8 Aralık 2009 Salı

İklim için Yaşam Orucu


Gece yarısı başlayacaktım ama dayanamadım 2 saat önce başladım… neden bilmiyorum… yemek istemedim… artan bir derin sıkıntı ve tepki var içimde. Nasıl olur da lider dediğimiz bu insanlar milyonlarca aç insanı düşünmez ve insanlığın çekeceği acılara kayıtsız kalabilirler? Nasıl olur da belli bir medeniyete ulaşmış olmamız gereken bu çağda hâlâ buna izin verebiliriz? Üstelik gerekli önlemleri almazsak sadece insanlık büyük acılar çekmekle kalmayacak, çökerken yanında bir sürü eşsiz canlıyı da beraberinde götürecek… yani bize Kopenhag’a kadar sunulan bir çöküş ve ölüm senaryosu. İklim orucu ise yaşam ve kurtuluşa dair. Yemeyi 2 hafta boyunca red ederek umuyorum durumun ne kadar ciddi olduğunu, vicdani olarak içinde bulunduğum büyük ağırlığı anlatabilirim. Bir de bu eylemle artık kelimelerin tükendiği, toplumun gidişatının anlaşılmaz olduğu noktada gerçeği ortaya koyma ihtiyacı var derinlerde… Bu tepki başarıya ulaşmayabilir ama bu tepkiyi koymamış olmayı sindiremiyorum… en iyisi sindirmemek! Türkiye’de yüzlerce insanın dayanışma içinde iklim ve yaşam için günlük oruç tutmaya başlamış olması ise ne kadar cesaret verici… evet bu konu bu kadar önemli.

Kopenhag’da ise bu korkunç senaryodan kurtuluşa doğru bakalım adım atılabilecek mi? Bu önem anlaşılacak mı? 3000 sivil toplum kuruluşunun katılması, 5000 medya mensubunun varlığı ve 30.000 ile 100.000 arasında eylemcinin gösteriler yapacağını düşünürsek bunun artık anlaşılması gerek herhalde…
Sabah erkenden heyecanla kalktım ve hemen telefon çalmaya başladı. Arkası arkasına Kopenhag’ı ve iklim orucunu anlattım televizyon ve gazetelere, hatta internet sayfalarına. Açık Radyo için bu arada yaptığım Gezegenin Geleceği programını da, zor da olsa yetiştirdim.
Oruca benimle katılan Ananth ile beraber kayıt olmak üzere Kopenhag İklim Zirvesi’nin yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Taraflar Konferansı’nın gerçekleştiği Bella Center’a doğru yola çıktık… Aman tanrım o ne kuyruktu… Üç buçuk saat sırada bekledikten sonra sonunda kayıt olup girebildik, neyse Kopenhag’ın soğuğu açlığımı bastırdı…
Kayıttan sonra dayanışma içinde olduğumuz İklim Adaleti Orucu’nun toplantısına katıldık. Gençler 33 gündür oruçtalar. Biraz yorgun ve süzgün ama mutlu göründüler gözüme… yine de onlar için endişe etmekten alamıyorum kendimi. On dört gün oruç tutacağım dediğimde arkadaşlarım ve ailem çok endişelendi, ben de bu gençler için endişeleniyorum ve onlar da Dünya’daki bütün açlar için… yarın basın toplantısı yapacaklar, ben de katılıp, en azından orada olarak onlara destek olup onları izleyeceğim. Şu an hissettiğim annelik babalık duygusuna yakın bir duygu…
Toplantı biterken “Günün Fosili Ödülleri” seromonisi başladı. Geleneksel olarak hergün İklim Eylem Ağı (CAN) tarafından konferansta gelişmelere ot tıkayan ülkelere verilen bir ödül. En düşük ödülün açıklanması ile başlayan seromonide Suudi Arabistana “şerefsizlik” ödülü layık görüldü… iklim değişikliğini sorgulayan yersiz yorumlarından dolayı. Üçüncülük ödülü ise 2020’ye kadar Güney Afrika’dan bile küçük 1990 seviyesine göre % 3 açıkladığı ve bunu direttiği için Kanada’nın oldu. İkincilik ödülünü ise Finlandiya, İsveç ve Avusturya ormansızlaştırmayı arttıracak önerileri için aldı. En son olarak Deniz Kızı kostümü giymiş bir eylemci zarftan birinciyi çıkardı… Yuhalama sesleri eşliğinde birinciliği yeterli hedefleri ortaya koymayan bütün gelişmiş ülkeler paylaştı!

Fosil ödüllerinin verilmesinden sonra gerçekleşen ödül töreni





Geç vakitte apartmana yorgun argın gelip bu satırları size yazarken, içimde yine o isyan dalgaları belirdi… Amerika Birleşik Devletleri bugün Papua Yeni Gine’de sıvı doğal gaz yatırımı için Exxon’un başında olduğu bir konsorsiyuma 3 milyar dolarlık yardım yapmış! Gelişmekte olan ülkelere para yok, ama doğal gaza var. Halbuki bütün dünyada fosil yakıtlara yapılan teşviklerin toplamı yılda 57 milyar dolar. Bu gezegeni yaşanmaz kılacak bu tehlikeli teşvikler çevrilip teşvik olarak yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine verilebilir.
Böylece iklim orucunun birinci günü bitti, yarın yine mücadelemize dönmek üzere…
Dr. Uygar Özesmi