19 Mart 2010 Cuma

Cinnet geciren Dunya

Her sabah büyük bir sıkıntıyla okula, işe, içtimaya mı kalkıyorsunuz?
Her sabah kravatlarınızı, üniformalarınızı, iş elbiselerinizi giyip, traş olup, süslenip
otobüs duraklarına, metrolara koşmaktan, servis beklemekten bunaldınız mı?
"Yasak!" levhalarını görmekten sıkıldınız mı?
Kredi kartı borçlarınızı nasıl ödeyeceğinizi mi düşünüyorsunuz?
Ay sonunu nasıl getireceğinizi mi kafanızı meşgul ediyor?
Betona, asfata ayak basmaktan bıktınız mı?
Pencereyi açtığınızda siren sesleri kulağınızı ve ciğerlerinizi mi taciz ediyor?
Gerzek patronların, müdürlerin, yöneticilerin emirlerinden gına mı geldi?
"Bu dünya bir sınav yeri" sözünü sırtınıza yük edip LGS, ÖSS, KPSS, KPDS, ÜDS, ALES'lerle
harf kodlamak canınızdan mı bezdirdi?
Televizyonlarda, gazetelerde, radyolarda yalancı, sahtekar politikacıların yüzlerini, seslerini, resimlerini görmek midenizi mi bulandırıyor?
Modernlik, çağdaşlık, ilericilik tanımlarının dünyayı yaşanmaz hale getirdiğini mi düşünüyorsunuz?
Reklamcıların sizi aptal yerine koyup en insani, hayati değerlerinizi paraya dönüştürmeleri sizi çileden mi çıkarıyor?

Sizce artık cinnettin zamanı gelmedi mi?

CinnetModern:
http://www.cinnetmodern.blogspot.com
CinnetSineması:
http://www.cinnetsineması.blogspot.com
CM Reklambozum:
http://www.reklambozum.blogspot.com
CM Facebook:
http://www.facebook.com/CinnetModern

Why did we not achieve our aim to stop the loss of biodiversity?

Dr. Stig Johansson, Vice-Chair WCPA (Pan-Europe) says:

"Here are some reasons discussed at the EU conference on protected areas beyond 2010 in Madrid in late January this year.

1. Natural Capital

Biodiversity and climate change is closely linked to our way of life, the way we use resources, and to our ecological footprint. The EU has initiated a process to look at development beyond GDP and has set a target to provide indicators, which measure progress in delivering social, economic and environmental goals. The value and changes in biodiversity and ecosystem services must be incorporated in revised standard national accounting systems, and be integrated into national development indicators that will have to complement GDP as our “only” measure of progress and development. We also need to be able to communicate this to ordinary people.

2. From Sites to Systems

Our focus generally tends to be on individual protected areas. The rapid changes in land use, and especially the challenge of climate change, force us to look beyond the sites to the network of protected areas, and in fact even to the green infrastructure, beyond our protected areas. The establishment of the Natura 2000 network, covering 17% of the European Union under a common legal regime, is a unique global achievement, and a powerful, potential foundation for looking at issues in a system wide manner. Now we need management from this broader angle. PAs are core life zones for biodiversity but without a broader matrix, a green infrastructure, it will be difficult to meet especially the climate change challenges. Green infrastructure must become equally important as traditional development infrastructure in society and for human well-being.

3. From Representation to Ecological Functionality

Our traditional focus has been on representation – species and habitats. Climate change will force us to focus on natures’ resilience to change, and the adaptation to the pressures on species and habitats. While these of course still are the crucial elements of biodiversity, we need to view protected areas more from the point of view of the ecological, social and economic functions and services that they deliver to our societies. Conservation of biodiversity must move beyond the species and habitats to consider the ecosystem services they provide, with the aim to maintain and restore their functions, resilience, and the connectivity in nature."

What we don't ever mention is that human existence on the planet has reached such levels that whatever we do we cannot save unless we change our social and economic structure dramatically, we do need a green revolution it seems more and more to me...

Did you ever have some pants that you wore for years... after a while they get so thin, however you patch it rips around or somewhere else... you are only left with one option, although they are the most comfy pants you ever had, you go and buy yourself new trousers...

uygar

22 Ocak 2010 Cuma

Türkiye’nin ilk “Yeşil İş ve Yaşam” dergisi EKOIQ yayınlandı

BZD tarafından iki ayda bir yayınlanacak olan dergi, ekoloji ve ekonomi arasında köprü kurmayı ve “Yeşil Dönüşümün” Türkiye’de kök salmasını hedefliyor.
Dergi iş dünyasından sivil toplum kuruluşlarına, bilim insanlarından çocuklara kadar herkesin bir parçası olması gerektiği bu değişimin Türkiye’deki iletişim araçlarından biri olmayı amaçlıyor.

Kapsamlı bir Kopenhag Dosyası’nın yer aldığı dergide önde gelen şirket ve banka yöneticileriyle ve ünlü oyuncu Mehmet Ali Alabora’yla yapılan röportajlar ile Coşkun Aral’ın objektifinden fotoğraflar da yer alıyor.

Büyük kitap zincirlerinde satışa sunulan dergi, ayrıca internet üzerinden www.idefix.com ve www.kitapyurdu.com adreslerinden de satın alınabiliyor.

Abonelik için: +90 0216 412 72 1
www.ekoiq.com

EKOIQ’nun Ocak-Şubat sayısı içeriği:

Çölden gelen temiz enerji: DESERTEC
Sahra Çölünden gelen temiz enerjinin, Avrupa'nın enerji ihtiyacını karşılaması mümkün mü?

Çevreyi kurtar; kendini de: Yeşil İşyerleri
Yöneticiler hem çevreyi kurtarıp hem de tasarruf edebilir mi? Araştırmacı Leigh Stringer bunun mümkün olduğunu gösteriyor.

En iyi 10 yeşil Start-up
Uzun ömürlü piller, endüstriyel origami, karbon filtreleri, külden tuğlalar...

Mehmet Ali Alabora: "Umut Lanettir"
"Bize asıl gereken sorumluluk" diyen Mehmet Ali Alabora ekliyor: "Dürüst olalım: Dolayı değil kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz."

Londra ve Amsterdam'ın yeşil mucizeleri: BedZED ve GWL-Terrein
İki küçük banliyö kenti, çevre dostu bir yaşamın nasıl olacağını cümle âleme göstermeyi biliyorlar.

Dosya: Kopenhag ve Sonrası?
Kopenhag Meksika Zirvesine mi taşındı? Fiyasko mu, mütevazı bir başlangıç mı? AB politikaları çöktü mü? Amerika "gerçekçi” mi? Tuvalu, dünyanın yeni çevre lideri mi? Obama hayal kırıklığı mı yarattı?
Semra Cerit Mazlum; James Hansen; Jayati Ghosh, Uygar Özesmi; Haluk Özdalga; REC, Greenpeace, WWF, TÜSİAD’ın görüşleri…

Şirketler yeşil bilgileri nasıl toplayabilir?
"Yeşilden Altına" kitabının yazarı Andrew Winston, ucuz ve kolay yoldan yeşil bilgi edinmenin püf noktalarını anlatıyor.

Günışığı, küresel ısınmaya karşı!
Danimarka orijinli Velux, doğal aydınlatma ve günışığının, küresel ısınmayı önlemede çok işe yarayacağını öne sürüyor.

Hibrid arabalar onun fikri: Amory Lovins
"Doğal kapitalizm" tezini ortaya atan isim olarak da bilinen Amory Lovins, negawatt devrimimin de mucitlerinden biri.

Evinizde ekolojik bir merkez var: Mutfak
Buzdolabının alt bölmesindeki buzlar nasıl enerji tasarrufu sağlar? Etiketler nasıl okunur?

Henkel ve Sürdürebilirlik
Eylül 2009 Dow Jones Sürdürülebilirlik Endeksinde yer alan Henkel'in Türkiye Başkanı Erdem Koçak, "Bu bir halkla ilişkiler projesi değil" diyor.

Son eko müteahhit: Brad Pitt
EKOIQ yazarlarından Edip Emil Öymen, Brad Pitt'in nasıl eko müteahhit olduğunu ve güneşi hapsetmenin yollarını yazdı.

Yavaş Şehirler Hareketi: Cittaslow
Dünyada 120'nin üstünde kentin katıldığı Yavaş Şehirler Hareketinin ilkeleri ne? Peki, Seferihisar Cittaslow olmayı nasıl başardı?

WWF-Türkiye'nin yeni başkanı Tolga Baştak: Destekçilerimizi artıracağız.
Dünyanın en büyük çevre STK'larından biri olan WWF'nin Türkiye ayağını oluşturan Doğal Hayatı Koruma Vakfı, 2010'da hangi projelere hız verecek?

Yeşil Yakalılar dünyayı kurtaracak mı?
Beyaz, mavi ve altın derken, son olarak Yeşil Yakalılar sahneye çıktı.

2050 Yılı: Şehirler çökecek mi?
Yoksa çocuklarımız yeşil kentlerde mi yaşayacak? BM Danışmanlarından Don Hinrichsen iki farklı vizyonu ortaya koyuyor.

Faturalar yüzde 30 düşebilir!
Hollanda orijinli enerji verimliliği firmalarından Ecofys'nin Türkiye Müdürü Haluk Sayar, "Sanıldığının aksine, enerji verimliliği ısı yalıtımından ibaret değildir" diyor.

Doğa kente nasıl geri döner? Yeşil Çatılarla!
Evinizin çatısının kiremitle değil, yemyeşil çimenlerle kaplı olabileceğini biliyor musunuz?

2009 Model Yeşil Konseptler
Elektrik üreten sallanan sandalyeler, filtreli su mataraları, el kol hareketleriyle şarj olan piller ve daha neler neler...

Kanatlar dönünce!
Türkiye'nin ilk rüzgâr santrallerine imza atan Demirer Holding'in Başkanı Önder Demirer, "Termik santralleri bedava verseler almam" diyor.

Tek hamleyle, kaç faydalı iş yapılır?
Lokman Hekim Vakfı
Atık kâğıt ve eski otomobil lastiklerinden sağlanan gelirlerle, imkânı olmayanlara sağlık hizmeti veren Lokman Hekim Vakfı, sosyal sorumluluğun dönüştürücü etkisini gösteriyor.

Sürdürülebilirliğin finansmanı:
Eko-Kredi
Hibrid araba mı alacaksınız? Evinizi mi yalıtacaksınız? Yoksa yenilenebilir enerjiye mi yatırım yapacaksınız? O halde Şekerbank'ın Eko- Kredi uygulamasıyla tanışmanın tam zamanı...

Yakın Plan Coşkun Aral'ın objektifinden
Haberler Soğuk deve kervanları ve diğerleri
Kültür Farmville ve "nowhereisland"
Kitap "Yeşilden Altına" ve "Our Choice"


17 Ocak 2010 Pazar

Atil hicbirsey kalmasin!

Koc Bilgi Grubunun yuruttugu bir proje kapsaminda www.yesilbilgi.org adli bir site ve sitenin bir haber bulteni var! Son derece yesil gorunumlu ancak mainstream bir cevrecilik anlayisinda giden bir site ustelik STK ortaklari arasinda TURCEK - ki ben yonetim kurulundayim, Bugday Dernegi, TURMEPA, TEMA ve WWF (DHKV) var. Guzel gibi ancak esasinda uzmanliktan uzak veya bu uzmanligi elde etmek icin yeterince ugras verilmemis. Derinlikten uzak... mesela su haberi utanmadan gecebiliyorlar... Sular atil kalmadi! Bu sitenin okurlari icin neden sacma ve tuyleri diken diken eden bir haber oldugunu yazmayacagim. Belki yorumlarda siz yazarsiniz yanliz olmadigimi anlarim... platforma yazdim ironik bir yorum ancak yayinlanir mi bilmyorum - sasirmayin tabii ki moderatorlu bizim siteler gibi degil... bizde trollere karsi bile musamaha var.

Gercekten samimi olsalar... kucucuk bir marka ile Bugday'la anlasir onlarin bultenini dagitirlar, cok daha iyi derlenmis, cok daha zengin ve icerigi saglam bir bulten mesela.

TSKB'nin bu acidan biraz daha samimi oldugu soylenebilir. Bir sitelerine bakabilirsiniz isterseniz. Cevreciyiz.... biraz daha kaliteli ve daha cok BİLGİ iceriyor.

Su siralar elestirel bir bakis acisiyla saniyorum gunluk hayatimizdaki yanlislari paylasma hissi icindeyim, bakalim nereye gidecek.

Esenlikler, uygar ozesmi

13 Ocak 2010 Çarşamba

Basim agriyor, kaslarim tutuldu, kel oldum ha bir de kanser olmusum.

Hurriyet'te cikan bir haberde

Bu donemin basbakani Erdogan demis ki:

"Dış politikamız dost kazanma üzerine"

ne guzel ama dost olmamiz gerkenin DOGA oldugunu unutmus!

nitekim:

“...su anda bir küresel finans krizi yaşanıyor. 2'nci dünya savaşından sonra en büyük ekonomik kriz olarak tanımlanan bir krizin içinden geçiyoruz. Kriz, ABD'de ortaya çıktı ama dalga dalga yayılarak tüm dünyayı etkiledi. Bundan az ya da çok Türkiye olarak bizler de etkilendik. Rusya da etkilendi. Aynı şekilde terörizm, iklim değişikliği, çevre kirliliği, yoksulluk, göç gibi küresel sorunlar da bu krizin etrafında adeta bir tetikleyici durumundadır. Tabii bütün bunlar ülkelerimizi çok yakından ilgilendiriyor.”

Basim agriyor, kaslarim tutuldu, kel oldum ha bir de kanser olmusum. Bunlar tetikleyici dedikleri icinde iklim degisikligi sadece bir sonuc ve nedeni de ekonomik kriz ama buna asiri buyume ve kendini devri-daim makinesi sanma hali diyebiliriz. Krizden cikmak icin yapilanlarin tumu gercek kriz olan ekonomik krizi daha da teikliyor... siz 3 cocuk yapin hepsi iklim felaketi sonucunda aclik ve sefaletten olsun... siz araba alin OTV'yi dusurun daha cok araba daha cok benzin yaksin... siz petrolden aldiginiz vergilere baglayin ekonominizi ki ona olan bagimliliginizdan kurtulamayip iyice ekolojik kriz patlasin...

Basbakan ve butun partilerdeki guya akilli adamlar ve onlarin etrafini sarmis gozu kor kulagi sagir ve akli kıt danismanlar ve metin yazarlari bizim ve ve daha kotusu cocuklarımızın ve bu gezegeni paylastigimiz binlerce canlinin sonunu hazirliyorlar.

Uygar

6 Ocak 2010 Çarşamba

Hurriyet'te cikan bir haberde iklim sacmaliklari ve dar goruslugu - ustelik hic beklemediginiz bir yerden - IZMIR

Denmis ki:

"Su kaynağı yaratmak için çalışmalar sürüyor

UO: Su KAYNAK degil VARLIKtir... SU yaratilamaz miktari dunyada az cok sabittir ve surekli bir dongu icerisindedir.

İzmir’in ve çevre yerleşimlerin susuz kalmaması için yeni kaynak arayışlarına giren İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2004-2009 yılları arasında 177 kuyu açtı. Bu kuyuların 143 adedi çevre yerleşimlerde, 34’ü ise metropole hizmet etmek için açıldı. Yeni kuyuların devreye girmesi ile birlikte günde 111 bin, yılda ise 40 milyon metreküplük su kaynağı devreye alınarak çevre yerleşimlerde özellikle yaz aylarında yaşanan su sıkıntısı giderildi.

UO: IKLIM DEGİSİKLİGİ İLE AKDENİZ'DE KUYULARIN KURUMASI GUNDEMDEYKEN NASIL DAHA FAZLA KUYU VE DAHA FAZLA SU CEKEREK GELECEGİ GARANTI ALTINA ALACAGIZ?

Sıkıntılı bir dönemdi

Küresel ısınma nedeniyle geçen yıl sıkıntılı bir dönem geçiren İzmir’de, toplam 34 yeni kuyu açılarak günde 112 bin, yılda 41 milyon metreküplük ek su rezervi elde edildi. Böylece 2009 yılı verilerine göre yılda 185 milyon metreküp suyun tüketildiği İzmir’e, yüzde 22 oranında ilave su kaynağı yaratılmış oldu. Menemen havzasında açılan kuyular işletmeye alınırken; Halkapınar, Bornova ve Sarıkız havzalarındaki kuyular ek rezerv olarak tutuldu. Menderes’te açılan 8 kuyunun işletmeye alınması için çalışmalar ise sürüyor.İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu 2009 yılının başından bu yana yağışlarla Tahtalı Barajı’nın seviyesinin arttığını ve yılı sıkıntısız bir şekilde tamamladıklarını belirtti.

SUYU TUKETIRSEN KALMAZ! AKILLI KULLANIRSAN VE TASARRUF EDERSEN O ZAMAN ANCAK GELECEGİ GARANTI ALTINA ALIR VE SIKINTI CEKMEZSIN... ARZI DEGIL TALEBI KONTROL ETMEK GEREK!

Önlemler sürüyor

Kocaoğlu, “Ancak küresel ısınmanın getirdiği kuraklık nedeniyle önlemlerimizi almaya devam ediyoruz. Yeni açtığımız kuyuları ek rezerv olarak tutarken, Tahtalı Barajı’nın su seviyesini artırmak için Ayrancılar bölgesi ile Menderes bölgesindeki kuyulardan baraja saniyede 500-600 litre, yani günde ortalama 47 bin metreküp ilave su taşıyacak 2.1 milyon TL’lik yatırıma başlıyoruz” dedi. Geçen yıl su tutmaya başlayan Gördes Barajı’ndan en kısa sürede kente su kazandırmak için Manisa Nuriye’de kuracakları Sarıkız İçme Suyu Arıtma Tesisi için bu ay ihaleye çıkacaklarını kaydeden Başkan Kocaoğlu, “Arıtma tesisinde günde 130 bin metreküp su arıtılacak” diye konuştu.

DAHA COK DAHA COK DAHA COK... NEREYE KADAR?

BASKA HAVZALARIN SUYUNU CALARKEN ... 19.YUZYIL SOMURGECILIGINI ELESTİRENLER NE DİYOR ACABA?

Cozumler ve alinacak yol cok acik ama once bu kafalarin degismesi ve gercegi gormeleri gerekiyor...

uygar

Adalet mi, Atalet mi?

iklim orucu sonrasinda yazdigim Atlas yazisi

KOPENHAG İKLİM ZİRVESİ
Adalet mi, Atalet mi?

Dr. Uygar Ozesmi

Kopenhag ayazında dondum kaldım, soğuktan değil, soğukkanlılıkla işlenen suçtan. Suç mahalli Bella Center, suçu işleyen 193 ülkeden 130 devlet başkanı ve 63 temsilci. İki hafta süren toplantıyı küçük pazarlıklarla geçiren küçük adamlar sonunda dünyada her yıl hayatını iklim değişikliği nedeniyle kaybeden 350 bin insanın çığlığını duymadı, bu sayının giderek artmasını umursamadı...

http://www.kesfetmekicinbak.com/doga/09282/

8 Aralık 2009 Salı

İklim için Yaşam Orucu


Gece yarısı başlayacaktım ama dayanamadım 2 saat önce başladım… neden bilmiyorum… yemek istemedim… artan bir derin sıkıntı ve tepki var içimde. Nasıl olur da lider dediğimiz bu insanlar milyonlarca aç insanı düşünmez ve insanlığın çekeceği acılara kayıtsız kalabilirler? Nasıl olur da belli bir medeniyete ulaşmış olmamız gereken bu çağda hâlâ buna izin verebiliriz? Üstelik gerekli önlemleri almazsak sadece insanlık büyük acılar çekmekle kalmayacak, çökerken yanında bir sürü eşsiz canlıyı da beraberinde götürecek… yani bize Kopenhag’a kadar sunulan bir çöküş ve ölüm senaryosu. İklim orucu ise yaşam ve kurtuluşa dair. Yemeyi 2 hafta boyunca red ederek umuyorum durumun ne kadar ciddi olduğunu, vicdani olarak içinde bulunduğum büyük ağırlığı anlatabilirim. Bir de bu eylemle artık kelimelerin tükendiği, toplumun gidişatının anlaşılmaz olduğu noktada gerçeği ortaya koyma ihtiyacı var derinlerde… Bu tepki başarıya ulaşmayabilir ama bu tepkiyi koymamış olmayı sindiremiyorum… en iyisi sindirmemek! Türkiye’de yüzlerce insanın dayanışma içinde iklim ve yaşam için günlük oruç tutmaya başlamış olması ise ne kadar cesaret verici… evet bu konu bu kadar önemli.

Kopenhag’da ise bu korkunç senaryodan kurtuluşa doğru bakalım adım atılabilecek mi? Bu önem anlaşılacak mı? 3000 sivil toplum kuruluşunun katılması, 5000 medya mensubunun varlığı ve 30.000 ile 100.000 arasında eylemcinin gösteriler yapacağını düşünürsek bunun artık anlaşılması gerek herhalde…
Sabah erkenden heyecanla kalktım ve hemen telefon çalmaya başladı. Arkası arkasına Kopenhag’ı ve iklim orucunu anlattım televizyon ve gazetelere, hatta internet sayfalarına. Açık Radyo için bu arada yaptığım Gezegenin Geleceği programını da, zor da olsa yetiştirdim.
Oruca benimle katılan Ananth ile beraber kayıt olmak üzere Kopenhag İklim Zirvesi’nin yani Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Taraflar Konferansı’nın gerçekleştiği Bella Center’a doğru yola çıktık… Aman tanrım o ne kuyruktu… Üç buçuk saat sırada bekledikten sonra sonunda kayıt olup girebildik, neyse Kopenhag’ın soğuğu açlığımı bastırdı…
Kayıttan sonra dayanışma içinde olduğumuz İklim Adaleti Orucu’nun toplantısına katıldık. Gençler 33 gündür oruçtalar. Biraz yorgun ve süzgün ama mutlu göründüler gözüme… yine de onlar için endişe etmekten alamıyorum kendimi. On dört gün oruç tutacağım dediğimde arkadaşlarım ve ailem çok endişelendi, ben de bu gençler için endişeleniyorum ve onlar da Dünya’daki bütün açlar için… yarın basın toplantısı yapacaklar, ben de katılıp, en azından orada olarak onlara destek olup onları izleyeceğim. Şu an hissettiğim annelik babalık duygusuna yakın bir duygu…
Toplantı biterken “Günün Fosili Ödülleri” seromonisi başladı. Geleneksel olarak hergün İklim Eylem Ağı (CAN) tarafından konferansta gelişmelere ot tıkayan ülkelere verilen bir ödül. En düşük ödülün açıklanması ile başlayan seromonide Suudi Arabistana “şerefsizlik” ödülü layık görüldü… iklim değişikliğini sorgulayan yersiz yorumlarından dolayı. Üçüncülük ödülü ise 2020’ye kadar Güney Afrika’dan bile küçük 1990 seviyesine göre % 3 açıkladığı ve bunu direttiği için Kanada’nın oldu. İkincilik ödülünü ise Finlandiya, İsveç ve Avusturya ormansızlaştırmayı arttıracak önerileri için aldı. En son olarak Deniz Kızı kostümü giymiş bir eylemci zarftan birinciyi çıkardı… Yuhalama sesleri eşliğinde birinciliği yeterli hedefleri ortaya koymayan bütün gelişmiş ülkeler paylaştı!

Fosil ödüllerinin verilmesinden sonra gerçekleşen ödül töreni





Geç vakitte apartmana yorgun argın gelip bu satırları size yazarken, içimde yine o isyan dalgaları belirdi… Amerika Birleşik Devletleri bugün Papua Yeni Gine’de sıvı doğal gaz yatırımı için Exxon’un başında olduğu bir konsorsiyuma 3 milyar dolarlık yardım yapmış! Gelişmekte olan ülkelere para yok, ama doğal gaza var. Halbuki bütün dünyada fosil yakıtlara yapılan teşviklerin toplamı yılda 57 milyar dolar. Bu gezegeni yaşanmaz kılacak bu tehlikeli teşvikler çevrilip teşvik olarak yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine verilebilir.
Böylece iklim orucunun birinci günü bitti, yarın yine mücadelemize dönmek üzere…
Dr. Uygar Özesmi

28 Eylül 2009 Pazartesi

Gezegenin Geleceği - hazırlayan ve sunan: Uygar Özesmi

Açık Radyo 94.9 da Açık Dergi içinde Haftaiçi hergün 18:20 de yayınlanan programımda dünyadan çevre ve ekoloji haberleri dinleyicilerle paylaşıyorum.

Açık Radyo Sitesinde de yazılar yayınlanıyor.

Gezegenin kaderinin belirleneceği Birleşmiş Milletler Kopenhag İklim Zirvesi’ne doğru geri sayım devam ederken ülkelerde iklim değişikliği ile mücadelede alınan yol konusunda bilgiler veriliyor, siyasi ve sosyal gelişmeler ele alınıyor.

Çevreyle ilgili olup bitenler, sorunlar ve yapılması gerekenler konuşulacak, gelişmelere dair son haberler veriliyor.

Gezegenin Geleceği'nde yorumlarla sunduğum haberler, bilgi vermenin yanı sıra toplumun çevre konusunda duyarlılığını artırmayı ve toplumu harekete geçirmeyi hedefliyor.

“Gezegenin Geleceği” hepimizi ilgilendiriyor!

11 Mayıs 2009 Pazartesi

GREEN VISIONS

Towards the Rainbow

Dr. Uygar Özesmi in Green Visions

May 07, 2009

While looking at a future horizon it is not possible to see what lies behind. The future is somewhere ahead… what is waiting for us there? We don’t know… on our journey towards the horizon we create that future. But for a future in which all of us wish to live we need imagination, determination and action. In this monthly column – Green Visions, we will try to provide you with dreams of that future, the decisions that need to be made and what we all need to do.

On this journey we need to come together and embrace everyone. Like it or not we are sharing this little blue planet with many different people. The future we create will need to be based on respect for difference and diversity. Our peace with the planet is dependent on this. In this column we want to bring people of all interests, beliefs, knowledge, occupations, and obsessions together. We want to imagine, decide and take steps together.

With the dreams, opinions, and visions that we share here we can extend our network and join forces. On this page we will bring together opinion leaders, artists, scientists, philosophers, spiritual leaders and even politicians. The opinions of readers are just as important as those of the writers and we hope these opinions will come together to lead a path to green horizons which are also respectful to universal human values.

Humans started imagining a future from the moment that they discovered the power of thought. But at that first instant of development what they could not conceive fully was that their world is finite. And maybe it’s still a reality that they deny. Once upon a time, across all cultures, people were part of nature’s cycle of life and death. Nature was grandiose enough to put back what people took from it, and recycle what they disposed. Then fossil fuels were discovered, becoming an addiction during the industrial and agricultural “revolution”, destroying cultures in the process. The new world order was not organized based on cycles and diversity, but on production lines and standards. The means of production today was not formed based on reuse and the transformation of one product to another. People invented two new concepts “consumption” and “waste” which were not part of the natural system and meant depletion and destruction. As a result our planet started warming, and the cycles of the world together with biodiversity started to disintegrate causing the extinction of thousands of species which continues today. The cogwheels and springs of the clockwork of life started to come apart.

So what are the steps we need to take then? How should life be beyond the horizon? We need to take lessons from life’s 3.45 billion years of experience. There are three ecological principals we need to implement. First (1) for our energy needs we must rely only on sun and geothermal energy, which are practically infinite and all other energy sources are derived from. Second (2) we need to create cyclical production processes. All products that come from a production process must be used in the production of another. “Waste” that harms other beings and is not used again in production must become history. The term waste needs to disappear from our vocabulary – all products must be inputs into other industries, and be transformed. Third (3) we need to limit our ecological footprint – what we take from nature – within nature’s resilience. We cannot cover the whole planet with agricultural fields and plantations, factories and human habitation.

Even if we built this system certain social values cannot be ignored, otherwise we will have a hegemonic nightmare in a supposedly green economy. We can never let go of four social principles (1) respect for diversity, (2) social justice, (3) individual rights and choices, (4) cooperation and mutual benefit. These four principals are valid within the cultural or geographic scales of local, regional, national, and global, as well as across time from minutes to centuries. So that ecology does not turn into a nightmare, respect for universal human rights is as important as respecting the planet. If today’s nation states and their organizations remain behind the horizon, then their job should be to ensure the conditions for the ecological and social principals mentioned and protect their rights.

We still have a long way to go for that green horizon, however what is behind will be shaped by our dreams, will get stronger by our decisions, and will be born by our actions. One day we will look up and see the rainbow…

http://www.greenpeace.org/mediterranean/news/uygar-ozesmi