeli bulup yasakladığı Monsanto’nun MON810 mısırının Türkiye’ye yem amaçlı girişine ise izin veriliyor.

AB rüzgara yöneliyorAvrupa Rüzgar Enerjisi Birliği  (EWEA) yayımladığı raporda Avrupa Birliği’nin elektrik enerjisinin yarısını 2050 yılından sonra rüzgar enerjisi ile karşılayabileceğini bildirdi.  Rapora göre, bugün rüzgar enerjisi toplam enerjinin %5,3’ünü karşılıyor, 2020 yılında ise bu rakamın %18,4 olması bekleniyor.

Microsoft ‘Bulutumu temizle’
Greenpeace eylemcileri 18 Nisan’da İstanbul’da Microsoft binası önünde gerçekleştirdikleri eylemle, yazılım şirketini kirli enerjiler yerine yenilenebilir enerji kullanmaya çağırdı. Üzerinde ‘Microsoft bulutun ne kadar temiz?’ yazılı pankart açan eylemciler, şirketler tarafından kullanıma sunulan bulut bilişim sistemlerine talebin artmasının kömür ve nükleer gibi kirli enerjilerin kullanımını da artırdığına dikkat çekti. Eylemden bir gün önce Greenpeace Uluslararası’nın yayımladığı rapor bulut bilişim sistemleri çerçevesinde kendi işletmelerini kuran en büyük şirketlerden üçü olan Amazon, Apple ve Microsoft’un elektriğini kömür ve nükleer gibi kirli enerjilerden sağladığını ortaya koyuyordu. Rapora ulaşmak için:http://www.greenpeace.org/turkey/tr/press/reports/bulutunuz-ne-kadar-temiz/

Akdeniz Havzası risk grubunda
13 Nisan’da İstanbul’da düzenlenen Türkiye İklim İşbirliği Fırsatlar, Faydalar ve Zorluklar' konulu seminerde konuşma yapan Avrupa Komisyonu İklim Komisyoneri Connie Hedegard ”İklim değişikliği, bütün dünyada sürdürülebilir kalkınma çabalarını engelleyebilir. Özellikle de Akdeniz havzasında bunu yapabilir, çünkü buradaki ülkeler en yüksek risk grubuna giriyor. Sıcak yazlar Türkiye’de daha da fazla tanık olacağınız bir olay olacak. Bilim de bize ‘Artık vakit daralıyor, daha yeşil bir büyümeyi gelecek için mutlaka sağlamalıyız diyor’” dedi.

Meksika Körfezi’ndeki felaketin etkileriMeksika Körfezi’nde BP’ye ait petrol kuyusunda 2010’da yaşanan sızıntının doğada yarattığı uzun vadeli tahribatın sonuçları gözlenmeye başladı. Bölgedeki balıkçıların ağlarına gözü olmayan balıklar, kıskaçları olmayan yengeçler ve göz çukurları bile bulunmayan karidesler takılıyor. Louisiana Devlet Üniversitesi Oşinografi ve Kıyı Bilimleri’nden Dr. Jim Cowan, El Cezire’ye yaptığı açıklamada, “Balıkçılar hayatları boyunca böyle bir şey görmediklerini söylüyorlar. Ben de 20 yıldır bu deniz canlıları üzerinde çalışıyorum. 30 bin civarında balık ve karides inceledim. Ama ben de böyle bir şeyi ilk kez görüyorum” dedi.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Geçen haftanın çevre haberleri (2-6 Nisan)


Uygar Özesmi tarafından sunulan ve Greenpeace Gönüllüleri ile Açık Radyo işbirliği içinde hafta içi her gün yayınlanan Gezegenin Geleceği programından Gülçin Şahin tarafından derlenmiştir. 

Sumatra orangutanlarının nesli tükeniyorNesli tehlike altındaki Sumatra Orangutanları Endonezya’daki yangınlar tekrar alevlendiği için ölüyorlar.  Sadece 200 bireyden ibaret kalan nüfuslarının üçte biri çoktan yok olmuş olabilir – kalanlar ise çok büyük tehlikede. Doğa korumacıların yaptığı uyarıya göre Endonezya ormanlarında baş gösteren yangınlar Orangutanlar için büyük tehlike.

Üzüm üreticileri de pestisitler konusunda uyardı Üzüm Üreticileri Sendikası (ÜZÜM-SEN) Genel Başkanı Adnan Çobanoğlu, tarımsal üretimde kimyasal ilaç kalıntıları ile mücadelede geç kalınmamasını istedi.  Greenpeace tarafından hazırlanan raporda, bir çok ülke ile birlikte Türkiye'nin de kimyasal ilaç kalıntıları konusunda risk grubunda göründüğünü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın acilen şu önlemleri alması gerektiği söylendi: "Bağcılık Araştırma Enstitüleri’ne sahip çıkıp sayısı çoğaltılmalı, ARGE yatırımları da artırılmalı. Toprağı, suyu ve canlıların yaşamını riske atan kimyasal ilaçların kullanımını yasaklanmalı. Tarımsal üretimde kimyasal ilaçlara karşı alternatifler araştırılmalı, alternatif zirai mücadele teknikleri geliştirilmeli. Bu alternatif zirai mücadele tekniklerini kullanan üreticilere de teşvik primleri vermeli. Erken hasadın önüne geçecek önlemler alınmalı. Kısacası yoğun kimyasalın kullanıldığı endüstriyel tarım yerine, bilgi ve bilgelik gerektiren geleneksel köylü tarımına geçilmeli"

Dünya saati
Dünya Saati’ne Türkiye’den katılan on binlerce insan, kampanyayı destekleyen “yıldızların” Dünya Saati için hazırladıkları sürprize tanık olmak içinwww.wwf.org.tr/dunyasaati adresinde buluştu ve pek çok ünlü insanın “yıldızın” sürprizlerine tanık oldu. WWF’in bu yıl altıncısını gerçekleştirdiği Dünya Saati, gezegenimizin karşı karşıya olduğu çevre sorunlarına dikkat çekmeyi amaçlarken, ulaştığı herkesi çözümün bir parçası olmaya davet ediyor. Türkiye’den 30 şehir ve belediye, 360’ın üzerinde kurum ve 20 bini aşkın insan gezegenimize olan bağlılıklarını göstermek için ışıklarını kapattı.

BP felaketi hala etkiliyor
İki yıl önce BP Deepwater Horizon’un sebep olduğu, Kuzey Amerika’da şu ana kadar meydana gelmiş en büyük petrol sızıntısı felaketi sonrasında o bölgeye yakın yaşayan yunuslar üzerine yapılan yeni bir araştırma, sızıntının deniz memelerini olumsuz etkileyen sağlık sorunlarına yol açtığını ortaya koydu. Ulusal Okyanus ve Atmosfer Merkezi’nin hazırladığı raporda, incelenen 32 yunusun düşük kiloda olduğu, anemi, ciğer ve karaciğer hastalıklarına tutuldukları; yarısından fazlasının, memelilerin stresle baş etmek, bağışıklık sistemlerini desteklemek üzere gereksinim duyduğu hormonlardan yoksun olduğu ortaya kondu.

Ankara’da nükleer protestosu
Akkuyu’da yapılması planlanan nükleer santral projesine ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Ankara’da düzenlenen Kapsam ve Özel Format Belirleme Toplantısı Toplantı nükleer karşıtları tarafından protesto edildi. Toplantının yapıldığı İller Bankası Macunköy Sosyal tesisleri önünde basın açıklaması yapan grup, toplantının meşruiyetinin olmadığını söyledi. Protestocular arasında Greenpeace, Nükleer Karşıtı Platform, Elektrik Mühendisleri Odası, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı ve Denizli Milletvekili İlhan Cihaner bulunuyordu. Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Cenk Levi, “Bu toplantının şu an yapılıyor olması yasalara aykırı. Çünkü bu toplantının yapılabilmesi için, önce halkın katılımı toplantısının yapılması gerekir. Oysa 29 Mart’ta düzenlenen halkın katılımı toplantısı, protestolar nedeniyle başlamadan bitmesine rağmen, kayıtlara ‘yapıldı’ olarak geçti. Bu da halkın tepkilerinin ve görüşlerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını gösteriyor.” dedi.

Yeni Zelanda’nın en büyük deniz felaketi
5 Ekim 2011’de Yeni Zelanda açıklarında mercan kayalıklarına çarpan 47.230 tonluk Rena adlı gemiden bugüne kadar 400 ton yakıt denize aktı. Binlerce deniz kuşu telef oldu ve 60 millik bir kıyı şeridi petrole bulandı. Ülkenin şimdiye kadar başına gelen en kötü deniz felaketiydi bu. Geminin sahibi olan Yunanlı şirket Costamare, en yüksek ceza olan 300.000 sterlin ve tehlikenin devam ettiği her bir gün için 5000 sterlin ödemeye mahkum edildi. Geminin Filipinli birinci ve ikinci kaptanları, gemiyi dikkatsizce kumanda ettiklerini, belgeleri bilerek yok ettiklerini itiraf ettiler. Kaptanların 7 yıla kadar ceza almaları bekleniyor.

Japonya yüzünü güneşe dönüyor
Japon, SB Enerji şirketi Hokkaido adasında 200.000 kilowat kapasiteli bir güneş enerjisi elektrik santrali kurmayı planlıyor. İletişim şirketi Softbank, santralın 340.000 kilowata kadar elektrik üretebileceğini söyledi. Bu da 100.000 evin elektrik ihtiyacına denk. Kurulacak olan panellerin kaplayacağı alan 480 hektar. Fukişima’daki nükleer felaketten beri Japonya enerjiyi tasarruflu kullanmak zorunda. 54 reaktörden 53’ü devre dışı. Bu yüzden alternatif enerji yöntemlerine ağırlık verilmiş durumda. Japonya’nın 33 idari bölgesinin hepsine güneş enerjisi elektrik santralleri kurulması planlanıyor.

4 Nisan 2012 Çarşamba

Üç Ekoloji - Ekolojik Yaşam - Tavsiye Olunur




Üç Ekoloji 9 : Gönüllü Sadelik, Ekolojik Yaşam

Ekolojik yaşam deneyiminin farklı boyutlarıyla tartışılmasının, mümkün olduğunu kanıtlama çabasından daha zor olduğunu kabul etmek gerek. Ekolojik yaşam ana başlığının altında ele alabileceğimiz organik üretim, ekolojik tarım, permakültür, kent tarımı, balkon bahçeciliği, geçiş kasabaları, vejetaryenlik, ekoköyler, kır komünleri vb. mevcut endüstriyel sistemin kirli havasının içinden sıyrılarak o kadar temiz bir koku yayıyorlar ki, bu denemelerin ve örneklerin politik anlamı üzerinde düşünmek ve tartışmak kolay olmayabiliyor. Meseleye yepyeni bir perspektifle yaklaşan, yani ekolojik yaşamın mümkün olabilmesi geçirmemiz gereken ilk zihinsel dönüşümü gönüllü sadelik kavramı çerçevesinde tartışan ilk yazı başya olmak üzere,  dosya yazılarının tartışmaya başlamak için bir deneme olduğu söylenebilir.
Ekolojik yaşam bir ütopya da olsa, bir zorunluluk da, eleştirel bir yaklaşımı hak ediyor. Aslında bunu her şeyden önce ekolojik yaşam deneyimlerini başlatanlar, öncülük yapanlar ve  hayatlarını adayanlar hak ediyor.

Sayfa Sayısı: 128
ISBN: 9786055895266